***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Nur da Besmele
Nur da Besmele
Birinci Söz (Besmele, mevcudatın fiillerini Esmâ-i Hüsnâya bağlar)
Birinci Sözde besmelenin uzun hakikatine işaret eden “kayıt”, zannedersem şu gelen cümledir:
“Bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar.”(2)
Yani, Bismillah, insanın aczini Kadîr olan Allah’ın dergâhında şefaatçi yapar. Bu şefaat sayesinde insanın aczi Allah’ın nihayetsiz kudretine bağlanır ve insanda bitmez bir kuvvet hâsıl olur.
Aynı şekilde besmele insanın fakrını Rahîm olan Allah’ın dergâhında şefaatçi yapar. Bu şefaat neticesinde insanın fakrı nihayetsiz rahmete bağlanır ve insanda tükenmez bir bereket hâsıl olur.
Diğer bir ifadeyle, insan sayısız düşmanlarına karşı gayet âcizken, besmelenin şefaatiyle bitmez bir kuvvete kavuşur. Sınırsız ihtiyaçları karşısında da fevkalâde fakir düşmüşken, yine besmelenin şefaatiyle tükenmez bir berekete nâil olur.
Birinci Sözdeki bu kaydın uzun hakikati, İşârâtü’l-İ’câz’da belirtilmiştir. Üstad burada o hakikate bu kısa cümleyle kayıt düşmüş, tafsilata girmemiştir. İşârâtü’l-İ’câz’daki o hakikatin tafsilâtını bu tebliğin sonundaki “Ek”e havale edelim ve burada sadece şu özet bilgiyi vermeye çalışalım: (3)
İşârâtü’l-İ’câz’da yapılan uzun izaha dayanarak besmele tam bir cümle şeklinde şöyle telaffuz edilebilir:
قُلْ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَسْتَعِينُ (اَوْ اَتَيَمَّنُ اَوْ اَقْرَاُ
.)
Yani, “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile yardım istiyorum (veya bereket talep ediyorum veya okuyorum…) de!”(4)
Bu cümleden anlaşılıyor ki, besmele bütün fiillerimizi Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın isimlerine bağlama, raptetme görevi yapıyor. Yani düşmanlarımıza galip gelmek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için Cenab-ı Hak katında şefaatçi oluyor. Bu “bağ” veya “şefaat” görevinin sırrı da, İşârâtü’l-İ’câz’dan yardım alarak şöyle özetlenebilir:
“Her bir âlemde emir ve nehiy, sevap ve azap, terğib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celâlî ve cemâlî isimlerin tecellîsiyle teselsül ede gelmektedir. Bizim de celâl tecellîsi karşısında nihayet derecede bir aczimiz, cemâl tecellîsi karşısında fevkalâde muhtaç durumda olan bir fakrımız var. Öyleyse besmeleyi Cenâb-ı Hakkın katında şefaatçi yapmalı ve acz ve fakrımızı Onun celâlî ve cemâlî isimlerine bağlamalıyız. Tâ ki Kudret-i Ezeliyenin yardım ve inayeti refîkimiz olsun.”
Şimdi bu uzun hakikati daha yakından anlayabilmek için şu iki tabloya bir göz atalım:
Birinci Sözde, besmeleyle Esmâya bağlanma hakikati bir temsille açıklanmış. Yani bedevî ve vahşî insanların yaşadıkları çöllerde seyahat eden iki gezginin durumu karşılaştırılmış. O gezginlerden birisi eşkıyâ olan bedevîlere karşı korunma ihtiyacı hissettiği için, oralara hükmeden bir kabile reisine aczini itiraf etmiş ve ona bağlanmış. O reisin isminden aldığı güç ile o çöllerde emniyet içinde seyahat etmiştir. Hattâ o isim sayesinde uğradığı her çadırda hürmet görüp izzet ü ikrâma mazhar olmuş. Diğeri ise böyle bir istinat ve istimdat noktası bulmadığı için o çöllerde perişan olmuştur
.
Temsil—malûmunuz—mantıkta bir kıyas metodudur. Buradaki temsille bizim dünyadaki hayatımız kıyaslanmış ve besmeleyle Rabbimize bağlılığın keyfiyeti canlandırılmıştır. Güçlü bir yere bağlanıp raptolmada, o yerin büyüklüğü ve müsaadesi nispetinde bir güç ve bereket elde edilebileceği nazara verilmiştir.
Bu temsilin, muhatabın yaş ve ilgi sahasına göre çoğaltılması da mümkündür**—Yeter ki bağlanmanın ardındaki güç ve bereket dikkate verilsin. Meselâ: Çıplak sesimizi dünyanın öbür ucuna ulaştırmaya gücümüz yetmez. Halbuki bir telefon hattına bağlanmak suretiyle sesimizi oralara ulaştırma gücüne sahip olabiliriz. Veya uzayda olup bitenler hakkında bilgi elde etmeye tek başımıza gücümüz yetmez. Halbuki NASA’nın Internet sitesine bağlanarak istediğimiz bilgiyi kısa bir sürede elde etme gücünü elde edebiliriz…
Sonuç itibariyle, böyle günlük hayatımızda bağ kurmayla, bağlanılan yerin kudret ve müsaadesi nispetinde güç ve bereket nasıl elde edilebiliyorsa; besmeleyle de Esmâ-i İlâhiyeye bağ kurulmak suretiyle nihayetsiz güç ve bereket elde edilebilir.
Ayrıca, kâinattaki diğer varlıkların da besmeleyi söyledikleri, konunun devamında işleniyor. Kendileri nihayetsiz acz ve fakr içinde oldukları halde harika bir güç ve berekete sahip bulunuyor. Bu da onların besmeleyle mânen Esmâya bağlı olduklarını gösteriyor diye izah ediliyor.
***
Şimdi bu mülâhazalardan sonra Birinci Sözün ilk paragrafına bir bakalım ve gösterilen gayeye ulaşma keyfiyetini tespit etmeye çalışalım. İlk paragrafta gaye olarak besmelenin dört özelliğine dikkat çekilmişti:
1. Besmele bir İslâm nişanıdır. Yani İslâmiyetin sembolüdür.
2. Besmele mevcudatın lisan-ı hâliyle vird-i zabânıdır. Yani bütün varlıklar hal dilleriyle devamlı bu kelimeyi söylüyorlar.
3. Besmele tükenmez bir kuvvettir.
4. Besmele bitmez bir berekettir.
Şimdi de, besmelenin uzun hakikatine işaret eden cümleyi hatırlayalım: “Bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar.”
Demek netice hâsıl olmuş, gayeye ulaşılmıştır. Çünkü;
1. İslâmiyete göre bütün fiil, hal ve şe’nler Cenâb-ı Hakkın isimlerine dayanır. Besmele de onları Esmâya bağladığı için, besmele âdeta kelime-i tevhid gibi İslâm nişanıdır.
2. Bütün varlıklar Esmâya bağlıdır ve hakikati esmâya dayanır. O halde bütün varlıklar lisan-ı hal ile bismillah diyorlar.
3. Besmelenin şefaatiyle aczimiz nihayetsiz kudrete raptolup bağlandığı için, besmele, bizi tehdit eden her şeye karşı tükenmez bir kuvvettir.
4. Besmelenin şefaatiyle fakrımız nihayetsiz rahmete raptolup bağlandığı için, besmele, bize lâzım olan her şey için bitmez bir bereket kaynağıdır.
Sonuç itibariyle, besmele, bütün fiilleri Esmâ-i Hüsnâya bağlayan mübarek bir kelime olduğu için bir İslâm sembolüdür. Hem bitmez tükenmez bir kuvvet ve bir berekettir. Hem bütün varlıkların daima hal diliyle söyledikleri bir sözdür.
Usûl notu: Birinci Sözde besmelenin her şeyi esmâya raptedip bağlama konusu işlendiği için, birinci derecede tevhide tasrih vardır. Kur’ân’ın diğer üç gayesi olan haşir, nübüvvet ve adâlete ise, ikinci derecede işaret olunuyor.