Derste gayretli ve canlı olmak dersin lüzum ve ehemmiyetine olan inancın bir tezahürüdür. Büyük bir vazifenin îfasına talip olan hoca ve talebenin son derece gayretli ve canlı olması icabeder.
Talebenin gayreti büyük ölçüde hocaya bağlıdır. Bu sebeple hoca her hali ile derse verdiği ehemmiyeti ibraz etmelidir. Derse giriş-çıkış saatlerinde dakik olmalı, basit mazeretlerle derse geç girmemeli, vaktinden önce çıkmamalı, derste bıkkınlık ve yılgınlık alâmetleri izhar etmemeli, son derece canlı, heyecanlı ve enerji dolu olmalıdır. Gerekirse bir mevzuu defalarca bıkmadan anlatmalı, “Ben bu kadar anlatırım, anlayan anlasın anlamayan da anlamasın” dememelidir. Ders vaktinde çay içen, gazete okuyan, çekindiği kimseler olunca dikkatli, olmayınca gevşek davranan bir hocanın durumu talebenin gözünden kaçmaz. Bu durum talebede gevşekliğe sebep olur.
Hocalar çok zarûri olmadıkça ders dışındaki hizmetlere giderek dersi ihmal etmemelidir. Bu hizmetler diğer elemanlar tarafından ifâ edilmelidir. Bunun için ihvâna ehemmiyet verilmeli, emek çekilmeli, hizmetler imkân nispetinde halka yayılmalıdır.
Hoca, talebenin veya başkalarının durumunu bahane ederek derste iştahsızlık göstermemelidir. Talebenin azlığını, zekâlarının düşüklüğünü, huylarının kötülüğünü, hoca arkadaşlarının veya idarecisinin tavırlarını bahane ederek kendisine verilen hizmeti severek ifâ etmekten geri kalmamalıdır. Hoca mâzeret değil çâre aramalıdır. Verilen hizmet kendisinden alınmadan onu bırakmamalıdır.
Ammar bin Yasir hazretleri şöyle buyurur: “Rasülüllah Efendimiz beni, Kays oğullarının “Hayy” boyuna şer-i şerifi öğretmek üzere göndermişti. Onlara gidince bir de ne göreyim! Onlar yaban develeri gibi aç gözlü. Koyun ve deveden başka hiçbir dertleri yok. Hemen Rasülüllah A.S’a gittim. Bana: “Ya Ammar, ne
yaptın?”,buyurdu. Ben de Rasülüllah’a , o kavmin kıssasını anlatıp, unutkanlıklarını ve alakasızlıklarını haber verince şöyle buyurdu:
(يا عمار الا اخبرك باعجب منهم قوم علموا ما جهل اولائك و سهوا كسهوهم )
“Ya Ammar, Ben sana o kavimden daha acîbini haber vereyim ki o kavim senin anlattığın kavmin bilmediğini bildikleri halde onlar gibi unutkan davranıp bilmezden geldiler. (Üzülme ve umutsuz olma!)
“Bir saat yol giderek üç kişiyi okutan talebelerinden biri, Hz. Üstâzımıza şikâyet kabilinden, ikisinin devamsız, birinin gayretsizliğinden bahsederek, ders vermeye gidip gitmeyeceğini sual edince “Gideceksiniz” buyurmuşlardır. Başka bir gün “Efendim biri gelmiyor. İkisi de devamsız. Ne yapayım?” dedince, Hazreti Üstazımız mübarek başındaki takkeyi masa üzerine koyarak, şehâdet parmağıyla işaret edip:
“Oğlum dikkat et! Bir tek kişi de kalsa her gün ayağına kadar gidip okutacağız. O da gelmezse işte şuna (takkeye) ders okutacağız. Böylece malum ola. Zira ilim seferberliği ile memuruz” buyurarak işin ciddiyet ve ehemmiyetini anlatmışlardı.
Talebeler de bu hususta üzerlerine düşen vazifeyi yapmalıdır. Zamanında istirahat etmeli, derste kat’iyyen uyumamalıdır. Talebenin en büyük kaybı, derste ve ders dışında lüzumsuz şeylerle meşgul olmasıdır. Talebe dersine vaktinde çalışmalı, hocasını ders halkasında beklemeli, derse hocadan sonra girmemelidir. Bütün dikkatini dersine teksif etmelidir. Hususi izine gitmemelidir. Onu bunu bahane ederek izine giden talebeler dersten kopar. Bir daha toparlanamaz.
Hedefi ve gayreti büyük olanlar, başka şeyle oyalanmaz ve yolda kalmaz.