Son Şahitler 1.Cild s. 62
ALİ ÇAVUŞ
(Hacı Ali Aras)
Said Nursî milis albayı olarak cephede
Osmanlı cihan devleti, altı yüz sene süren hakimiyet günlerinden sonra artık inkıraza yüz tutmuş ve son günlerini yaşıyordu.
Sevgili vatanımız Müslüman-Türkiye'nin dört bucağı da kara ve kâbuslu bulutlarla kaplanmıştı.
Bu kara günlerde, Milis Albayı Hazret-i Said; etrafına topladığı gönüllülerle, talebeleriyle ve yeğenleriyle vatan müdafaasına koşarak, karanlıklar içinde nura gidecek yolları arıyordu.
"Said'imin silâh seslerini duymaktayım"
Babaları takva sahibi, mübarek insan Sofi Mirza Efendi çok yaşlı ve hasta haliyle Nurs köyündeki evlerinin damında oturduğu kürsüden ufukları göstererek; "Said'imin silah seslerini duymaktayım" diyordu. Sofi Mirza Efendi'nin bu sözüne kimseler inanmıyor, "Ortalık harb haliyle birbirine girdi, düşmanlar buralara kadar geldiler, artık bunun oğlu mu kaldı? Her halde Sofi Mirza Efendi fazla ihtiyarladığı için hayal görüyor, ateh getirmiştir (bunamıştır)" diyerek, Mirza Efendi'nin haline gülüyorlardı. Ama Sofi Mirza iddiasında ısrar ediyor, "ben Said'imin silahlarını bilirim. Benim Said'im ölmemiştir, Said yaşıyor, ben Said'imin silah seslerini bilirim" deyip, meselesini iddialı bir şekilde devam ettiriyordu.
Bahsini ettiğimiz meselenin benzeri mahiyetindeki bir Emirdağ mektubunda şunları okumaktayız:
"Hem benim hakkımda musibet ve fena haberleri aldığı vakit, merhum pederim Mirza (r.h.) gibi olsun, merhume validem Nuriye (r.h.) gibi olmasın. Çünkü eski zamanda, dağdağalı hayatımda hakkında acib havadisler peder ve valideme ihbar ediliyordu. 'Sizin oğlunuz öldü veya vuruldu veya hapse girdi' gibi fena haberleri babam işittikçe, keyifleniyordu,gülüyordu. Derdi: 'Maşaallah, oğlum, yine bir ehemmiyetli iş, bir kahramanlık göstermiştir ki, herkes ondan bahsediyor.' Vâlidem ise, onun süruruna karşı şiddetle ağlıyordu. Sonra zaman, babamın haklı olduğunu çok defa gösteriyordu."