SUAD ÜNLÜKUL
"Amcam Said Nursi"
Çırpınan Karadeniz, hafif dalgalarla, Giresun sahillerini okşuyordu.
Ufukta sema ile birleşen deniz, sahilde bazen hırçınlaşıyor, bazen sakinleşiyordu. Dalga dalga, bıkıp usanmadan kıyı şeridini ak köpükleriyle yıkıyordu.
Yârin dalgalanan zülfüne bende olana şâir, "Esme ey bâd esme, canan uykuda" diye sızlanıyordu. Herkes elindeki aynanın rengiyle görüyordu dünyayı.
Dalgaların sesini duyduğumuz gibi, eğer dilinden, ne konuştuğunu da anlayabilseydik, Kırım'dan kopup gelen köpüklerden Sinanlar'ın atının nal sesini, Giraylar'ın tekbirlerini dinleyebilecektik.
Geride yükselen, zümrüt renkli yamaçlar, güzel dekoru tamamlıyordu.
Sonsuz mavilik ufku, gözlerin gıdası yeşillik mahşeri, en sevgili dostlarla, en güzel konunun sohbeti.
İşte Giresun kıyılarında duygularımızın ifadesi. Hayır hayır, hislerimizin mümkün olmayan ifadesizliği.
Ah! Ne olurdu kalbimizin dili olsaydı da duyduklarını dile getirebilseydi.
O zaman dilsiz kalbimizden bîzar olmazdık.
Kalem, edebiyat sevdasıyla daldan dala atlıyordu.
İki yakası bir araya gelmeden ey kalem! Edebiyatı ediplere bırak da, Giresun koyunda yağız çehreli adamın anlattıklarını bir araya getir.
Saf gerçeğin berrak yüzüne ayna ol.
Yaz mevsiminde Karadeniz başka, bam başka oluyor. Bu yeşil mevsimde Giresun'da komiserlik vazifesini yapıyordu.
Said Nursî'nin kardeşi Abdülmecid Ünlükul'un oğluydu.
Milyonların Üstadına 'Amca' diyordu, 'Seyda' diyordu, bazen de 'Üstad' diyordu.
Merhum pederi de 'Seyda' dermiş. Bu hatıraların hatırı için, biricik oğluna Seyda ismini vermişti.
Seyda, Şarkın Doğu Anadolunun en samimi, en kalbî bir hitap ifadesidir. Gönüllerden kopup gelir, Şarklının Seyda deyişi.
Bu kelimede, bu isimde Şarkın buram buram safveti, samimiyeti kokar.
Şark insanının kalb temizliği, misafirperverliği, bütün kaba görünüşüne rağmen, altın yüreği parlar Seyda'nın altında.
Abdülmecid Ünlükul'un Rabia Hanımından dört evlâdı olmuştu.
Bunlar:
Nihad, Fuad, Suad ve Saadet.