Hafız Celaleddin es-Suyutî, büyük müfessirler, muhaddisler, lugatçüer, fakihler ve usulcüler arasında yer alır.
Çünkü o, zikri geçen bu ilimlerde bütün gayretini sarfedip ve hatta neredeyse, kısa ömrünün tamamını bu işe hasrederek, birçok eser bırakmıştır. Günümüzde de onun eserlerinin izleri artarak ve bereketli bir biçimde kendisinden faydalanılmaya devam eder. O, geniş bir hal tercümesine ve uzun bir tanıtıma, hakkıyla layık bir kişidir.
Fakat, onun hakkında çok yazılan kitaplara ve verilen konferanslara bakarak bu bahsi fazla uzatmadan, süslemeden, ihtiyacı giderecek şekilde bitirmek istiyorum. Diyorum ki, muvaffakiyet Allah'tandır.
a) İsmi ve Nesehi:
O, Hafız Abdurrahman b. Kemal Ebibekr b. Muhammed b. Sabtkü'd-Din İbnü'1-Fahr Osman b. Nazıru'd-Din el-Humamui-Hudayrî el-Esyutî'dir.
Mu'cemu'l-Müellifin'in sahibi, şu ifadeleri de eklemiştir: et-Tolûnî el-Mısrî eş-Şafiî, lakabı Celalüddin, künyesi ise Ebu'l-Fadl'dır.
Onun nesebinin arab olmadığı da söylenmektedir. Kendisi şöyle der: "Kendisine itimad edilen birisinin babamdan işitip bana söylediğine göre, ulu dedesi Arap değildi ve Şark'tandı."
O, kendi nesebi hakkında şöyle demiştir: "Büyük dedem, Hümamü'd-Din, hakikat ehlinden ve tarikat şeyhlerindendi. Ondan sonrakiler şerefli makam ve mevkiye sahiptiler. Onlardan bir tanesi bulunduğu beldenin kadılık ve hisbe görevim yürütüyordu. Bir diğeri tüccarlık yapıyordu. Bunlardan, babamın dışında ilme gerçekten büyük hizmet etmiş birini tanımıyorum