SUAD ALKAN
Suad Alkan, Bediüzzaman'ı talebelik yıllarında ziyaret etmiş. Bu ziyaret hatırasını kendisi kaleme aldı. Onun ifadesini aynen takdim ediyoruz:
"Beni Bediüzzaman'a götürünüz"
"1956-1957 yılında ve 16 yaşında, çevremin maddî ve mânevî baskısından sıkılıp, okumak üzere Isparta İmam-Hatip Okuluna kaçtım. Giriş imtihanını kazanamadım. Fakat Müdür Beye çıkıp 'Kazanamamış olsam da okula gireceğim, yoksa intihar edeceğim. Ben okumak için yola çıktım, bir daha köyüme dönmem' dedim. Okul Müdürü Hayri Yavru Bey; talebimdeki hissiyatla karışık ciddiyeti, nazar-ı itibara alıp, 'Peki kaydetsinler' dedi ve okula girdim.
"Çallı Mustafa Öztürk, Burdurlu Mustafa Çetin ve yeğeni gibi ileri sınıftaki bazı talebelerle kirada oturuyorduk. İlk defa kış gecesi ısınmaya gittiğimiz odalarında, elinde 'Risale-i Nur Nedir?' başlıklı iki sayfalık bir bülten bulunan Mustafa Çetin'den Bediüzzaman ismini duydum. Ve hemen 'Beni Bediüzzaman'a götürünüz' dedim. Zihnim bu isme takılmış kalmıştı. 'Olmaz, senin aklın böyle şeylere ermez, Bediüzzaman seni kabul etmez' dediler.
"O sıralar okula seherde gidiyorduk. Kış mevsiminin gündüzleri çok kısa olduğundan okula giriş zili şafak sökerken çalardı. Bir gün evden yalnız çıktım. Hapishanenin altındaki yoldan İstasyon Caddesine sapacağım kavşakta, elektrik direğinin dibinde siyah sakallı, küçük yüzlü, lâcivert pardesülü bir şahıs gördüm. Yanılmıyorsam bu karşılaşmayı normalin dışında bir tarz olarak telâkki ettiğimdendir ki, fazla insanlarla konuşmak meşrebime uymadığı halde ondan nereli ve niçin burada bulunduğunu sordum. 'Vanlıyım, Bediüzzaman'ı ziyarete geldim' dedi. Kalbime küçücük bir sadakat ve fedakârlık mührünün vurulduğunu hissetim. Küçük dünyamda Van’la Isparta arası, bugünkü muhayyileme göre Şam'la Londra arası gibiydi. Taaccübümü içime gömerek mektebe gittim.