29 — (2894) Bİze Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Ya'kub (Yani Abdirrahman El-Kaârî) Süheyl'den, o da babasından, o da re'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
Fırat nehri altın bîr dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacak-onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öl-onlardan her adam, keşke kurîulan ben olsaydım, diyecektir.»
(...) Bana Ümeyye b. Bistâm da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Zürey’ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh, Süheyl'den, bu isnadla hadîsin benzerini rivayet etti. O şunu da ziyâde eyledi : «Babanı : Onu görürsen sakın yaklaşma, dedi.»
30- (...) Bize Ebû Mcs'ûd Schl b. Osman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ukbc b. Hâlid Es-Sckûnî, Ubeydullah'dan, o da Hubeyb b. Abdirrah-man'dan, o da Ilafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) :
«Fırat'ın altın bir define üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa, ondan bir şey almasın.» buyurdular.
31- (...) Bİze Schl b. Osman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ukbe b. IlâHrl, Ubeydullah'dan, o da EbıVz-Zinad'dan, o da Abdurrahman El-A'rac' dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
«Fırat'ın altın bir dağ üzerinden açılması yakındır, imdi orada kim bu*lunursa, ondan bir şey elmasın!» buyurdular.
32- (2895) Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyin ile Ebû Ma'n Er-Rakâşî rivayet ettiler. Lâfız Ebû Ma'n'ındır. (Dediler ki) : Bize Hâlid b. Haris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'I-Hamid b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam Süleyman b. Yesar'dan, o da Abdullah b. Haris b. Nevfel'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Übey b. Ka'b ile bir*likte duruyordum. Ubey : Dünyalık arama hususunda insanların boğazları muhtelif olmakta devam ediyor, dedi. Ben :
— Evet! dedim. Übey dedi ki: Ben ResûlüUah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)"ı şöyle buyururken işittim:
«Fırat nehrinin altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İnsanlar bu*nu işitince, ona yürüyecekler ve onun yanında bulunan : İnsanların bun*dan bir şey almasına müsaade edersek, bunun hepsi götürülür, diyecektir. Müteakiben onun için harb edecekler ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir.»
Ebû Kâmil kendi hadîsinde şöyle dedi : «Abdullah dedi ki : Ben Übey b. Ka'b ile birlikte Hassan kal'asımn gölgesinde durdum.»
Bu hadîsi Buhârî «Kitabu'I-Fi'ten»'de; Ebû Dâvud «Me-nâhrni" bahsinde; Tirmizî «Kitâbu sifatu'l-Cennet»'de tahric et*mişlerdir.
Altın dağdan murad; definedir. Fırat nehrinin açılması, suyunun çe*kilmesiyle olacaktır.
Ulemâ bu hadîsdeki boğaz kelimesinden büyüklerin ve reislerin kas*tedildiğini söylemişlerdir. Bâzılarına göre bundan murad; cemaatlardır. Kaadî Iyâz bu kelimenin cüz'ü zikir küllü murad kabilinden me*cazı mürsel olabileceğini söylemiştir.
Üçüm kelimesi, utum gibi, kal'a mânâsına gelir.
Anlaşılıyor ki, Fırat nehrinde define çıktığını işitenler, onu almak için koşacaklar ve birbirleriyle harbedeceklerdir. Bu harbde çarpışanların yüzde doksan dokuzu öldürülecek ve her ölen, keşke ben kurtulsam da defineyi ben alsam diyecektir.
Definenin başında bulunanların ondan bir şey almamaları tenbih edil*diğine göre, onun alınması mümkün bir yerde bulunacağı yahut maden halinde değil de, para veya külçe şeklinde olacağı anlaşılıyor. Alınmasının nehiy Duyurulması define birçok belâlara sebep olacağı içindir. Aynî: «Bu bir mucizedir.» diyor. İbnû Tin'e göre, define müslümanların hakkı olduğu için alınmayacaktır. Fakat bu söze itiraz edilmiş, definenin müslümanîara âid olup olmadığı malûm değildir, denilmiştir. Nehyin asıl sebebi fitne ve çarpışmadır.
33- (2896) Bize Ubeyd b. Yaîş ile İshak b. İlrâhim rivayet ettiler. Lâfız Ubeyd'indir. (Dediler ki) : Bize Hâlid b. Hâlid'in azatlısı Yahya b. Âdem b. Süleyman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Züheyr, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti.
(Şöyle demiş) : Resulüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) :
«İrak dirhemini ve kafîzini, Şam müddünü, dinarını, Mısır'da kilesini ve dinarını men edecektir. Başladığınız yere döneceksiniz, başladığınız ye*re döneceksiniz, başladığınız yere döneceksiniz!» buyurdular. Buna Ebû Hüreyre'nin eti ve kanı şahittir.
Kaiîz, Iraklıların, müdd Şamlıların birer nevî ölçekleridir. Erdeb, Mısırlıların kilesidir. Iraklıların ve diğerlerinin istenileni vermemelerin*den murad; ne olduğu hususunda iki meşhur kavil vardır. Bunların birine göre Iraklılar müslüman olduğu için cizye denilen vergi sakıt olacak, bu sebeple onu vermeyeceklerdir. Nitekim bu olmuştur. Daha meşhur olan ikinci kavle göre bundan murad; âhir zamanda Acemlerle Romalıların bu memleketleri istilâ etmesi ve müslümanların bu işine mâni olmalarıdır. Filhakika Müs1im'in biraz aşağıda gelecek bir hadîsine göre Iraklı*lara ve Şamlılara kafîz ve dirhem gelmeyeceği, bunu Acemlerle Romalı*ların men edeceği tasrih edilmektedir. Nevevî : «Bu bizim zamanı*mızda Irak'ta olmuştur, şimdi mevcuttur.» diyor. Bazı ulemaya göre ha-dîsden murad; âhir zamanda Iraklılarla diğerlerinin dinden dönerek zekât*larını vermemeleridir. Bir takımları da : «Âhir zamanda küffâr kuvvet bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten im*tina edeceklerdir.» demişlerdir.
«Başladığınız yere döneceksiniz...» cümlesi: «İslâmiyet garib başladı ve dönerek yine başladığı gibi olacaktır.» hadîsi mânâsmdadır. Bu. hadîsi «Kitâbu'l-İman»'da görmüştük.