Sayfa 10/11 İlkİlk ... 891011 SonSon
108 sonuçtan 91 ile 100 arası

Konu: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

  1. #91
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar



    Başyücelerin Âmentüsü

    Allah için insanlığa hizmet mefkûremizi, nefsânî ve cismânî her arzunun üstünde tutmak; onu bütün beşerî istek ve iştihalara tercih etmek; gerçeği bulup bildikten sonra, umum sevdiklerimizi ve gönül bağladıklarımızı feda edecek kadar kararlı olmak; yüce mefkûremiz adına en tahammülfersâ hâdiseleri göğüsleyerek, gelecek nesillerin saadetine giden yolları açmak; maddî-mânevî bütün hazlardan sıyrılarak, yaşamayı başkalarının mutluluğu içinde ele almak; “hizmette önde, ücrette arka saflarda bulunma” felsefesiyle makam mansıp mücadelesinden, kelepir sevdasından uzak kalmak, varlığımın vazgeçemiyeceğim gâyeleridir.

    * * *

    Bir aksiyon ve harekette önde bulunanlar, mevkileri itibarıyla, onlara ait her güzel huy ve haslet katlanarak arkadakilere intikal edeceği gibi, her uygunsuz hâl ve davranış da, arkadakilerini özlerinden uzaklaştırarak, onları birer sefil ruh ve birer Frenk mukallidi hâline getirebilir.




  2. #92
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Muhabbet Fedâîleri

    Geleceğin aydınlık ve mesut dünyalarını ancak, muhabbetle şahlanmış sevgi kahramanları kuracaktır. Dudaklarında muhabbetten tebessüm, gönülleri sevgiyle harman, bakışları insanî duygularla buğu buğu, herkese ve her şeye şefkatle gamze çakan; doğup-batan güneşlerden, yanıp-sönen yıldızlardan hep muhabbet mesajları alan sevgi kahramanları...

    * * *

    Kendilerini, çevrelerine karşı sevgiye göre ayarlamış muhabbet fedâilerinin hiddet ve öfkeleri dahi, düzenleyici ve yola getirici olması itibarıyla bir ciddiyet ve mehâbet ifade edeceğinden, hep yapıcı ve yararlı sayılır.

    Gaye ve Vasıta

    Her iş ve hamlede önce hedef ve maksadın tayin edilmesi lâzımdır ki, insan, vesilelere bağlanıp kalmasın. Millet yolunda verilen hizmetlerde, ruha yön verilip hedef gösterilmezse, düşünceler girdaplaşır, hizmet edenler de bunların zebûnu olarak kalır giderler.

    * * *

    Düşünce platformunda hedef ve maksat daima belirli ve birinci yeri işgal etmelidir. Yoksa, çokluğa gidilmiş ve dolayısıyla da şaşkınlığa düşülmüş olur. Nice çalımlı hamleler vardır ki, gaye ve vasıta karmaşıklığı yüzünden semeresiz kalmış; hiçbir hayırlı neticeye ulaşamadığı gibi, arkada da bir sürü kin ve nefret bırakmıştır.

    * * *

    Her hamle ve hareket adamının perspektifinde, her şeyden evvel, Yüce Yaratıcı ve O’nun hoşnutluğu olmalıdır. Yoksa, araya çeşitli putların girmesine, bâtılın hak görünmesine, heva ve hevesin fikir sûretine bürünmesine ve gazâ nâmıyla cinayetler işlenmesine gidilebilir...

    * * *

    Hakk’ın hoşnutluğu istikametinde yapılan işlerin zerresi güneş, damlası derya ve bir ânı ebetler kıymetindedir. İş böyle olunca, O’nun hoşnut olmayacağı bir yolla dünyalar cennetlere çevrilse dahi, hiç hükmündedir; kıymeti yoktur ve sahibinin sırtında bir vebaldir. Vesile ve vasıtaların kıymeti, maksada ulaştırıcılığı ve ulaştırmadaki arızasızlığı ölçüsündedir. Bu itibarladır ki, hedefe ulaştırmayan, hatta o yolda engel teşkil eden vesileler mel’un sayılmışlardır. Dünyanın lânetlenmesi de, O’nun bu yüzüne aittir. Yoksa, bin bir “Esma-i İlâhî”nin cilvelenmesine âyinedarlık eden ve muhteşem bir meşher hüviyetinde bulunan bu dünya, hem sevilecek, hem de alkışlanacak mahiyettedir.

    * * *

    Hakkı tutup kaldırma konusunda çeşit çeşit yollar ve vesileler vardır. Bu yollar, hakka saygı ve hakikat düşüncesini geliştirdikleri nispette kıymetlidirler. Bir ev, içinde barınanları mârifetle kanatlandırıyor; bir mâbet, kubbesi altında bir araya gelen cemaatte sonsuzluk düşüncesini mayalıyor ve bir mektep, çıraklarını ümit ve inançla şahlandırabiliyorsa, vesileliğini edâ ediyor demektir ve dolayısıyla da mukaddestir. Aksine, bunların hepsi, insanoğlunun yolunu kesmiş birer cadı tuzağıdır. Cemiyetler, dernekler, vakıflar, siyasetler de öyle..!

    * * *

    Büyük küçük her müessese kurucusu, o müessesenin kuruluş gayesini, varoluş hikmetini sık sık hatırlamalıdır ki, iş hedefinden saptırılmasın ve semereli olsun. Aksine, hedef ve kuruluş gayesi unutulmuş yurtlar, yuvalar, mektepler, tıpkı yaratılış gayesini unutan bir insan gibi, kendi zararına ve ters bir çizgide yürür durur da, asla hedefe ulaşamaz.

    * * *

    İnhisar-ı fikir ve hakkı yalnız kendi cephesinde görme, bir vesileperestlik ve hedefsizlik ifadesidir. Aynı inanç, aynı duygu ve düşünceyi paylaşan insanlara karşı duyulan kin ve nefretler, hedef ve gaye düşüncesinden mahrumiyet değilse, ya nedir? Ah, o kâinatı kendi bozuk hendesesine göre idare etmeyi düşünen, nefsin âzat kabul etmez köleleri sefil yaratıklar..!




  3. #93
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Meşveret

    Meşveret, sınırlı akıl, sınırlı düşünceye sınırsızlık kazandırmanın önemli bir yoludur.

    * * *

    Meşveret kadar zengin bir devlet ve güçlü bir ordu yoktur.

    * * *

    Sahabe, medih makamında, “Onların işleri, aralarında meşveret iledir” beyanıyla, başka sıfatlarla değil de, meşveretle yâd edilmiştir...

    * * *

    Akıllıdan birkaç adım daha ileri akıllı, başkalarının akıl ve düşüncelerine de değer verendir.

    * * *

    Düşüncelerdeki pasları çözecek en müessir iksir, meşverettir.

    * * *

    İki akıl bir akıldan hayırlı ise, yüzlerce akıl evleviyetle bir akıldan hayırlı olur. İşte meşveret, bunca aklın bir araya gelmesinin adıdır.

    * * *

    Kendi akıllarına güvenip başkalarının düşüncelerine müracaat etmeyenler, dâhi de olsalar, muhakemeye önemli bir derinlik kazandıran meşvereti terk ettiklerinden dolayı akılsız sayılırlar.


  4. #94
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    İhtiyat

    İhtiyat, bir iş ve bir hamlede zarar ihtimallerine karşı ve maruz kalınan musibetler neticesinde âh u vâha düşmemek için ehemmiyetli bir davranıştır. Sebeplere tevessülde gerekli hazırlığı yapamamış nice müteşebbis vardır ki, neticede ya dizini döver veya kadere taş atar. Evet, onlar, önce tedbirde kusur ederler, sonra da kaderi tenkitle ikinci hataya düşerler.

    * * *

    Bir hamle ve teşebbüste hedef alınan netice ne kadar büyükse, o uğurda gerekli görülen tedbirlere riayet de o nispette ehemmiyetlidir. Binâenaleyh, bir şahıs, üzerine aldığı mükellefiyetin büyüklüğü ölçüsünde, fayda ve zararları da hesap ederek ona göre işini düzene koymazsa, o, ya teşebbüs ettiği şeylerde gayriciddî bir maceracı veya safderûn bir ahmaktır. Böyle ahmakların hamlesi, atâletlerinden daha zararlıdır.

    * * *

    Bir insanın umduklarını elde etmesinde tedbir ve ihtiyat büyük bir sermayedir. Bu hususta gösterilecek küçük bir gevşeklik veya ihmal ise, neticede suçlamalara sebebiyet verecek büyük hatalardandır. Akıllı insan, meydana gelmesi muhtemel mazarratlar daha ortaya çıkmadan, onları bertaraf etmek için çareler bulup, yerli yerine yerleştiren insandır. Evet, atalarımızın da dediği gibi, “Hırsız seni çarpmadan, mutlaka sen hırsızı yakalamalısın.” ki, hırsız ve kaderi suçlama arasında gidip gelmeyesin.

    * * *

    İnsan, her işi bir ön plân ve tedbirle ele almalıdır. Netice itibarıyla da maddî-mânevî bir fayda ve fazilet vadetmeyen şeylerden kat’iyen sakınmalıdır. Böyle bir ilk tedbirle ele alınmayan her teşebbüs bir abestir ve abesle iştigal ise, o kimsenin aklının noksanlığına ve çocukluğunu yaşamasına delâlet eder.

    * * *

    Bir şahıs, kendi kadir ve kıymetini, çetin imtihanlar ve nâmüsait şartlar karşısında elde edeceği muvaffakiyetlerle ispat eder ve ortaya kor. Böyle ağır şartlar altında verilen hizmetteki muvaffakiyet ise, her şeyden önce sağlam bir plân ve o plâna göre hareket etmeye vâbestedir. Buna göre, bir ferdin kadir ve kıymeti onun muvaffakiyetleriyle, muvaffakiyetleri ise, teşebbüslerinden evvel alacağı kararlarla mebsûten mütenâsip (doğru orantılı)tir.

    * * *

    İhtiyatlı olma, korkup geriye durmaktan tamamen farklı olduğu gibi, tedbirsizce davranışların da, cesaret ve yiğitlikle hiçbir alâkası yoktur. Vâkıa, birinci şıkta ifrata varıldığı takdirde bir kısım zararların gelmesi bahis mevzuu olabilir; ama bunlar, kat’iyen mevziîdir ve çaresi bulunabilecek zararlardandır. Tedbirsizliği kahramanlık sayanların ulu orta hareketleri ve Donkişotça davranışları ise, her zaman tehlikeli ve rizikoludur.

    * * *

    Her kötü haslet gibi, sırf bir aldatmaca olan kitle ruh haletiyle yine kitle avına çıkmak, Batının bize armağan ettiği şeylerdendir. Bu sakat ve nesebi gayrisahih düşünceyi benimseyenlere göre, bir yumurtanın başında bir sürü “gak gak gıdak” normal görülse de, bize göre her millî mesele, bir mercan sabrı ve sessizliği içinde, en kuytu yerlerde ve mercan kuluçkalarının ızdıraplı, fakat gürültüsüz hallerine uygun bir çizgide cereyan etmelidir.

    * * *

    İnsanın Hak katındaki yüceliği, himmetinin yüceliğiyle ölçülür. Himmet yüceliğinin en açık emâresi ise, insanın, başkalarının mutluluğu adına şahsî haz ve zevklerinden fedakârlıkta bulunmasıdır. Bir insan için, bilmem ki, toplumun selâmeti uğruna kendi haysiyet ve şerefini ayaklar altına almak; hatta kükremesi gerekli olduğu yerlerde dahi öfkesini yutarak dayanmasını bilmek ve şahsî saadetinin bahis mevzuu olduğu her yerde isteklerine hacir koymaktan daha büyük bir fedakârlık tasavvur edilebilir mi?

    * * *

    Fatih orduların bütün muvaffakiyetlerini atılganlığında görüp de, erkân-ı harpçe plânlara ehemmiyet atfedilmemesi nasıl bir akılsızlık ise, bütün muvaffakiyetleri âmiyâne cesaretlere bağlayıp, tedbire değer vermemek de öyle bir hamâkattır.

    * * *

    Teşebbüsler gibi tedbirler de, Hakk’ın inayetine arzedilmiş birer davetiye ve aynı zamanda, bir hakikatin iki yüzünden ibarettir. Bunların birinde meydana gelecek kusur, çok defa inayetin kesilmesine ve dolayısıyla da muvaffakiyetsizliğe sebebiyet verebilir. Arızasız yol ve yürüyüş ise, her lâhza basiret üzere olmakla kâbildir. Ne mutlu bunu idrak edenlere..!


  5. #95
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Sabır

    Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir; hem can yakar, hem de tedâvi eder.

    * * *

    Her sıkıntı bir kolaylığa gebedir ama, haml müddetine sabretmek gerekir.

    * * *

    Sabr u sebatla muvaffakiyet, farklı görünüşte olsalar da, ikizdirler.

    * * *

    Deryalar, damlalardan meydana gelir; ama damlanın deryalaşacağı zamanı büzmeye kimsenin gücü yetmez...

    * * *

    Teennî, temennînin en ideal yoludur.

    * * *

    Acelecinin harmanında en çok bulunan şey hatadır.

    * * *

    Zirvelerin yolu vâdilerden başlar.. tabiî sabırlı olanlar için...

    * * *

    Başlangıcı zehir, neticesi şeker-şerbet bir şey varsa o da, sabırdır.

    * * *

    Vak’alar karşısındaki müspet tavrın adıdır sabır; onun için ehlullah, mevsiminden evvel sabrı istemeyi mahzurlu saymışlardır.




  6. #96
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Darılma Yok

    Dayanma Var


    Ortalık henüz alaca karanlık içinde iken, etrafa Hakk’ın mesajlarını duyuran sen oldun. Kadirnâşinaslar bilmeseler dahi, bunun böyle olduğuna yer-gök şahittir. Sakın, usûl bilmezlerin hâline bakıp da sitemkâr olma! Ettiğin hizmeti halk takdir etmese de, Hak biliyor ya.!

    * * *

    Sen, seciyenin gereğini yaptın ve şimdi etrafın âdeta lâlezâr... Çevrende boy atıp gelişen bu kadar gül varken, üç-beş dikenden şikayet niye? Ve hele bu uğursuzluk, yetiştirmedeki bir kusur ve eksikliğe reaksiyon ise...!?

    * * *

    Hakk’a dilbeste olmuş bir gönül için, âhiret yolundaki hizmetlerin mükâfâtını dünyada istemek görgüsüzce bir davranış değil mi? Hem, dünya ve içindekiler fâni; âhiret ise, akıllara durgunluk veren o güzellik ve ihtişamıyla bâki değil mi..? Öyleyse gel! Hak yolundaki cehdinin karşılığını istemekten vazgeç! Öteler ve ötelerin ötesi bin dünyaya bedeldir.

    * * *

    Halkın sana karşı olan teveccühünü –haklı dahi olsa– bir büyüklük emâresi sayıp, hüsn-ü zannın verdiği makamlara bel bağlamamalısın. Ve hele, başkalarını kendinden küçük görme gibi bir görgüsüzlüğe kat’iyen düşmemelisin! Zira Hak katındaki kıymet ve değer, ruh saffeti ve gönül yüceliğine göredir. Cismaniyete değer vererek, etin kemiğin altında kalıp ezilmek ne acı bir talihsizliktir..!

    * * *

    Büyüklere karşı hürmet hissi bir esas olsa bile, ona talip olmamak gerektir. Başkalarının sana karşı olan hürmeti, istenmeden ve beklenmeden kendi kendine geldiği takdirde zararsız olmasına karşılık, arzu edilip arkasına düşüldüğünde, vaslına erilmez bir mahbup olur ve insanı sefaletler, ızdıraplar içinde bırakır.

    * * *

    Halkın büyük görüp ve göstermelerine bel bağlayıp güvenmemelisin! Böyle bir teveccüh, gökler ötesi “hüsnükabul”ün bir aksi olması itibarıyla makbul sayılsa da, arzu edilecek bir şey değildir. İnsanı bir an keyiflendirse bile, çok zamanlar ağlatır ve inletir. Böyle gelip geçici iltifatlarla aldanıp, gönlünü karartmamalısın!

    * * *

    Hizmetin büyüyüp genişlemesi ölçüsünde, hasımlarınla olduğu gibi, çevrenle de imtihan olacağını hiç düşündün mü? Düşün! Ve Hakk’ın elinde birer imtihan unsuru olarak kullanılan dostlarına karşı mürüvvetli ol!

    * * *

    Sakın, milletine karşı verdiğin hizmetleri, elinin altında bulunanlara ettiğin iyilikleri onların yüzlerine çarparak, çevreni kendinden bîzâr etme! Unutma ki, yaptığın şeyler birer vazife, sen de bir mükellef ve mes’ulsün!

    * * *

    Okuduğun kitaplar, düşünüp tahlil ettiğin mevzular ve soluk soluğa Hak yolundaki mücahedelerin nispetinde, mahviyet içinde ve “kahr u lütfu bir bilme” çizgisinde değilsen, her hamlende benliğin kızıl pençesiyle kıstırılacağını düşün ve ürper!

    * * *

    Zinhâr! Bana, ettiğin hizmetlerin büyüklüğünden, boy boy fedakârlıklarından bahisler açma! Ortaya koyduğun eserlerini mîrî malı gibi, arkadaşlarının gayretine terettüp etmiş ilâhî bir lütuf olarak görebiliyor; hizmette ön saflarda, ücrette gerilerin gerisinde bulunabiliyorsan, rica ederim, işte bana onu naklet!! Naklet ki, şeker-şerbet olan dilin gönlümü âbâd kılsın.

    * * *

    “İlmim, izzetim, onurum” deyip, nefis türküleriyle düşmanlarını memnun, dostlarını da dilgîr etme! Varsa meziyetin, bırak öbür âlem için sümbül versin, başak bağlasın! Varsa hayatının destanları, meleklerin ebedî nağmeleri olarak kalıp gitsin.




  7. #97
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Döneklik ve Sebat

    Hakikatı bulma ve ona gönül verme ne kadar ehemmiyetli ise, bulduktan sonra vefalı olup, o yolda sebat göstermek de o kadar önemli ve üzerinde titizlikle durulmaya değer bir husustur. Vâkıa, ruhunda hakikatin aydınlığına ermiş birisinin kolay kolay yol ve yön değiştireceği de düşünülmez ya..! Sabah-akşam durmadan mihrap değiştirenlere gelince bunlar, hakikatı bulamamış bir kısım talihsizler veya onun kıymetini kavrayamamış idraksizlerdir.

    * * *

    Gönüllerini hakikat ummanına sahil yapmış bahtiyarlar, doyma bilmeyen bir arzu ve iştiyakla, o deryadan gelen dalgaları bağırlarında eritir ve “Daha var mı?” diye ün ederler. Bunlar, aramayı bitirmiş, mihrabını bulmuş ve ruhta oturaklaşmış kimselerdir. Devamlı dalgalanıp duranlara gelince; onlar, ya arama usûlünü bilmeyen bir düzine görgüsüz, ya da arama ile bulmayı birbirine karıştıran muhakemesizlerdir. Sadece arayanlar bulur; bulanlar, yerinde kalır; bulduğunu zanneden sergerdanlar ise, bütün hayat boyu hep aynı yerde döner dururlar.

    * * *

    Yerinde durup mevziini koruma, düşmanını altetme ve hedefe varmanın en birinci vesilesidir. Cepheyi terkedip ayrılanlar ise, yerlerinden ayrıldıkları andan itibaren kaybetme yoluna girmiş sayılırlar.

    * * *

    Her cephe firarîsi, evvelâ kendi vicdanında, sonra tarih ve gelecek nesiller karşısında kendini mahkum etmiş, dolayısıyla da maksadının aksiyle tokat yemiş sayılır. Her yüce dâvâda, yerinde sebat edip cepheyi koruma, bir yiğitlik nişânesidir. Esintilere göre yüzüp-gezen nefsin âzat kabul etmez kulları, bunu anlamasalar, anlamak istemeseler de, insan olan insan, hakikati bir kere anlayıp idrak ettikten sonra, menfaatler onun ayağına zincir vuramaz; korku, yolunu kesip onu engelleyemez; şehvet, onun önünü alamaz. O, havada uçar gibi aşar gider bunların hepsini.

    * * *

    Bir hizmette, durmadan düşünce ve yer değiştirenler, kendilerine karşı itimat ve güven duygusunu sarstıkları gibi, dâvâ arkadaşları adına da hep ümit kırıcı olmuşlardır. Nasıl ki, aşk u şevk içinde yürüyen bir cemaatten bir şahsın kayıp sıradan çıkması, birliğin hareket ritmini bozarak onda karışıklığa sebebiyet verir, öyle de, birbirine kenetlenmiş bir mefkûre kadrosundan bazılarının kopup gitmesi, dostları sarsıntı, bedbînlik ve inkisara, düşmanları da sevince gark eder.

    * * *

    Sık sık ahd ü peymânını bozarak kararsızlığa düşenler, gün gelir, kendilerine karşı da güven hissini kaybederek, yavaş yavaş başkalarının tesirine girerler. Zamanla bütün bütün şahsiyetlerini de yitiren bu meflûç ruhlar, artık hem kendilerine, hem de içinde bulundukları cemiyete zararlı birer unsur hâline gelirler.

    * * *

    Bugün bir kısım küçük hesaplar altında kalıp ezilenler ve makam, mansıp, şöhret, şehvet gibi şeylere takılıp kalanlar, menfaatlerin gökkuşağı gibi ufkumuzu saracağı, korku ve endişelerin iradelerimize kement salacağı günlerde bilmem ki ne yapacaklar..?

    * * *

    Beşer tarihi, kalelerin, şehirlerin, binlerce levent ve serdengeçtinin kan-ter içinde mücadelesi ile elde edildiğini, çok defa da, bir hâin ve bir nâmerdin kalleşçe davranışlarıyla ebediyen kaybedildiğini gösteren vak’alarla doludur. Bunların sadece bir millete âit olanı bile, kâmuslara sığmayacak kadar çoktur...

    * * *

    Ah, katil şöhret, imansız şehvet, nâmert tamahkârlık!.. Nice ruhlar, semtinize bir kere uğramakla sararıp soldu. Nice gönüller, sizin ikliminizde hazan vurmuş gibi yaprak yaprak dökülüp gitti. Ve nice servi kâmetler, sizin şûh kahkahanızla mâbetten ayrılıp, meyhâneye düştü. Evet, atmosferinize uğrayan yiğitler kılıbıklaştı, sünepeleşti; civanlar da civarınızda pîr olup gitti!..


  8. #98
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    İnanan Bir Kere Aldanır

    Her yüce ideal ve yüksek mefkûre, sistemli düşünce ve sıhhatli bir plânda varlığa erer, taraftar bulur ve günde birkaç defa müntesiplerinin talihine tebessüm eden bir mihrap hâline gelir. Bu destek ve kâideyi bulamayan dâvâ ve düşünceler ise, daha doğmadan, ölür giderler.

    * * *

    Varlığı-yokluğu, derlenip toparlanması ve dağılıp gitmesi bize ait olmayan mesnetlere, kuvvetlere ve dönüp duran yelpazelere ne bir hüküm, ne de bir dâvâ kat’iyen bina edilmemelidir. İdeallerinin gerçekleşmesini bunlara bağlayanlar hep aldanmış; geleceği bunların üzerine kuranlar, yapıp ortaya koydukları şeylerin enkazı altında ezilip gitmişlerdir.

    * * *

    Bir dâvâda mefkûrenin ulviyeti, düşünce ve plânın sağlamlığı, o dâvâyı temsil eden fertlerin yürekten ve ihlâslı olması, çok ehemmiyetli unsurlardır. Ne var ki, yapımı tasarlanan herhangi bir iş için sebeplerin seçimi ve beklenen neticeye göre işlerliği de, aynı derecede mühimdir. Neticeye götüreceği denenmemiş ve bir yüce divandan teyit görmemiş sebeplerle yola çıkanlar, kendilerine bel bağlayanları yanıltarak inkisara uğrattıkları gibi kendilerine de yazık etmiş olurlar.

    * * *

    Hak, yine hakka istinat ettirilmeli ve en doğru yollarla araştırılmalıdır. Onu, hak düşüncesinin bilinmediği iklimlerde araştırmak bir gaflet, bâtıl sebeplerin karanlık atmosferinde takip etmek ise, bir aldanmışlıktır.

    * * *

    Menfi düşünce ve menfi mekanizmalar üzerine müspet şeyler bina edilemez. Müspetin menfîler arasındaki yeri, tıpkı dönen kapıların boşlukları arasında yürümek gibi olmalıdır. Yürüme durmamalı, geçip gidilmeli ve kat’iyen müsademe edilmemelidir.

    * * *

    Bâki hakikatler, geçici ve değişken şeylere bağlanamaz. Yüzüp gezen bir adaya en hayatî tesislerin kurulması ne ise, idare ve dümeni değişik güçlerin elinde olan sistemlere bağlı kalarak hizmet etmek de aynı şeydir.




  9. #99
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Zıtlıklar

    Duygu ve düşüncede saflaşıp özüne ermeyi, insanî melekelerini geliştirip rabbânîleşmeyi düşünüyorsun; cismânî zevklerden sıyrılıp, behîmî arzulara başkaldırmadan nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Gönül hayatında “tevhid”e ulaşmayı ve ruhânî zevklere gömülüp gitmeyi arzuluyorsun; içinde binbir kötü duygu kol gezerken ve sen, her dönemeçte bedenî hazlarına “evet” derken nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Kanatlanıp pervâz etmeyi, yükselip gökler ötesi âlemlere varmayı hayal ediyorsun; bir çocuk gibi, şu dünyanın çamur ve balçığına bağlı kaldıktan sonra nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Ufkunda hep yeni şafakların sökün edip tüllenmesini bekliyorsun; yüce ideallerle gönlünü donatmadan, kükreyip eski yerini almadan ve bir çığlık olup, dünyanın bağrında inlemeden nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Asırlardan beri üst üste yığılmış problemlere çözüm getirmek istiyorsun; azim deyip, ümit deyip o yolda yıllarca, asırlarca beklemeye kararlı olmadıktan sonra nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Vatanın yükselmesinden, insanımızın mutluluğundan söz ediyorsun; mektep, kışla, tekye (ruhu) üçlüsüyle nesilleri kanatlandırıp, bütün şeytan üçgenlerinin üstüne yürümedikten sonra nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Gönlünce varlığa ermeyi ve duygu dünyan itibarıyla hayattan kâm almayı özlüyorsun; gün batıncaya kadar orucunu bozmadan bu bezmi devam ettirmezsen, nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Dünya devletlerinin, bel kırıp boyun bükerek emrine âmâde olmasını diliyorsun; kendine gelip miskinliği üzerinden atmadan, şahlanıp bir Fatih ve Yavuz kesilmeden nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Hep gözlerde ve gönüllerde olmayı, alkışlanıp göklere çıkarılmayı umuyor ve bekliyorsun; her gün elli defa ahd ü peymânını bozduktan sonra nasıl olacak ki..!?

    * * *

    Kendini eksiksiz ve kusursuz görüyor ve herkesin de bunu böyle bilmesini istiyorsun; her gün sırtında bin günahla cemiyet içindeki hâlin ve davranışlarındaki bu tutarsızlığınla nasıl olacak ki..!?




  10. #100
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ölçü veya Yoldaki ışıklar

    Hizmet Düşüncesi

    İnsanımıza hizmeti hedef almadan yaşanan bir hayatın, içinde binbir ihtirasın kol gezdiği vahşilerin hayatından farkı ne?

    * * *

    Doğruluk ve hak istikametindeki her hareketi alkışlamak, hakka karşı saygılı olmanın ifadesidir. Hakkı sadece kendi meslek ve meşreplerine münhasır görenler, inanın, çok geçmeden kendi kendileriyle yapayalnız kalacakları gibi, hak telâkkisinde de hep değişip duracak ve kat’iyen istikrara ulaşamayacaklardır.



    Her Seviyedeki Temsilci

    Her kademedeki temsilci için doğruluk, emniyet, vazife şuuru, emsaline nispeten üstün idrak, geleceği bugünle beraber görüp sezebilme vasfı ve her şeye rağmen iffetli yaşamak şarttır. Bir idareci için bu vasıflardan birini kaybetmek ciddî bir eksiklik ve temsil edilenler adına da bir bahtsızlıktır.



    İç-Dış Bütünlüğü

    Dünyayı düzeltmeye kalkanlar, önce kendilerini düzeltmelidirler. Evet, önce içlerini kinden, nefretten, kıskançlıktan, dışlarını da her türlü uygunsuz davranışlardan temiz tutmalıdırlar ki, çevrelerine misal teşkil edebilsinler. Kendi içini kontrol edememiş, nefsiyle savaşamamış, duygu âlemini fethedememiş kimselerin etrafa sunacakları mesajlar, ne kadar parlak olursa olsun, ruhlarda heyecan uyaramayacak, uyarsa da, sürekli tesir bırakamayacaktır.




Sayfa 10/11 İlkİlk ... 891011 SonSon

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.05.09, 00:16
  2. ÖLÇÜ
    By ACİZKUL in forum Fıkıh ve Akaid
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.05.09, 04:17
  3. İnsanlikta ÖlÇÜ
    By Reyhani in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 14.01.09, 14:02
  4. Yağmurdaki ölçü
    By Konyevi Nisa in forum Kur'an Mucizeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.10.08, 08:04
  5. Bu Yoldaki Kimselerin Gözetmesi Gereken Edepler
    By Reyhani in forum Sofilik Adabı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.09.08, 09:48

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •