25- (2289) Bana Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Zaide rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'l-Melik b. Umeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Cündebi şunu söylerken işittim : Ben Peygamber (Saîlalîahü Aleyhi ve Sellemyi: «Ben havzın başına sizden önce varacağım» buyururken işittim:
(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' rivayet etti. H.
Bize Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tbni Bişr rivayet etti. Her iki râvi Mis'ar'dan rivayet etmişlerdir. H.
Bize Ubeydullah b. Muaz dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsenna da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muham*med b. Cafer rivayet etti.
Her iki râvi demişler ki: Bize Şu'be rivayet etti. Her iki râvi Abdü'l-Melik b. Umeyr'den, o da Cündep'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilemj'den naklen bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rıkakf'da tahrîc etmiştir.
Farat: Bir yere gidenlerden önce varıp onlar için hazırlıkta bulunan kimsedir. Burada ondan murad sevab ve şefaatdır. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ümmetine şefaatçi olmak için Havz-ı Kevser'in başına onlardan önce varacaktır.
Kaadî Iyâz diyor ki: «Havz hadîsleri sahihtir. Havza iman farzdır. Bunu tasdik imandandır. Ehl-i Sünnet ve'1-cemâat'a göre havza zahirî mânâsına göre inanılır. Te'vîle gidilmez. Bu hususta ihtilâf yoktur. Havz hadîsi mütevatirdir. Çünkü onu sahabeden elliden fazla kimse nak-letmişlerdir.» Müslim onu Abdullah b. Amr, Âişe, Ümmü Seleme, Ukbe b. Âmir, İbni Mes'ûd, Huzeyfe, Harise b. Vehb, Müstevrid, Ebû Zer, Sevban, Enes, Câbir ve İbni Semûra hazeratmdan rivayet etmiştir. Müslim 'den başkaları ise Ebû Bekr, Zeyd b. Erkam, Ebû Ümâme, Abdullah b. Zeyd, Ebû Berze, Süveyd b. Ha bele, Abdullah b. Suna-bıhi, Bera' b. Âzib, Esma binti Ebî Bekir, Havle binti Kays v.s. den rivayet etmişlerdir. Buhârî ile Müslim onu Hz. Ebû Hüreyre 'den de rivayet etmişlerdir. Başkaları Ömer b. Hattâb, Âiz b. Ömer ve diğer saha*beden rivayetler tahrîc etmişlerdir.
Hafız Ebû Bekr, Beyhakî bunları «El ba'sü ve'n-Nüşür» adlı kitabında isnadlarıyla ve muhtelif tarikleriyle bir araya toplamıştır.
Kaadî Iyâz: «Bunların bazısında hadîsin mütevâtir olmasını gerektiren mânâlar mevcuttur.» demektedir.
26- (2290) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yâ-kub (yani İbni Abdirrahman El-Karî) Ebû Hâzim'den, rivayet etti.(De*miş ki):Ben Sehl'i şunu söylerken işittim. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i:
«Ben havzın başına sizden önce varacağım, kim gelirse ondan içecek ve kim içerse ebediyen susamayacaktır. Muhakkak benim üzerime beni îo-nıyan, benim de kendilerini tanıdığım bir takım kavimler gelecek, sonra benimle onların arasına girilecektir.» buyururken işittim.
Ebû Hazım demiş ki: Ben bu hadîsi cemaata rivayet ederken Ku'-man b. Ebî Ayyaş işitti de :
— Sehl'i böyle derken mi dinledin? diye sordu. Ben de :
— Evet! cevâbını verdim.
(2291) (Dedi ki) : Ben de Ebû Saîd-i Hudrî üzerine gehâdet ederim. Onun ziyâde ederek şöyle dediğini dinledim
«Bunlar bendendir (diyeceğim). Sen onların senden sonra ne yap*tıklarını bilmezsin, denilecek. Ben de : Benden sonra yolunu değiştiren uzak olsun, uzak olsun! diyeceğim.»
(...) Bize Harun b. Saîd El-Eylî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Üsâme, Ebî Hâzim'den, o da Sehl'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) 'den naklen haber verdi. Bir de Nu'man b. Ebî Ayyaş'dan , o da Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygam*ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den Ya'kub'un hadîsi gibi rivayette bulun*muştur.
27- (2292) Bize Davud b. Amr Ed-Dabbî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nâfi b. Ömer El-Cümahî, İbni Ebî Müleyke'den rivayet etti. (Demiş ki) : Abdullah b. Amr b. Âs şunu söyledi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Benim havzım bir aylık yol mesâfesindedir. Onun köşeleri düzdür. Suyu gümüşten daha beyaz, kokucu miskden daha güzeldir. Bardakları gökyüzünün yıldızları gibidir. Ondan kim içerse bir daha ebediyyen su-samaz.» buyurdular.
(2293) Râvi diyor ki: Esma' binti Ebî Bekr de şunu söyledi: Re-sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sillem):
«Ben havzın başında olacağım. Tâ ki sizden yanıma gelenleri göre*yim. Bana yaklaşan bazı insanlar yakalanacak. Ben : Yârabbi! (bunlar) benden ve benim ümmetimdendir, diyeceğim. Bana : Sen duymadın mı, onlar senden sonra ne yaptılar. Vallahi onlar senden sonra geriye dön*mekte devam ettiler, denilecek.» fcuyurdu.
Râvi diyor ki: İbni Ebî Müleyke : «Allahmı, biz geriye dönmekten yahut dinimizde fitneye uğramaktan sana sığınırız.» derdi.
28- (2294) Bize İbni Ebî Ömer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yalıya b. Süleym, İbni Hüseyin'den, o da Abdullah b. Ubeydillah b. Ebî Müley-ke'den naklen rivayet etti ki: Kendisi Âişe'yi şunu söylerken işitmiş : Ben Resûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) 'i ashabının arasında olduğu halde şöyle buyururken işittim:
«Ben havzın başında olacağım. Sizden bana gelenleri gözeteceğim. Vallahi bana yakın gelmiş bir takım adamlar bölünecektir. Ben : Ey Rab-bim (bunlar) benden ve benim ümmefimdendir, diyeceğim. Teâlâ Hazret*leri de :
— Sen onların senden sonra ne yaptıklarını bilmezsin. Onlar gerisi geriye dönmekte devam ettiler, diyecektir.»
29- (2295) Bana Yûnus b. Abdi'1-A'lâ Es-Sadefî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Amr (bu zât İbni'l-Hâris'dir) haber verdi. Ona da Bükeyr Kasım b. Abbas El-Hâşimî'-den, o da Ümmü Seleme'nin azatlısı Abdullah h* Râfi'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"m zevcesi tİmmÜ Seleme'den naklen rivayet et*miş ki : Şöyle demiş : Halkın havzdan bahsettiklerini işitiyordum, ama tu*nu Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den işitmemiş tim. Yine bundan bahsedilen bir gündü. Câriye başımı tarıyordu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i işittim:
«Ey nas!» diyordu. Hemen cariyeye :
— Benim işimi sonraya bırak! dedim,
— Ama o erkekleri çağırdı, kadınları çağırmadı ki! dedi.
— Ben insanlardanım, dedim. Müteakiben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Ben sizin için havzın başına Önce varacağım. Bana bakın! Sakın bi*riniz gelip de kaybolmuş deve kovulur gibi benden koğulmasın. Ben de : Bu neden dolayı demiyeyim. Arkasından :
— Sen hakikaten bunların senden sonra neler icâd ettiklerini bilmez*sin! denilmesin. Ben de :
Uzak olsun! demiyeyim.» buyurdular.
(...) Bana Ebû Ma'ner-Rakâşî ile Ebû Bekr b. Nâfi' ve Abd b. Hu-meyd rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Âmir (bu zat Abdü'l-Melik b. Amr'dır) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize -Eflah b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Râfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Ümmü Seleme ken*disi taranırken Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i minber üzerinde:
«Ey insanlar!» derken işittiğini ve başım tarayan cariyeye :
— Başımı topla! dediğini. Bükeyr'in Kasım b. Abbas'dan rivayet ettiği hadîs gibi rivayette bulundu.
30- (2296) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys Yezid b. Ebî Habib'den, o da Ebu'l-Hayr'dan, o da Ukbe b. Âmir'den nak*len rivayet etti ki: Bir gün Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seüem) (evin*den) çıkarak Uhud şehidlerine cenaze namazını kıldı. Sonra minbere çıktı da şunları söyledi:
«Ben sizin için dündarım. Ben sizin üzerinize şahidim. Ben vallahi şimdi havzımi görmekteyim. Bana gerçekten yer hazinelerinin anahtarları yahut yerin anahtarları verilmiştir. Ve ben vallahi sizin benden sonra şirk koşacağınızdan korkmuyorum. Lâkin sizin dünya hakkında yarış edeceği*nizden korkuyorum.» buyurdular.
31- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vehb (yâni İbni Cerir) rivayet etti, (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti, (Dedi ki) : Ben Yahya b. Eyyub'u, Yezid b. Ebî Habib'den, o da Mer-sed'den, o da Ukbe b. Âmir'den naklen rivayet ederken dinledim. Ukbe şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Uhud şehidlerinin üze*rine cenaze namazı kıldı. Sonra (gelip) Minbere çıktı. Dirilerle ölülere veda eden gibi hutbe okudu. Ve :
«Ben havzın başına sizden Önce varacağım. Gerçekten onun genişliği Eyle İle Cuhfe arası gibidir. Ben sizin benden sonra şirk koşacağınızdan korkuyor değilim. Lâkin ben sizin dünya hakkında yarışa girişeceğinizden ve birbirinizle çarpışıp sizden öncekilerin helak olduğu gibi helak olaca*ğınızdan korkuyorum.» buyurdular.
Ukbe: «Bu benim Resûlüllah. (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i minber üze*rinde son görüşüm oldu.» demiştir.
32- (2297) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve İbnî Nü-meyr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Şekîk'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş : Resûlüllah [Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Ben havzın başına sizden önce varacağım. Ve bîr takım kavimler hakkında münakaşa edeceğim. Sonra onlar üzerine bana galebe çalına*cak. Ben : Yâ Rabbî (bunlar benîm) ashabım! Ashabım! diyeceğim. Bunun
üzerine :
— Sen onların senden sonra neler icad ettiklerini bilmezsin, denilecek.» buyurdular.
(...) Bize bu hadîsi Osman b. Ebî Şeybe üe îshâk b. İbrahim de Ce-rir'den, o da A'meş'den bu isnadla rivayette bulundular. Yalnız o: «Ashabım! Ashabım!» ifadesini anmamıştır.
(...) Bize yine Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ikisi birden Cerir'den rivayet ettiler. H.
Bize İbni Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. Bu râviler toptan Muğîre'den, o da Ebû Yâil'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen A'meş'in hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır.
Şu benim Muğîre'den rivayet ettiği hadîste «Ebû Vâil'den dinledim.» cümlesi vardır.
(...) Bize bu hadîsi Saîd b. Amr El-Eş'asî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abser haber verdi. H.
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Fudeyl rivayet etti.
Her iki râvi Husayn'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Huzeyfe'den, o da Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen A'meş'le Muğîre'nin ha*dîsi gibi rivayette bulundu.
33- (2298) Bana Muhammed b. Abdİllah b. Bezi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Adiyy Şu'be'den, o da Ma'bed b. Hâlid'den, o da Hâ-rîse'den naklen rivayet etti ki: Harise Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellemji havzmın San'a ile Medine arası kadar olduğunu söylerken işit*miş. Bunun üzerine Müstevrid ona :
— Onun kaplar dediğini sen işitmedin mi? demiş.
— Hayır! cevâbını vermiş. Müstevrid :
«Orada Icabiar yıldızlar gibi görülecektir.» (cümlesi de olacaktır) demiş.
(...) Bana İbrahim b. Muhammed b. Ar'are de rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Haremî b. Umara rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be Ma'bed b. Hâ*lid'den rivayet etti ki: Ma'bed, Harise b. Vehb El-Huzâî'yi şöyle derken işitmiş: Ben Resûlilllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i... buyururken dinle*dim. O havzı da zikretmiş. Yukarki hadîs gibi rivayette bulunmuş. Fakat Müstevrid'İn sözünü ve Hârise'nin sözünü anmamış.
34- (2299) Bize Ebû'r-Rabi' Ez-Zehrânî ile Ebû Kâmil El-Cahderî rivayet ettiler. '(Dediler ki) : Bize Hanımad (Bu zât İbni Zeyd'dir) riva*yet etti. (Dedi ki) : Bize Eyyûb Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen ri*vayet etti, (Şöyle demiş) : KesûHillah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem):
«Gerçekten önünüzde bir havz vardır. Onun iki tarafının arası Cerba ile Ezruh arası gibidir.» buyurdular.
(...) Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ve Ubeydullah b. Said rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya (bu zât El-Kattan'dır.) Ubeydullah'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Nâfî', İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen haber verdi.
«Gerçekten Önünüzde Cerba ile Ezruh arası gibi bir havz vardır.» buyurmuşlar. İbnü Müsenna'nın rivayetinde :
«Benim havzım...» denilmiştir.
(...) Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam ri vayet etti. H.
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu*hammed b. Bişr rivayet etti.
Her iki râvi demişler ki : Bize TJbeydullah bu isnadla bu hadîsin mis*lini rivayet etti. Şunu da ziyade eyledi: «Ubeydullah dedi ki : Ona sordum da : Bunlar Şam'da iki köydür. Aralarında üç gecelik mesafe vardır, dedi.» İbni Bişr'in hadîsinde (üç gece yerine) üç gün denilmiştir.
(...) Bana Süveyd b. Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs b. Meysera, Musa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer'den, o da Pey*gamber (Sattaîlahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen Ubeydullah'm hadîsi gibi rivayette bulundu.
35- (...) Bana Harmele b. Yahya dahi rivayet etti. Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ömer b. Muhammed Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Gerçekten önünüzde Cerba ite Ezruh arası kadar bir havz var. Onda gökyüzünün yıldızları gibi ibrikler var. Her kim ona gelir de ondan içerse bîr daha ebediyyen susamaz.» buyurmuşlar.
36- (2300) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ve İbni Ebî Ömer El-Mekki rivayet ettiler. Lâfız İbni Ebî Şeybe'nindir. (İshâk Ahberena, Ötekiler Haddesena tâbirlerini kullandılar.) (Dediler ki) : Bize Abdü'1-Aziz b. Abdissamed El-Ammî, Ebû İmran El-Cevnî'den, o da Ab*dullah b. Samit'den, o da Ebû Zer'den rivayet etti. Ebû Zer şöyle demiş :
— Yâ Resûlallah havzın kapları nedir? diye sordum.
«Muhammed'İn nefsi yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki : Onun kapları gökyüzünün Ülker ve yıldızlarından daha çoktur. Hem de açık karanlık gecede! Bunlar cennetin kaplarıdır. Her kim bu kaplardan içerse ömrünün sonuna kadar susamaz. Havzın cennetten çıkan iki oluğu gürül gürül akar. Qndan kim içerse (bir daha) susamaz. Genişliği uzun*luğu gibi olup, Amman ile Eyle arası kadardır. Suyu sütten daha ak ve baldan daha tatlıdır.» buyurdular.
37- (2301) Bize Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ ve İbni Beşşâr rivayet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. (Dediler ki) : Bize Muâz (bu zât İbni Hişam'dır) rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam Katade'den, o da Salim b. Ehi'l-Ca'd'dan, o da Ma'dân b. Ebi Talhate'l-Ya'merî'den, o da Sevban'dan naklen rivayet etti ki : Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:
«Ben havzımın kenarında Yemenliler için insanları koğacağım. Sopam*la vuracağım. Hatta üzerlerine (su) sıçrayacak».
Müteakiben havzın genişliği soruldu da :
«Bulunduğum yerden Amman'a kadardır.» buyurdu. Suyu da soruldu:
«Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Ona gürül gürül iki oluk akar. Onu cennetten akıtırlar. Biri altından, diğeri gümüşdendir.» buyur*dular.
(...) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasen b. Musa rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şeyban Katade'den Hişâm'ın isnadıyle onun hadîsi gibi rivayette bulundu. Yalnız o:
«Ben kıyamet gününde havzın kenarında olacağım.» demiştir.
(...) Bize Muhammed b. Beşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yah*ya b. Hammad rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be Katade'den, o da Sa*lim b. EM'1-Ca'd'dan, o da Ma'dân'dan, o da Sevban'dan, o da Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) den naklen havz hadîsini rivayet etti. Râvi di*yor ki: Ben Yahya b. Hammad'a :
— Bu senin Ebû Avâne'den işittiğin bir hadîs midir? diye sordum.
— Onu ben Şu'be'den de işittim, dedi.
— Benim için ona bir bak! dedim. O da benim için baktı ve onu bana rivayet etti.
38- (2302) Bize Abdurrahman b. Sellam El-Cümahî rivayet etti. (De*di ki) : Bize Rabî' (yâni İbni Müslim) Muhammed b. Ziyad'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen riva*yet etti:
«Muhakkak ben havzımdan bir takım adamları develerin yanından yabancı deve koğar gibi koğacağım.» buyurmuşlar.
(...) Bu hadîsi bana Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki)
Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be Muhammed b. Ziyad'dan rivayet etti. O da Ecû Hüreyre'yi: Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki... derken işitmiş. Râvi yukarki hadîs gibi rivayette bulun*muştur.
39- (2303) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. Ona da Enes b. Mâlik rivayet etmiş ki: Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem)'.
«Havzımın mikdârı Eyle ile Yem en'd e ki San'a arası gibidir. Onda gök*yüzünün yıldızları sayısınca ibrikler vardır.» buyurmuşlar.
40- (2304) Bana Muhammed b. Hatim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Affân b. Müslim Es-Saffar rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki) : Abdü'1-Aziz b. Suhaybi rivayet ederken dinledim. (Dedi ki) : Bize Enes b. Mâlik rivayet etti ki, Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«Havuz başında benim yanıma bana sahâbilik etmiş kimselerden bir takım adamlar muhakkak geleceklerdir. Tâ ki onları gördüğüm ve bana arzolundukları zaman benden ayrılacaklar. Ben behemehal :
— Ey Rabbim! Sahabecikterim! Sahabeciklerİm! diyeceğim. Bana da :
— Hakikaten sen onların senden sonra ne icad ettiklerini bilmiyorsun! denilecektir.»
(...) Bize Ebû Bekr b. EM Şeybe ile AH b. Hucur da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ali b. Müsbir rivayet etti. H.
Bize Ebû Küreyb dahî rivayet etti. (De&i ki) : Bize İbni Fudayl ri*vayet etti. Her iki râvi Muhtar b. Fulful'den, o da Enes'den, o da Pey-. gamber (Sallallahü Aleyhi ve Scllem)'den bu manâda rivayette bulunmuşlar*dır. O:
«Kabları yıldızların saytsıncadır.» cümlesini de ziyade etmiştir.
41- (2303) Bize Âsim b. Nadr Et-Teymî ile Hüreym b. Abdü-A'Ia rivayet ettiler. .Lâfız Âsim'ındır. (Dediler ki) : Bize Mu'temir rivayet etti. (Dedi ki) : Ben babamdan dinledim. (Dedi ki) : Bize Katâde Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (Sallallahü. Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti:
«Havzımın iki tarafının arası San'a ile Medine arası gibidir.» buyur*muşlar.
42- (...) Bize Harun b. Abdillah da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdüssamed rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişâm rivayet etti. H.
Bize Hasen b. Alî El-Hulvânî dahî rivayet etti.. (Dedi ki) : Bize Ebu'l-Velid Et-Tayâhsı rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Avâne rivayet etti.
Her iki râvi Katâde'den, o da Enes'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemy'âen naklen bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir. Yalnız bunların ikisi de şekketmiş : «Yahut Medine ile Amman arasının misli gibidir.» demişlerdir. Ebû Avane'nin hadîsinde : «Havzımın iki kenarının arası» ifadesi vardır.
43- (...) Bana Yahya b. Habib El-Hârisî ile Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Hâlid b. Haris, Saîd'den, o da Katâde'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Enes şunu söyledi. Nebiyyullah (Sallatiahü Aleyhi ve Sellem):
«Orada gökyüzünün yıldızları adedince altın ve gümüş ibrikler gö*rülür.» buyurdular.
(...) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasen b. Musa rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şeyban, Katâde'den rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Enes b. Mâlik rivayet etti ki: Nebiyyullah (Saitallahü Aleyhi ve Sel!em)bxmvin mislini söylemişler. Şunu da ziyade etti:
«Yahut gökyüzünün yıldızları sayısından daha çoktur.»
44- (2305) Bana Velîd b. Şüca' b. Velid Es-Sekûnî rivayet etti. (De*di ki) : Bana babam Rahimehullah rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ziyad b. Hayseme, Simak b. Harb'den, o da Câbir b. Semura'dan, o da Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar:
«Dikkat! Ben sizin için havzın başına önce varacağım. Onun iki tara*fının mesafesi' San'a ile Eyle arası gibidir. Ondaki ibrikler sanki yıldız*lardır.»
45- (...) Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekr b. EH Şeybe rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Hatim b. İsmail Muhacir b. Mismar'dan, o da Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkas'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Câ*bir b. Semura'ya : Resûlüllah <Saüallahü Aleyhi ve Sellem) 'den işittiğin bir şeyi bana haber ver diye mektub yazdım ve hizmetçim Nâfi ile gönder*dim. O da bana : .
— Gerçekten ben onu :
«Havzın başına ilk varacak benim...» buyururken işittim, diye cevab yazdı.
Bu rivayetlerin ekserisini Buhârî «KitabuJr-Rıkâk»'da, Ukbe rivayetini «Kitabu'l-Meğazî»'de, Ebû Hüreyre rivayetini de «Kitabu'l-MüsâkaU'da tahric ettiği gibi, diğer sünen sahipleri de muh*telif bahislerde rivayet etmişlerdir.
Havz : İçerisinde su toplanan yerdir. Burada ondan murad cennet ka*pısındaki Havz-ı Kevser 'dir. Bu havz mü'minler için hazırlan*mış olup, halen mevcuttur. Bâzıları Havz-ı Kevser 'in sırattan sonra geldiğini, bir takımları da bunun aksini iddia etmişlerdir. Sahih olan şudur ki: Peygamber (Salîaîîahü A leyhi ve Seliem) 'in iki tane Havz Kevser'i vardır. Bunların biri Cennetin içinde, diğeri dışındadır. Dışındakinin suyu oluklarla içerdeki havzdan gürül gürül akar. Dışardaki havzın yeri mahşerdir. Yani sırattan öncedir. Havz-ı Kevser'in Peygamber (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) 'e mahsus olduğu şöhret bulmuştur. Fakat Tirmizî'nin Hz. Semûra'dan merfu' olarak rivayet et*tiği bir hadîste ;
«Her Peygamberin bir havz i vardır.» Duyurulmuştur. Bu hadîsin mür-sel bir rivayetini îbni Ebi'd-Dûnya sahih bir senedle tahric etmiştir. Onda şöyle buyurulmaktadır :
«Her Peygamberin bir havzı vardtr. Peygamber havzınin başında elin*de sopa İle durur, ümmetinden tanıdığı kimseleri davet eder. Dikkat edin kî, Peygamberler tâbüerinin çokluğu ile iftihar ederler. Ben tâbilerimİn hep*sinin tâbilerİnden çok olmasını ümİd ederim.» Bu hadisi Taberânî da*hî Hz. Semûra'dan mevsul ve merfu olarak tahric etmiştir. Yalnız isnadında gevşeklik vardır. Hadîs sabit ise Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem)'e mahsus olarak yine Kevser kalır. Çünkü Kevserin bir eşi*nin başka bir peygambere verildiği nakledümemiştir. Allah Teâlâ Haz*retleri Kevser Sûresinde Resûl-ü Ekrem'ine kevseri verdiğini bildirmekle imtihanda bulunmuştur.
Havaric tâifsi ile Mutezileden bâzıları Havz-ı Kevser'i in*kâr etmişlerdir. Bunlar mütevatir hadîslere ve selefin icmâma, halefin mezheb imamlarına muhalefette bulundukları için delâlete düşmüşlerdir. Kaadî Iyâz diyor ki : «Hadîsin zahirine göre Havz-ı Kevser 'den içmek, hesap görüldükten ve cehennemden kurtulduktan sonra olacaktır. Arkasından bir daha susanmayacak hal budur. Bâzıları ondan ancak cehennemden selâmet bulan kimselerin içmesi mukadder ol*duğunu söylemişlerdir. Ama bu ümmetden olup da ondan içen, sonra cehenneme girmesi mukadder olan bir kimsenin orada susuzlukla azab gör*memesi, azabının başka suretle olması ihtimali de vardır. Çünkü zahire bakılırsa ondan bütün ümmet içecek, yalnız dinden dönüp de kâfir olan içemeyecektir.»
Görülüyor ki, Havz-ı Kevser'in uzunluğu ve genişliği hak*kında muhtelif mikdarlar beyan edilmiştir. Bunların en büyüğü havzın bir aylık yol kadar uzun, en küçüğü ise üç günlük yol mesafesinde olduğunu göstermektedir,
Kaadî Iyâz bu hususta da şunları söylemiştir : «Bu çeşitli tak*dirlerden ileri gelmiştir. Bir hadîste vâki olmuş bir ihtilâf değildir ki râvilerden gelme bir ızdırab sayılsın. Bilâkis birçok sahabenin rivayet et*tiği muhtelif hadîslerde vâki olmuştur ki: Bunların yerlerinin de muh*telif olduğu bildirilmiştir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) her defa*sında havzınm büyüklüğüne hatırına gelen bir ibare ile misal veriyor. Bu*nu birbirine uzak memleketlerle canlandırarak zihinlere yaklaştırıyordu. Yoksa hakikî mesafeyi kasdetmezdi. İşte manâ cihetinden muhtelif olan rivayetlerin araları böyle bulunur.»
Ulemâ Havz Kevser'in uzunluğu ne ise genişliğinin de o olduğunu söylemişlerdir.
Havz-ı Kevser'in maşrabalan hakkında da muhtelif beyan*lar vârid olmuştur. Ezcümle bunların gökteki yıldızlar gibi oluşu dikkati çekmektedir. Çünkü buradaki teşbih hem kemiyyet, hem keyfiyet cihe*tinden yapılmış olabilir. Yâni Havz-ı Kevser'in maşrabaları par*laklık cihetinden de, çokluk cihetinden de gökteki yıldızlara benzetilmiş olabilir. Nevevî'ye göre burada maksad kapların çokluğudur. Yani Havz-ı Kevser 'in maşrabalan sayı itibariyle gökteki yıldızlar*dan çoktur.. Buna aklen veya şer'an bir mâni yoktur. Bilâkis şeriat bunu te'kid etmiş Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) :
«Havzımın kaptan gökyüzünün yıldızlarının sayısından daha çoktur.» buyurmuştur.
Kaadî Iyâz bu ifadeyi sayı çokluğuna işaret görmektedir. «Fi*lân adam sopasını elinden bırakmaz» sözü nasıl mübalâğa için söylenir ve yalan sayılmazsa, haber verilen şey çok olduğu zaman mübalâğa yap*mak da şer'an yalan sayılmaz. Meselâ: Birine bir şeyin çok söylendiğini ifade için: «Bunu sana bin defa söyledim» denilir. Bundan maksad bin adedi değil, çokluktur. Ancak haber verilen şey son derece çok değilse o zaman bu gibi mübalâğalar caiz değildir. Fakat Nevevî bu mütalâa*ya tarafdar olmamış «Doğrusu birincisidir» diyerek kabların sayı itibariy*le yıldızlardan çok olduğunu tercih etmiştir.
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in phud şehidleri üzerine cenaze namazı kılmasını Nevev î dua etmiştir diye tefsirde bulun*muşsa da Hanefîler'e göre sadece dua okumuş değil, cenaze namazı kılmıştır. Bu husûsda hadîsin bir rivayetinde : «Dirilerle Ölülere veda eden gibi hutbe okudu» denilmiştir. Bunun manâsı : Uhud şehidlerine gi*derek onların üzerine cenaze namazı kıldı. Sonra onlara veda ederek Medîne'ye döndü ve dirilere Veda hutbesi okudu, demektir.
Rivayetlerin birinde geçen «Karanlık açık bir gecede...» tâbirinden murad bulutsuz, fakat ay karanlığı bir gece demektir. Böyle ay doğma*mış bulutsuz gecelerde yıldızlar daha çok görünürler. Ay doğarsa onun ışığından birçok yıldızlar görünmez. Diğer bir rivayette :
«Ben havztmın kenarında Yemenliler için insanları koğacağm.» buyu-rulmuştur ki, bundan murad başka insanları koğarak Yemenlilerin gel*mesine yol açmaktır. Yemenlilere gösterilecek bu ikram ve mükâfatın se*bebi ilk müslümpjılardan oluşları, güzel harekette bulunmaları ve ensârın esas itibariyle Yemenli olmalarıdır. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in herkesten Önce havzı kevserin başına varması ise bütün ümmeti için büyük bir nimet ve ikramdır. Çünkü farat geleceklere şu ikramda bu*lunmak İçin bir yere ilk varan kimsedir.
Kıyamet gününde birçok kimselerin havz-ı kevsere yaklaşmışken araya bir hâil girerek ondan içemiyecekleri ve Resûl-i Ekrem (Sallallahü A leyhi ve Sellem):
«Bunlar benim ümmetimdendir dediği halde kendisine : Sen onların senden sonra neler icad ettiğini bilmezdin...» diye "mukabele edileceğini bildiren rivayetler hakkında Kaadî Iyâz şöyle demektedir : «Bu ibare havz-ı kevserden içemiyeceklerin dinden dönen mürtedler olduğu*nu söyleyenlere delildir. Bundan dolayıdır ki Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi vs Sellem} höyleleri hakkında :
«Uzak olsunlar! Uzak olsunlar!» buyurmuştur. Ümmetinin günahkâr*ları hakkında o böyle bir söz söylemez. Bilâkis onlara şefaat eder. Halle*rine üzülür. Bâzıları bunların iki sınıf olduğunu söylerler. Birisi İslâm'dan değil de istikâmetten dönmüş âsi mürtedlerdir. Bunlar salih amelleri kö*tülüklerle değişenlerdir. Diğeri hakikaten küfre dönen mürtedlerdir. Teb*dil ismi bunların ikisine de şâmildir,» Bu rivayetlerde Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve SellenV'in istikbâle ait birçok mucizeleri vardır.