Sayfa 6/6 İlkİlk ... 456
53 sonuçtan 51 ile 53 arası

Konu: Hz. Muhammed (s.a.s.)

  1. #51
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    XI- HICRETIN ONBIRINCI YILI OLAYLARI

    1- MÜSLÜMANLIGIN ARABISTANDA YAYILMASI VE DININ TAMAMLANMASI
    "Bütün dinlerden üstün kilmak üzere, Peygamberini, dogruluk rehberi (Kur'ân) ve Hak Din Islâm ile gönderen O'dur. Sâhit olarak Allah yeter."
    (el-Fetih Sûresi, 28)
    Müslümanlik Mekke'de dogdu, Medine'de gelisti. Hudeybiye Baris Anlasmasindan sonra, Medine disinda yayilmaga basladi. Mekke'nin fethinden sonra, her taraftan Arap kabîleleri fevc fevc Medine'ye gelip Müslümanligi kabûl etliler. Kisa zamanda, Allah'in yardimiyla Arabistan bastan basa Müslüman oldu. Sayilari çok az Mûsevî ve Hiristiyandan baska yarimadada Müslüman olmayan kabîle kalmadi. Her tarafta ezan sesi, "Allâh'u ekber" sadâsi yükseldi. Bu basari süphesiz Allah'in yardiminin bir sonucuydu. Kur'ân-i Kerîm bunu söyle anlatiyor:
    "Ey Muhammed, Allah'in yardimi ve fetih günü gelip, insanlarin akin akin Allah'in dinine girdiklerini görünce, hemen Rabbini hamd ile tesbîh et. Süphesiz O, tevbeleri kabûl edendir." (en-Nasr Sûresi, 1-3)
    Islâm'in zaferinin ve tamamlanmasinin yaklastigini bildiren bu sûre, Kur'ân-i Kerîm'in bütün olarak inen son sûresidir.(426) Mekke'nin fethinden önce inmistir.
    Dinin tamamlanmasi, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in görevinin bitmesi demekti. Bu sebeple Rasûlüllah (s.a.s.) bu sûre inince, "bana vefâtim haber verildi." buyurmustur.(427)
    Vedâ Haccinda, arafe günü Arafat'da, dinin kemâle erdigini bildiren "son ahkâm âyeti"(428) vahyedilmis; ertesi gün Mina'da son âyet(429) inmis, Kur'ân-i Kerîm tamamlanmisti. Bütün bunlar, aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in vefâtinin yaklastigini gösteriyordu. Nitekim, Vedâ Hutbesinde, "belki burada sizinle ebedî olarak bir daha berâber olamayacagim," (430) buyurarak ashâbiyla vadâlasmisti.

    2- RASÛLULLLAH (S.A.S.)'IN HASTALANMASI VE IRTIHÂLI
    "Ya Muhammed, süphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler".
    (ez-Zümer Sûresi, 30)
    Vedâ Haccindan döndükten sonra, Hz. Peygamber (s.a.s.) Uhud sehidlerini ziyâret edip cenâze namazlarini kildi. Bunlar, cenâze namazlari kilinmadan defnedilmislerdi.(431) Hastalanmasindan bir gün önce de, Medine'nin "Cennetü'l-Bâkî" denilen kabristanini ziyâret etmis, burada defnedilmis olan müslümanlar için duâ etmisti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), böylece ümmetinden hayatta olanlarla vedâlastigi gibi, sanki ölenleriyle de vedâlasmisti.
    Hastaligi esnâsinda, kizi Hz. Fâtima'ya gizli bir sey söylemis, Hz. Fâtima aglamisti. Daha sonra kulagina tekrar birsey daha söyleyince gülmüstü. Hz. Fâtima bunun sebebini, Rasûlüllah (s.a.s.)in vefâtindan sonra söyle açikladi. Rasûl-i Ekrem(s.a.s.):
    -Kizim, her yil Ramazan ayinda Cibrîl, Kur'an-i Kerîm'i (o zamana kadar inmis olan kismini) benimle bir kere mukabele ederdi. Bu yil iki defa mukabele etti. Saniyorum, ecelim yaklasti, buyurdu. Bunu duyunca agladim. Sonra, ev halki içinden kendisine ilk olarak benim ulasacagimi söyledi. O zaman da güldüm.(432)
    Gerçekten Hz. Fâtima, Rasûlüllah (s.a.s.)dan 6 ay sonra vefât etti.(433) Ehl-i Beyti'nden Rasûlüllah (s.a.s.)'e ilk kavusan O oldu.
    Rasûlüllah (s.a.s.) Bâkî kabristanindan döndügü gece (19 Safer Çarsamba günü) hastalandi. Hastaligi 13 gün sürdü. 1 Rabiülevvel Pazartesi günü ögleden sonra vefât etti.
    Hastaliginin ilk bes gününü hanimlarinin nöbetinde geçirdi. Gün geçtikce agirlasiyor, gücü azaliyordu. Bu yüzden, her gün ayri bir yere gitmeyip Hz. Aise'nin odasinda kalmayi arzu ediyor, fakat eslerinden hiç birinin gönlünü kirmamak için bu istegini açikça söylemiyor, bugün kimin nöbetindeyim, yarin nerede olacagim? diye soruyordu. Esleri istedigi yerde kalmasina izin verdiler.
    Amcasi Abbâs ile Hz. Ali'nin kollari arasinda Hz. Âise'nin odasina geldi. Güçsüzlükten ayaklari yerde sürükleniyordu. Hastaliginin son sekiz günü burada geçti. Rasûlüllah (s.a.s.)burada vefât etti..(434) Hastaligi süresince amcasi Abbâs ile Hz. Ali ve bütün hanimlari yanindan ayrilmadilar. Gerektikçe hizmetinde bulundular.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in hastaligi humma idi . Zaman zaman bayildigi oluyordu. Atesin ve izdirâbin siddetinden yüzündeki örtüyü atiyor, vücûdunun hararetini soguk su ile hafifletiyordu.
    Vefâtindan bes gün önce, Persembe sabahi Rasûlüllah (s.a.s.)'in hastaligi agirlasti.
    -Bana yazi yazacak birsey getirin; sapikliga düsmemeniz için size vasiyyetimi yazdirayim, buyurdu. Yaninda bulunanlardan bir kismi, "su anda Rasûlüllah (s.a.s.) agir hasta; yanimizda Allah'in kitabi var, O bize yeter. Sonra yazilsin"; bazilari ise "hayir, simdi yazilsin." diye tartismaya basladilar. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):
    -Hiçbir peygamberin yaninda tartisilmasi yakisik almaz. Benim bulundugum su (murakabe) hâli, sizin beni mesgul etmek istediginiz seyden hayirlidir. Beni kendi halime birakin, buyurdu. Daha sonra, vefâti esnâsinda üç sey vasiyyet etti. 1) Müsrikleri Arabistan'dan çikariniz. 2) Gelecek elçilere, benim yaptigim gibi, ikramda bulununuz. Olayi anlatan Ibn Abbas, "üçüncüsünü unuttum." demistir.(435)
    a) Son Hutbesi
    Ayni gün Rasûlüllah (s.a.s.), yedi kirba soguk su getirilip vucûduna dökülmesini emretti. Belki böylece hafifler, halka vasiyyet edebilirim, buyurdu. Bir legenin içinde, eliyle "artik yetisir" diye isâret edinceye kadar vücûduna soguk su döktüler.(436) Rasûlüllah (s.a.s.), Hz. Ali ve Abbâs'in oglu Fazl'in kollari arasinda Mescid'e çikti. Minbere oturdu. Basinda boz renkli bir sargi vardi. Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra:
    -Ey Nâs! Her kimin arkasina bir kamçi vurmussam, iste sirtim, gelsin vursun. Kimin bende alacagi varsa, iste malim, gelsin alsin. Benim yanimda en sevgiliniz, üzerimde hakki varsa, onu burada (dünyada) isteyen veya helâl edendir. Böylece Rabbima yüz akiyla kavusurum, buyurdu. Sonra ögle namazini kildirdi. Namazdan sonra tekrar minberde göründü. Ayni sözleri tekrarladi. Cemaatten biri, üç dirhem alacakli oldugunu söyledi. Bu zât, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) adina bir fakire sadaka vermisti. Rasûlüllah (s.a.s.) borcunu hemen ödedi. Sonra söyle buyurdu:
    -Ey Nâs! Kimin üzerinde baskasina âit bir hak varsa, ayiplanmaktan çekinmesin, sâhibine ödesin. Burada ayiplanmak, âhirette mahcûb olmaktan hayirlidir.(437)
    Allah bir kulunu, dünya hayâti ile kendi nezdindeki âhiret saâdetini seçmekte serbest birakti. O kul, âhiret saâdetini seçti, buyurunca Hz. Ebû Bekir aglamaya basladi. Rasûlüllah (s.a.s.):
    -Ey Ebû Bekir, aglama! Samimî arkadasligi ve mâlî fedakârligi ile bana en çok yardim eden Ebû Bekir'dir. Eger ümmetimden birini dost edinseydim, süphesiz bu Ebû Bekir olurdu. Fakat Islâm kardesligi, sahsî dostluktan üstündür. Ebû Bekir'inkinden baska, diger evlerin Mescid'e açilan kapilarini kapatiniz, buyurdu.(438) Sözlerine devâmla:
    -Ashâbim! Peygamberinizin irtihâlini düsünüp telas ettiginizi isittim. Hangi peygamber, ümmeti arasinda ebedi kalmistir? Biliniz ki ben de, Rabbima kavusacagim ve buna hepinizden daha çok lâyigim. Yine biliniz ki, siz de bana kavusacaksiniz. Bulusacagimiz yer, Kevser havuzunun kenaridir. Benimle orada bulusmak isteyenler, ellerini, dillerini günahtan çeksinler. (439)
    -Ey Nâs! Zeyd'in oglu Usâme'nin komutanligi konusunda bazi seyler söylendigini duydum. Daha önce, babasi Zeyd için de böyle seyler söylenmisti. Allah'a yemin ederim ki, Zeyd komutanliga lâyikti, kendisini çok severdim. Babasi gibi Üsâme de komutanliga lâyiktir, O'nu da çok severim, itaat ediniz, buyurdu.(440) Sonra odasina döndü.
    b) Hz. Ebû Bekir'i Imâmliga Vekil Etmesi
    Hastaligin ilk günlerinde, atesine ve izdirabina ragmen, namaz vakitlerinde Mescid'e çikip namazi kildiriyordu. Daha sonra hastaligi agirlasinca Mescide çikamaz oldu. Imamlik yapmak için, yerine Ebû Bekir'i vekîl yapti.
    Vefâtindan önceki Persembe günü, yatsi vakti olmus, ezan okunmustu. Rasûlüllah (s.a.s.), namazin kilinip kilinmadigini sordu. "Sizi bekliyorlar" dediler. Hafiflemek için hemen yikandi. Fakat ayaga kalkamadi, bayildi. Ayilinca yine sordu. Tekrâr yikandi, fakat yine bayildi. Böylece üç kere yikanip hazirlandi. Fakat her seferinde bayildi. Cemaat ise Mescidde bekliyordu, kendine gelince:
    -Ebû Bekir'e söyleyin, namazi kildirsin, buyurdu.
    Hz. Âise, Rasûlüllah (s.a.s.)'in yerine kim geçerse geçsin, halk tarafindan sevilmez, ugursuz sayilir, diye düsünüyordu. Bu sebeple:
    -Ey Allah'in Rasûlü, Ebû Bekir yufka yüreklidir, makaminizda namaz kildiramaz. Aglamasindan dolayi sesini kimse isitemez, baskasini vekil etseniz... dedi. Fakat Peygamber (s.a.s.) ilk emrini tekrârladi.
    -Ebû Bekir'e söyleyin, namazi o kildirsin,(441) buyurdu. Böylece Persembe günü yatsi namazindan Rasûlüllah (s.a.s.) vefât edinceye kadar ki 17 vakit namazi Hz. Ebû Bekir kildirdi. Persembe günü aksam namazi, ashâbin Rasûlüllah (s.a.s.)'in arkasindan kildigi son namaz oldu.(442)
    c) Son Tavsiyeleri
    Rasûlüllah (s.a.s.)bazen atesi düsüyor, hastaligi hafifliyordu. Hz. Ebû Bekir'i vekil yaptiktan sonra, bir namaz vakti kendinde iyilik hissetti. Hz. Ali ile Abbâs'in oglu Fazl'in kollarinda, ayaklarini sürüyerek Mescid'e çikti. Rasûlüllah (s.a.s.)'in çikabilecegi bilinmediginden namaza durulmustu. Hz. Ebû Bekir, imâmliktan çekilmek istedi. Rasûlüllah (s.a.s.)yerinde durmasini isâret etti. Ebû Bekir'in yanina oturup namazini kildi.(443) Namazdan sonra, minberin alt basamagina oturdu. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra:
    Ey Muhâcirler! Size ensâr hakkinda, hayirli olmanizi vasiyyet ediyorum. Onlar benim has cemâatim ve en samîmî dostlarimdir. Vaktiyle onlar sizi evlerinde misâfir ettiler. Her konuda sizi kendilerine tercih ettiler... Halk Medine'de günden güne çogaliyor, ensar ise gittikçe azaliyor, yemekteki tuz kadar kaliyor. Sizden biri isbasina geçer de, baskalarina fayda ve zarar verebilecek yetkilere sâhip olursa, ensâr'in iyiliklerini alsin, kusurlarini bagislasin.(i)
    Ashâbim! Ilk muhâcirlere de saygili olmanizi vasiyyet ediyorum. Bütün muhâcirler de birbirlerine hayirli ve saygili olsunlar. Her is, Allah'in irâdesi ve ancak O'nun izniyle meydana gelir. Onun irâdesi olmadan hiç bir sey olmaz. Allah'in irâdesine karsi koymak isteyenler, sonunda maglûb olurlar. Allah'i aldatacaklarini sananlar, kendileri aldanirlar, buyurdu.(445) Sonra odasina döndü. Rasûlüllah (s.a.s.)'in minberden son hutbesi bu oldu.
    d) Irtihâli
    Ölüm gecesi atesi düsmüs, sabaha karsi rahatlamisti.(446) Pazartesi sabahi, odanin Mescid'e açilan kapi perdesini açti. Ashab-i Kirâm, saf saf, Hz. Ebû Bekir'in arkasinda sabah namazini kiliyorlardi. Onlarin bu hâline sevindi, tebessüm ederek seyretti. Hz. Ebû Bekir, Rasûlüllah (s.a.s.)'in namaza çiktigini sanarak, ilk safa çekilmek istedi. Ashâb, Hz. Peygamber (s.a.s.)'i ayaga kalkmis görünce sevinçlerinden namazlarini bozayazdilar. Rasûl-i Ekrem (s.a.s) Efendimiz mübârek eliyle, namazi tamamlamalarini isâret buyurdu. Sonra perdeyi kapatip odasina çekildi.(447) Ashâb-i Kirâmin, Rasûlüllah (s.a.s.) 'in mübârek yüzünü son görüsleri bu oldu.
    Benzi kansiz, yüzü bembeyazdi. Ögleye dogru tekrar agirlasti. Sik sik bayilmalar basladi. sevgili kizi Hz. Fâtima, basucunda:
    -Vay babamin izdirâbina, diyerek çâresizlik içinde agliyordu. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz:
    -Üzülme kizim, bu günden sonra baban, hiç izdirâp çekmeyecek, diye O'nu teselli etti.(448) Izdirâbi çoktu, fakat hâlinden sikâyet etmiyordu. Ara sira ellerini yanindaki su kabina batirip yüzünü islatiyordu.
    -Lâilâhe illâllâh. Ölümün de siddetleri var. Allâh'im, ölüm sikintilarina dayanmak için bana yardim et. Beni bagisla. Bana merhamet et, diye duâ ediyordu. Sonra elini kaldirdi, üç defa:
    -"Allah'im, beni Rafîk-i A'lâ'ya (en yüce dosta) ulastir." dedi. Basi, esi Hz. Aise'nin kucagindaydi. Bu duâ ile, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimizin mübârek eli düstü.(449/1) Hz. Âise Yüce Peygamber (s.a.s.)'in basini sefkatle kaldirip yastigina koydu. Pazartesi günü ögleden sonra âlemlere rahmet olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)'in aziz rûhu uçmus, Rabbina kavusmustu. (1 Rebiül-evvel 11 H./27 Mayis 632 M.)(449/2)

    --------------------
    (425) Müslim, 2/890 (Hadis No: 1218); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); Ibn Hisâm, 4/250-253; Tecrid Tercemesi, 10/431-434
    (426) Müslim, 4/2318 (Hadis No: 3024)
    (427) Hak Dini Kur'ân Dili, 8/6234
    (428) el-Mâide Sûresi, 3
    (429) el-Bakara Sûresi, 281
    (430) el-Buhârî, 2/64; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No: 661); Ibn Hisâm, 4/250
    (431) el-Buhârî, 2/93
    (432) Bkz. el-Buhârî, 4/ 183, 5/138, 6/101; Tecrid Tercemesi, 11/6 (Hadis No: 1661) ve 11/267 (Hadis No: 1767); Riyâzü's-Sâlihîn 2/101 (Hadis No:690)
    (433) Bkz. el-Buhârî, 4/42
    (434) el-Buhârî, 2/106 ve 5/139-140; Tecrid Tercemesi, 4/762 (Hadis No :683 ve 11/15)
    (435) el-Buhârî, 1/36-37 ve 4/31 ve 5/137; Tecrid Tercemesi, 1/91 (Hadis No: 94) ve 8/476 (Hadis No: 1275)
    (436) el-Buhârî, 1/57 ve 5/140; Tecrid Tercemesi, 1/138 (Hadis No: 149) ve 11/16
    (437) Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil 3/319- 320; Târih-i Din-i Islâm, 3/556-557
    (438) el-Buhârî, 1/119-120; ve 4/191 ve 4/254; Tecrid Tercemesi, 2/339-343 (Hadis No: 292-293) ve 11/ 19-20
    (439) Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye Tercemesi, 2/434
    (440) el-Buhârî, 4/213 ve 5/145; Rasûlüllah (s.a.s.), Sam tarafina gönderilmek üzere bir ordu hazirlamis, hastalanmasindan bir gün önce komutanligi Üsâme'ye vermisti. Orduda ilk muhâcirler ve ensârdan ileri gelen kimseler vardi. Üsâme ise henüz 20-27 yaslarinda bir gençti. Bu yüzden bazi dedi-kodu yapanlar olmustu. Rasûlüllah (s.a.s.)'in hastaligi ve vefâti sebebiyle ordunun hareketi bir-kaç gün gecikti.
    (441) el-Buhârî, 1/165 ve 169; Tecrid Tercemesi, 2/510-536 (Hadis No: 387,394,397)
    (442) Bkz. el-Buhârî, 5/137; Tecrid Tercemesi, 11/14
    (443) el-Buhârî, 5/162; Tecrid Tercemesi, 2/510-519 (Hadis No: 387); Bu namazda cemâatin Hz. Ebû Bekîr'e, Ebû Bekir'in de Rasûlüllah (s.a.s.)'e uydugu da rivâyet edilmektedir. (bkz. el-Buhârî, 1/162)
    (444) el-Buhârî, 1/223 ve 4/226-267; Tecrid Tercemesi, 3/116 (Hadis No: 503) ve 11/18; Ibn Hisâm, 4/300
    (445) Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye tercemesi, 2/434
    (446) Bkz. el- Buhârî, 5/141; Tecrid Tercemesi, 11/22-24 (Hadis No: 1667)
    (447) el-Buhârî, 1/165-166 ve 5/141; Tecrid Tercemesi, 2/528 (Hadis No: 395) ve 11/24
    (448) el-Buhârî, 5/144; Tecrid Tercemesi, 11/27 (Hadis No: 1669)
    (449/1) el-Buhârî, 5/139-144; Tecrid Tercemesi, 11/10-30 (Hadis No: 1663, 1665, 1668)
    (449/2) Bkz.Tecrid Tercemesi, 9/298 (Hadis No: 1442


    Seni çok Özledim Annem

  2. #52
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    3- RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN VEFÂTININ ASHÂB-I KIRÂM ÜZERINDEKI TESIRI
    Rasûlüllah (s.a.s.)'in vefât ettigi hemen duyuldu. Bu haber, ashâb-i kirâm üzerinde derin üzüntü meydana getirdi. Daha sabahleyin ayaga kalkmis halde görmüsler, iyilesiyor diye sevinmislerdi. Beklenmedik aci haber, herkesi saskina çevirdi. Yola çikmak için hazirlanan Üsâme ordusu da ordugâhtan döndü, kumandanlik sancagi Rasûlüllah (s.a.s.)'in kapisi önüne dikildi. Hicrette Rasûlüllah (s.a.s.)'in Medine'ye girdigi gün, en büyük bayram sevinci yasanmisti. Bugün en büyük aci ve mâtem yasaniyordu. Münâfiklar ise, "Muhammed hak peygamber olsaydi, ölmezdi..." gibi küstahça sözler söylemisler, ortaligi bulandirmislardi. Bu duruma sinirlenen Hz. Ömer, kilicini çekerek:
    -Rasûlüllah (s.a.s.) ölmemis, bayilmistir. Kim Muhammed öldü derse, boynunu vururum, diyordu. Böyle bir hengâmede metânetini muhâfaza edebilen sâdece Hz. Ebû Bekir oldu.(450) Aci haberi ögrenen Hz. Ebû Bekir, kimseye bir sey söylemeden, dogru kizi Hz. Âise'nin odasina girdi. Rasûlüllah (s.a.s.)'in yüzündeki örtüyü kaldirdi, iki gözünün arasini hürmetle öpüp agladi.(451)
    -Anam, babam sana fedâ olsun. Allah'in sana takdir ettigi ölüm geçidini geçtin. Fakat Allah sana ikinci bir ölüm tattirmayacaktir, dedi. Sonra, âilesini teselli edip ayrildi.
    Ömer halka hâlâ "Rasûlüllah ölmedi, öldü diyenin boynunu uçururum" diye hitâbediyordu. Hz Ebû Bekir minbere çikti. Halk, Hz. Ömer'i birakip, Hz. Ebû Bekir'in etrâfinda toplandi. Ebû Bekir Cenâb-i Hakk'a hamd ve senâ ettikten sonra:
    -Sizden her kim Muhammed (s.a.s.)'e tapiyorsa, iyi bilsin ki, Muhammed (s.a.s.) öldü. Her kim Allah'a kulluk ediyorsa, iyi bilsin ki, Allah bâkîdir, asla ölmez," dedi. Sonra su anlamdaki âyetleri okudu.
    "Muhammed ancak bir peygamberdir. O'ndan önce de nice peygamberler geçti. Eger o ölür, veya öldürülürse geri mi döneceksiniz. Her kim geri dönerse, Allah'a hiç bir zarar vermez. Allah sükredenlerin mükâfatini verecektir." (Âl-i Imrân Sûresi, 144)
    "Ey Muhammed, süphesiz sen de öleceksin, onlar (müsrikler) de ölecek." (ez-Zümer Sûresi, 30)
    Ashâb, o derece saskinlik içindeydi ki, bu âyetleri sanki önceden hiç duymamislar, ilk defa Hz. Ebû Bekir'den isitiyorlardi. Hz.Ebû Bekir'in sözlerini ve âyetleri dinleyince herkes kendine geldi.(452) Evet, peygamber de olsa herkes ölecekti. Iste, iki cihânin serveri, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammad (s.a.s.)'de ölmüstü.

    4- HZ. EBÛ BEKIR'IN HALÎFE (DEVLET BASKANI) SEÇILMESI
    Hz. Ebû Bekir'i dinledikten sonra, ashâbin heyecâni yatisti. Ayni gün Benî Saide sofasinda toplandilar. Hz. Ebû Bekir'i halife seçtiler. (1 Rabiulevvel 11 H./ 27 Mayis 632 M.)

    5- RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN TEÇHÎZ VE DEFNI
    Rasûlüllah (s.a.s.)'in cenâzesi, halîfe seçimi yapildiktan sonra, sali günü yikanip hazirlandi. Bu vazîfeyi en yakin akrabasi yapti. Son hizmetinde bulunabilmek isteyen herkes, Hz. Âise'nin odasi önünde toplanmisti. Bu yüzden Hz. Ali odanin kapisini kapatti, içeriye kimseyi almadi. Yalnizca ensar adina Bedir mücâhidlerinden Havlî oglu Evs içeri alindi.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in mübârek vücûdu, bir sedir üzerine konuldu. Dis elbisesi soyuldu. Yikama isini bizat Hz. Ali yapti. Amcasi Abbâs ile ogullari Abdullah, Fazl ve Kusem, cesedin çevrilmesine yardimci oldular. Üsâme ile azadli kölesi Sukran da su döktüler. Iç gömlegi çikarilmayip vücûdu üzerinden oguldugu için Hz. Ali'nin eli Rasûlüllah (s.a.s.)'in mübârek vücûduna dokunmamistir.(453)
    Cenâzelerde genellikle görülen koku ve nahos seylerden hiçbiri O'nda yoktu. Bu yüzden Hz. Ali:
    -Hayâtinda da pâksin, ölümünde de pâksin, diyerek yikadi. Sonra üç parça beyaz pamuk bezi ile kefenleyip(454) odanin kapisi açildi.
    Rasûlüllah (s.a.s.)'in mübârek cesedi, sedirin üzerine konulmustu. Önce erkekler, sonra kadinlar, en sonra da çocuklar ayri ayri namazini kildilar Rasûlüllah (s.a.s.) hayâtinda oldugu gibi ölümünden sonra da herkesin imâmi oldugu için, O'nun cenâze namazinda kimse imâm olmadi. Hz Âise'nin odasi küçüktü. Bu yüzden namaz, gece yarisina kadar devâm etti.
    Rasûlüllah (s.a.s.) Efendimiz: "Cenâb-i Hak, peygamberlerin ruhunu, onlarin defnedilmesini istedigi yerde kabzeder," buyurmustu.(455) Bu sebeple Rasûlüllah (s.a.s.)'in kabri, Hz Âise'nin odasinda, üzerinde son nefesini verdigi dösegin serildigi yerde, Ensâr'dan Ebû Talha tarafindan kazildi. Saliyi Çarsambaya baglayan gece yarisi defnedildi. (2/3 Rabiu'l-evvel 11 H-28/29 Mayis 632 M.) Mübârek cesedini, kabri saâdete Hz. Ali, Fazl, Üsâme ve Avf oglu Abdurrahman indirdiler. Hz.Âise:
    -Biz Rasûlüllah (s.a.s.)'in defnedilgini, çarsamba gecesi gece yarisi duydugumuz kürek seslerinden anladik, demistir. (456)

    --------------------
    (450) Ibn Hisâm 4/305; Tecrid Tercemesi, 11/30-31
    (451) Mehmet Raif, Muhtasar Semâil-i Serif Tercemesi, 266, Ist, 1304
    (452) Bkz. el-Buhârî, 5/142-143; Tecrid Tercemesi, 11/31-32; Ibn Hisâm, 4/306
    (453) Ibn Hisâm, 4/312-313
    (454) el-Buhârî, 2/75; Tecrid Tercemesi, 4/422 (Hadis No: 627)
    (455) Ibn Hisâm, 4/314; Ibn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, 5/266
    (456) Ibn Hisâm, 4/314

    6- RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN TERIKESI
    Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, hayâti boyunca son derece sâde yasamistir. Eline geçen her seyi derhal yoksullara dagitmis, günlük ihtiyaci disinda hiç bir mal edinmemistir.(457) Bu sebeple, vefâtinda mirascilari tarafindan paylasilacak hiç bir sey birakmamistir(458), Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in hanimlarindan Hz. Cüveyriye'nin kardesi Hâris oglu Amr:
    -Rasûlüllah (s.a.s.) vefâtinda ne bir dirhem gümüs, ne bir dinar altin , ne bir köle, ne de baska bir sey birakti, Yalnizca (Misir Mukavkisi'nin hediye gönderdigi) beyaz bir ester ile silahini ve bir de (sagliginda) vakfettigi (fedek ve Hayber'deki) arâzîyi birakti (459), demistir.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'de:
    -Vefâtimda vârislerim ne dinar, ne de dirhem paylasacak. Biraktigim (arâzînin) zevcelerimin nafakasi ve isçinin ücretinden geri kalan irâdi vakiftir" buyurmustur.(460)
    Kur'ân-i Kerîm'de, kâfirlerden savas sonunda elde edilen ganimet mallarin beste biri ile, savas yapilmadan anlasma yolu ile alinan "fey" mallarin tasarrufunun Rasûlüllah (s.a.s.)'e aît oldugu beyân edilmistir.(461) Bu sebeple, savas yapilmadan alinan Benî Nadîr ve Fedek arâzîsinin tamami ile savas sonucu elde edilen Benî Kurayza ve Haybeyr arâzisinin beste biri, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in tasarrufunda bulunuyordu.(462)
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz:
    "Biz peygamberler cemaatine mirâsci olunmaz, biraktigimiz her mal sadakadir, vakiftir," buyurmustu.(463) Bu sebeple bu topraklar, Rasûlüllah (s.a.s.)'in vefâtindan sonra mirâscilari arasinda paylastirilmadi. Her birine, Rasûlüllah (s.a.s.) hayatta iken yaptigi gibi, gelirlerinden hisse verildi. Rasûlüllah (s.a.s.) 'in mirâsçilari kizi Hz. Fâtima ile amcasi Hz. Abbâs ve hayatta olan zevceleriydi.

    --------------------
    (457) Bir sefer dönüsünde, Uhud Dagi karsidan görülünce:
    Uhud Dagi benim için altina çevrilip tamâmen altin olsa, tek bir dinârdan fazlasinin üç günden çok bende kalmasini istemezdim, hemen dagitirdim. Bir dinari da ancak borcum için hazirlardim, buyurmustur. (bkz. el-Buhârî, 3/82, 7/178, 8/128; Müslim, 2/687 (Hadis No:991); Tecrid Tercemesi, 7/376 (Hadis No: 1075)
    Yoksullara dagittiktan sonra, bir kaç altin elinde kalmis, bunlari Hz. Âise'ye emânet etmisti. Hastaliginda Hz. Ali'ye dagittirdiktan sonra: "Iste simdi içim ferahladi, eger Rabbina bu altinlar yaninda iken kavussaydi, Muhammed'in hâli nice olurdu?" buyurmustu. (Târih-i Din-i Islâm, 3/560)
    (458) Satin aldigi 30 ölçek arpa borcu için vefât ettiginde Rasûlüllah (s.a.s.)'in zirhi rehin bulunuyordu. (el-Buhârî, 5/145)
    (459) el-Buhârî, 3/186 ve 144; Tecrid Tercemesi, 8/235 (Hadis No: 1167)
    (460) el-Buhârî, 3/169; Tecrid Tercemesi, 8/273 (Hadis No :1173)
    (461) Bkz. el-Enfâl Sûresi, 40 ve el-Hasr Sûresi, 6
    (462) Tecrid Tercemesi, 8/274
    (463) Bkz. el-Buhârî, 4/42-43, 5/23-25; Tecrid Tercemesi, 8/498 ve 10/177 (Hadis No: 1288 ve 1577)




    Seni çok Özledim Annem

  3. #53
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    7- RASÛL-I EKREM (S.A.S.)'IN ÜSTÜN AHLÂKI
    "Allah'im beni ahlâkin en güzeline yönelt. Kötü ahlâktan uzaklastir"(464).
    Rasûlüllah (s.a.s.)Efendimiz, simâca insanlarin en güzeli, ahlâk yönünden de insanlarin en üstünüydü(465). "Sizin en hayirliniz, ahlâken en üstün olaninizdir." (466) "Ben ancak güzel ahlâki tamamlamak için gönderildim".(467) buyurmustu. Nitekim Kur'ân-i Kerîm'de "Aziz Peygamberim, süphesiz sen en üstün bir ahlak üzeresin", buyurulmustur.(468)
    Rasûlüllah (s.a.s.)'in yasayisi, Kur'ân-i Kerîm'in sanki canli bir tablosuydu. Esi Hz. Âise'den Rasûlüllah (s.a.s.)'in ahlâki sorulunca:
    -"Siz Kur'ân-i Kerîm okumuyor musunuz? O'nun ahlâk'i Kur'ân'dan ibâretti"" diye cevâp vermisti.(469) Çünkü O'nun yasayisi ve bütün davranislari Kur'ân-i Kerîm'in insanlara gösterdigi hidâyet yolunun uygulanmasiydi. Nitekim, sâdece sözleriyle degil, yasayisi, fiil ve davranislariyla da uyulmasi gereken en güzel örnek oldugunu Yüce Kitâbimiz Kur'ân-i Kerîm beyân etmektedir: "Sizin için Allah Rasûlünde en güzel örnek vardir".(470)
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) güler yüzlü, nâzik tabîatli, ince ve hassas rûhlu idi. Kati yürekli, sert ve kirici degildi. Agzindan sert ve kaba hiç bir söz çikmazdi. Kur'ân-i Kerîm'de bu konuda: "Allah'in rahmeti eseri olarak, sen onlara yumusak davrandin. Eger kaba ve kati kalbli olsaydin, süphesiz etrafindan dagilip giderlerdi."(471/1) buyrulmaktadir.
    Rasûlüllah (s.a.s.) baskalarini tenkit etmez, kimsenin ayibini yüzüne vurmazdi.(471/2) Yanlis ve hoslanmadigi bir davranis görürse, "içinizden bazi kimseler, söyle söyle yapiyorlar..." seklinde, bu davranislari yapanlarin kim olduklarini belli etmeden ve hiç kimseyi kirmadan yanlis ve hatalari düzeltirdi.(472) Kimsenin sözünü kesmez, konusmasi bitinceye kadar dinlerdi. Tartismayi sevmez, sözü gereginden çok uzatmazdi. Kendini ilgilendirmeyen seylerle mesgul olmaz; kimsenin gizli hallerini arastirmazdi. Allah'a hürmetsizlik olmadikça, sahsina yapilan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bagislar, eline imkân geçince öc almayi düsünmezdi. Ancak Allah'in yasaklarini çigneyenlere hak ettikleri cezâyi verirdi.(473) Nitekim, Mekke'nin fethedildigi gün, daha önce kendisine her türlü kötülügü ve hakareti reva gören Mekke müsriklerine:
    -"Bugün size geçmisten dolayi azarlama yok", (Yûsuf Sûresi, 92) serbestsiniz diyerek hepsini affetmisti.(474)
    Iffet ve hayâ yönünden, kösesinde oturan bâkire kizdan daha utangaçti.(475) "Hayâ imandandir".(476) "Hayâ ancak hayir getirir"(477) buyurmustur. Bir seyden hoslanmadigi zaman açikça söylemez, bu durum yüzünden anlasilirdi.(478) Hiç bir yemegi begenmezlik etmez, arzu etmezse yemezdi(479). Elini yikamadan ve "Besmele" çekmeden yemeye baslamaz. Allah'a hamdetmeden de sofradan kalkmazdi.
    Bütün insanlari esit tutar, zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrimi yapmazdi. Mekke'nin fethi esnâsinda Fâtima adli bir kadin hirsizlik yapmis, soylu bir âileden oldugu için bu kadina cezâ verilmemesi istenmisti. Bu olayla ilgili hutbesinde Rasûl-i Ekrem:
    "Sizden önceki ümmetlerin helâk edilmeleri ancak su sebepledir: Onlar, içlerinden zengin ve soylu bir kimse hirsizlik yaptigi zaman onu birakirlar fakir ve zayif bir kimse çaldiginda ise ona cezâ verirlerdi. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed (s.a.s.)'in kizi Fâtima da çalmis olsaydi, muhakkak elini keser, cezâsiz birakmazdim" (480) buyurdu.
    Her bakimdan kendisine güvenilirdi. Verdigi sözü mutlaka zamaninda yerine getirirdi. Dürüslükten ayrildigi, saka bile olsa yalan söyledigi hiç görülmemistir. Bu yüzden O'na henüz Peygamber olmadan "Muhammedü'l-emîn" denilmisti. Nitekim Peygamberligini ilan ettigi zaman, iman etmeyenler bile O'na "yalanci, yalan söylüyor", diyememistir.(481) En yakin hisimlarini Safâ tepesine toplayip onlari Islâm'a dâvet için, "Size su dagin arkasinda düsman atlilarinin bulundugunu söylersem, bana inanir misiniz?" dedigi zaman: "Hepimiz inaniriz çünkü Sen yalan söylemezsin" diye cevâp vermislerdi.(482) Kendisi böyle oldugu gibi, herkesin dürüst olmasini isterdi. "Dogruluktan ayrilmayiniz, çünkü dogruluk, iyilik ve hayra götürür, Iyilik ve hayir da, kisiyi Cennet'e ulastirir. Kisi dogru söyleyip dogrulugu aradikça, Allah katinda siddîkler zümresi'ne yazilir. Yalan sözden ve yalanciliktan sakininiz. Çünkü yalan insani kötülüge sevkeder. Kötülük de kisiyi Cehennem'e götürür, Insan yalan söylemege ve yalani aramaga devâm ede ede, Allah katinda nihayet yalanci yazilir" (483), buyurmustur.
    Rasûlüllah (s.a.s.) insanlarin en cömerdi ve en kerîmiydi. (484) Eline geçen her seyi muhtaçlara dagitir, kimseyi eli bos çevirmezdi.(485) "Ben ancak dagiticiyim, veren Allah'tir", der(486) ihtiyâcindan fazla bir seyin kendinde veya evinde bulunmasini istemezdi. "Uhut Dagi altina çevrilip de benim olsa, borcum için ayiracaklarim müstesna, ondan tek bir dînârin bile üç geceden çok yanimda kalmasini istemezdim" (487) buyurmustur.
    Son derece mütevâzi ve alçak gönüllü idi. Bir topluluga geldiginde, kendisi için ayaga kalkilmasini istemez, nereyi bos bulursa, oraya otururdu. Arkadaslari arasinda otururken ayaklarini uzatmazdi. Arkadaslari her isini yapmayi kendileri için seref ve cana minnet saydiklari halde, bütün islerini kendi görür, ev islerinde hanimlarina yardim ederdi.(488) Methedilmesini ve asiri hürmet gösterilmesini istemez,"Hristiyanlarin Meryem oglu Isâ'ya yaptiklari gibi yapmayiniz. Ben sâdece Allah'in elçisi ve kuluyum"(489) derdi. Fakîr kimselerle düsüp-kalkmaktan, yoksullarin, dullarin, kimsesizlerin islerini görmekten zevk alirdi. Buldugunu yer, buldugunu giyer, hiç bir seyi begenmezlik etmezdi.(490). Yiyecek bir sey bulamayip aç yattigi bile olurdu.
    Bütün islerini tam bir düzen ve nizâm içinde yapardi. Namaz ve ibâdet vakitleri, uyku ve istirahat için ayirdigi saatler, misâfir ve ziyâretçilerini kabûl edecegi vakitler hep belirliydi. Vaktini bos geçirmez, her ânini faydali bir isle degerlendirirdi. "Insanlarin çogu iki nimetin kiymetini takdirde aldanmislardir: Sihhat ve bos vakit", buyurmustur(491).
    Ahlâkli ve faziletli sanilan nice kimseler, yakindan tanindigi zaman, pek çok kusurlarinin bulundugu görülür. Insani en yakindan taniyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hallerini en iyi bilen, süphe yok ki esidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) ilk vahiy'den sonra gördüklerini anlattigi zaman esi Hz. Hatice:
    -"Allah'a yemin ederim ki, Cenâb-i Hak hiç bir vakit seni utandirmaz. Çünkü sen akrabani gözetirsin, isini görmekten âciz kimselerin agirliklarini yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandiramayacagini kazandirirsin. Misâfiri agirlarsin, Hak yolunda herkese yardim edersin..." diyerek(492) O'nun Peygamberligini hemen kabûl etmis, en küçük tereddüt göstermemistir.
    Çocuklugundan itibâren 10 yil hitzmetinde bulunan Hz. Enes:
    -Rasûlüllah (s.a.s.)'e 10 yil hizmet ettim. Bir kere bile cani sikilip, öf, niçin bunu böyle yaptin, neden sunu söyle yapmadin, diye beni azarlamadi", demistir.(493)
    Kâinâtin Efendisi, Rabbimizin Yüce Elçisi Sevgili Peygamberimizin büyüklügünü, üstün ahlâkini ve örnek yasayisini gerektigi sekilde bu satirlar içinde anlatmak süphesiz mümkün degil. O'nun büyüklügünü ve ahlâkinin yüceligini bir parça sezdirebilmissem, kendimi bahtiyâr sayarim.
    "Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep;
    Medyûn O'na cem'iyyeti, medyûn O'na ferdi.
    Medyûndur o Masûm'a bütün bir beseriyyet;
    Yâ Rab, bizi mahserde bu ikrâr ile hasret"(494).
    Salât ve selâm O'na, âline, ashâbina ve yolunda olanlara.

    --------------------
    (464) Müslim, 1/535 (Hadis No: 771)
    (465) el-Buhârî, 4/ 1819 (Hadis No, 2337); Tecrid Tercemesi, 9/311 (Hadis No:1449)
    (466) el-Buhârî, 4/166; Müslim 4/1810 (Hadis No 2321); Tecrid Tercemesi 9/318 (Hadis No:1456)
    (467) Mâlik, el-Muvatta, 2/904 (nesr, M. Fuad Abdülbaki) Kahire, 1370/1951
    (468) Nûn Sûresi, 4
    (469) Müslim, 1/514 (Hadis No: 746)
    (470) el-Ahzâb Sûresi, 21
    (471/1) Âl-i Imrân Sûresi, 159
    (471/2) el-Buhârî, 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1460)
    (472) Ebû Dâvûd, 2/550
    (473) el-Buhârî, 4/166; Müslim, 4/1813 (Hadis No: 2327); Ebû Dâvûd, 1/550; Tecrid Tercemesi, 9/319 (Hadis No: 1457)
    (474) Ibn Hisâm 4/54; Ibnü-l Esîr, a.g.e., 2/252; Zâdü'l-Meâd, 2/394; Tecrid Tercemesi, 10/340-341
    (475) el-Buhârî, 4/167; Müslim 4/ 1809 (Hadis No: 2320); Tecrid Tercemesi, 9/320 (Hadis No: 1459)
    (476) el-Buhârî, 1/11; Tecrid Tercemesi, 1/32 (Hadis No: 23)
    (477) el-Buhârî 7/100; Tecrid Tercemesi, 12/163 (Hadis No: 2001)
    (478) el-Buhârî 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1460)
    (479) el-Buhârî 4/167; Tecrid Tercemesi, 9/321 (Hadis No: 1461)
    (480) el-Buhârî, 5/97 ve 8/16
    (481) el-Enâm Sûresi, 33
    (482) Tecrid Tercemesi, 9/285
    (483) el-Buhârî, 7/95; Müslim, 4/2013 (Hadis No. 2607); Ebû Davût, 2/593; Tirmizi 4/347 (Hadis No: 1971)
    (484) el-Buhârî, 4/167; Müslim, 4/1802 (Hadis No: 2307)
    (485) Müslim, 4/1805 (Hadis No:2311)
    (486) el-Buhârî, 1/26; Müslim, 2/719 (Hadis No:1037)
    (487) el-Buhârî, 3/82; Tecrid Tercemesi, 7/376 (Hadis No: 1075); Riyâzü's-Sâlihîn, 1/501-503 (Hadis No: 467-468)
    (488) el-Buhârî, 1/64, 1/193; Tirmizi, 4/654 (Hadis No: 2489)
    (489) el-Buhârî, 4/142; Tecrid Tercemesi, 9/213 (Hadis No: 1405)
    (490) el-Buhârî, 4/167
    (491) el-Buhârî, 5/170; Tirmizi, 4/550 (Hadis No: 2304)
    (492) el-Buhârî, 1/3; Tecrid Tercemesi, 1/3-10 (Hadis No:3)
    (493) el-Buhârî, 7/82; Müslim, 4/1084 (Hadis No: 2309); Tecrid Tercemesi, 12/148 (Hadis No: 1987)
    (494) Mehmet Akif, Safahat, VII. Kitap (Gölgeler), "Bir Gece" baslikli siirden


    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 6/6 İlkİlk ... 456

Benzer Konular

  1. Hz. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)
    By afşar in forum Sadatı kiram
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.07.09, 18:39
  2. Seyyid Nur Muhammed (K.S.)
    By Hafız_emre in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.07.08, 08:10
  3. 47- Muhammed
    By BaRLa in forum Kuran-ı Kerim meali
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.06.08, 21:15
  4. Hz Muhammed (s.a.v)
    By es_ra in forum Hz. Muhammed (S.A.V.)
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.06.08, 11:40

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •