Sayfa 5/6 İlkİlk ... 3456 SonSon
53 sonuçtan 41 ile 50 arası

Konu: Hz. Muhammed (s.a.s.)

  1. #41
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    3- HAYBER'IN FETHI (Muharrem 7 H./Mayis 628 M.)
    a) Savasin Sebebi
    Hayber Medine'nin kuzey-dogusunda, Suriye yolu üzerinde, Medine'ye 170 km. mesâfede büyük bir Yahûdî sehriydi. Yedi kalesi vardi. Hurmaliklariyla meshûr, münbit bir vâha'da kurulmustu.
    Hayber, Müslümanlara karsi bir fesâd ocagi hâline gelmisti. Daha önce Medine'den çikarilmis olan Yahûdîler de oraya yerlesmislerdi. Müslümanlara karsi, müsrik bedevî Arablari harekete geçiren, Hendek Savasini hazirlayan bunlardi. Hendek Savasinda, Benî Kurayza Yahûdîlerine, düsmanla isbirligi yaptiranlar da bunlar olmustu.
    Rasûlullah (s.a.s.) Hayber ahalisiyle baris yapmak istiyordu. Hudeybiye'den döndükten sonra, Ravâha oglu Abdullah'i Hayber'e gönderdi. Fakat Yahûdîler baris teklifini kabûl etmediler. Onlar, komsulari Gatafan kabilesiyle birlikte Medine'yi basmak için hazirlaniyorlardi. Hudeybiye Baris Anlasmasi'nin, Müslümanlarin aleyhine görünen maddeleri,onlara Müslümanlari kuvvetsiz göstermisti. Münâfiklar da onlari savasa tesvik ediyorlardi.
    Gatafan kabîlesi, Müslümanlara karsi Yahûdîlerle birlikte hareket etmeyi kübûl etmisti. Düsman hazirligini tamamlamadan harekete geçmek gerekiyordu. Rasûlullah (s.a.s.), ashâbina:
    -"Cihâdi isteyenler bizimle gelsin" diyerek Hayber üzerine yürünecegini ilan etti. Hicretin 7'inci yili Muharrem ayinda 2000 atli ve 1600 piyâde ile Medine'den çikti. Harekâtini düsmana sezdirmeden, üç günde Raci' Vâdisi'ne ulasti.(276) Burada ordugâhini kurdu. Böylece Gatafan kabîlesinden, Yahûdîlere gelecek yardimin yolunu kesmis oldu.
    b) Hayber'in Kusatilmasi
    Rasûlullah (s.a.s.) düsman üzerine gece vakti varirsa, hemen baskin yapmaz, sabahi beklerdi.(277) Bu sebeple geceyi Raci'de geçirdi. Sabah namazini kildiktan sonra, Hayber üzerine yürüdü.
    Sabahleyin, kazma ve kürekleriyle islerine gitmek üzere evlerinden çikan Yahûdîler, karsilarinda Müslüman ordusunu görünce saskinlikla:
    -Muhammed, vallâhi Muhammed ve askeri... diye bagristilar (278), geri dönüp kalelerine kapandilar.
    Hayber'de hepsi de gayet saglam 7 kale vardi. En kuvvetlisi ise Kamûs kalesiydi. Hepsinde de bol miktarda silah ve yiyecek vardi. Yahûdîler savas için hazirlikliydilar. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.s.)'in sulh teklifini kabûl etmediler.
    c) Son Kale ve Fethin tamamlanmasi
    Yirmi gün kadar devâm eden kusatma ve savas sonunda, bütün kaleler birer birer zaptedildi. Sadece Kamûs kalesi kaldi. Bu kalenin kumandanliginda, Arablarca bin cengâvere bedel sayilan meshûr Yahûdî pehlivani Merhab bulunuyordu. Her gün sira ile ashabin ileri gelenlerinin komutasinda yapilan hücumlardan bir sonuç alinamamisti. Nihâyet Rasûlullah (s.a.s.) bir gün:
    -Yarin sancagi bir kisiye verecegim ki, Allah Hayber'in fethini O'nun eliyle müyesser kilacak. O kisi Allah ve Rasûlünü sever, Allah ve Rasûlü de onu sever, buyurdu. Bu yüce serefin kime nasib olacagi bilinmediginden, herkes o gece ümitle sabahlamisti. Hz. Ali'nin gözlerinde siddetli bir agri vardi. Bu yüzden hiç kimsenin hatirindan O geçmiyordu. Sabah olunca Hz. Peygamber (s.a.s.):
    -Ali nerede? Bana O'nu çagirin, buyurdu.
    -Yâ Rasûlallah, gözleri agriyor, dediler ve yederek huzuruna getirdiler.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) duâ edip üfledi. Hz. Ali'nin gözleri derhal iyilesti, sanki hiç agrimamis gibi oldu. Sonra sancagi O'na verdi.(279)
    Hz. Ali, Yahûdîleri önce Islâm'a çagirdi; kabûl etmediler. Sulh teklifine de yanasmayip, savasa devâm ettiler.
    Ilk önce Merhab kaleden çikti. Kahramanlik siirleri söyleyerek meydan okudu. Karsisina çikacak er diledi. O'na karsi bizzât Hz. Ali çikti, kahramanca dövüserek bu güçlü Yahûdîyi yere serdi. Merhab öldürülünce, Yahûdîler fazla dayanamadilar. Ümitsizlige düsüp kaleyi teslim ettiler. Böylece Hayber feth edildi; Hz. Ali de Hayber Fâtihi oldu. Savas sirasinda Yahûdîlerden 93 kisi ölmüstü, Müslümanlar ise 15 sehit vermislerdi.
    d) Hayber Arâzisi
    Savas sonunda Hayber arâzisi, Müslümanlarin eline geçti. Ancak Yahûdîler, bu topraklarda yarici olarak çalismak istediler; istekleri kabûl edildi. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.s.) her yil mahsûl zamani Ravâhaoglu Abdullah'i Hayber'e gönderirdi. Abdullah da mahsûlü iki esit kisma böler, yarisini Yahûdîlere birakir, diger yarisini da Medine'ye götürürdü.
    Yahûdîler, Hz. Ömer'in hilâfeti zamanina kadar yerlerinde kaldilar. Hz. Ömer'in hilâfetinde, Arabistan disina çikarildilar.
    e) Hz. Peygamber (s.a.s.)'i Zehirleme Tesebbüsü
    Hz. Peygamber (s.a.s.) fetihden sonra Hayber'de bir kaç gün daha kaldi. Yahûdîler gördükleri insânî muâmeleye ragmen, hâince davranislarindan vazgeçmediler. Rasûlullah (s.a.s)'e suikast yapmayi plânladilar.
    Yahûdî reislerinden Hâris kizi Zeynep, bir ziyâfet hazirladi. Rasûlullah (s.a.s.)'i de bazi arkadaslariyla birlikte yemege dâvet etti. Fakat sofraya konulan koyun eti zehirliydi.
    Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu ilk lokmada anladi, çignedigi parçayi agzindan çikardi; ashâbina da yememelerini emretti. Fakat, Berâ oglu Bisr bir kaç lokma yemisti. Rasulüllah (s.a.s.) bunu niçin yaptiklarini Yahûdîlere sordugunda:
    -Eger yalanci isen, senden kurtuluruz, sayet hak peygamber isen, sana zarar vermez.. diye düsündük, diye, güya akillica bir cevap verdiler.(280)
    Zeynep de suçunu inkâr etmedi.
    -Babam, amcam, kocam ve kardeslerim, hepsi savasta öldüler. Intikam için yaptim, dedi. Rasûlullah (s.a.s.) sahsina karsi islenen suçlari affederdi. Bu sebeple Zeynep'i cezâlandirmadi. Ancak çok geçmeden zehirli etten yiyen Bisr ölünce, Zeynep de kisâs edilerek öldürülmüstür.(281)



    Seni çok Özledim Annem

  2. #42
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    4- RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN HZ. SAFIYYE ILE EVLENMESI
    Hayber esirleri arasinda, Benî Nadîr reisi Ahtab oglu Huyey'in kizi Safiyye de vardi. Safiyye Hz. Harun'un neslinden olup, annesi de Benî Kurayza reisinin kiziydi. Hayber Yahûdîlerinin reisi Rabi' oglu Kinâne ile evlenmisti. Kocasi savasta ölmüs, kendisi esir düsmüstü. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) O'nu Dihyetü'l-Kelbî'ye vermisti. Ashâb bunu uygun bulmadilar:
    -Hayber reisinin esi Benî Kurayza ve Benî Nadîr'in en serefli haniminin câriye olarak Dihye'ye verilmesi, Yahûdîler için son derece haysiyet kirici olur. Bu sebeple Safiyye'yi ancak sizin nikâhlamaniz uygun olur, dediler.
    Rasulüllah (s.a.s.) Dihye'ye baska bir câriye verdi. Safiyye'yi azâd etti ve onunla evlendi.(282) Böylece O'nun haysiyet ve serefini korudu.

    5- FEDEK VE VÂDI'L-KURÂ'NIN ALINMASI
    Fedek, Medine'ye iki günlük mesâfede, akar sulari ve hurmaliklari bol, zengin bir Yahûdî köyü idi. Rasûlullah (s.a.s.), Hayber'in muhâsarasi devam ederken, Fedeklileri, Islâm'a dâvet için bir elçi gönderdi. Fedekliler, Müslümanligi kabûl etmediler. Topraklarimiz sizin olsun, biz burada Hayberliler gibi, yarici olarak çalisalim, dediler. Istekleri kabûl edildi.
    Vâdi'l-Kurâ ise, Hayber'le Medine arasinda bir çok Yahûdî köyünün bulundugu bir vâdi idi. Buradaki Yahûdîler de çevredeki Arap kabîleleriyle anlasarak, Müslümanlarla savas için hazirlaniyorlardi. Rasûlullah (s.a.s.)
    Hayberden dönerken buraya ugrayip onlari da Islâm'a dâvet etti, kabûl etmediler, Müslümanlara ok yagdirarak savasi baslattilar. Dört gün süren çarpisma sonrasinda yenik düstüler. Hayber gibi, elde edecekleri mahsûlün yarisi kendilerinin olmak üzere, yerlerinde birakildilar.
    Devâmli Müslümanlara düsmanlik besleyen Yahûdîlerin isi böylece tamamlanmis oldu. Müslümanlar Safer ayinda Medine'ye döndüler.
    Ele Geçen Arâzi
    Müslümanlarin, düsmandan (kâfirlerden) savasarak aldiklari mallara "ganimet" denir. Ganimet mallarin, beste dördü savasa katilan mücâhidlere paylastirilir. Beste biri ise beytü'l-mâl'e (Devlet Hazinesine) birakilir.(283) Düsmandan (Kâfirlerden) savasmadan baris ve anlasma yolu ile elde edilen mallara ise "fey" adi verilir. Fey'in tamami beyt'ül mâl'e aittir. (284) Rasûlullah (s.a.s.) hayatta iken, Beytü'l-mâle âit mallarin tasarrufu O'na âitti.
    Bu sebeple savassiz ele geçen Fedek arazisinin tamami ile Hayber ve Vâdi'l-Kurâ topraklarinin beste biri Rasûlullah (s.a.s.)'in emrine ayrildi. Beni Nadîr arâzisi de, daha önce böyle olmustu.(285) Hayber ve Vâdi'l-Kurâ'nin kalan arâzîsi, mücâhidlere verildi.

    6- HABESISTAN GÖÇMENLERININ DÖNÜSÜ
    Habesistan'a hicret etmis bulunan Müslümanlarin 16 kisilik son kafilesi de, Hayber'in fethi sirasinda döndü.(286) Baslarinda Hz. Ali'nin kardesi Câfer Tayyar vardi. Rasûlullah (s.a.s.) son derece memnun oldu.
    -Hangisine sevinecegimi bilemiyorum, Hayber'in fethine mi, yoksa Câfer'in gelisine mi? buyurdu.(287) Ganimetlerden onlara da hisse ayirdi.(288)

    7- KÂBE'YI ZIYARET (Umretü'l Kazâ) (Zilkade 7 H./Mart 629 M.)
    "Basladiginiz hac ve umreyi Allah için tamamlayin"
    (el-Bakara Sûresi, 196)
    Hudeybiye anlasmasina göre, Müslümanlar Kâbe'yi bir yil sonra ziyâret edebileceklerdi. Anlasma geregince üç günden fazla Mekke'de kalamayacaklardi. Mekkeliler de bu esnâda, sehrin disina çekileceklerdi.
    a) Bir Yil Önce Edâ Edilemeyen Umre
    Anlasma'dan bir yil sonra, Rasûlullah (s.a.s.), Hudeybiye'de bulunan Müslümanlarin, bir yil önce edâ edemedikleri Umre'yi kazâ etmek üzere hazirlanmalarini emretti. Hicretin 7'inci yili zilkade ayinda (Mart 629) Medine'den hareket edildi. Hudeybiye'de bulunmayanlardan da katilanlar oldugu için, Kâbe'yi ziyârete gidenlerin sayisi 2000'i geçti.
    Müsrikler, Müslümanlarin geldigini duyunca Mekke'yi bosalttilar. Sehri çevreleyen yüksek tepelere kurduklari çadirlardan, Müslümanlari merakla izlediler.
    Müslümanlarin Mekke'ye girisleri çok heyecanli oldu. Hz. Peygamber (s.a.s.) devesi Kasva üzerinde ilerliyor, hep birden yüksek sesle, "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk...."(289) diye telbiye söylüyorlardi. Uzaktan Kâbe görülünce "Allâhü Ekber, Allâhü Ekber, Lâilâhe illallâhü vallâhü ekber..."(290) diye tekbir getirmege basladilar. Yillardan beri hasretini çektikleri Kâbe, iste simdi karsilarindaydi. Özellikle muhâcirler, yedi yillik bir ayrilistan sonra dogup büyüdükleri kutsal beldeye girerken ayri bir heyecân duyuyorlardi.
    Kâbe, usûlüne göre tavâf edildi, etrafi yedi defa dolasildi. (291) Safâ ve Merve tepeleri arasinda sa'y yapildi.(292)
    Müsriklerin ileri gelenleri, Dâru'n-nedve önünde toplanmislar, Müslümanlari seyrediyorlardi. Aralarinda:
    -Medine'nin hummasi bunlari zayif düsürmüs.. diye konusuyorlardi.
    Rasûlullah (s.a.s.)
    Müslümanlarin zayif ve güçsüz olmadiklarini göstermek istedi. Sag kolunu ihramin disinda tutup bâzûsunu sisirdi. Tavafin ilk üç savtini kisa adimlarla kosarak yapti. Ashâbina da böyle yapmalarini emretti.(293) "Bu gün kendini onlara kuvvetli gösterene Allah rahmet etsin" buyurdu.
    Ertesi gün peygamber (s.a.s.) Efendimiz Kâbe'ye girdi. Ögle vaktine kadar orada kaldi. Kâbe hâlâ putlarla doluydu. Habesli Bilal, Kâbe'nin damina çikarak ögle ezanini okudu. Mekke ufuklari "Allahü Ekber" sedâlariyla çinladi. Rasûlullah (s.a.s.)'in arkasinda, cemâatle namazlarini kildilar.
    Daha sonra Müslümanlar tiras olarak ihramdan çiktilar. Bir sene önce eda edemedikleri umreyi kazâ etmis oldular Rasûlullah (s.a.s.)'in rüyâsi ve ashabina müjdesi de böylece gerçeklesmis oldu. Bu sebeple, Hicretten sonra, müslümanlarin bu ilk Kâbe ziyâretine "Umretü'l-Kazâ (Kazâ Umresi) adi verilmistir
    b) Kazâ Umresi'nin Mekkeliler Üzerindeki Tesirleri
    Müslümanlar, Hudeybiye Anlasmasi uyarinca üç gün Mekke'de kaldiktan sonra, Medine'ye döndüler. Bu esnâda, müsrikler, uzaktan uzaga Müslümanlarin bütün hallerini, davranislarini merakla ve dikkatle izlediler. Son derece kibâr ve nâzik,huzûr ve sükûn içinde kardesçe geçinen insanlar olduklarini gördüler. Ne içki içip sarhos olan, ne baskasina saygisiz davranan var. Hepsi edepli, tertemiz, üstün ahlâkli insanlar. Topluca ibâdet ediyorlar, oturup sohbet ediyorlar, birbirlerini sevip sayiyorlar, kimseye kötülük etmiyorlar, dâima Allah'a itâat içinde bulunuyorlar.. Evet, bunlar ne iyi insanlar.
    Müslümanlarin üstün meziyetleri, örnek davranis ve yasayislari, Mekkeliler üzerinde büyük tesirler meydana getirdi. Müslümanlik hakkindaki düsünceleri degismeye basladi. Içlerinde Müslüman olma arzusu belirenler bile oldu. Kureys'in ileri gelenlerinden Velîd oglu Hâlid, Âs oglu Amr,Talha oglu Osman bunlardandi.




    Seni çok Özledim Annem

  3. #43
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    8- RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN MEYMÛNE ILE EVLENMESI
    Hz. Meymûne, Peygamber (s.a.s.) Efendimizin amcasi Abbâs'in esi Ümmü'l-Fadl'in kiz kardesidir. Hâris el-Hilâliye'nin kizidir. Önce Amr oglu Mes'ûd ile evlenmis, sonra Adüluzza oglu Ebû Rahm'in esi iken dul kalmisti. Rasûllüllah (s.a.s.)'in esleri arasinda bulunmak en büyük emeliydi. Bu yüzden, külfetsiz ve mehirsiz olarak Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in kendisini nikâhlamasini istiyordu.(294) Hz. Abbâs, dul baldizinin istegini Rasûlullah (s.a.s.)'a iletti. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, seref ve asâletine hürmet ederek, Hz. Meymûne'nin teklifini kabûl buyurdu. Kaza Umresi esnâsinda ihramli iken nikah edip, ihrâmdan çiktiktan sonra zifâf oldu.(295)
    Hz. Meymûne, Rasûlullah (s.a.s.)'in nikâhlandigi son esidir. Hicretin 51.'inci yili, hac dönüsünde, Mekke'ye 6 mil mesâfede "Serif" denilen yerde vefât etmistir.(296)
    Teyze Anne Yerindedir
    Hz. Hamza'nin küçük kizi Umâme, (veya Umâre) Mekke'de kalmisti. Kazâ Umresi'nden Medine'ye dönerken, "amca, amca" diye Rasûlullah (s.a.s.)'in pesinden kostu. Hz. Ali onu kucaklayip:
    -Al, amcamizin kizi, diyerek esi Hz. Fâtima'ya verdi. Medine'ye varinca Hz. Ali, Hz. Câfer Tayyar ve Zeyd b. Harise hepsi de çocugun bakiminin kendilerine verilmesini istemislerdi. Câfer Tayyar'in esi Esmâ,Ümâme'nin teyzesiydi. Rasûlullah (s.a.s.):
    -Teyze, anne yerindedir, buyurdu ve çocugun bakimini ona verdi.(297)

    --------------------
    (262) Bkz. el-Enbiyâ Sûresi, 107; Sebe' Sûresi, 28; el-A'raf Sûresi, 158; "Benden önceki peygamberler sadece kendi milletlerine gönderilmisti. Ben ise bütün insanlara, peygamber olarak gönderildim." (el-Buhârî, 1/86 ve 1/113; Tecrid Tercemesi, 2/204 Hadis No:223)
    (263) el-Buhârî, 1/24; Tecrid Tercemesi, 1/62 (Hadis No: 59)
    Bu yüzük, Rasûlüllah (s.a.s.)'in vefâtindan sonra, halifelikleri esnâsinda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafindan kullanildi. Hz. Osman'in parmagindan Medine'de Eris kuyusuna düstü. Kuyunun suyu tamamen bosaltildigi halde bulunamadi. (Abdurrahman Seref, Zübdetü'l-Kisas, 1/153, Ist. 1315)
    (264) Zâdü'l-Meâd, 1/60-63; (O devirde Bizans Imparatorlarina "Kayser", Iran Sahinsah-larina "Kisrâ", Habes krallarina "Necâsi", Misir Meliklerine "Mukavkis", Türk hükümdarlarina da "Hâkan" denirdi.)
    (265) el-Buhârî, 1/6; M. Hamîdullah, el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 109; Tecrid Tercemesi, 1/16; (Hadis No: 7); ve 12/414; Zâdü'l-Meâd, 3/126
    (266) Bkz. el-Buhârî, 1/5-7; Tecrid Tercemesi, 1/14-23 (Hadis No:7)
    (267) Zâdü'l-Meâd, 3/127; el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 140; Tecrid Tercemesi, 12/416; Ibnül-Esîr, a.g.e., 2/213
    (268) el-Buhârî, 1/23,3/225 ve 5/136; Tecrid Tercemesi, 1/61-63 (Hadis No: 58) ve 10/487 ve 12/417
    (269) Zâdü'l -Meâd, 3/127; el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 100; Tecrid Tercemesi, 12/418-419
    (270) Zâdü'l-Meâd, 3/128; el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 104; Tecrid Tercemesi, 12/420
    (271) Zâdü'l -Meâd, 3/128;el-Vesâiku's-Siyâsiyye,135; Tecrid Tercemesi, 12/422
    (272) Zâdü'l -Meâd, 3/129; el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 136; Tecrid Tercemesi 12/424
    (273) Zâdü'l-Meâd, 3/132-133; el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 156; Tecrid Tercemesi, 12/425
    (274) Zâdü'l-Meâd, 3/133; Tecrid Tercemesi, 12/426
    (275) Zâdü'l-Meâd, 3/ 133-134;el-Vesâiku's-Siyâsiyye, 126; Tecrid Tercemesi, 12/427
    (276) Yolda giderken, ashâb, yüksek sesle tekbir getiriyorlardi. Rasûlüllah (s.a.s.): "Kendinize aciyin, siz ne sagira, ne de gaibe sesleniyorsunuz, sizi iyi isiten ve çok yakin olan Allah'a duâ ediyorsunuz. O her zaman sizinle beraberdir" buyurmustur. (Buhârî, 5/75; Tecrid Tercemesi, 10/285, (Hadis No: 1608)
    (277) el-Buhârî, 5/73.
    (278) el-Buhârî, 5/73; Müslim, 2/1044 (Hadis No: 1428)
    (279) el-Buhârî, 5/76; Tecrid Tercemesi, 10/302-303, 1617 numarali hadisin izâhi.
    (280) el-Buhârî, 4/ 66; Tecrid Tercemesi, 8/531 (Hadis No: 1310)
    (281) Tecrid Tercemesi, 8/534; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/219-220
    (282) Bkz. el-Buhârî, 1/98 ve 2/1044; Tecrid Tercemesi, 2/248-257 (hadis No: 241) ve 10/272, 1612 numarali hadisin izahi; Müslim, 2/1044
    (283) el-Enfâl Sûresi, 41
    (284) el-Enfâl Sûresi, 1; el-Hasr Sûresi, 6-7
    (285) Tecrid Tercemesi, 10/306 ve ll/412-413, 8/273 (Hadis No: 1173)
    (286) el-Buhârî, 5/80; Tecrid Tercemesi, 10/295 (Hadis No: 1615)
    (287) M. Zihni, el-Hakayik, 1/200; Ibn Hisam, 4/3
    (288) el-Buhârî, 5/81; Tecrid Tercemesi, 10/301 (Hadis No: 1617)
    (289) Rabbim, dâvetine sözüm ve özümle tekrar-tekrar icâbet ettim. Emrine boyun egdim. Rabb'im emrine uymak boynumun borcudur, senin esin ve ortagin yoktur. Rabb'im bütün varligimla sana yöneldim. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Bütün bunlarla esin ve ortagin yoktur senin.
    (290) Allah büyüktür, Allah büyüktür. Allah'tan baska kulluk edilecek hiç bir ilah yoktur. Allah büyüktür, Allah büyüktür. Hamd O'na mahsustur.
    (291) Hacer-i Esved'in bulundugu köseden baslayarak, Kâbe'nin etrafini 7 defa dolasmaga "Tavâf" denir. Her bir devire "savt" adi verilir.
    (292) Mescid-i Harâm'in dogusunda, Safa ve Merve adi verilen iki tepe arasinda 4'ü gidis 3'ü dönüs olmak üzere, 7 defa gidip gelmege "sa'y" denir.
    (293) el-Buhârî, 5/86; Tecrid Tercemesi, 10/308
    Tavâfin ilk üç savtinda, erkeklerin kisa adimlarla kosarak ve omuzlari silkerek çalimli ve sür'atli yürümelerine, "remel" denir.
    Ihrâmli iken, ridâ denen örtünün bir ucunu sag koltugun altindan geçirip sol omuzun üzerine atarak sag omuz ve kolu, örtünün disinda birakmaga "Iztibâ" adi verilir. Iztibâ ve remel, pesinden sa'y yapilacak olan tavaflar da sünnettir.
    (294) Nefsini hibe eden Müslüman hanimlari, mehirsiz olarak nikâhlamasi, Ahzâb Sûresi'nin 50'inci âyetiyle Rasûlüllah (s.a.s.)'e helâl kilinmistir.
    (295) el-Buhârî, 5/86; Tecrid Tercemesi 10/309 (Hadis No: 1618)
    (296) Tecrid Tercemesi 10/310
    (297) el-Buhârî, 5/85; Tecrid Tercemesi, 8/136-139 (Hadis No: 1158); Riyâzüs-Sâlihîn
    Tercemesi, 1/365 (Hadis No: 333); Zâdü'l-Meâd, 2/369



    Seni çok Özledim Annem

  4. #44
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    VIII- HICRETIN SEKIZINCI YILI (629-630 M.)

    1- MÛTE SAVASI (Cumâde'l-ûlâ 8 H./Eylül 629 M.)
    a) Savasin Sebebi
    Mûte Savasi, Müslümanlarla Hristiyanlar (Rumlar ve Hristiyan Araplar) arasinda yapilan ilk savastir. Sebebi, Rasûlüllah (s.a.s.)'in elçisinin öldürülmesidir.
    Rasûlüllah (s.a.s.), Islâm'a dâvet için hükümdarlara elçilerle mektuplar gönderdigi sirada, Sûriye'de Busrâ (simdiki Havran) Emîri Sürahbil'e de Hâris b. Umeyr ile bir mektup göndermisti. Gassânî Araplarindan Sürahbil, Hristiyandi. Bizans'in himayesinde bulunuyordu.
    Hâris, Sürahbil'e, Kudüs'ün iki konak güneyinde, bulunan Mûte kasabasinda rastladi. Elçi oldugunu söyleyerek Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mektubunu verdi. Fakat, Sürahbil, devletler arasi hukuk kurallarini çignedi, Rasûlüllah (s.a.s.) elçisini öldürttü.
    Simdiye kadar Hz. Peygamber (s.a.s.)'in elçilerinden hiçbiri öldürülmemisti. Bir elçinin öldürülmesi, tarih boyunca bütün toplumlarda insanliga ve hukuk kurallarina aykiri bir davranis sayildigi gibi, gönderene de en büyük hakaret ve meydan okuma demekti. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.s.) üç bin kisilik bir kuvvet hazirlayarak, azadli kölesi Hârise oglu Zeyd'in komutasinda yola çikardi(298) Elçi Umeyr oglu Hâris'in sehid edildigi Mûte'ye kadar gidilmesini, Sürahbil ve maiyetinin Islâm'a dâvet edilmesini, kabûl etmezlerse savasilmasini emretti.(299) "Kadinlari, çocuklari, yaslilari öldürmeyin. Evleri yikip hârap etmeyin, agaçlari kesip, tahribâtta bulunmayin!" dedi. Orduyu "Seniyyetü'l-vedâ" denilen ayrilik tepesi'ne kadar ugurlayan Hz. Peygamber (s.a.s.):
    - "Zeyd sehid olursa, komutanligi Câfer alsin; Câfer de sehit düserse, Ravâha oglu Abdullah komutan olsun." buyurdu.(300)
    b) Iki Tarafin Durumu ve Aradaki Esitsizlik
    Müslüman ordusunun hareketini Sürahbil duydu. Derhal Lahm, Cüzâm, Kayn, Belkin, Behrâ gibi Hristiyan Arap kabîlelerinden büyük bir kuvvet hazirladi. Ayrica durumu Bizans Imparatoruna bildirerek, ondan da yardim istedi. Böylece Sürahbil, 200 bin kisilik büyük bir ordu topladi. Bunun 100 bini Rumlardan, 100 bini de Hristiyan Araplardan meydana gelmisti. (301) Imparator Hirakl de isi önemseyerek, Belkadaki Meab sehrine kadar geldi.
    Müslümanlar, ancak Sûriye topraklarina girdikten sonra düsmanin gücü ve hazirliklari hakkinda bilgi edinebildiler.
    Iki taraf arasinda gerek sayi, gerek silah ve teçhizât bakimindan korkunç bir fark vardi. Tarihte, iki taraf arasinda böylesine ölçüsüz bir fark görülmemistir. 200 bin (bazi rivâyetlerde 100 bin) kisilik bir kuvvet karsisinda üç bin mücâhid ne yapabilirdi? Fakat, savasmadan geri dönülemezdi. Komutan Zeyd, Maan'da, Mücâhidlerin ileri gelenleriyle toplanip durumu istisâre etti. Acaba, durumu Rasûlüllah (s.a.s.)'e bildirip alinacak cevâba göre mi hareket edilmeliydi? Fakat, Ravâhaoglu Abdullah bütün tereddütleri giderdi.
    - Arkadaslar, çekindigimiz sey, ele geçirmek için yola çiktigimiz seydir, yani sehid olmaktir. Dinimizi yüceltmek için savasalim. Yâ sehid, ya gazi olacagiz. Bunun ikisi de güzel degil mi ?(302) dedi.
    Abdullah'in konusmasi mücâhitlerin maneviyâtini yükseltti. Hepsi de:
    - Ravâhaoglu dogru söylüyor. Savasmaliyiz, dediler.
    c) Komutanlar Sirayla Sehâdet Serbetini Içtiler
    Iki ordu Mûte'de karsilasti. Zeyd, sancak elinde, ileri atildi. Kahramanca çarpisti, ölümden yilmadigini gösterdi. Fakat düsman mizraklarinin arasinda sehid düsdü.(303)
    Zeyd sehid olunca, sancagi hemen Câfer aldi. Emsâlsiz kahramanliklar gösterdi. Önce sag eli kesildi, sancagi sol eliyle tuttu. Sol eli de kesilince, kollariyla sancaga sarildi. Pek çok yara aldigi halde son nefesine kadar sancagi birakmadi. Nihâyet o da sehid oldu.(304)
    Câferden sonra sancagi Ravâhaoglu Abdullah aldi. O da siirler söyleyerek, kahramanca savasti. Vücudu delik desik oldu. Sonunda o da sehid oldu.
    d) Hâlid b. Velîd'in Üstün Mahâreti
    Râvâhaoglu da sehid olunca, asker komutansiz kaldi, umûmî bir panik basladi. Dagilan askerin kaçisini Velîdoglu Hâlid önledi. Mücâhidler, Hâlid'in etrâfinda yeniden toplandilar. Hâlid komutayi aldi, sancak elinde aksama kadar çarpisti. O gün elinde tam dokuz kiliç parçalandi.(305) Bu Müslüman olduktan sonra Hâlid'in katildigi ilk savasti.
    Gece olunca, Hâlid askeri yeniden tertipledi. Öndekileri arkaya, arkadakileri öne, sagdakileri sola, soldakileri saga aldi. Böylece düsmana, yardim için yeni kuvvetler gelmis intibâini verdi. Sabah olunca da ansizin siddetli bir hücuma geçerek, düsmani bozguna ugratti. Bu firsattan yararlanarak, askerini ustalikla geri çekti. Büyük bir kayba ugramadan Medine'ye döndü. Islâm ordusunu korkunç bir felâketten kurtardi.
    200 bin kisiye karsi yapilan bu çetin savasta, Müslümanlar sadece 12 sehid vermislerdi. Bu durum, komutanlarin savasi çok basarili idâre etmeleri ve canlarini fedâ etmekten çekinmemelerinin bir sonucuydu.
    e) Rasûlüllah (s.a.s.)'in Medine'den Savasi Seyretmesi
    Rasûlüllah (s.a.s.) savasin bütün safhalarini, Medine'ye henüz hiç bir haber ulasmadan, ashâbina bildirmisti.
    Cenab-i Hakk, zaman, mekân ve mesâfe kavramlarini kaldirarak, sevgili Peygamberine savas meydanini oldugu gibi göstermisti. Mescid-i Nebî'de minber üzerine oturmus bulunan Allah Rasûlü (s.a.s.) gözlerinden yaslar akarak:
    -Iste sancagi Zeyd aldi, Zeyd vuruldu, sehid düstü. Sonra Câfer aldi, O' da sehid oldu. Sonra Ravâhaoglu aldi, O 'da sehid oldu. En sonunda sancagi, Allah'in kiliçlarindan bir kiliç, Velîdoglu Hâlid aldi. Allah O'na fethi müyesser kildi, buyurdu. (306)
    Rasûlüllah (s.a.s.), Zeyd, Câfer ve Abdullah'in sehid düstüklerini haber verdikçe, her biri için istigfâr etmis ve Cennete girdiklerini de müjdelemisti.(307) Sancagi Hâlid alinca ise:
    -Allah'im, Hâlid senin kiliçlarindan bir kilçtir. Sen O'na nusret ihsan buyur, diye duâ etmisti.(308) Bundan sonra Hâlid'e "Seyfullah" (Allah'in kilici) denildi.(309)
    Câferin sehâdet haberini duyunca, âilesi feryâda basladilar. Rasûlüllah (s.a.s.)'de son derece üzgündü. Çok sevdigi, en degerli arkadaslarini kaybetmisti. Câfer'in âilesini teselli etti. Acilidirlar, yemek yapamazlar, diye evine yemek gönderdi.
    -Allah Câfer'e, Mûte'de kesilen iki koluna bedel, iki kanat verdi. O'nu Cennet'te meleklerle birlikte uçuyor gördüm, diye müjdeledi.(310) Bu sebeple Câfer, bundan sonra Câfer Tayyâr diye anildi.




    Seni çok Özledim Annem

  5. #45
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    2- ZÂTÜ'S-SELASÎL SAVASI (Cumâde'l-âhir 8 H./629 M.)
    Kudâa kabîlesi'nin Uzre ve Belî kollari, Medine hayvanlarini yagmalamak üzere, Vâdi'l-Kurâ yakinlarinda toplanmislardi. Rasûlüllah (s.a.s.) durumdan haberdâr olunca, bunlarin üzerine Amr b. As (Âs oglu Amr) komutasinda 30'u atli 300 kisilik bir seriyye gönderdi. Bunlar arasinda Sa'd b. Ebî Vakkas, Üseyd b. Hudayr, Sa'd b. Ubâde, Sâid b. Zeyd, Âmir b. Rabîa.. gibi ensâr ve muhâcirlerden ileri gelen kimseler de vardi.
    Amr b. Âs. ashâbin büyüklerinden degildi. Henüz bir yil kadar önce Müslüman olmustu. Fakat dedesi Vâil'in annesi Belî kabîlesinden oldugu için Amr'in bu kabîle ile ilgisi vardi. Amr, ayni zamanda savas usûlünü iyi bilen, son derece zekî bir kimse idi. Bu sebeple Rasûlüllah (s.a.s.), komutanliga O'nu seçmisti.
    Amr, Vâdi'l-Kurâ civarinda Selâsil suyu'na varinca, düsmanin sayica üstün oldugunu ögrendi. Burada konaklayarak, bir haberci ile Rasûlüllah (s.a.s.)'den yardim istedi. Rasûlüllah (s.a.s.)'de Ebû Ubeyde b. Cerrâh komutasinda 200 kisilik ek kuvvet gönderdi. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer de bunlar arasindaydi. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Ebû Ubeyde'yi gönderirken:
    - Ayriliga düsmeyin, isbirligi yapin, buyurmustu. Amr b. Âs, Ebû Ubeyde'nin, askerlere imâm olarak namaz kildirmasina itirâz etti.
    - Sen bana yardima geldin, kumandan benim, namazda ben imam olacagim, dedi.
    Ebû Ubeyde yumusak tabiatli bir zâtti, hiç itirâz etmedi.
    - Yâ Amr, Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, ihtilâfa düsmememizi emretti. Sen bana uymazsan, ben sana uyarim, telâsa gerek yok, diye cevâp verdi. Amr bütün Müslümanlara sefer süresince imam olup namaz kildirdi. Böylece Hz. Ömer ve Hz. Ebûbekir de Amr'in idâresine girmis oldular. Oysa Rasûlüllah (s.a.s.) Amr'i ilk 300 kisiye; Ebû Ubeyde'yi de 200 kisiye kumandan tâyin etmisti. Ebû Ubeyde'yi Amr'in emrine degil, yardimina göndermist.(311)
    Amr, düsmana yaklasinca gerekli tedbirleri aldi. Hava çok soguk ve sert oldugu halde, gece ates yakmayi yasakladi. "Kim ates yakarsa, onu yaktigi etesin içine atarim," diye tehdit etti. Asker, soguktan Ebû Bekir ve Ömer'e basvurdular. Hz. Ömer:
    - Bu nasil sey, herkesi soguktan kiracak mi? diye Amr'a haber gönderdi. Amr b. Âs:
    - Yâ Ömer, sen bana itâatle memûrsun, Isime karisma, diye , cevâp verdi. Hz. Ebû Bekir de:
    Rasûlüllah (s.a.s.) O'nu savas usûlünü iyi bildigi için kumandan yapti. Madem ki kumandan O'dur, isine karismamak gerekir, dedi. Böylece gece sogukta geçirildi. Çünkü ates yakilsaydi, düsman Müslümanlarin azligini ögrenecekti.
    Amr, plânini kimseye söylemedi. Sabaha karsi, alaca karanlikta ansizin düsman üzerine hücûma geçti ve savasi kazandi. Düsman pek çok ganimet birakarak kaçti. Ashâb, düsmanin pesini tâkibetmek istedilerse de Amr buna da izin vermedi. Bir kaç gün orada kalip etraftaki ganimet hayvan sürülerini topladiktan sonra, Medine'ye döndü.
    Sefer esnâsinda Amr b. Âs ihtilâm olmus, hava soguk oldugu için gusletmeyerek teyemmümle namaz kildirmisti.(312) Dönüste ashâb, Rasûlüllah (s.a.s.)'e, Amr b. Âs'tan:
    1- Hava çok soguk oldugu halde, gece ates yaktirmadi,
    2- Galip geldigimiz halde düsmani tâkip ettirmedi,
    3- Su bulundugu halde gusletmeyip, teyemmümle namaz kildirdi, diye sikâyette bulundular.
    Amr bu sikâyetlere karsi:
    1- Sayimizin az oldugunu düsman anlamasin diye ates yaktirmadim.
    2- Yardim için kuvet gönderebilecegi düsüncesiyle düsmani tâkip ettirmedim.
    3- Sogukta yikanmak tehlikeli oldugu ve Cenâb-i Hakk "Elinizle kendinizi tehlikeye atmayin." (ElBakara Sûresi, l95) "Kendinizi öldürmeyin. Süphesiz Allah size acimaktadir." (en-Nisâ Sûresi, 29) buyurdugu için gusletmeyip teyemmüm yaptim, diye cevâp verdi.
    Rasûlüllah (s.a.s.) Amr'in cevâplarini tebessümle karsiladi. (313)
    Amr b. Âs, henüz yeni müslüman oldugu halde, ashâbin büyüklerinin de bulundugu bir orduya kumandan tâyin edilmesinden dolayi gururlanmisti. Savasi da kazanarak dönünce, Rasûlüllah (s.a.s.)'in yanindaki derece ve itibârini ögrenmek istedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'e:
    - En çok kimi seversiniz? diye sordu. Rasûlüllah (s.a.s.)
    Âise'yi diye cevâp verdi.
    - Sonra kimi?
    - Âise'nin babasini, Ebû Bekir'i.
    - Sonra kimi?
    - Ömer'i.
    Amr, en sonraya kendisinin kalacagindan korkarak daha fazla sormaktan vazgeçti.(314)

    --------------------
    (298) Orduda ensâr ve muhâcirlerin ileri gelenleri de vardi. Azadli bir köle hepsine komutan olmustu. Bu olay Islâm'daki ehliyet ve esitlik uygulamasinin canli örneklerinden biridir.
    (299) Tecrid Tercemesi, 10/312
    (300) el-Buhârî, 5/87; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/234; Tecrid Tercemesi, 10/313 (Hadis No: 1619)
    (301) el-Buhârî, 5/87; Ibnü'l-Esîr a.g.e., 2/234-235; Tecrid Tercemesi, 4/541, (Hadis No: 644'ün izâhi).
    (302) Zâdü'l-Meâd, 2/375; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/235; Ibn Hisâm, 4/17
    (303) Zeyd, ilk Müslümanlardandir. Rasûlüllah (s.a.s.) onu çok severdi. Bedir'den itibâren bütün savaslarda bulunmustu. Ashâbdan Kur'ân-i Kerim'de ismi geçen, sadece Zeyd'dir. (Ahzâb Sûresi, 37)
    (304) Câfer, Rasûlüllah (s.a.s.)'in çok sevdigi hâmî amcasi Ebû Tâlib'in büyük ogludur. Hz. Ali'den 10 yas büyüktür. Ikinci Habesistan hicretinde, kafileye baskanlik etmis, Hayber'in fethedildigi gün Medine'ye dönmüstü. Savasta 90'dan çok yara almistir. Bunlardan 50'si ön tarafindaydi. (el-Buhârî, 5/86-87; Tecrid Tercemesi, 10/313; Hadis No:1619)
    (305) el-Buhârî, 5/87; Tecrid Tercemesi, 4/394 ve 10/315
    (306) el-Buhârî, 2/72 ve 5/87; Tecrid Tercemesi, 4/391 (Hadis No: 623) ve 10/315; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/237
    (307) Ibnü'l -Esîr a.g.e., 2/273; Tecrid Tercemesi, 4/393
    (308) Tecrid Tercemesi, 10/315
    (309) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/238
    (310) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/238; M. Zihni Efendi, el-Hakayik, 1/201, Ist. 1310
    (311) Ibn Hisâm,4/272; Zâdü'l-Meâd, 2/378; Ibnü'l-Esir, a.g.e., 2/232
    (312) Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf'a göre abdest alan kimselerin teyemmüm yapana iktidâsi câizdir. Imâm Muhammed'e göre abdestlinin teyemmümlüye uymasi câiz degildir. Ihtilâf, halefiyyet su ile topraktan ibâret iki âlet arasinda midir? Yoksa Abdest ve teyemmümden ibâret iki temizlik arasinda midir? meselesinden dogmaktadir.
    Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre, halefiyyet su ile toprak arasindadir.
    Imâm Muhammed'e göre ise, iki temizlik (abdest ve teyemmüm) arasindadir. Abdestli teyemmümlüye uyarsa, kuvvetli zayifa binâ edilmis olur. Oysa imâm muktediden hâlen ednâ olmamalidir. Abdest aslî temizlik, teyemmüm ise zarûri temizliktir. Aslî tahâret yapmis olan kimse zarûri tahâret yapmis olandan hâlen daha kuvvetlidir. (Bkz. Mehmet Zihni Efendi, Kitabü's-Salat,210-211, Ist. 1326)
    (313) Zâdü'l-Meâd, 2/379; Târih-i Din-i Islâm, 3/406
    (314) el-Buhârî, 5/113; el-Câmiu's Sagîr Serhi Feyzü'l-Kadîr, 1/168 (Hadis No: 205); Târih-i Din-i Islâm, 3/407



    Seni çok Özledim Annem

  6. #46
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    IX- HICRETIN DOKUZUNCU YILI (630-631 M.)

    1- ELÇILER YILI (Senetü'l-vüfûd)
    "Allah'in yardimi ve zafer günü gelip,insanlarin akin akin Allah'in dînine girdiklerini görünce; Rabbini överek tesbih et; O'ndan bagislanma dile. Çünkü O, tevbeleri dâima kabûl edendir".
    (en-Nasr Sûresi, 1-3)
    Arablarin, Hz. Ibrâhim'in soyundan gelmeleri ve Kâbe'nin muhâfizi olmalari sebebiyle Kureys'e büyük saygi ve bagliliklari vardi. Hudeybiye Baris Anlasmasiyla, Kureys tarafindan Müslümanlarin siyâsi varligi tanininca, Arap kabîleleri Medine'ye sefâret hey'etleri göndermege baslamislardi. Hicretin 8'inci yilinda, puta tapici müsrik Araplarin din merkezi olan Mekke fethedilmis, Kureys Kabîlesi Müslüman olmustu. Bunun Araplar üzerindeki tesiri çok büyük oldu. Müslümanligin önünde hiç bir kuvvetin duramayacagini anladilar. Artik, Arabistanin her tarafinda Müslümanlik sür'atle yayiliyordu. Arabistanin çesitli bölgelerinde yasayan kabîleler, Müslüman olmak veya Müslüman olduklarini bildirmek ve kabûl ettikleri Islâm Dini'nin esâslarini ögrenmek üzere, Hz. Peygambere heyetler gönderdiler. Bunlarin sayisi 70'i asmaktadir. Ilk hey'et, Hevâzin Kabilesi'nden Hicreti 8'inci yilinda gelmisti. Son heyet ise, Yemen'deki Neha Kabilesi'nden, Hicretin 11'inci yili Sevval ayinda gelen hey'ettir. Söz konusu sefâret hey'etlerinin çogu, hicretin 9'uncu yilinda gelmistir. Bu yüzden hicretin 9'uncu yilina "Senetü'l-vüfûd" (Elçiler yili) denilmistir.
    Rasûl-i Ekrem, kendisine gelen bu sefâret hey'etleriyle bizzât ilgilenir, onlara ikrâmda bulunur, her kabîlenin hâline ve âdetlerine göre onlarla konusurdu. Ayrilirken de münâsib hediyeler verir, Müslümanligi ögretmek üzere onlara yetiskin ögretmenler, mürsidler gönderirdi. Rasûlüllah (s.a.s.) bu mürsidlere:
    - Kolaylastirin, güçlestirmeyin. Müjdeleyin, korkutup nefret ettirmeyin (365), diye tenbihde bulunuyordu.
    Necrân Hey'eti
    Necrân, Yemen tarafinda, Mekke'ye 7 konak mesâfede, ahâlisi Hiristiyan olan büyük bir sehirdi. Rasûlüllah (s.a.s.) Necrân Hiristiyanlarina bir mektup gönderip, ya Müslüman olmalarini, yahut da cizye vermelerini istemisti.(366) Bunun üzerine emirleri Abdülmesih Âkib'in riyâsetinde Medîne'ye 14 kisilik bir hey'et gönderdiler. Hey'ette, en büyük âlimleri Ebu'l-Hâris ile kardesi Kürz b. Alkame de vardi. Hz. Isâ hakkinda Rasûlüllah (s.a.s.)'le tartismaya girdiler. Rasûlüllah (s.a.s.) onlara:
    - Gelin, çocuklarimiz, kadinlarimiz, hepimiz bir yerde toplanalim, Sonra, "Allah'in lâneti yalancilarin üzerine olsun," diye duâ ve niyâzda bulunalim, var misiniz, dedi.(367) Necrânlilar korktular, bu teklife yanasmadilar. Cizye vermegi kabûl edip ayrildilar.
    Râhib Ebu'l-Hâris, kardesi Kürz ile konusurken:
    - Yemin ederim ki, bekledigimiz ümmî peygamber budur.
    - O halde neden bunu açikça söyleyip ona uymuyorsun?
    - Sebebi, bizimkilerin yaptiklari. Bize mevki, seref ve servet verdiler. Eger Müslüman olursam., bunlarin hepsini alirlar.(368) Kürz, bu konusmayi gizli tuttu, daha sonra müslüman olunca açikladi




    Seni çok Özledim Annem

  7. #47
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    2- SÂIR KÂ'B'IN ISLÂM'I KABÛLÜ
    Kâ'b, Islâm'dan önce (câhiliye döneminde) siirleri Kâbe duvarlarina asilan "Mualleka" sâirlerinden Züheyr'in ogludur. Kâ'b da babasi gibi güçlü bir sâirdi. Fakat devâmli olarak Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Islamiyeti hicvederdi. Bu yüzden Raûlüllah (s.a.s.)'in "yakaladiginz yerde öldürün" dedigi kimseler arasinda bulunuyordu.
    Mekke fethedilince, Tâif'e kaçmisti. Tâif halki da Müslüman olunca, siginacak yer bulamadi. Kardesi Büceyr daha önce Müslüman olmustu. Kâ'b'a bir mektup yazdi. Rasûlüllah (s.a.s.) 'in, Müslüman olup af dileyenleri bagisladigini anlatti. Medine'ye gelip Müslüman olmasini ögütledi. Baska kurtulus yolu yoktu.
    Kâ'b Rasûlüllah (s.a.s.) 'i öven bir siir hazirlayip gizlice Medineye geldi. Sabah namazinda Mescide gidip Rasûlüllah (s.a.s.)'le birlikte sabah namazini kildi. Namazdan sonra Rasûlüllah (s.a.s.) 'in önünde diz çökerek oturdu:
    - Yâ Rasûlallah, Kâ'b, geçmisine tevbe ederek Müslüman oldu. Huzûrunuza getirsem, onu affeder misiniz? diye sordu.
    - Evet, diye cevâb alinca kendini tanitti.
    - Kâ'b bin Züheyr benim, dedi. Ensârdan biri üzerine atilip hemen Kâb'i öldürmek istedi. Fakat Hz. Rasûlüllah (s.a.s.) izin vermedi.
    - O, tevbe etti, Müslüman olarak geldi, buyurdu. Bunun üzerine Ka'b önceden hazirladigi kasidesini okumaga basladi.(369)
    "Rasûlüllah, her seyin kendisiyle aydinlandigi bir nurdur, Serri kesip atmak için çekilmis Allah'in kiliçlarindan biridir." anlamindaki beyitler Rasul-i Ekrem (s.a.s.)'in pek hosuna, gitmisti. Hemen bürdesini (hirkasini) çikarip, sâire giydirdi. Bu yüzden bu siir "Kaside-i Bürde" adiyle söhret buldu. (370)

    3- HATEM TÂÎ'NIN KIZI
    Tay kabîlesi, Müslümanlara karsi düsmanca bir tavir içinde bulunuyordu. Rasûlüllah (s.a.s.) 150 kisilik bir kuvvetle Hz. Ali'yi bu kabîle üzerine gönderdi. Hz. Ali ansizin Tay kabîlesine vardi. Burada bulunan puthaneyi yikip putu kirdi. Bir çok esir ve ganimetle Medine'ye döndü. Kabîle reisi meshûr Hâtem Tâî'nin oglu Adiyy ise Sûriye'ye kaçti.
    Esirler arasinda Hatem Tâî'nin kizi da vardi. Hz. Peygamber (s.a.s.)'e:
    - Yâ Rasûlallah, babam öldü, kardesim kaçti, fidye ödeyebilecek bir seyim yok. Babam cömert bir insandi, kabîlesinin ulusuydu. Esirleri kurtarir, fakirleri doyurur felâkete ugrayanlara yardim ederdi. Kimseyi bos çevirmez, istegini reddetmezdi. Kurtulmam için ben de sana siginiyorum, dedi.
    Rasûlüllah (s.a.s.) onu serbest birakti. Elbise ve yol harçligi vererek, Sûriye'ye kardesinin yanina gönderdi.(371) Kiz kardesi, Adiyy'e Hz. Peygamber (s.a.s.)'in fazilet ve âlicenabligini anlatinca o da Medine'ye gelip Müslüman oldu.

    4- TEBÜK GAZVESI (Recep 9 H./Eylül 630 M.)
    "Yakin bir kazanç ve normal bir yolculuk olsaydi, sana uyarlardi. Fakat çikilacak yol, onlara uzak geldi. Kendilerini helâk ederek, "gücümüz yetseydi sizinle beraber çikardik," diye Allah'a yemin edeceklerdir. Allah, onlarin yalanci olduklarini elbette biliyor."
    (et-Tevbe Sûresi, 42)
    Tebük, Medine'nin 14 konak kuzeyinde, Medine ile Sam'in ortasinda bir kasabadir. Buraya kadar gelindigi için bu sefere "Tebük Gazvesi" denilmistir. Rasûlüllah (s.a.s.)'in bizzât katildigi en son gazvedir. Tebük Seferinde savas olmamis, fakat pek çok güçlük yenilerek kuvvetli bir ordu hazirlanmis, koca Bizans imparatorluguna meydân okurcasina, askerî ve siyâsî büyük basarilar elde edilmistir.
    a) Gazvenin Sebebi
    Hiristiyanligin temsilcisi olan Bizans Imparatorlugu, Arabistan'i isgal etmek hevesindeydi. Bunun için, Sûriye'de ve Arabistan'in kuzeyinde bulunan Hiristiyan Araplari, Müslümanlara karsi savasa hazirliyordu. Müslümanligin Araplar arasinda sür'atle yayilmaga baslamasi, Hiristiyanlarin taassubunu körüklüyordu.
    Bu sirada Medine'ye yag tâcirleri gelmisti. Bizans Imparatorlugunun Gassan, Lahm, Cüzâm... gibi kabîlelerle isbirligi yaparak, Müslümanlara karsi büyük bir hazirlik içinde oldugunu haber verdiler. Rasûlüllah (s.a.s.) esâsen bu bölgeden emîn degildi. Sûriye ve Sam tarafindan yapilacak bir baskindan endise etmekteydi. Bu haber üzerine hemen Bizans'a karsi seferberlik ilân etti.
    b) Sefer Hazirligi
    Yol uzun, düsman kuvvetliydi. Üstelik, yaz mevsiminin en sicak günleriydi. Kuraklik yüzünden kitlik vardi. Hurmalar olgunlasmis, hasat mevsimi gelmisti. Bu mevsimde hurma gölgelerini birakip, aç susuz uzun bir yolculugu göze almak, gerçekten zordu. Nitekim, bu seferin yapildigi günlere Kur'an-i Kerim'de "sâatü'l-usre" (güçlük zamani) denilmistir.(372) Kur'ân-i Kerîm'deki bu deyimden alinarak, bu sefere "Gazvetü'l-usre", orduya da "Ceysü'l-usre" adi verilmistir.
    Rasûlüllah (s.a.s.) sefer hazirligi yaparken, düsmanin haber almamasi için, maksadini gizli tutar, seferin nereye yapilacagini açiklamazdi. Bu seferde, gidilecek yer uzak, yolculuk zordu. Askerin buna göre hazirlanmasi için Rasûlüllah (s.a.s.) Bizans üzerine gidilecegini açikça bildirdi. Bütün kabîlelere ve Mekke'ye haber gönderip gönüllü mücâhidlerin Medine'de toplanmalarini istedi.
    Münâfiklar ilk anda yan çizdiler. Akla, hayâle gelmedik bahâneler uydurup sefere katilmamak için izin istediler.(373) Bunlarla da kalmayip sefere katilacak müslümanlari caydirmaya çalistilar.(374) Ubey oglu Abdulllah:
    - Muhammed Bizans'i ne saniyor. O'nun ashâbiyla birlikte esir düsecegini gözümle görmüscesine biliyorum, diyordu.(375) Bedevîlerden bir kismi da mâzeret uydurup izin istemislerdi. (376) Hâlis Müslümanlar arasinda bile,(377) bu mesakkatli yolculugu göze almayip agir davrananlar ve sefere katilmayanlar (378) olmustu.
    Fakat basta Rasûlüllah (s.a.s.) olmak üzere ashâbin azim ve gayreti bütün engelleri yendi. Etraftaki kabîlelerden gelen akin akin mücâhidler, Medine'de toplanmaga basladi. Kisa zamanda 30 bin kisilik büyük bir ordu toplandi. Bunun 10 bini atli, 12 bini develiydi. Kitlik sebebiyle askerin bir çogunun techizâti tam degildi. Rasûlüllah (s.a.s.) zenginlerin ordu için bagista bulunmasini istedi. Herkes elinden geldigince bagis yapti. Kadinlar bilezik ve küpe gibi ziynet esyalarini verdiler. Hz. Ebû Bekir, malinin tamâmini; Hz. Ömer yarisini bagisladi.(379) En büyük bagisi ise Hz. Osman yapti: Bütün silah ve teçhizâtiyla birlikte 300 deve ile bin dinâr altin.(380) Bu büyük bagisi sebebiyle Hz. Peygamber ellerini açip:
    "Allah'im , ben Osman'dan râziyim, Sen de razi ol," diye duâ etmisti".(381)
    Yapilan bagislarla silah ve binegi olmayan fakir mücâhidler teçhiz edildi. Sefere katilmak istedikleri halde, binek ve azik bulamayanlar da vardi. Bunlardan 7 kisi Rasûlüllah (s.a.s.)'a gelerek:
    - Ey Allah'in Rasûlü, gazaya gitmek istiyoruz, fakat yiyecek azigimiz, binecek devemiz yok, demislerdi. Rasûl-i Ekrem:
    - Sizi bindirecek deve kalmadi, deyince aglayarak ayrilmislardi(382) Bu sabeple bunlara "Bekkâûn" (yani aglayanlar) ünvani verilmisti.(383) Daha sonra bunlara da binek temin edildi.(384)
    Rasûlüllah (s.a.s.) Recep ayinda bir persembe günü Medine'den çikti.(385) Ordugâhini, Medine disinda "Seniyyetü'l-vedâ" denilen ayrilik tepe'sinde kurdu. Hz. Ali'yi Medine'de kaymakam (vekil) birakti. Herkes sefere çikarken Medine'de oturmak, Hz. Ali'ye agir geliyordu. Hemen silahlanip yola çikti. Ordu Seniyyetü'l-vedâ'dan ayrilmadan yetisti.
    - Beni kadinlar ve çocuklar içinde mi birakiyorsun? dedi. Rasûlüllah (s.a.s.):
    - Yâ Ali, bana nisbetle sen, (Tur'a giderken) Musâya nisbetle Harûn'un yerinde olmaga razi degil misin? Su kadar ki, benden sonra Peygamber yoktur(386), buyurdu. Hz. Ali de Medine'ye döndü.
    c)Münâfiklarin Tutumu
    Ordu, seniyyetü'l-vedâ'dan hareket edince, münâfiklarin bir kismi, reisleri Abdullah b. Übeyy ile geri döndü. Sefere katilanlar, yolculuk sirasinda da bozguncu tutumlarini sürdürdüler. Bir konaklama sirasinda Rasûlüllah'in (s.a.s.) devesi Kasvâ kaybolmustu. Münâfiklardan Zeyd b. Ebî Salt:
    - Tuhaf sey, Muhammed peygamberim der, göklerden haber verir, oysa devesinin nerede oldugunu bilmiyor, demisti. Bu küstahça sözleri Rasûlüllah (s.a.s.) duyunca:
    - Vallahi, ben yalnizca Allah'in bana bildirdiklerini bilirim. Allah bana simdi bildirdi. Kasvâ, su iki dagin arkasindaki vâdîde yulari bir agaca dolanip kalmistir. Haydi, oradan getirin, buyurdu.(387)
    Münâfiklarin yaptiklari bütün bu mel'anetler, çevirdikleri dolaplar, sefer esnâsinda günü gününe inen Kur'ân ayetleriyle teshir edilmistir.(388) Münâfiklarin iç yüzleri ve kirli çamasirlari apaçik ortaya çiktigi için Tebük Seferi'ne "Gazve-i fâdiha" (Rüsvaylik gazvesi) de denilmistir.
    d) Tebük'ten Dönüs
    Uzun ve mesakkatli bir yolculuktan sonra Tebük'e varildi. Fakat gerek Bizans, gerekse Arap kabîlelerinde hiç bir harekete rastlanmadi. 30 bin kisilik muazzam Müslüman ordusu Hiristiyan Arap kabîlelerini yildirmisti. Medine'ye gelen haberlerin asilsiz oldugu anlasildi. Islâm ordusunun kuvvet ve azameti gösterilmis, maksat hâsil olmustu. Bu yüzden daha fazla ileriye gitmege lüzûm görülmedi. Rasûlüllah (s.a.s.) Tebük'de bulundugu esnâda o bölgede bulunan Eyle, Cerbâ, Ezruh, Dûmetü'l-cendel gibi bazi küçük Hiristiyan beylikleriyle anlasmalar yapti. Bu beylikler yillik cizye ödeyerek Islâm hâkimiyetine girmegi kabûl ettiler. Müslümanlar, Tebükte 20 gün kaldiktan sonra Ramazanin ilk günlerinde Medine'ye döndüler.
    e) Mescid-i Dirârin Yaktirilmasi
    Münâfiklar, Kubâ Mescidi'nin yakininda bir mescid yaptilar. Maksatlari, Kubâ Mescidi'nin cemâatini bölmek, Müslümanlar arasina ayrilik sokmakti. Münâfiklardan bir hey'et Tebük seferinden dönerken Rasûlüllah (s.a.s.)'i karsiladilar. Yaptikari mescidde namaz kilmasini ricâ ettiler. Ancak bu esnâda, Tevbe Sûresi'nin 107-108'inci âyetleri indi. Ibâdet için degil, fitne ve fesât ocagi olarak yapilan bu binada Rasûlüllah (s.a.s.)'in namaz kilmasina izin verilmedi. "Sakin bunlarin mescidinde namaz kilma".(389) buyruldu. Rasûlüllah (s.a.s.) Medine'ye dönünce, Mâlik b. Dühsem ile Ma'n b. Adiyy'e hemen bu mescidi yikip yakmalarini emretti. Onlar da derhal Rasûlüllah (s.a.s.) 'in emrini yerine getirdiler.(390)
    Iki ay kadar sonra, münâfiklarin basi olan Übeyy oglu Abdullah öldü. Müslümanlar da onun kötülüklerinden kurtulmus oldular.
    f) Medine'ye Giris
    Rasûlüllah (s.a.s.)'in ordusu ile birlikte dönmekte oldugu Medine'de duyulunca, bütün halk, kadinlar ve çocuklar sokaklara döküldü. Siirler ve nesîdeler söyleyerek, orduyu Seniyetü'l-vedâ'da parlak bir merâsimle karsiladilar.
    g) Sefere Katilmayanlarin Durumu
    Rasûlüllah (s.a.s.) Medine'ye gelince dogru Mescid'e gitti, iki rek'at namaz kildi. Sefer dönüslerinde önce mescide gidip iki rek'at namaz kilmak âdetiydi.(391) Sonra Mescid'de oturup ziyâret ve tebrikleri kabûl etti. Sefere katilmamis olanlarin herbirinin mâzeretini dinledi, haklarinda Allah'tan magfiret diledi. Özürleri olmadigi halde, Tebük Seferi'ne istirak etmeyen üç kisi için:
    - Allah hakkinizda hüküm verinceye kadar bekleyin, buyurdu. Müslümanlarin bunlarla konusmalarini yasakladi. Tam 50 gün bunlarla kimse konusmadi, kimse selâmlarini almadi. Vakitlerini üzüntü ile ve gözyaslari içinde geçirdiler. Sonunda, tevbelerinin kabûl edildigi bildirildi.
    (Haklarindaki hüküm ) geri birakilan üç kisi ise, yeryüzü bütün genisligiyle baslarina dar geldi. Vicdanlari da kendilerini sikistirdi. Allah'a karsi, Allah'tan baska siginacak bir yer olmadigini anladilar. Allah da eski hallerine dönmeleri için tevbelerini tabûl etti. Süphesiz ki Allah tevbeleri kabûl edici ve esirgeyicidir.(392) (Tevbe Sûresi, 118)



    Seni çok Özledim Annem

  8. #48
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    5- HZ. EBÛ BEKIR'IN HAC EMIRLIGI (Zilhicce 9H./Subat 631 M.)
    Haccin sebebi olan Kâbe, Hz. Ibrahim ve oglu Hz. Ismâil tarafindan Mekke'de yapilmistir. Insâat tamamlandiktan sonra Cibrîl (a.s.), tavâfin ve hac ibadetinin nasil yapilacagini amelî olarak onlara göstermis, Hz. Ismâil de Hicaz halkina ögretmisler. Ancak, Hz. Ibrâhim'in teblig ettigi dini hükümler zamanla unutulmus, Mekke putperestligin merkezi olmustur. Hz. Ismâil'in ögrettigi hac usûlü yavas yavas degismis yerini putperestlerin hacci almistir.
    Islâm'dan önce müsrik Araplar, içinde günah islenilen elbiselerle Kâbe ziyâret edilemez, derlerdi. Bu sebeple Kâbe'yi çiril çiplak tavâf ve ziyaret ederlerdi.(393)
    Hicretin 9'uncu yilinda hac farz kilindi.(394) Fakat o sene Rasûlüllah (s.a.s.) haccetmedi. Hz. Ebû Bekir'i Hac Emiri olarak Mekke'ye gönderdi.
    Hicretin 8'inci yilinda Mekke fethedilmis, Kâbe putlardan temizlenmis, Mekke halki Müslüman olmustu. Ancak henüz Müslüman olmayan müsrik kabîleler hâlâ Kâbe'yi çiril çiplak tavâf ediyorlardi. Diger taraftan, Hicretin 9'uncu yilinda hac, "nesî" uygulamasi yüzünden belirli zamanindan önce yapilacakti.
    Bilindigi üzere, oruç, hac, kurban gibi ibâdetlerin vakitleri kamerî aylara göre tesbit edilir. Kamerî yil (ay senesi), yaklasik 354 gün, Günes yili ise yaklasik 365 gündür. Aradaki 11 günlük fark sebebiyle, hac günleri her yil yer degistirir; bazen yaz, bazanda kis mevsimine gelir. Hac mevsimini çok sicak veya çok soguk aylara rastlatmamak, sâbit bir mevsimde (ilkbaharda) tutmak için Araplar üç yilda bir, seneye bir ay ekleyerek o yilin aylarini 13'e çikarirlardi. Buna "nesî" deniyordu. Böylece hac mevsimi degismez, fakat, aylar yer degistirirdi. 33 senede bir, aylar yerine gelirdi.(395) Nitekim, Hicretin 10'uncu yilinda kamerî aylar aslî yerine geldiler. Kur'an-i Kerîm, müsrik Araplarin bu çirkin âdetini yasaklamistir.(396)
    Hz. Peygamber (s.a.s.) hac farizasini aslî günlerinde edâ etmek istediginden o yil hacca gitmedi. Hz. Ebû Bekir'i Hac Emiri tâyin etti. Medine'den hacca gitmek isteyen 300 kisi de Hz. Ebû Bekir'le gittiler.
    Hz. Ebû Bekir yola çiktiktan sonra, müsriklerle münâsebetleri düzenleyen hükümler indi.(397) Bunlarin müsriklere duyurulmasi gerekiyordu. Rasûlüllah (s.a.s.) Hz. Ali'yi de bu is için gönderdi. Hz. Ali yolda Hz. Ebû Bekir'e yetisti.
    - Hac Emiri yine sensin, ben Tevbe Sûresi'nin yeni inen ilk âyetlerindeki hükümleri müsriklere teblig ile görevliyim, dedi.
    Hz. Ebû Bekir, Zilhicce'nin 8'inci günü Mekke'de bir hutbe okuyarak, haccin nasil yapilacagini anlatti. Müslümanlar, Hz. Ebû Bekir'in anlattigi sekilde haccettiler. Müsrikler kendi bildiklerini yaptilar.
    Hz. Ali ise, Zilhicce'nin 10'uncu günü Mina'da bir hutbe okudu. Hz.Peygamber (s.a.s.) tarafindan gönderildigini bildirdi. Tevbe Sûresi'nin ilk âyetlerini yüksek sesle okuduktan sonra:
    1- Müslümanlardan baska hiç kimse Cennete giremez.
    2- Bu yildan sonra hiç bir müsrik Kâbe'ye yaklastirilmayacak.
    3- Hiç kimse Kâbe'yi çiplak tavâf etmeyecek.
    4- Kimin Hz. Peygamber (s.a.s.)'le anlasmasi varsa, müddeti bitinceye kadar ona uyulacak, dedi.(398)
    Bu ilândan sonra çok geçmedi. Bütün Arabistan Müslüman oldu. O yildan sonra da hiç bir müsrik Mekke'ye birakilmadi.

    --------------------
    (365) el-Buhârî 1/25 ve 4/26; Tecrid Tercemesi, 1/65 (Hadis No: 63)
    (366) Zâdü'l-Meâd, 3/81
    (367) Âl-i Imrân Sûresi, 61; Tecrid Tercemesi, 10/412-414 (Hadis No:1650)
    (368) Zâdü'l-Meâd, 3/80
    (369) Ibn Hisâm, 4/144-158; Târih-i Din-i Islâm, 4/i-445
    (370) Bu hirka Kâ'b'in ölümünden sonra mirâscilari tarafindan 20 bin dirhem (yaklasik 60 kg.) gümüs karsiliginda Emevî Devletinin kurucusu Muâviye'ye satilmistir. Emevîlerden Abbâsilere, Misirin Yavuz Sultan Selim tarafindan feth edilmesiyle de "Mukaddes emânetler" arasinda Osmanlilara geçti. Halen Topkapi Sarayi Müzesi "Hirka-i Saâdet Dâiresi"nde, III. Murat tarafindan yaptirilmis olan mahfaza içinde korunmaktadir.
    (371) Ibn Hisâm, 4/226; Târih-i Din-i Islâm, 3/481
    (372) et-Tevbe Sûresi, 117; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/277; Tecrid Tercemesi, 10/445-446
    (373) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 49; Tecrid Tercemesi, 10/446-447
    (374) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 81
    (375) Târih-i Din-i Islâm, 3/485
    (376) Bkz.et-Tevbe Sûresi, 91
    (377) Bkz. et-Tevbe Sûresi,38-39
    (378) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 117-118
    (379) Târih-i Din-i Islâm, 3/483; Ibnü'l Esîr, a.g.e., 2/227; Tecrid Tercemesi, 10/450
    (380) Zâdü'l-Meâd, 3/3; bkz. Buhârî, 3/198 ve 4/202; Tecrid Tercemesi, 8/275 (Hadis No: 1174)
    (381) Ibn Hisâm, 4/161; Tecrid Tercemesi, 10/450
    (382) et-Tevbe Sûresi, 92; Tecrid Tercemesi, 10/451
    (383) Ibn Hisâm, 4/161; Zâdü'l-Meâd, 3/3-4; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/277
    (384) Bu yediden biri olan Ulbe bin Zeyd, bir gece teheccüt namazindan sonra göz yaslariyla söye niyâz etmisti:
    -"Allah'im! Sen cihâdi emrettin ve ona bizi tesvik ettin. Fakat, Peygamberinle birlikte gazaya gitme kudretini bana vermedigin gibi, Peygamberinin elinde beni bindirecek binek de birakmadin. Allah'im Sen bilirsin ki, ben üzerime düsen mal, can ve nâmus borcunu her bâdirede veren bir kulunum."
    Sabah namazindan sonra Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):
    Bu gece mal, can sadakasi veren nerede, diye sordu. Kimse cevâp vermeyince; ikinci defa sordu. Bunun üzerine Ulbe kalkti. Rasûlüllah (s.a.s.): Müjde sana ey Ulbe, yemin ederim ki sen zekât ve sadakalari kabul olunanlar divânina yazildin, buyurdu. (Zâdü'l-Meâd, 3/4; Tecrid Tercemesi, 10/455; ibn Hisâm, 4/161)
    (385) el-Buhârî, 4/6; Riyazüs-Sâlihîn Tercemesi, 2/310 (Hadis No: 960)
    (386) el-Buhârî, 5/129; Ibn-Hisâm, 4/163; Tecrid Tercemesi, 10/456 (Hadis No:1658)
    (387) Ibn Hisâm, 4/166; Zâdü'l-Meâd, 3/7; Tecrid Tercemesi, 10/457; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/279
    (388) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 66-68
    (389) Bkz. Tevbe Sûresi, 107-108
    (390) IbnHisâm, 4/173-174; Zâdü'l-Meâd, 3/19; Tecrid Tercemesi, 5/377-378
    (391) el-Buhârî 4/40; Tecrid Tercemesi, 8/497 (Hadis No: 1287)
    (392) Bu üç kisinin geçirdikleri çok sikintili 50 günün tafsilâti için bkz. el-Buhârî, 5/130-135; Tecrid Tercemesi, 10/464-485 (Hadis No: 1659); Riyâzü's-Sâlihin Tercemesi, 1/27 (Hadis No: 21)
    (393) el-Hakayik, 1/67; Tecrid Tercemes, 6/45 ve 6/156 (Hadis No: 803)
    (394) Bkz. Âl-i Imrân Sûresi, 97
    (395) Bkz. Hak Dini Kur'ân Dili, 3/2532; M. Hamîdullah, Islâm Peygamberi, 2/87-94
    (396) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 37
    (397) Bkz. et-Tevbe Sûresi, 1-36; Tecrid Tercemesi, 2/245-248 (Hadis No: 240 ve izahi)
    (398) Ibn Hisâm, 4/190-191



    Seni çok Özledim Annem

  9. #49
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    X- HICRETIN ONUNCU YILI (631-632)

    1- PEYGAMBERIMIZIN OGLU IBRÂHIM'IN ÖLÜMÜ (8 Sevval 10 H./7 Ocak 632 M.)
    Ibrâhim, Peygamber (s.a.s.) Efendimizin 7'inci çocugudur. Diger 6 çocugunun hepsi de, ilk esi Hz. Hatice'den olmustu. Ibrâhim ise Misirli Mâriye'den dogmustur.
    Ibrâhim, Hicretin 8'inci yili Zilhicce ayinda dogmustu. Iki yasini doldurmadan öldü. Rasûlüllah (s.a.s.) Ibrâhim'i öper koklardi. Ölürken gözleri yasardi. Avf oglu Abdurrahman:
    - Ey Allah'in Rasûlü, sen de mi agliyorsun? "Oysa ölüye aglamayi men etmistin," dedi. Rasûlüllah (s.a.s.):
    Ben, bagirip çagirmayi, üst-bas yirtmayi men ettim. Bu ise, Allah'in kullarinin kalbine koydugu sefkattir. Göz aglar, kalb mahzûn olur. Biz, Rabbimizin rizâsina uygun olmayan söz söylemeyiz. Ey Ibrâhim, seni kaybetmekten dolayi hüzün içindeyiz, buyurdu.(399)
    - Ibrâhim benim oglumdur. O henüz annesini emerken öldü. Cennette iki süt anne, onun süt müddetini tamamlayacaklardir, dedi.(400)
    Ibrâhim, Bakî Kabristani'na defnedildi. Kabrinin üstüne Rasûlüllah (s.a.s.) bir kirba su döktürdü. (401) Faydasi da yok, zarari da, fakat diriyi tatmin eder, buyurdu.
    Ibrâhimin öldügü gün (7 Ocak 632 saat: 8.30'da)(402) günes tutulmustu. Halk.
    - Ibrâhim'in ölümünden dolayi Günes tutuldu, dediler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem:
    - Günes ve ay, Allah'in kudretini gösteren alâmetlerdendir. Hiç kimsenin ölümünden veya dogumundan dolayi tutulmazlar. Siz bu olayla karsilastiginiz zaman, namaz kilip duâ edin, buyurdu.(403)

    2- VEDÂ HACCI (Zilhicce 10 H/Mart 632 M.)
    "Bugün, inkâr edenler, sizi dininizden etmekten ümitlerini kesmislerdir. Artik onlardan korkmayin, Ben'den korkun. Bu gün dininizi kemâle erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladim. Din olarak, sizin için Islâm'i seçip ondan hosnut oldum."
    (el -Mâide Sûresi, 3)
    Vedâ, bir yerden ayrilan kimse ile geride kalanlarin birbirlerine karsilikli esenlik dilemeleri demektir. Peygamber Efendimiz, Arafat'ta irâd ettigi hutbesinde, dünya hayâtindan ayrilmasinin yaklastigina isâret ederek, ashabiyla vedâlastigi için, bu haccina "Vedâ Hacci" denilmistir. Henüz farz kilinmadan, Hicretten önce Rasûlüllah (s.a.s.) bir çokdefa haccetmisti. Medine'ye hicretinden sonra Vedâ Hacci ilk ve son hacci odu. Bu haccindan 81 veya 82 gün sonra vefât etti.
    Hicretin 10'uncu yili Müslümanlik bütün Arabistan'a yayilmisti. Rasûlüllah (s.a.s.) Zilkade ayinda Hac farîzasini edâ etmek için Mekke'ye gidecegini ilân etti. O'nunla birlikte haccetmek isteyen müslümanlar Medine'de toplanmaga basladilar. (404)
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s) 25 Zilkade (22 Subat 632) Cumartesi günü ögle namazini kildiktan sonra, ashâbiyla birlikte Medine'den çikti. Kizi Fâtima ve bütün zevceleri de beraberinde bulunuyordu. Ikindi namazini, seferî olarak Zülhuleyfe'de kildi, geceyi de burada geçirdi. Ertesi gün (26 Zilkade) gusletti hac ve umre için niyyet ve telbiye yaparak ihrâma girdi. Ögle namazini da burada kildiktan sonra yola çikildi.(405)
    Hz. Peygamber (s.a.s.)'le birlikte Haccedebilmek için Medine'de toplananlarin sayisi 100 bine yaklasmisti. Yol boyunca katilanlar ve dogrudan Mekke'ye gidenlerle haccedeceklerin sayisi 124 bine ulasmisti. Bu muazzam kalabalik, Rasûlüllah (s.a.s.)'in etrafinda bir insan seli gibi dalgalana dalgalana ilerliyor, "Allâhü ekber ve Lebbeyk Allâhümme lebbeyk" nidâlariyla dag tas inliyordu.
    Yolculuk 10 gün sürdü. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) 4 Zilhicce pazar günü Mekke'ye vardi. Kâbeyi usûlüne göre tavâf etti. Safâ ve Merve arasinda sa'y yapti. Pazartesi, sali ve çarsamba günlerini de Mekke'de geçirdi, "Yevm-i terviye" denilen 8 Zilhicce persembe günü sabah namazini Mescid-i Harâm'da kildiktan sonra, devesine binip bütün hacilarla birlikte "Mina" ya hareket etti. O gün burada kaldi. Ögle, ikindi, aksam, yatsi ve ertesi günün sabah namazlarini burada kildi. Arefe günü (9 Zilhicce cuma) sabahi, günes dogduktan sonra devesine binip Arafat'a çikti. "Nemire" denilen yerde kurulan çadirinda bir müddet dinlendi. Ögle vakti olunca, devesine binip Arafat Vâdisi'nin ortasina geldi. kendisini dinlemek üzere 124 bin müslüman, etrâfinda toplanmisti. Rasûlüllah (s.a.s.) burada, onlarin sahsinda bütün insanligi "Vedâ Hutbesi" diye meshûr olan insanlik târihinin en etkili ve önemli hutbesini irâdetti.
    Câhiliyet devrinde, Arabistan'da kuvvetli zayifi ezerdi. Can, mal ve irz güvenligi yoktu. Fâizcilik yüzünden fakirler, zenginlerin kölesi hâline gelmisti. Kadinlara insan degeri verilmez, erkeklerin mali sayilirdi. Kan gütme yüzünden, karsilikli öldürmelerin sonu gelmez, bulunamayan suçlunun cezâsini, âilesinden ele geçen çekerdi. Rasûlüllah (s.a.s.), Vedâ Hutbesi'yle Câhiliyet Devrinin bütün bu kötülüklerini yasakladi. Bütün insanlarin esit oldugunu, Allah katinda üstünlügün ancak takvâ ile oldugunu anlatti. "Müslümanlar kardestir." buyurdu. Hutbe, her taraftan duyalabilmesi için, gür sesli sahabîler tarafindan cümle cümle tekrâr edildi. Hutbe'den sonra Rasûlüllah (s.a.s.) takdim edilen bir bardak sütü içti, oruçlu olmadigini ashâbina gösterdi.(406) Ögle ve ikindi namazlarini birlikte (cem-i takdîm ile) kildirildi.(407) Iki vaktin farzlari arasindaki sünnetleri kilmadi. Sonra devesine binip "Cebel-i Rahme" denilen tepeye ilerledi. Bu tepenin eteginde, devesi üstünde kibleye yöneldi. Günes batincaya kadar duâ edip vakfe yapti. Dinî hükümlerin tamamlandigini bildiren âyet de bu esnada indi.(408)
    "Bugün kâfirler dininizi yok etmekten ümitlerini kestiler. Artik onlardan korkmayin, Benden korkun. Bugün, sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerindeki nimetimi tamamladim ve size din olarak Islâmi' seçip ondan hosnûd oldum".(409)
    Günes battiktan sonra Hz. peygamber (s.a.s.) Arafattan ayrildi. Aksam ve yatsi namazlarini Müzdelife'de birlikte (cem-i tehîr) ile kildi.(410) Geceyi burada geçirdi. Sabah namazindan sonra Mes'ar-i harâm'da hava aydinlanincaya kadar vakfe yapti. Günes dogmadan Mina'ya hareket etti. Burada Akabe Cemresi'ne tas atarken:
    "Ey nâs, din islerinde asiriliktan sakinin. Sizden önceki ümmetlerin helâkine sebep, din islerinde taskinlik göstermeleridir." (411) buyurdu.
    Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), kurban bayraminin 1 ve 2'inci günlerinde (10 ve 11 Zilhicce) birer hutbe de Mina'da okudu. "Hac ibâdetini, Benden gördügünüz gibi ifa edin," buyurdu.(412) Kurban edilmek üzere hazirlanan 100 deveden 63'ünü bizzât kesti. Kalan 37'yi de Hz. Ali'ye kestirdi. Her birinden birer parça et alinip pisirildi. Kalani da fakirlere dagitildi. Sonra Rasûlüllah (s.a.s.) tiras olup ihramdan çikti. Mekke'ye inip ziyâret tavâfini yaptiktan sonra tekrar Minaya döndü. Bayram günlerini Mina'da geçirdi. Haccin diger menâsikini yerine getirdi. Bayramin dördüncü günü Mekke'ye geldi. Vedâ Tavâfi'ni yaptiktan sonra 14 Zilhicce Çarsamba günü Mekke'den ayrilip Medine'ye dödü.




    Seni çok Özledim Annem

  10. #50
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)

    3- VEDÂ HUTBESI (9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)
    Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Vedâ haccinda, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adli devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasinda 124 bin Müslümanin sahsinda bütün insanliga söyle hitabetti.
    "Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardim isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artik onu kimse saptiramaz. Sapikliga düsürdügünü de kimse hidâyete erdiremez. Sehâdet ederim ki; Allah'dan baska ilâh yoktur. Tektir, esi ortagi, dengi ve benzeri yoktur. Yine sehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür (413/1)
    Ey Nâs! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha berâber olamayacagim.
    Insanlar! Bu günleriniz nasil mukaddes bir gün, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay, bu sehriniz Mekke nasil kutsal bir sehir ise, canlariniz, mallariniz, nâmus ve serefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden masûndur.(413/2)
    Ashâbim! Yarin rabbiniza kavusacaksiniz. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksiniz. Sakin benden sonra eski sapikliklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayiniz.(413/3) Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da isitenden daha iyi anlayarak hifzetmis olur. (414)
    Ashâbim! Kimin yaninda bir emânet varsa, onu sâhibine versin . Fâizin her çesidi kaldirilmistir, ayagimin altindadir. Fakat aldiginiz borcun aslini ödemek gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz. Allah'in emriyle bundan böyle fâizcilik yasaktir. Câhiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayagimin altindadir. Ilk kaldirdigim fâiz de Abdülmuttalib'in oglu amcam Abbas'in fâiz alacagidir. (415/1)

    Ashâbim! Câhiliyet devrinde güdülen kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarimdan Hâris'in oglu) Rabîanin kan davasidir(415/2)
    Ey Nâs! Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari Allah'in emâneti olarak aldiniz. Onlarin nâmus ve ismetlerini Allah adina söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadinlar üzerinde hakkiniz, onlarin da sizin üzerinizde haklari vardir. Sizin kadinlar üzerindeki haklariniz, âile nâmusu ve serefinizi kimseye çignetmemeleridir. Eger onlar sizden izinsiz râzi olmadigniz kimseleri âile yuvaniza alirlarsa, onlari hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadinlarin sizin üzerinizdeki haklari ise, örfe göre her türlü (mesru ihtiyaçlarini), yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. (416)
    Mü'minler! Size iki emânet birakiyorum. Onlara simsiki sarildikça yolunuzu hiç sasirmazsiniz. Bu emânetler, Allah'in kitabi Kur'ân ve O'nun Peygamberinin sünnetidir. (417)
    Ey Nâs! Devâmli dönmekte olan zaman, Allah'in gökleri ve yeri yarattigi günkü duruma dönmüstür. Bir yil, l2 aydir. bunlardan 4'ü Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep hürmetli aylardir.(418)
    Ashâbim! Bugün seytan sizin su topraklarinizda yeniden nüfûz ve saltanatini kurma gücünü ebedî olarak kaybetmistir. Fakat size yasakladigim bu seyler disinda, küçük gördügünüz seylerde ona uyarsaniz, bu da onu sevindirir. ona cesâret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak kaliniz. (419)
    Mü'minler! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babaniz birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratilmistir. Hiç kimsenin baskalari üzerinde soy sop üstünlügü yoktur. Allah katinda üstünlük, ancak takvâ iledir.(420) Müslüman müslümanin kardesidir. Böylece bütün müslümanlar kardestir. Gönül hoslugu ile kendisi vermedikçe, baskasinin hakkina el uzatmak helâl degildir. Ashabim! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde hakki vardir. Bu nasihatlarimi burada bulunanlar, bulunmayanlara teblig etsinler.(421)
    Ey Nâs! Cenâb-i Hak Kur'an da her hak sahibine hakkini vermistir. Mirâsçi için ayrica vasiyyet etmeye gerek yoktur. (422)Çocuk kimin döseginde dogmussa, ona âittir. Zina eden için ise mahrûmiyet vardir. Babasindan baskasina soy (neseb) iddiâsina kan soysuz, yahut efendisinden baskasina intisâba yeltenen nankör, Allah'in gazabina, meleklerin lânetine ve bütün müslümanlarin ilencine ugrasin. Cenâb-i Hak böylesi insanlarin ne tevbelerini ne de adâlet ve sâhitliklerini kabûl eder.(423)
    Ashabim! Alllah'tan korkun, bes vakit namazinizi kilin, Ramazan orucunuzu tutun, malinizin zekatini verin, âmirlerinize itaat edin. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz.(424)
    Ey Nâs! Yarin beni sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashâbi kiram:
    - Allah'in dinini teblîg ettin, vazîfeni hakkiyla yaptin, bize nasihat ve vasiyette bulundun, diye sehadet ederiz, dediler. Rasûlüllah (s.a.s.) mübarek sehâdet parmagini göge dogru kaldirdi, cemâat üzerine çevirip indirdikten sonra üç defa:
    - Sâhid ol Yâ Rab! Sâhid ol Yâ Rab! Sâhid ol Yâ Rab! buyurdu".(425)

    --------------------
    (399) el-Buhârî, 2/285; Tecrid Tercemesi, 4/548 (Hadis No: 646)
    (400) Müslim, 4/43 (K. Fedâil, 63); el-Buhârî, 2/104; Tecrid Tercemesi, 4/748 (Hadis No: 679)
    (401) Aynî, Umdetü'l-Kâri, 4/115; Tecrid Tercemesi, 4/551
    (402) Asr-i Seadet, 1/191; Tecrid Tercemesi, 2/245-248 Hadis No: 240 ve izahi.
    (403) el-Buhârî, 2/29-30; Tecrid Tercemesi, 3/428 (Hadis No: 547)
    (404) Müslim, 2/887, K. Hac B. Haccetü'n-Nebiy (Hadis No: 1218)
    (405) el-Buhârî, 2/146; Tecrid Tercemesi, 6/100-101 (Hadis No: 767) ve 6/106 (Hadis No: 769); Zâdü'l-Meâd, 1/369; Tecrid Tercemesi, 10/426
    (406) el-Buhârî, 2/173; Tecrid Tercemesi, 6/169 (Hadis No: 811)
    (407) Cem-i takdim: Ikincisinin henüz vakti girmeden, iki vakit namazi birlikte kilmaktir.
    (408) el-Buhârî, 1/16; Tecrid Tercemesi, 1/45 (Hadis No: 42 ve 10/435)
    (409) el-Mâide Sûresi, 3; Bu âyet en son inen ahkâm âyetidir. Bir gün sonra (10 Zilhicce) Mina'da inen "Allah'a döndürüleceginiz ve sonra haksizliga ugramadan herkesin kazandiginin tastamam verilecegi günden korkunuz" (el-Bakara Sûresi, 282) anlamindaki âyetle Kur'ân-i Kerim tamamland. Bundan sonra dinî hükümlerde hiç bir ziyâde ve degisme (nesh) olmadi. 81 gün sonra Rasûlüllah (s.a.s.) vefât etti. (bkz. Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, 2/1569)
    (410) Cem-i tehîr: Birincisinin vakti çiktiktan sonra, iki vaktin namazini birlikte kilmaktir.
    (411) Ibn Mâce, es-Sünen, 2/1008 (Hadis No: 3029); Zâdü'l-Meâd, l/473; Tecrid Tercemesi, 10/436
    (412) Zâdü'l-Meâd, l/475; Tecrid Tercemesi, 10/437; Müslim, 2/943, (Hadis No: 1297)
    (413/1) Müslim 2/593 (Hadis No: 868); Ebû Dâvûd, 1/252 (Hadis No: 1097); Ibn Mâce, 1/610 (Hadis No: 1892-1893)
    (413/2) el-Buhârî, 1/24; Tecrid Tercemesi, 1/63 (Hadis No: 61); Riyâzü's-Sâlihîn Tercemesi, 1/253 (Hadis No: 203); Beyhakî, es-Sünen'ü'l Kübra, 5/274; Ibn Hisâm, 4/250
    (413/3) el-Buhârî, 1/38; Tecrid Tercemesi, 1/99 (Hadis No: 101); Riyazüs'Sâlihîn Tercemesi, 2/111 (Hadis No: 701); Ibn Hisâm, 4/250
    (414) el-Buhârî, 5/126-127; Müslim, 2/889 (Hadis No: 1218); Beyhakî, Sünen, 5/140, Haydarabad, 1352; Tecrid Tercemesi, 10/437 (Hadis No: 1654) Riyâzü's-Sâlihîn Tercemesi, 1/260-262 (Hadis No: 211)
    (415/1) Müslim, 2/889 (Hadis No: 1218); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); Beyhakî, 5/275; Ibn Hisâm, 4/251
    (415/2) Ebû Dâvûd, 2/219, (Hadis No: 3334); Ibn Hisâm, 4/251; Rabîa, ogluna süt anne bulmak için Sa'd Ogullari kabîlesine gittiginde Hüzeyl onu öldürmüstü. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz koydugu yasaklari önce kendi yakinlarinda uygulamistir.
    (416) Tirmizî, 3/467, (Hadis No: 1163); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); Ibn Mâce, 1/594 (Hadis No: 1851); Riyâzü's-Sâlihin Tercemesi, 1/318-319 (Hadis No: 274); Ibn Hisâm, 4/251
    (417) Mâlik, el-Muvatta, 2/899 (Kader, 3); Müslim, 2/889-890 (Hadis No: 1218); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); et-Tirmizî, 5/662-663 Hadis No: 3786, 3788); Ibn Mâce, 2/1025 (Hadis No: 3074)
    (418) el-Buhârî, 4/126-127; Tecrid Tercemesi, 10/437-330 (Hadis No: 1654); Ibn Hisâm, 4/251
    (419) Ibn Hisâm, 4/251
    (420) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/411 Kahire, 1313; Mecmau'z-Zevâid, 3/266 ve 8/84, Beyrut, 1967
    (421) el-Buhârî, 1/35
    (422) Ebû Dâvûd, 2/103 (Hadis No: 2870)
    (423) Ibn Hîsâm, 4/253
    (424) et-Tirmizi, es-Sünen, 2/516 (Hadis No: 616); Riyâzü's-sâlihîn, 1/106 (Hadis No: 73)
    (425) Müslim, 2/890 (Hadis No: 1218); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); Ibn Hisâm, 4/250-253; Tecrid Tercemesi, 10/431-434




    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 5/6 İlkİlk ... 3456 SonSon

Benzer Konular

  1. Hz. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)
    By afşar in forum Sadatı kiram
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.07.09, 18:39
  2. Seyyid Nur Muhammed (K.S.)
    By Hafız_emre in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.07.08, 08:10
  3. 47- Muhammed
    By BaRLa in forum Kuran-ı Kerim meali
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.06.08, 21:15
  4. Hz Muhammed (s.a.v)
    By es_ra in forum Hz. Muhammed (S.A.V.)
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.06.08, 11:40

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •