Sayfa 25/34 İlkİlk ... 2324252627 ... SonSon
334 sonuçtan 241 ile 250 arası

Konu: Mektubat-ı Rabbani

  1. #241
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 239. Mektup

    Bu mektûb, molla Ahmed-i Berkîye yazilmisdir. Dostlarin kusûrlari afv olunacagi ve istihâre yapmak bildirilmekdedir:

    Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun. Peygamberlerin en üstününe ve Onun Âline ve temiz Eshâbinin hepsine ve bütün Peygamberlere salât ve selâm olsun!

    Merhamet ederek göndermis oldugunuz kiymetli mektûbu okumakla sevindik. Hâl hâsil olursa bildirilir... buyuruyorsunuz. Yavrum, hâl hâsil olmasini istemek, hâlleri veren sevgili oldugu içindir. Onun sevgisi var ise, hâl olsa da, olmasa da birdir. Burada iken, size çok tohum ekildigini söyledigimizi yaziyorsunuz. Yavrum! Evet, yazdiginiz gibidir. Fekat, bunlarin meyvelerini toplamak için, çok zemân ister. Fâidesi, belki de öldükden sonra görünür. Sevin, fekat acele etme!

    Mevlânâ Muhammed Sâlihin sözlerini yaziyorsunuz. Simdi yanimizda olmadigindan, onlari niçin söyledigini kendisinden anliyamadik. Onun için, birsey yazamiyacagim. Herhâlde hayrdir. Kalbinize birsey gelmesin. Edebe uymiyan sey yapildigini yaziyorsunuz. Kalbi temiz kimselerin hatâlari afv olunur. Gönlünüze hiçbir sey gelmesin! Hâllerinizin nasil oldugunu soruyorsunuz. Allahü teâlâya hamd ve sükr olsun ki, kabûl olunmuslardansiniz. Kabûl edilmis olanlar, sebebsiz kabûl olunurlar.

    Iki seyhzâde gelerek, zikr ögretilmesini istiyorlar diyorsunuz. Yavrum! Yapilacak her is için istihâre yapmak sünnetdir ve mubârekdir. Fekat, istihâre yapdikdan sonra, o isin yapilmasini veyâ yapilmamasini gösteren bir seyin, uykuda veyâ rü'yâda yâhud uyanik iken görünmesi lâzim degildir. Istihâreden sonra, kalbine bakmak lâzimdir. O isi yapmak arzûsu, eskisinden dahâ çok olmus ise, o isi yapmagi gösterir. Eger arzû, çogalmamis ve eskisinden dahâ da azalmamis ise, yine yasak olmaz. Böyle olunca, yapmak arzûsu artinciya kadar, istihâreleri tekrâr tekrâr yapmalidir. Istihâreler yediye kadar tekrâr olunur. Istihâreden sonra, o isi yapmak arzûsunun azaldigi anlasilirsa o isin yapilmamasini gösterir. Böyle olunca da, istihâreler tekrârlanabilir. Hattâ, nasil olursa olsun, istihâreleri her zemân tekrârlamak, dahâ uygun ve dahâ iyi olur. O isi yapmak veyâ yapmamakda ihtiyâtli davranilmis olur.

    (Mebde' ve Me'âd) risâlesindeki, (Rûhun cesed seklini alarak) yazisinin açiklanmasini istiyorsunuz. Cânli insanin yapdigi isleri, rûhun yapmasi, cesed hâlini alarak olur. Büyüklerin ?kaddesallahü teâlâ esrârehüm" rûhlarinin, cânli insanlar gibi yapdiklari yardimlar, hep böyle olmakdadir. Düsmanlari helâk etmeleri ve sevdiklerine çesidli yardimlarda bulunmalari ve sikintida olanlari kurtarmalari hep böyledir.

    Zâlimlerin fitnesinden, zararindan kurtulmak için düâ istiyorsunuz. Allahü teâlâ, sizi ve evinizdekileri, belki o mahalledekileri, o zâlimlerin serrinden korumusdur. Gönlünüz hos olarak, Allahü teâlâya teveccüh ediniz! Bu korumak kisa bir zemân için degildir sanirim. Allahü teâlânin rahmeti, magfireti elbette çok genisdir. Yalniz, orada bulunan kardeslerimize nasîhat ediniz ki, iyi hâllerini ve müslimânlara yardimlarini bozmasinlar. Ra'd sûresi onikinci âyetinde meâlen, (Insanlar kendilerini degisdirmeyince, Allahü teâlâ da, onlarda olani elbette degisdirmez) buyuruldu. Vesselâm.

    Kim bulur, zor ile, maksûduna her zemân zafer?
    Gelir elbet zuhûra, ne ise, hükm-i kader.

  2. #242
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 240. Mektup

    Bu mektûb, seyh Yûsüf-i Berkîye yazilmisdir. Bu yolun sonsuz oldugunu ve kelime-i tevhîdin fâidelerinden birkaçini bildirmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdigi iyi kullara selâm olsun! Iyi hâllerinizi bildiren mektûbunuzu okumakla sevindik. Fârisî misra' tercemesi:

    Askda böyle sasilacak seyler olur!

    Hâllerden ileri geçerek, hâlleri verene ulasmak lâzimdir. Orada cehâlet, anliyamamak, bilmemek vardir. Ondan sonra, eger ma'rifet ihsân ederlerse, çok büyük ni'met olur. Görülebilen, anlasilabilen hersey birakilir, yok edilebilir. Bu çoklukda, birligi görmek olsa da, kiymet vermemeli, yok etmelidir. Çünki, o vahdet hiçbir çoklukda, hiç bulunamaz. O görünen, vahdetin kendi degil, benzeri, görüntüsüdür. Böyle oldugu zemân (Lâ ilâhe illallah) güzel kelimesini söylemeniz uygun olur. Bu güzel kelimeyi o kadar çok söyleyiniz ki, hiçbirseyi görmez ve bilmez olunuz. Hayret, bilgisizlik mertebesine yükseliniz. Fenâ denilen hâle geliniz. Hayret, bilgisizlik mertebesine erismedikçe, Fenâ hâsil olmaz. Sizin Fenâ mertebesi dediginiz sey, Fenâ degildir. Ona (Adem) denir. Bilgisizlik mertebesine erisip, Fenâ hâsil olunca, bu yola ilk adim atilmis olur. Vâsil olmak nerede? Kavusmak kime? Arabî beyt tercemesi:

    Sevgiliye kavusmak ele geçer mi acabâ?
    yüksek daglar ve korkunç tehlükeler var arada.

    Hâlleriniz dogrudur. Fekat, bunlari birakip ilerlemek lâzimdir. Allah yolunda olanlara selâmlar olsun!

    Ikinci nasîhatim, islâmiyyetden hiç ayrilmayiniz! Hâllerinizi islâmiyyet ile ölçünüz. Allah korusun, eger islâmiyyete uymiyan söz ve is olursa, bunu felâketin baslangici biliniz! Vesselâm.

  3. #243
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 241. Mektup

    Bu mektûb, mevlânâ Muhammed Sâlihe yazilmisdir. Dostlardan çogunun ilerledikleri bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd olsun! Onun sevgili Peygamberine salât ve selâm olsun! Kiymetli kardesim! Hamd olsun, hepimiz iyiyiz. Mevlânâ Muhammed Siddîk ?kuddise sirruh" bugünlerde, Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye ile sereflendi. Ismin parçalarini geçerek bütününe kavusdu. Bununla berâber, gözü dahâ yukarilardadir. Oradan çok seyler edindi. Geri dönmesi umulur. Allahü teâlâ, diledigini rahmetine kavusdurmakdadir. Kendi hâllerinizi ve tarîkate girmis olan ve girmekde olan kardeslerin hâllerini yaziniz! Birkaç günü orada dogru yolda geçiriniz! Vesselâm.

    Ey, insan adini tasiyan varlik,
    Kendine gel, uyan gafletden artik!

    Se'âdet yolun, göremezsen nâdân,
    Niye vermis sana, bu akli Yezdân?

  4. #244
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 242. Mektup

    Bu mektûb, molla Bedî'uddîne yazilmisdir. Zikr-i zât ve zikr-i nefy-ü isbât bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salât ve selâm olsun. Size ve bütün din kardeslerime hayrli düâlar olsun!

    Kiymetli kardesim! Dervîs Muhammed, serefli mektûbunuzu getirdi. Bizleri sevindirdi. Kendinizi kusûrlu gördügünüzü ve niyyetlerinizi ve ibâdetlerinizi begenmediginizi yaziyorsunuz. Allahü teâlâ, bu görüsünüzü artdirsin ve begenmemenizi çogaltsin! Bu yolda, bu iki ni'met islerin temelidir.

    Süâl: Ism-i zât ile ne zemâna kadar çalisilacagini soruyorsunuz. Bu isme devâm etmekle, ne mikdâr perdelerin ortadan kalkacagini ve nefy-ü isbât ne vakte kadar yapilir ve bu mubârek kelime ile nelere kavusulur ve ne kadar perde kalkar diyorsunuz?

    Cevâb: (Zikr) demek, gafleti gidermek demekdir. Baslangicda da, yolun sonunda da, insanin zâhiri, ya'nî bedeni, gafletden kurtulamaz. Bunun için, zâhir her zemân zikre muhtâcdir. Ba'zi zemân, ism-i zât olan (ALLAH) kelimesi ile zikr, dahâ fâideli olur. Ba'zan da, nefy-ü isbât zikri, ya'nî kelime-i tevhîd söylemek dahâ uygun olur. Bâtina, ya'nî kalbe gelince, burada da, gaflet büsbütün gidinceye kadar zikr etmek elbette lâzimdir. Su kadar var ki, baslangicda, herkesin bu iki zikre devâm etmesi lâzimdir. Yolun ortasinda ve sonunda, bu iki zikr sart degildir. Kur'ân-i kerîm okumakla ve nemâz kilmakla da gaflet giderilebilirse, bunlarla da olur. Yolda olanlara, Kur'ân-i kerîm okumak, sonda olanlara ise, nâfile nemâzlari kilmak dahâ uygundur.

    Sunu da biliniz ki, ancak Zât-i teâlâya kavusmak istiyenler için, Zât-i teâlânin ismlerle ve sifatlari düsünmekle birlikde hâzir olmasi da, gaflet sayilir. Bu gafleti yok etmeleri lâzimdir. Ötelerin ötesine ilerlemelidirler. Fârisî beyt tercemesi:

    Dost ayriligi, az olsa da, az degildir.
    Gözde, kil parçasi da olsa, çok görünür.

    Rü'yâlari yazmissiniz. Bundan önce de bildirmisdim ki, bunlar müjdecidirler. Müjde edilen seylerin meydâna çikmalari zemâni, dahâ gelmemisdir. Bekleyiniz ve çalisiniz! Arabî beyt tercemesi:

    Sevgiliye kavusmak ele geçer mi acabâ?
    yüksek daglar ve korkunç tehlükeler var arada!

    Vesselâm.

  5. #245
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 243. Mektup

    Bu mektûb, molla Eyyûba yazilmisdir. Tarîkat-i aliyye-i Naksibendiyyeyi tergîb etmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd ve Peygamberine salâtü selâm ederim. Sizlere ve bütün mü'minlere iyi düâlar ederim.

    Kiymetli kardesim! Çesidli mektûblariniz ile, birkaç def'a nasîhat istediniz. Fekat, bu asagiligimi düsünerek, kendi çöküntülerime bakarak, cevâb yazmaga kamadim. Fekat, tekrâr istediginiz için, bir kaç sey yazmaga kendimi zorluyorum.

    Insanlara önce lâzim olan, herkesin birinci vazîfesi, emrlere uymak ve yasaklardan kaçinmakdir. Hasr sûresinin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün getirdiklerini aliniz ve yasak etdiklerinden kaçiniz!) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, islâmiyyete uymanin lâzim oldugunu göstermekdedir.

    Zümer sûresinin üçüncü âyetinde meâlen, (Biliniz ki, Allahü teâlâ, hâlis olan din ister) buyuruldu. Böylece, herkese, ihlâs kazanmasi emr olundu. Fenâ hâsil olmadikça, ihlâs elde edilemez. Zât-i ilâhî sevilmedikce ihlâsin varligi düsünülemez. Fenâyi hâsil eden ve insani, Zât-i ilâhînin sevgisine kavusduran sey de, tesavvuf yolunda ilerlemekdir. Görülüyor ki, bu yolda ilerlemek, herkese lâzim olmakdadir. Çünki, ihlâsa kavusmak, herkese lâzimdir. Yüksek mertebeleri ve bu mertebelere ulasdirmalari bakimindan, tesavvuf yollari çesidlidir. Bunlar arasinda, sünnet-i seniyyeye uymagi ve islâmiyyete yapismagi emr edenleri seçmek dahâ iyi ve uygundur. Bu yol da, Ebû Bekr-i Siddîkin yoludur ?kaddesallahü teâlâ esrârehümül aliyye". Çünki bu yolun büyükleri, bu yolda, sünnet-i seniyyeye yapismislar, bid'atden sakinmislardir. Elden geldigi kadar ruhsatla is görmege izn vermezler. Ruhsat verilen isler, kalbe fâideli görünseler de, bunlara izn vermezler. Azîmet olan isler, kalbe zararli görünseler de, azîmetle is görmegi elden birakmazlar. Ahvâl ve mevâcîdi, islâmiyyet terâzîsi ile ölçerler. Zevkleri ve ma'rifetleri, din bilgilerinin hizmetcileri bilirler. Çok kiymetli cevâhir gibi olan fikh bilgilerini, ceviz ve cam parçalari gibi degersiz olan vecd ve hâl ile, çocuklar gibi degismezler. Tesavvufcularin, ma'nâsiz sözlerine kiymet vermez, aldanmazlar. (Nass)i birakip (Fuss)a baglanmazlar. [Ya'nî fikh bilgilerini birakip, (Füsûs) kitâbina bagli kalmazlar.] Medînede olan fütûhâti birakip, (Fütûhât-i Mekkiyye)ye sarilmazlar. [Ya'nî çogu Medîne-i münevverede gelmis olan fikh bilgilerini birakip da, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin (Fütûhât-i Mekkiyye) adindaki kitâbinda yazili, fikh bilgilerine uymiyan, ma'rifetlere sarilmazlar.] Bunun için, bu büyüklere hâsil olan hâller gelip geçici degildir. Gafletsiz geçen vaktleri çok uzun sürer. [Allahü teâlâdan baska herseye (Mâ-sivâ) denir.] Mâ-sivâ sevgisi, kalblerinden öyle silinmisdir ki, mâ-sivâyi düsünmek için bin sene ugrassalar, kalblerine getiremezler. Baskalarina simsek gibi çakip geçen (Tecellî-i zâtî) bu büyüklerden hiç ayrilmaz. Çabuk biten huzûra hiç kiymet vermezler. Nûr sûresinin otuzyedinci âyetinde meâlen, (Ticâret, satis yapmak, o büyük insanlari, Allahi hâtirlamakdan alikoymaz) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmede buyurulan kimseler bunlardir. Böyle olmakla berâber, bu büyüklerin yolu, yollarin en kisasidir. Elbette kavusdurucudur. Baska yollarin sonunda ele geçenler, bu büyüklere baslangicda verilir. Bunlarin kalbleri, hazret-i Ebû Bekrin ?radiyallahü anh" mubârek kalbine baglidir. Kalblerini bagliyan bu zincir, bütün baska mesâyihin baglarindan üstündür. Fekat herkesin akli, bu büyüklerin aldigi zevki anliyamaz. Bu yolda bulunan kisa görüslü kimseler bile, bunlarin yüksekliklerine inanamazlar. Fârisî beyt tercemesi:

    Kötülerse, anlamayan bu büyükleri eger,
    Hâsâ! Bu iftirâdir; cevâb vermesem deger.

    Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr ?kuddise sirruh" hazretleri buyurdu ki, (Bu yüksek zincirin halkalari olan büyükler, her gösteris yapanlara, oynayanlara benzetilemezler. Onlarin kazanclari çok yüksekdir). Fârisî beyt tercemesi:

    Yazik olur açiklamak onu,
    gizli kalsin gönül aski gibi.

    Fekat gösterdim ki, yol bulalar,
    bulmayip üzülmeden yegitler.

    Bu büyüklere ?rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" verilen ni'metlerle ve üstünlükleri ile defterler doldurulsa, sonsuz denizler yaninda bir damla gibi olur. Fârisî misra' tercemesi:

    Aranilan hazîneden nisân verdim sana.

    Dogru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânin izinde olanlara selâm olsun ?aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ"!

  6. #246
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 244. Mektup

    Bu mektûb, molla Muhammed Sâlih-i Külâbîye yazilmisdir. Hâlinin harâb oldugunu bildiren mektûbuna cevâbdir:

    Kiymetli kardesim hâce Muhammed Sâlihin mubârek mektûbu geldi. Hâllerinin harâb oldugu yazili idi. Ondan dahâ çok harâb olmasini umariz. Bu harâbliklarin sonunun nereye varacagini, kiymetli oglum Muhammed Sâdika ?rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" bugünlerde yazmisdim. Oradan arayiniz. Orada kalmanizin, arkadaslar için fâideli oldugunu anladinizsa, eger uygun görürseniz birkaç gün dahâ kaliniz! Bu fakîr de bugünlerde mubârek Dehli sehrine yolculuk yapmak üzereyim. Istihâreler ve teveccühler, bu yolculugu gösterdi. Bu makâmi olgun ogluma ihsân eylediler. Kendi vilâyeti içine aldilar. Fakîr burada müsâfirler gibi, onun vilâyetinde oturmakdayim. Bu yüksek yola girmis olan kardeslere ve önce mîr Seyyid Mürtezâya ve mevlânâ Sükrüllah ile mîr Seyyid Nizâma düâlar ederim. Oglum Hâce Muhammed Sâdik ve diger kardeslerimiz size ve arkadaslarinizin hepsine düâ ederler.

  7. #247
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 245. Mektup

    Bu mektûb, Seyyid Enbiyâya yazilmisdir. Zikri, Fenâ ve Bekâyi ve Ebû Alî Sînâyi bildirmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd ve yüce Peygamberine ?sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" salât ve selâm olsun! Size ve bütün müslimânlara düâ ederim. Gönderdiginiz kiymetli mektûb geldi. Bizleri sevindirdi. Nefyü isbât zikrinin yirmibire ulasdigini, fekat devâm hâsil olmadigini, ara sira sü'ûrsuzluk oldugunu yaziyorsunuz.

    Sevgili yavrum! Zikr etmenin sartlarindan bir sart eksik olmalidir ki, o sayiya çikdiginiz hâlde bir te'sîri görülememisdir. Görüsdügümüz zemân hâtirlatiniz da uzun anlatirim, Insâallahü teâlâ.

    Süâl: Ebû Bekr-i Siddîk ?radiyallahü anh" isini sona getirdikden sonra, (Zikr söylemek laklakadir. Ya'nî fâidesizdir. Kalb ile zikr etmek vesvesedir. Ya'nî fâidesiz düsüncedir. Rûhun zikr yapmasi, sirk olur. Sir denilen latîfenin zikri de küfrdür) buyurdu. Bu söz ne demekdir?

    Cevâb: Zikrde, bir zikr eden, bir de zikr olunan vardir. Hangi zikr olursa olsun, zikr edenin ve zikrin zikr olunanda yok olmalari için yapilir. Ya'nî zikr eden ve zikr yok olacaklar, yalniz, zikr olunan kalacakdir. Bunun için, zikre laklaka, vesvese, sirk ve küfr buyurmusdur. Fârisî iki beyt tercemesi:

    Dostdan seni geri birakmasin,
    o sey, küfr veyâ îmân olsa da,

    seni bu yolda oyalamasin,
    hiçbirsey, mâh-i cihân olsa da!

    Zikre böyle çirkin ismler verilmesi, Fenâ ve Bekâ hâsil olmadan öncedir. Çünki, Fenâ ve Bekâ hâsil oldukdan sonra, zâkirin varligi ve zikr etmesi, hiç çirkin degildir. Bu sözümüzde, anlasilamayan yer kaldi ise, bulusdugumuz zemân, yine sorunuz. Çünki, mektûbla bundan fazlasi açiklanamaz. Sunu da bildirelim ki, bu sözü, Ebû Bekr-i Siddîk ?radiyallahü anh" hazretlerinin söyledigini ve hele isini sona erdirdikden sonra söyledigini sanmak dogru birsey degildir.

    Süâl: Seyh Ebû Saîd-i Ebül-hayr, Allahü teâlâya kavusduran bir vâsita bildirmesini Ebû Alî Sînâdan istedi. Ibni Sînâ da, (Görünüsde müslimân olmagi birak. Tâm kâfir ol) dedi. Seyh hazretleri, Aynülkudât-i Hemedânîye yazarak, (Bir sene ibâdet etseydim, ibni Sînânin sözünden etdigim istifâdeyi elde edemezdim) dedi. Aynül-kudât da buna, (Eger anlamasaydin, o zevalli gibi kötülenir ve ayblanirdin) diye cevâb yazdi. Bunun açiklamasini istiyorsunuz?

    Cevâb: Tam veyâ hakîkî küfr, ikiligi kaldirmak demekdir. Çoklugun, ya'nî mahlûklarin görünmemeleridir. Bu da, Fenâ makâmidir. Bu makâmin üstünde, hakîkî islâm makâmi vardir ki, Bekâ makâmidir. Küfr-i hakîkî, islâm-i hakîkîden çok asagi derecedir. Ibni Sînâ, kisa görüslü oldugu için, islâm-i hakîkîye yol göstermedi. Sözün dogrusu sudur ki, onun küfr-i hakîkîden de haberi yokdur. Bu sözü, agizlardan alarak, baskalarina uyarak söylemis ve yazmisdir. Onun, görünüsde müslimân olmakdan baska birseyi yokdur. Sonunda, felsefe pisliklerinde kalmisdir. Imâm-i Muhammed Gazâlî ?rahmetullahi aleyh", onun kâfir oldugunu bildiriyor. Dogrusu da, onun felsefeye dayanan bilgileri, islâmiyyetin temel bilgilerine uygun degildir. Sunu da bildirelim ki, seyh Ebû Saîd ?rahmetullahi aleyh", Aynül-kudâtdan ?kuddise sirruh" çok zemân önce idi. Ona mektûb yazmasi nasil olabilir? Anlasilamiyan yer kaldi ise görüsdügümüz zemân sorunuz! Vesselâm.

  8. #248
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 246. Mektup

    Bu mektûb, mîr Muhammed Nu'mâna ?kuddise sirruh" yazilmisdir. Aradigi makâma kavusdugu ve kemâl ve tekmîl mertebeleri ve zemân zemân olan gevsekligin sebebi bildirilmekdedir:

    Bismillâhirrahmânirrahîm. Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun. Peygamberlerin efendisine ve Onun temiz Âlinin ve Eshâbinin hepsine salât ve selâm olsun! Arka arkaya gelen kiymetli mektûblariniz bizleri çok sevindirdi. Oraya giden bulunmadigi için, herbirine ayri ayri cevâb gönderilemedi. Afvinizi dilerim. Mîr Dâvüd ile gönderdiginiz mektûb geldikden sonra, bir sabâh nemâzindan sonra kardeslerimizin arasinda oturmusdum. Isteyerek veyâ istemeyerek sizi düsündüm. Eskiden kalanlardan görülebilenlerin de yok olmasi için ve his olunan karanliklarin ve bulanikliklarin giderilmesi için çalisdim. Hilâl seklindeki kemâliniz, tâm bedr hâline geldi. Hidâyet günesinde bulunanlarin hepsi bu tâm ay üzerinde göründü. Öyle oldu ki, aranilan ve umulan kemâllerden, verilmedik hiçbiri kalmadi. Kabin alabildigi kadar dolduruldu. Bundan sonra, yavas yavas dahâ da alir. Bu hâlin Âlem-i misâldeki görüntüsü, uzun zemân karsimda kaldi. Böylece, dogrulugu iyice anlasildi. Bundan dolayi Allahü teâlâya hamd olsun! Bu ni'mete kavusacaginizi, dahâ önce gördügünüz bir rü'yâ haber vermisdi. Bu kavusmagi çok istiyordunuz. Allahü teâlâya hamd olsun ve sükr olsun ki, size karsi olan borcumu temâm ödemis oldum. Sözümü yerine getirmis oldum. Bu kemâle uygun olarak, tâliblere çok fâideli olacaginizi ve oralarda, çöllerde bulunanlarin bile, mubârek varliginizla nûrlanacaklarini ümmîd ederim.

    Arasira çalismanizda gevseklik oldugunu yaziyorsunuz. Asiri kabz hâlinin buna sebeb oldugu görünüyor. Sizin kabz hâliniz, çok ve uzun sürdügü için bundan hâsil olan durgunluk da uzun sürmekdedir. Bununla berâber, ibâdetleri yapmak ve vazîfeleri yerine getirmek için kendinizi zorlayiniz!

    Bu sene, yüksek bilgiler ve kiymetli ma'rifetler ihsân edildi. Bunlari bildiren iki müsveddeyi kardesimiz mevlânâ Muhammed Emîn götürdü. Orada, Hâcemiz hazretlerinin ?kaddesallahü teâlâ sirrehül'azîz" (Rubâ'iyyât)larindan birkaçinin açiklamasi vardir. O rubâ'îleri Fîrûzâbâddaki kardeslerimiz okurken yazmisdim. Rubâ'îleri açiklarken vahdet-i vücûd bilgileri de yazildi. Âlimlerin sözleri ile Sôfiyyenin vahdet-i vücûd sözleri birbirlerine uygun getirildi. Iki tarafin ayriligi yalniz sözde birakildi. Müsveddelerden ikincisi, kiymetli oglum Muhammed Sâdika yazilan bir mektûbdur. Çok uzun ve genis yazilmisdir. Bu bilgilerin derecelerinin yüksekligi okundugu zemân anlasilir. Bir yerinde sübheye düserseniz sorunuz!

  9. #249
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 247. Mektup

    Bu mektûb, mirzâ Hüsâmeddîn Ahmed hazretlerine yazilmisdir. Allahü teâlânin varligini gösteren, yine kendisi oldugu bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâyi delîlsiz, vesîlesiz olarak tanidim. Dahâ dogrusu, delîlleri, Allahü teâlâ vâsitasi ile tanidim. Çünki, herseyin delîli, herseyin varligini gösteren Onun varligidir. Onu gösteren birsey yokdur. Çünki delîl olanin, gösterenin, gösterilenden dahâ çok meydânda olmasi lâzimdir. Ondan dahâ açikda ne vardir? Çünki hersey, Onunla meydândadir. Herseyin varligi Ondandir. O, kendini de, herseyi de göstermekdedir. Bunun içindir ki, Rabbimi, Rabbim vâsitasi ile tanidim ve herseyi Onunla tanidim deriz. Böyle oldugu münâzara ilmindeki (Limmî) üsûlü ile anlasilmakdadir. Âlimlerin çoguna göre (Innî) delîli ile anlasilir. [(Limmî), Limmeli ya'nî (Niçinli) demekdir. Niçin sorularini cevâblandirmak lâzim olur. Innî, inneli ya'nî (Elbetteli) demekdir.] Belli oldugu için, niçin demege lüzûm yokdur. Delîlin Limmî veyâ innî olmasi görüs ayriligindandir. Dogrusu ise, burada delîl aramanin yeri yokdur. Çünki, Allahü teâlânin varligi meydândadir. Meydânda olmasinda hiç sübhe yokdur. Herseyden dahâ açikdir. Ancak, kalbi hasta, gözünde perde olan anormal kimse göremez. Hersey, açikdaki bes duygumuz ile anlasilir. Hepsinin varligi, Allahü teâlâdandir. Böyle oldugunu anlamiyanlarin çogu, hasta kimselerdir. Onlarin hasta olmasi, böyle olmasina zarar vermez. Size ve dogru yolda olanlarin ve Muhammed aleyhisselâmin izinde gidenlerin hepsine selâm olsun ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm"!

  10. #250
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 248. Mektup

    Bu mektûb, mirzâ Hüsâmeddîn-i Ahmed hazretlerine ?kaddesallahü teâlâ sirrehul'azîz" yazilmisdir. Peygambere tâm tâbi' olanlarin, onlarin bütün olgunluklarina kavusacaklari ve hiçbir Velînin hiçbir Nebî derecesine çikamiyacagi bildirilmekdedir:

    Bizi bu hâle kavusduran Allahü teâlâya hamd olsun! Allahü teâlâ bize dogru yolu göstermeseydi, biz bulamazdik. Allahü teâlânin Peygamberleri dogru yolu göstermek için gelmisdir ?salevâtullahi teâlâ ve teslîmâtü sübhânehü aleyhi ve alâ etba'ihim ve ensârihim ve a'vânihim ve hazeneti esrârihim".

    Peygamberlere ?aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" uyanlarin en üstünleri, onlara, çok uyduklari ve asiri sevdikleri için, dahâ dogrusu, yalniz Allahü teâlânin lutfü ve ihsâni olarak, izinde bulunduklari Peygamberlerin, bütün kemâlâtini, üstünlüklerini, kendilerine çekerler. Büsbütün onlar gibi olurlar. O kadar benzerler ki, yalniz uyan ve uyulan, önce olan sonra olan ayriligindan baska, aralarinda hiç ayrilik kalmaz. Böyle olmakla berâber, uyanlardan hiçbiri, Peygamberlerin en üstününe uyanlardan olsa da, hiçbir Peygamberin, Peygamberlerin en asagida olaninin bile, derecesine yükselemez. Bunun içindir ki, Peygamberlerden sonra, bütün insanlarin en üstünü olan, Ebû Bekr-i Siddîk ?radiyallahü anh" hazretleri, Peygamberlerin derecesi en asagida olanindan da çok asagidadir. Iste bunun için, Peygamberlerin ?aleyhimüsselâm" mebde-i te'ayyünleri ve rableri olan [ya'nî onlari terbiye eden, yetisdiren] ismler, asldan, kaynakdandir. Ümmetlerin en üstünleri olsun, en asagilari olsun, hepsinin mebde-i te'ayyünleri ve rableri olan ismler, o asllarin çesidli zilleri, görüntüleridir. Asl ile gölgesi nasil müsâvî olabilir? Sâffâti sûresinin yüzyetmisbirinci âyetinde meâlen, (Elbette kelimemiz, çok önce yapildi. Ya'nî Levh-i mahfûzda, Peygamberlerimiz için yazdik. Onlara elbette yardim olunacakdir. Onlarin yolunda gidenler, gâlib olacaklardir) buyuruldu. Allahü teâlânin zâtinin tecellîsi, yalniz Peygamberlerin sonuncusuna olur ?aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât vettehiyyât". Bu yüce Peygamberin yolunda gidenlerin yüksekleri de, bu tecellîden pay alir. Fekat, bu söz, baska Peygamberlere zâtin tecellîsi olmaz, bu ümmetin yükseklerine olur demek degildir. Böyle düsünmekden Allahü teâlâ korusun! Bu söz, Evliyânin Peygamberlerden dahâ üstün oldugunu anlatmiyor. Çünki, bu tecellî, o yüce Peygambere olur demek, bütün Peygamberlere de onun vâsitasi ile, Ona uyduklari için olur demekdir ?aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât". Bu tecellî, bütün Peygamberlere ?aleyhimüssalevâtü vettehiyyât" o yüce Peygamberin ?aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" araciligi ile olur. Bu ümmetin Evliyâsinin büyüklerine ise, Ona ?aleyhissalâtü vesselâm" uyduklari için bu tecellînin zilleri nasîb olur. Peygamberler, bu büyük ni'metin sofrasinda Onunla birlikde oturmakdadirlar ?aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehiyyât". Evliyâ ise, o sofranin artiklarini yiyen hizmetcilerdir. Sofrasinda oturanla, artik yiyen hizmetçi arasinda çok fark vardir. Bu makâm tesavvuf yolcularinin ayaklarinin kaydigi yerlerden biridir. Bunu açiklamak ve sübheleri gidermek için, bu fakîr [ya'nî imâm-i Rabbânî hazretleri] kitâblarinda, mektûblarinda çesidli bakimlari bildirmisdir. Sözün dogrusu, bu mektûbda, Allahü teâlânin lutfü ve ihsâni ile yazilmis olandir. Ma'lûm-i serîfiniz olsun ki, bu tecellî her ne kadar o yüce Peygamberin ?aleyhi ve alâ âlihissalevatü vetteslîmât" araciligi ile bütün Peygamberlere ?aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" hâsil olmus ise de, bu üstün vilâyet onlarin ümmetlerinin Evliyâsina nasîb olmamisdir. Bu tecellîye kavusmamislardir. Bunlarin asllarina nasîb olan tecellî, araci ile ve görüntü olarak olunca, zillere, artiklara ne kalabilir. Bunlari açik kesfle anliyoruz. Akl yolu ile degil.

    Yukarida bildirdik ki, Peygamberlere uyanlarin büyükleri, onlarin üstünlüklerinin hepsini kendilerine çekerler. Bu üstünlükler, uyduklari Peygamberin üstünlükleridir. Her Peygamberin üstünlügü demek degildir. Kendi Peygamberlerinin vilâyetinden pay alirlar. Zât-i ilâhînin tecellîsi, ümmetler arasinda, yalniz bu ümmete olmakdadir. Bunun için, ümmetlerin en hayrlisi olmuslardir. Bu ümmetin âlimleri, Benî Isrâîlin Peygamberleri gibi olmusdur. Bu, Allahü teâlânin öyle ihsânidir ki, diledigine verir. Onun ihsânlari pek çokdur.

    Bu vilâyetin üstünlüklerinden biraz yazmak istedim. Vakt dar oldugundan ve kâgid yetismediginden yazilamadi. Allahü teâlânin lutfü ve ihsâni olarak, ilmler, ma'rifetler yagmur gibi yagmakdadir. Sasilacak gizli bilgilerin incelikleri açiklanmakdadir. Bu gizli ve ince bilgileri yalniz, kiymetli ogullarima, anlayabildikleri kadar açiklamakdayim. Sevdiklerimiz birkaç gün huzûrdadir. Birkaç gün de, gaybet hâlindedirler. Bunun için, Velî hiçbir Sahâbînin mertebesine ulasamaz demislerdir. Size kavusmak arzûmuz çokdur. Bu asagi kimseye yazdiginiz mubârek mektûbunuz gelerek sereflendik. Amellerini, ibâdetlerini kusûrlu görmek, Allahü teâlânin ni'metlerinin en büyüklerindendir. Fekat, hâllerin orta derecede olmasi, her isde güzeldir. Siniri asmak, pekaz yapmak gibi, adâletden uzakdir. Size ve dogru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânin izinde bulunanlara selâm olsun ?aleyhi ve alâ âlihissalevât vetteslîmât"!

Sayfa 25/34 İlkİlk ... 2324252627 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Ramazan ayının üstünlükleri imam rabbani
    By ArzuNur in forum Mübarek Gün Ve Geceler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.09.08, 22:42
  2. İmâm-ı Rabbâni Hazretleri'nden bir nasihat...
    By ArzuNur in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 16.07.08, 21:58
  3. İmam-ı Rabbani
    By Kartal__13 in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.06.08, 23:34
  4. İmÂm-i RabbÂnÎ
    By İslam-Gülü in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.06.08, 15:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •