Okul Öncesi Çocuklarda Allah Inanci ve Din Duygusu
Seref YILMAZ



‘Çocuga; neyi, ne zaman, nasil ve kimin ögretecegi' sorusu, eskiden beri anne, babalari ve egitimcileri mesgul etmistir. Anlatilacak hususlar, imana dair konular olunca, bu soru daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde bu konuda çok farkli seyler söylenmekte, hatta maksadi belli kisiler tarafindan, 11-12 yasina kadar çocuga asla dinî konularda bir egitim verilmemesi söylenmekte ve zaman zaman ailelere bu hususta ciddi telkin ve baskilar yapilabilmektedir.
Insanin hiçbir zaman dinsiz yasadigi görülmemistir. Adi ve sekli ne olursa olsun, tarihin her döneminde, muhakkak bir 'din' olmustur. Maddî ve mânevî unsurlari bünyesinde barindiran insanoglu, bir yandan maddî varliginin devami için ugrasip çabalarken, öte yandan kendisine yaratilista verilen inanma ihtiyacina tatmin edici cevaplar aramaktadir. Bunun, özellikle de saglam bir 'dinî bilgi' ile yapilmasi önemlidir. Insanin çocuklugunda aldigi dinî telkinler, hayati boyunca kendisinde derin tesirler birakir. Bunun için bu bilgiler daha çocukken verilmelidir. Agacin yasken egilebilecegi unutulmamalidir.
Imam Gazzâlî; çocugun kalbini, "bombos, saf, her seyi almaya ve yöneltildigi her seyi yapmaya meyilli" olarak nitelerken, Ibn Miskeveyh; bu durumdaki çocugun kendisine yapilacak bütün telkinleri kabul edecegini söyler. Çünkü Ibn Sina'nin da dedigi gibi; çocuk, dogarken beraberinde birçok kabiliyet getirir. Fakat bunlarin gelistirilmesi gerekir. Yani bu kabiliyetler iyiye, dine yöneltilirse çocuk dindar; kötüye ve dinsizlige yöneltilirse çocuk dinsiz olacaktir. Bediüzzaman Hazretleri konuyla alâkali sunu söyler: "Çocuk küçüklügünde kuvvetli ders-i imanî almazsa, sonra pek zor ve müskil bir tarzda Islâmiyet ve imanin erkânlarini ruhuna alabilir. Âdeta gayr-i Müslim birisinin Islâmiyet'i kabul etmek derecesinde zor olur."
Çocuk psikolojisiyle ilgili eserlere bakildiginda, çocukluk çaginin çesitli devrelere ayrildigi görülecektir. Genelde kabul edilen tablo su sekildedir.

Bebeklik : 0-3 yas
Ilk Çocukluk : 3-6 yas
Son Çocukluk : 6-l l yas (kizlar) 6-13 yas (erkeker)
Çocugun gelecegine tesir etmesi bakimindan ilk iki dönem daha önemlidir.

Bebeklik dönemi

0-3 yaslari arasini içine alan bu dönemde, çocukta herhangi bir dinî duygu ve düsünce belirtisi görülmez. "Çocuk tamamen pasif durumda ve her konuda ebeveynine muhtaçtir. Ancak dünyadan ve çevresinden tamamen izole edilmis de degildir. Çocuk, ciddi mânâda herhangi bir fizikî ve sosyal aktivitede bulunamasa da, çevresindeki hâdiselere karsi hassastir. Çünkü yapilan arastirmalar, çocugun, disaridan gelecek olan dinî motiflere ve telkinlere karsi 'ruhen' yetenekli ve hazir yaratildigini göstermistir. Bunu merhum Elmalili Hamdi Yazir: "Her ferdin ruhuna bir hak duygusu ve Allah'i bilme gücü yerlestirilmistir." seklinde ifade eder. Alman Psikolog Hollenbach ise: "Çocukta görünmeyen ve henüz izah edilemeyen çok güçlü bir merak duygusu ve kendine yardim edecek, kendini koruyacak 'sonsuz bir kuvvet sahibi' arayisi vardir. Çocugu dindar yapan onun içindeki bu sonsuzluga karsi duydugu merak ve özlemdir. Ancak bu özlem ve merakin, aile tarafindan tesvik edilmesi ve yönlendirilmesi gerekir." demektedir.

Ilk çocukluk dönemi (Taklit dönemi)

Üç yasindan itibaren çocuk çevresiyle yogun bir sekilde ilgilenmeye baslar. Eline geçirdigi her seyle oynamaya ve onlari tanimaya çalisir. Çocukta bu dönemde, güven duyma, sevme ve sevilme gibi duygular yogunluk kazanir. Çocuk bu ihtiyaçlari karsilamada, baskasina muhtaç olmadigini göstermek ister. Dolayisiyla çevresindeki esyalara sahip olmaya, onlari kirmaya, yirtmaya, bu sekilde kendini ispatlamaya çalisir. Bu yaslardaki çocuklar, öncelikle duygulariyla hareket ederler. Duygularina hitap eden seylere ilgileri daha fazladir. Ayrica çocugun zekâsi henüz bütün kavramlari anlayacak kapasitede degildir. Karsilastigi olaylara nasil bir tepki verecegini bilemez. Bundan dolayi da bu yaslardaki çocuklarda 'taklit' ön plâna çikar.
Bu yastaki çocuklar, kendilerine ideal bir model edinme ihtiyaci hisseder. Çocuk için ideal model olabilecek kisiler ise, ailesidir. Yapilan arastirmalar, dinî tutum ve davranislarin olusmasinda, çocugun çevresindeki kisilerin (ailenin) tesirinin en belirgin faktör oldugunu göstermistir. Peygamber Efendimiz (sas); "Her çocuk, Islâm fitrati üzerine dogar. Sonra ebeveyni onu, Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar. Eger anne-babasi Müslüman ise, çocuk da Müslüman olur." derken, çocukta dinî duygu ve düsüncenin olusumunda aileye, özellikle de anne-babanin önemine isaret etmistir. Bu yaslardaki çocuklar, kendilerine 'ideal model' edindikleri aile fertlerinde gördükleri ibadetleri, dinî motifli her türlü davranisi samimi bir sekilde kabul ederek yapmaya çalisirlar. Kaynagini, "sevileni taklit etme" psikolojisinden alan bu fitrî meyil, çocugun dinî hayatinin olusmasinda oldukça önemlidir. Bu yüzden çocuk için model olan kisilerin sözlerine ve davranislarina dikkat etmeleri gerekir. "Çocuklarinin dinî duygularini gelistirmek için nasihatte bulunan ebeveynin sözleri; kendi pratik hayatlarina aksetmez ve namaz, hac, oruç, zekât, gibi ibadetlerle derinlestirilmez, söyledikleri güzel sözler, sonradan güzel davranislarla hayat bulmazsa ve davranislari sözlerinden daha dogru görülmezse, söyledikleri sözlerin tesiri söyle dursun, bazen aksü'l-amel yapmasi bile söz konusudur." Peki bu modellerin (ailenin) davranislari nasil olmalidir? Sözlerinin çocuklari üzerinde tesirli olmasini isteyen anne ve babalar; "öncelikle söylemek istedikleri seyleri, evvelâ kendileri kemâl-i hassasiyetle yasamali, sonra onlari çocuklarinin yapmasini istemelidirler."

Çocuga model olma

Çocugun, çevresindeki kisilerce (modeller) yapilan dualari isitmesi, yapilan ibadet ve dinî davranislari görmesi çok önemlidir. Bu gördükleri ve duyduklari seyler çocugun suuraltina yerlesir ve yavas yavas çocuk tarafindan benimsenir. Meselâ anne babasindan birini namaz kilarken gören 3-4 yaslarindaki çocuk, önce onlari gözler, davranislarini takip eder, sonra da bunlari taklit eder. Bunun gibi ezan okundugunda namaza hazirlanan bir ebeveyni gören çocuk, bir süre sonra ezan okundugunda, kendini göstermek için, anne ve babasindan önce harekete geçerek, 'haydi namaza' der. Evde yapilan sesli dualara ve sükür ifadelerine, çocuk da bir süre sonra eslik etmeye baslar. Ayni sekilde çocuga ihtiyaçlari için Allah'a dua etmesi gerektigi söylenmelidir. Bu sekilde onda Allah'in siginilacak tek kapi oldugu inanci yerlesir. Çocuga Allah'a inanmanin ve kul olmanin faydalari, Allah'in kullarina yardimlari anlatilmalidir. Bunu yaparken de, çocuklarin ilgi duydugu masal ve hikâye yolu kullanilmalidir.
Inanma ile ilgili hikâye ve menkibeler, çocukta, esyânin ötesinde bir kuvvetin oldugu düsüncesinin gelismesini hizlandirir. Bunun için, çocuklara Kur'ân-i Kerîm'deki peygamber kissalari ve Peygamber Efendimiz'in (sas) hayati anlatilmalidir. Ayrica sahabilerin gösterdikleri sabir ve kahramanliklar, inandiklarini yasamadaki azim ve gayretleri nazara verilmeli, bu sekilde, çocuklarin zihninde ideal model olusturulmalidir.

Çocuga alinacak oyuncaklar nasil olmali?

Çocuk bu dönemde mücerret kavramlari anlayamadigi için, daha çok dinî sembollerle ilgilenir. Bunun için çocuga verilecek oyuncaklarda, dinî hayati temsil edebilecek, hatirlatacak ve bazi dinî kavramlari sembolize edebilecek özellikler bulunmalidir. Içinde dinî unsurlara yer verilen yap-bozlar, legolar, bulmacalar, çizgi film cd'leri vs bu konuda oyuncak olarak kullanilabilecek malzemelerdir. Bunlarin yani sira çocugun model aldigi kisilerden kendisine hediye edilecek seccade ve tesbih gibi esyâlar, böyle bir ögretim metodu için önemlidir. Çünkü çocuklara din duygusu ancak sevgiyle kazandirilabilir. Çocuklarin Allah'a ümit ve sevgi ile baglanmasi, ileri yaslarda aklî ve zihnî melekelerin ilgi duymasi ve tatmin edilmesi açisindan önemlidir. Allah sevgisine dayali bir iman ögretimi, çocuklarda temel duygulardan sayilan ümit ve baglanma duygulariyla birlesecek, kuvvetlenecek ve saglam bir imanin temellerini olusturacaktir."

Son olarak; biri bes digeri alti yasinda iki çocugun aldiklari 'din egitimini' ve 'Allah inancini' özetleyen iki ifade:
Murat (5 yasinda): "Allah, bizi namaz kilinca ve insanlara iyilik yapinca sever. Hata yapinca da affeder. Anneleri, babalari, kardesleri, nineleri, arkadaslari, herkesi sever. Ufak çocuklari daha çok sever."
Ali (6 yasinda): "Allah bizi yakar, anneme babama karsi geldim diye... Anneye ve babaya karsi gelirsen, onlari döversen, Allah'a da karsi gelmis sayilirsin. O zaman Allah seni siyah suyun içine atar, orada yakar. Kötü lâf söyledik mi, Allah bizi atesin üstünde yürütür."
Bu ifadelerden hangisinin daha dogru oldugunu söylemeye gerek var mi ?

Kaynaklar

- Ay, M.Emin, Çocuklarimiza Allah'i Nasil Anlatalim, Timas Yayinlari, Istanbul 2002.
- Nursî. Bediüzzaman Said, Emirdag Lahikasi.
- Peker, Hüseyin, Din Psikolojisi, Aksiseda Yayinlari, Samsun 2000.
- Yazir, Elmalili Hamdi, Hak Dinî Kur'ân Dili, Istanbul 1978, VI, 3.3824
- S. J. M, Hollenbach, Christliche Tiefenerziehung, Frankfurt, 1960, s. 80'den aktaran Peker, Hüseyin.
- Yavuz, Kerim, Çocukta Dinî Duygu ve Düsüncenin Gelismesi, DIBY Yay. Ankara, 1983.
- Pazarli, Osman, Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, Istanbul 1972.
- Buhari, Cenaiz, 79, Müslim, Kader 23.
- Gülen, M. Fethullah, Çekirdekten Çinara, Nil Yay. Izmir 2003.