4- (2279) Bana Ebu'r-Rabi Süleyman b. Dâvud El-Atekî rivayet et*ti. (Dedi ki) : Bize Hammad (yâni İbni Zeyd) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Sabit, Enes'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (SaUallahü A leyhi ve Sellem) m istemiş, kendisine geniş bir kab içinde su getirmişler, cemâ*at da abdest almaya başlamışlar. Enes demiş ki: Ben altmışdan seksen kişiye kadar tahmin ettim. Suya bakıyordum. Parmaklarının arasından kaynıyordu.

5- (...) Bana İshâk b. Mûsâ EI-Ensârî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'n rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mâlik rivayet etti. H.
Bana Ebu't-Tâhir de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vebb Mâlik b. Enes'den, o da İshâk b. AbdiIIah b. Ebî Talhâ'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki: ŞÖyle demiş : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i gördüm. İkindi namazının vakti gelmişti. Cemâat abdest suyu arıyor, fakat bulamıyorlardı. Derken Resûlüllah (SallallahU Aleyhi ve Sellem)'e abdest suyu getirdiler ve Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) hu kabın içine elini koydu. Cemaata da ondan abdest almalarını emir bu*yurdu. Enes demiş ki: Suyu gördüm parmaklarının altından kaynıyordu. Cemâat, a'ödest aldılar. Hattâ son neferine kadar abdest aldılar.

6- (...) Bana Ebû Ğassan El-IMismaî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muâz (yâni İbni Hişam) rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam Katâde'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Enes b. Mâlik rivayet etti ki: Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ashabı ile birlikte Zevrâ'da içinde su bulunan kab istedi. Râvi demiş ki: Zevrâ' Medine'de çarşı ile mescidin yanında bir yerdedir ve avucunu suya koydu. Derken parmaklarının arasından kaynamağa başladı ve bütün ashabı abdest aldılar. Râvi demiş ki: Ben
— Kaç kişi idiler yâ Ebû Hamza? diye sordum.
— Üç yüz kişi kadardılar! cevâbını verdi.

7- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Cafer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Said Katâde'den, o da Enes'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Salialİahü Aleyhi ve Sellem) Zevra'da imiş. Kendisine Lir kabla su getirmişler. Parmaklarını örtmüyor-muş. Yahut parmaklarım Örtecek kadarmış...
Bundan sonra râvi Hişâm'm hadîsi gibi mıklctmiştir.
Bu hadîsi Buharı «Kitabü't-Vuzu'» ve «Kitabıı Alâmâtin-Nü-büvve»'de; Tirmizi «Menâkıb» bahsinde; Nesâî de «KitabÜ't-Tahara»'da muhlelü râvilerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında Hasen sahih bir hadîstir.» demiştir.
Nevevî diyor ki : «Bu babın hadislerinde Peygamber (Saüallahii Aleyhi ve Sellem)'in parmaklarının arasından su kaynayıp çoğalması ve ye*meği çoğaltması görülecektir. Bunların hepsi açık bir takım mucizeler olup Resûlüllah (Sallallahü Aleyh: ve Sellem)'den muhteln yerlerde ve çeşit*li hallerde görülmüş; mecmuu tevatür derecesine varmıştır. Suyu çoğalt*ma mucizesini sahih olarak Enes İbni Mes'ûd, Câbir veImran b. Husayn rivayet etmişlerdir...»
Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Selle m)1 in parmakları arasından suyun kaynaması hususunda iki kavil vardır. Ekser ulemâya göre su bizzat Pey*gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) *in parmaklarından çıkmıştır. Ulemâ bu mucizenin taştan su kaynama mucizesinden daha büyük olduğunu söyle*mişlerdir. İkinci kavle göre; ihtimal Cenâb-ı Hak kaptaki suyu çoğaltmış ve su yükseldikçe kaynar gibi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in par*maklarından dökülmüştür. Bu şekillerin her ikisi de açık birer mucizedir. Orada hazır bulunan ashabın sayısı bir rivayette altmışla seksen arası, di*ğer rivayete göre üçyüz kadardır. Rivayetlerin ikisi de Hz. Enes'den nakledildiğine göre ulemâ su kavnama mucizesinin ayrı ayrı iki yerde vu*ku bulduğuna kail olmuşlardır.

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:


1- Namaz vakti girmeden abdest için su aramak vâcid değildir. Çün*kü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aramadıkları için ashabına bir şey dememiştir. Bu ise cevaza delildir.
2- Fazla suyu olan kimsenin zaruret anında başkasına yardım et*mesi vâcibdir.
3- Namaz ancak vaktin girmesiyle farz olur.
4- Abdestsiz olan kimsenin namaz vakti girmezden önce su araması müstehab, vakit girdiğinde ise vâcibdir.
5- Hadîs-i şer;f mucizeyi inkâr eden mülhjdlere red vecâbıdır.

8- (2280) Bana Seleme b. Şebîb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ha*sen b. A'yen rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'kıl, Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivayet etti kî: Ümmii Mâlik Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) Je tir tulumunun içinde yağ hediye edermiş. Az sonra oğulları gelir, ondan katık isterlermiş, halbuki evlerinde bir şey bulun-mazmış. Bu sefer Ümmü Mâlik, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e gi*der onda yağ bulurmuş. Böylece o kab evinin katığını idare etmiş durmuş. Nihayet onu sıkmış ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem i 'e gelmiş. (O kendisine) :
«Tulumu sıktm mı?» diye sormuş. Ümmü Mâlik:
— Evet! demiş.
«Onu (sıkmadan) bıraksaydın hazır bulunmakta devom ederdi.» buyurmuşlar.

9- (2281) Bana Seleme b. Şebib rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasen b. A'yen rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'kıl EbuVZübcyr'den, o da Câ-bir'den naklen rivayet etti ki : Bir adam yiyecek istemek için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e gelmiş. O da kendisine yarım kile arpa ver*miş, adam ile karısı ve misafiri bundan yemekte devam etmişler. Nihayet arpayı ölçmüş ve arkacığından Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellemye gel*miş :
«Onu Ölçmeyeydin ondan yer dururdunuz ve sizin İçin hazır bulu*nurdu.» buyurmuşlar.

10- (706) Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ali El-Hanefî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mâlik (bu zât İbni Enes'dir.) Ebu'z-Zübeyr El-Mekkî'den rivayet etti. Ona da Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile haber vermiş, ona da Muaz b. Cebel haber vermiş. Muâz şöyle demiş : Tebük gazası yılında ResûlüHah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)'\e birlikte yola çıktık. Namazları cem' ediyordu. Öğle ile ikindiyi beraberce, akşamla yatsıyı beraberce kıldı. Bir gün olunca na*mazı geciktirdi. Sonra çıkarak öğle ile ikindiyi beraber kıldı. Sonra içeri girdi. Biraz sonra çıkarak akşamla yatsıyı beraberce kıldı. Sonra şöyle buyurdu ;
«Sİz yarın inşaallah Tebük kaynağına varacaksınız. Siz ona kuşluk zamanı olmadan varmayacaksınız. İmdi ona sizden kim varırsa ben ge*linceye kadar suyundan hiç bir şeye dokunmasın!»
Derken biz kaynağa vardık. Bizden önce ona iki adam varmış. Kay*naktan fotin bağı kadar su akıyordu. ResûlüHah (Sallailahü Aleyhi ve Selletn) o iki adama :
«Bunun suyundan bir şeye dokundunuz mu?» diye sordu.
— Evet! cevâbını verdiler. Bunun üzerine Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) onlara sitem etti. Onlara Allah'ın dilediği kadar söz söyledi. Sonra cemâat elleriyle kaynaktan azar azar su aldılar. Hattâ bir şeyin içinde su toplandı. ResûlüHah (SallallaJıü Aleyhi ve Sellem) onun içinde elle*rini ve yüzünü yıkadı. Sonra suyu kaynağa iade etti. Hemen kaynak şarıl şarıl su akıttı. Yahut bol su akıttı. —Kavi Ebû Alî bu iki kelimeden han*gisini söylediğinde şekketmiştir.— Hatta cemâat su aldılar. Sonra :
«Yâ Muâz! Ömrün vefa ederse burasının bahçelerle dolduğunu gör*men yakındır.» buyurdular.

11- (1392) Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman b. Bilâl, Amr b. Yahya'dan, o da Abbâs b. Sem b. Sa'd Es-Sâidî'den, o da Ebû Hümeyd'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
Resûlüllah (SaUaîlahü Aleyhi ve Setlem)'lc birlikte Tebük gazasına çıktık. Ve Vâdi'l-Kura'da bir kadının bahçesine geldik. Resûlüllah (SaUaîlahü Aleyhi ve Setlem):
«Bu bahçeyi tahmin edin!» buyurdu. Biz de onu tahmin ettik. Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onu on kile olarak tahmin etti. Ve (kadına) :
«inşaatları biz sana donünceye kadar bunu belle!» dedi. Ve yürüdük Nihayet Tebûk'e geldik. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Bu akşam sizin üzerinize şiddetli bir rüzgâr esecek. O rüzgârda siz*den kimse ayağa kalkmasın. Kimin devesi varsa ipini sağlam bağlasın!» buyurdu. Arkacıgından şiddetli bir rüzgâr esti. Derken bir adam ayağa kalktı ve rüzgâr onu götürerek Tayyî' dağlarına attı. Eyle hükümdarı îbnü'I-Almâ'ın elçisi Resûlüllah (Saliatlahü A leyhi ve Sellem) 'e bir mektup getirdi. Ona bir de beyaz katır hediye etti. Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Selletn) dahî kendisine cevap yazdı ve bir elbise hediye etti. Sonra yola revan olduk, nihayet Vadi'l-Kura'ya geldik. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ kadına bahçesini sordu ;
«Bahçenin mahsulü kaç kileye baliğ oldu?» dedi. Kadın :
— On kileye! cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (Satlallalıü Aleyhi ve Sellem)'.
«Ben acele ediyorum. Sîzden kim dilerse benimle beraber acele gelsin. İsteyen kalsın!» buyurdu. Biz de yola çıktık. Medine'ye yaklaştığımızda:
«İşte Tâbe! Ve işte Uhud! O bizi seven bir dağdır. Biz de onu se*veriz,» buyurdu. Sonra ilâve etti:
«Şüphesiz En sar hanelerinin en hayırlısı Benî Neccar hûnesidir. Sonra Benî Abdil-Eşhel hanesi, sonra Benî Abdil-Haris b. Hazrec hanesi, sonra Bsmî Sâide hânesidir. Ensârın her hanesinde hay;r vardıs.» Az sonra Sa'd b. Tıfcade'ye yetiştik. Ebû Üseyd (ona) : Görmedin mi Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ensâr hanelerinin hayırlılarını söyledi de bizi en sona bıraktı, dedi. Bunun üzerine Sa'd Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ya yetişerek :
— Yâ Hesûlallah! Ensar hanelerinin hayırlılarını söylemiş; tizi ev sona bırakmışsın! dedi. o da :
«Size hayalılardan olmanız yetişmiyor mu?» buyurdu.

12- (...) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeyhe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Aİfan rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Muğîre b. Se-lemete'l-Mahzumî haber verdi.
Her iki râvi demişler ki: Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Amr b. Yahya bu isnadla:
«Ensar hanelerinin her birinde hayır vardır.» cümlesine kadar rivayet etti. Ondan sonraki Sa'd b. Ubâde kıssasını anmadı. Vüheyb'in hadîsinde : «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de ona memleketinin idaresini ver*diğini yazdı.» ifâdesini ziyâde etmiştir. Vüheyb'in hadîsinde «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'de ona yazdı.» cümlesini anmamıştır.
Bu rivayetlerden Ebû Humeyd hadîsini Buhâri «Kitabu'z-Zekât», «Kitâbu'1-Hacc» ve «Kitabu'l-Meğâzî»'de; Ebû Dâvud «Haraç» bahsinde rivayet ettikleri gibi, Ebû Üseyd hadî*sini Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Menâkıb» bahsinde muh*telif râvüerden tabrîc etmişlerdir.
Ulemânın beyânına göre Ümmü Mâ1ik'in tulumu sıkmasıyle yağ bereketinin gitmesi ve ondan sonraki rivayette adamın arpayı ölç*mesiyle zahirenin bitmesinin hikmeti bu fiillerin tevekkül ve teslime ay*kırı olmalarıdır. Yâni Allah'ın rızkına tevekkül ettikleri müddetçe rızık devam etmiş, kendi güç ve kuvvetlerine güvenerek işi ele almaya ve Al*lah'ın hükmündeki esrarı anlamaya kalkışınca bu nimetlerin ellerinden alınmalarıyla cezalandırılmışlardır.
Vesk : Altmış sa' demektir. Bu miktar tahminen onbeş teneke eder. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o zâta yarım vesk arpa verdiğine göre bugünkü hesapla aşağı yukarı yedi teneke arpa vermiş demektir. İşte günlerce kendisinin, ailesinin ve misafirlerinin yemekle bitiremedik*leri zahire budur. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu zâta arpayı ölçmemiş olsa bitmeyip onları beslemekte devam edeceğini bildirmiştir.
Görülüyor ki: Gerek Ümmü Mâ1ik'in yağında gerekse bu zatın ırpasmda Resûlüllah (Sallaiîahü Aleyhi ve Seilem) açık birer mucize göster-ıiştir. Bundan sonraki rivayetlerde dahî mucizeler görmekteyiz. Te-ük'ün ayakkabı bağı kadar ince akan kaynağının şarıl şarıl akan bir lereye inkılâb etmesi; hattâ kimse yerinden kalkmasın diye tenbihde bu*lunduğu halde bir adam rüzgâr anında ayağa kalktığı için kendisine bir ;ezâ olmak üzere rüzgâr tarafından Tayyî dağlarına atılması, ka*lının bahçesinden "on vesk (takriben yüz elli teneke) meyve çıkacağını tahmin buyurması ve neticede bahçeden o kadar meyve toplanması birer mucizedir.
Tebük ; Medîne 'ye on dört konak mesafede Medine İle Şam arasında bir şehirdir. D ime § k üe aralarında on bir konak mesafe olduğu söylenir. Tebük gazası Resûl-i Ekrem (Sallaiîahü Aleyhi ve Sellem)fin iştirak ettiği son gazadır. Sıcağın çok şiddetli olduğu ve mey*velerin kemâle erdiği bir zamana tesadüf etmiş, fakat bu gazada çarpış-jma olmamıştır.
Vadi'I-Kura : Kicaz'm Şam tarafına düşen eski bir şehirdir. 'Eyle de Misi r 'la Mekke arasında bir sahil şehridir. Buranın hü*kümdarı Yuhanna b. Ru'be Peygamber (Sallaiîahü Aleyhi ve Seilem) bir mektup ve hediye olarak bir de beyaz katır göndermiştir. Bu hayvanın ismi Düldül 'dür. Hadîsin zahirine bakılırsa Düldül bu gazada hediye edilmiştir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ondan başka bir katırı -'bulunduğu da rivayet olunmamıştır. Şu halde burada za*hiren bir tearuz göze çarpmaktadır. Şöyle ki; Tebük gazası hicretin dokuzuncu senesinde olmuştur. Halbuki Peygamber (Sallaiîahü Aleyhi ve Seilem} Haneyn gazasına bu hayvanın üzerinde çıkmıştır. Vak'a sa-hîh hadîslerle rivayet edilmiş ve şöhret bulmuştur. Huneyn gazası hicreün sekizinci yılında Mekke 'nin fethinden sonra olmuştur.
Kaadî îyâz bu çelişikliği gidermek için şunu söylemiştir : «O halde hayvanın hediye edilmesi Tebük gazasından Önceye hamledi*lir. Zaten hediye meselesi elçinin gelmesi üzerine (vav) ile atfedilmiştir. Bu edat tertib iktiza etmez.»
Uhud dağının Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)i sevmesi me*selesi hac bahsinin sonunda geçmişti.
Ensar hanelerinden murad kabilelerdir. Bunların içinden Benî Neccâr'in en faziletli olması İslâm'ı ilk kabul edenler oldukları ve dinde güzel eserler bıraktıkları içindir.
Tayyi' dağları: Ece ve Selma isminde iki dağdır. Bunlara Amâ1ika denilen kavmden bir erkekle kadının ismi verildiği söylenir. Hadîsin bir rivayetinde rüzgâr iki adam sürüklemiştir. Bunlar Benî Saide kabilesinden iki zât olup, biri haceti için gitmiş ve gittiği yerde tıkanmış kalmış. Öteki devesini aramaya çıkmış. Onu da rüzgâr Tayyi dağlarına atmış. Bu hâdise Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e haber verilince :
«Ben size yanında arkadaşı olmaksızın kimse dışarı çıkmasın demedim mi?» buyurmuş. Sonra gittiği yerde tıkanıp kalan zata duâ etmiş, o he*men şifa bulmuş. Öteki Resûlüllah (Sallalluhü Aleyhi ve Seilem) 'e Tebük1den döndüğünde yetişmiş.
Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler:


1- Âlimin arkadaşlarını burada olduğu gibi imtihan etmesi müste-habdır.
2- Hadîs-i şerîf Medine 'nin, Uhud dağının ve Ensarm fa*ziletlerine delildir.
3- Bu hadîsler ayrıca Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in üm*metine karşı gösterdiği şefkat ve merhamete delildirler.
4- Kâfirin hediyesi kabul edilir.
5- Kâfirlerin hükümdarına hediye göndermek ve küffâra yer vermek
caizdir.
6- Peygamber (Sallaiîahü A leyhi ve Seilem) 'in sözüne muhalefette bu*lunmak şiddet ve felâket getirir.