SELAHADDİN AKYIL
"Elime geçen ilk risale"
"1953 senesinde bir gece rüyamda Peygamberimizi (s.a.v.) görüyorum. Bir havuzda beraber idik ve düşmanla harp ediyorduk. Peygamberimize pek dokunamıyorlardı, fakat bize yara almayacak şekilde vuruyorlardı. Bu rüyadan kısa bir süre sonra, yine aynı yıl 1953'te bir gün Molla Hamid'le karşılaştım. Bana, 'Sana Seyda'nın kitaplarından verelim' dedi. Ben de bir şey söylemedim. Çünkü o zamana kadar Üstadı görmemiştim, tanımamıştım. Sonra akşam evimde amcamlarla konuşuyorduk. Molla Hamid'in bana söylediklerini söyledim. Amcam, Üstadı önceden tanıyormuş; büyük bir zat olduğunu çok kısa ifadelerle anlattı. O zaman içime bir merak düştü. Zaten kitaba da çok meraklı idim. Durmadan çeşitli kitaplar okuyordum.
"Sabahleyin, doğru Molla Hamid'e gittim, kitap istedim. Bana geniş ebatlı daktilo ile yazılı Elhüccetü'z-Zehra risalesini verdi. Gittim biraz okudum, baktım benim şimdiye kadar okuduğum kitaplara benzemiyor. Bunu anlamak için, üzerinde çok durmak lâzım. Benim de askerlik zamanım geldiğinden hemen gideceğimi düşündüm. Kitabı babaanneme emanet olarak bıraktım. Fakat o kitabın daktilo ile yazılıp geniş ebatlı çok cazibeli oluşu hâlen gözümün önünde.
"Askerliğim"
"Sonra askere gittim. Altı aylık asker olunca, bayram izninde Adapazarı'na gezmeye gittim. Kitaplara karşı meraklı olduğum için bir kitapçı vitrininin önünde durdum. Bütün kitapları gözden geçirdim. Eşref Edip Beyin yazmış olduğu küçük Tarihçe-i Hayat dikkatimi çektiğinden, kitapçıdan 250 kuruşa aldım. Bir otele gittim ve orada okumaya başladım. Otelci yanıma geldi, 'Ne kitabı okuyorsun?' dedi. Kendisine gösterdim; dindar adam olduğu için hoşuna gitti. 'Oku da beraberce istifade edelim' dedi ve ben de başından sonuna kadar okudum.
"Kitap, çok hoşuma gitmişti otelcinin. 'Bu kitabı sana vermem, sen yine bulursun' dedi. Çıkarıp kitabın parasını verdi. Ben yine aynı kitapçıya gidip, bir kitap daha aldım. Otele döndüğümde otelci kitabı başkasına okuyordu. O adamda kitabı okuyup kitaba talip oldu; benim tekrar aldığım kitabı istediler. Ben vermedim, aldığım kitapçıyı gösterdim. Oradan bir tane daha aldılar.
"Bayram izni bitince hemen kıtama döndüm. Bir yıl sonra memleketime gittim. Orada Molla Hamid Hocaya ziyaret edip, o kitaplardan istedim. Bana Gençlik Rehberi'ni verdi. Sonra Serdengeçti'nin mecmualarını aldım. Üstad ve Risale-i Nur'u teşvik edici yazıları hiç kaçırmadım. 'Çık neredesin, zuhur et' başlıklı yazılar, yıllar geçmesine rağmen hâlâ gözümün önünde... Bundan sonra Gençlik Rehberi'ni ve Serdengeçti mecmualarını askerlik yerine götürdüm. Okuyup asker arkadaşlarıma anlatıyordum.
"Bir gün arama sırasında bendeki kitapları buldular ve beni ifadeye çektiler. Orada Şeyh Said'den bahsettiler. Üstadla Şeyh Said'i birbirine iltibas ediyorlardı. Ben, 'Benim Üstadım hâlen hayattadır' dedim.