“Söylenen sözü veya yapılan hareketi üzerine alıp, aleyhine zannederek müteessir olup içerlemek” diye tarif edebileceğimiz alınganlık, niyyet ve ameldeki samimiyetsizliğin bir tezahürüdür.
Alınganlık arkadaşlar arasında olabileceği gibi çoğu kez büyüklere karşı gösterilen bir nevi tavırdır ki bunda, kendini belli bir mevki ve derecede görmenin, yapılan muameleyi haketmediğini düşünmenin büyük tesiri vardır. Samimi insanlar birbirlerine alınmaz. Hele hele büyüklerine samimiyetle bağlı olan kimseler, büyükleri tarafından azarlansa, hatta haksızlığa uğrasa bile yine de alınmazlar ve kırılmazlar.
Allah’ın rızasına, cennet ve cemal-i İlâhî’ye nail olmak ümidi ile yüce bir hizmetin ifası için bir araya gelen insanların alınganlık göstermesi için meşru bir sebep yoktur.
Alınganlık bir nevi tavır koymaktır ki, talebe ve hocada bulunmaması icab eden bir haldir. Çünkü bu, ifade ve istifadenin şartı olan ihlas ve samimiyete münafidir. Alınganlığın olduğu yerde işin tadı kaçar. Basit sebepler ve kuruntularla hocasına karşı alınganlık gösteren talebenin hocasından istifadesi azalır. Hizmet arkadaşlarına ve büyüklerine karşı alınganlık gösteren hocanın da ifade ve istifadesinde noksanlık olur.
Hedefi ve gayesi büyük olan kimseler, basit kuruntuların peşine düşerek gururlarının davasını gütmezler. Kendilerine karşı bir haksızlık bile yapılsa affedip ecrini Allah’tan beklerler.