* * *
Ey Âlem-i İslâm! Uyan, Kur’âna sarıl; İslâmiyete maddî ve ma’nevî bütün varlığınla müteveccih ol!

Ve Ey Kur’âna bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde nâşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı! Kur’âna yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mu’cize-i ma’nevîsi olan Nur Risâlelerini mütalâa etmeye çalış. Lîsanın, Kur’ânın Âyetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlâkın da onun ma’nasını neşretsin; lîsan-ı hâlin ile de Kur’ânı oku. O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun!

Ey asırlardanberi Kur’ânın bayrakdarlığı vazîfesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlâd ve torunları! Uyanınız! Âlem-i İslâmın fecr-i sâdıkında gaflette bulunmak, kat’iyyen akıl kârı değil!Yine Âlem-i İslâmın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kur’ânın ve îmanın nuriyle münevver olarak İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakîki medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır.

Avrupa ve Amerikadan getirilen ve hakîkatta yine İslâm'ın malı olan fen ve san’atı, nur-u tevhid içinde yoğurarak, Kur’ânın bahsettiği tefekkür ve ma’na-yı harfî nazariyle, yâni onun san’atkârı ve ustası nâmiyle onlara bakmalı ve “saadet-i ebediye ve sermediyeyi gösteren hakâik-ı îmaniye ve Kur’âniye mecmuası olan Nurlara doğru ileri, arş!” demeli ve dedirmeliyiz!..

Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim!

Beş yüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur’ânın sabahında uyanınız. Yoksa Kur’ân-ı Kerîmin güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip perîşan edecektir.
Kur’ânın mecrasından ayrılarak birleşmiyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur’ân-ı Kerîmin saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, Hakîkat-ı İslâmiye sularını akıtınız.
O Hakîkat-ı İslâmiye suları ile bu topraklarda îman ziyası altında hakîki medeniyetin fen ve san’at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve ma’nevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir. İnşâallah...

* * *
(TARİHÇE-İ HAYAT)