***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
XI- HICRETIN ONBIRINCI YILI OLAYLARI
1- MÜSLÜMANLIGIN ARABISTANDA YAYILMASI VE DININ TAMAMLANMASI
"Bütün dinlerden üstün kilmak üzere, Peygamberini, dogruluk rehberi (Kur'ân) ve Hak Din Islâm ile gönderen O'dur. Sâhit olarak Allah yeter."
(el-Fetih Sûresi, 28)
Müslümanlik Mekke'de dogdu, Medine'de gelisti. Hudeybiye Baris Anlasmasindan sonra, Medine disinda yayilmaga basladi. Mekke'nin fethinden sonra, her taraftan Arap kabîleleri fevc fevc Medine'ye gelip Müslümanligi kabûl etliler. Kisa zamanda, Allah'in yardimiyla Arabistan bastan basa Müslüman oldu. Sayilari çok az Mûsevî ve Hiristiyandan baska yarimadada Müslüman olmayan kabîle kalmadi. Her tarafta ezan sesi, "Allâh'u ekber" sadâsi yükseldi. Bu basari süphesiz Allah'in yardiminin bir sonucuydu. Kur'ân-i Kerîm bunu söyle anlatiyor:
"Ey Muhammed, Allah'in yardimi ve fetih günü gelip, insanlarin akin akin Allah'in dinine girdiklerini görünce, hemen Rabbini hamd ile tesbîh et. Süphesiz O, tevbeleri kabûl edendir." (en-Nasr Sûresi, 1-3)
Islâm'in zaferinin ve tamamlanmasinin yaklastigini bildiren bu sûre, Kur'ân-i Kerîm'in bütün olarak inen son sûresidir.(426) Mekke'nin fethinden önce inmistir.
Dinin tamamlanmasi, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in görevinin bitmesi demekti. Bu sebeple Rasûlüllah (s.a.s.) bu sûre inince, "bana vefâtim haber verildi." buyurmustur.(427)
Vedâ Haccinda, arafe günü Arafat'da, dinin kemâle erdigini bildiren "son ahkâm âyeti"(428) vahyedilmis; ertesi gün Mina'da son âyet(429) inmis, Kur'ân-i Kerîm tamamlanmisti. Bütün bunlar, aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in vefâtinin yaklastigini gösteriyordu. Nitekim, Vedâ Hutbesinde, "belki burada sizinle ebedî olarak bir daha berâber olamayacagim," (430) buyurarak ashâbiyla vadâlasmisti.
2- RASÛLULLLAH (S.A.S.)'IN HASTALANMASI VE IRTIHÂLI
"Ya Muhammed, süphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler".
(ez-Zümer Sûresi, 30)
Vedâ Haccindan döndükten sonra, Hz. Peygamber (s.a.s.) Uhud sehidlerini ziyâret edip cenâze namazlarini kildi. Bunlar, cenâze namazlari kilinmadan defnedilmislerdi.(431) Hastalanmasindan bir gün önce de, Medine'nin "Cennetü'l-Bâkî" denilen kabristanini ziyâret etmis, burada defnedilmis olan müslümanlar için duâ etmisti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), böylece ümmetinden hayatta olanlarla vedâlastigi gibi, sanki ölenleriyle de vedâlasmisti.
Hastaligi esnâsinda, kizi Hz. Fâtima'ya gizli bir sey söylemis, Hz. Fâtima aglamisti. Daha sonra kulagina tekrar birsey daha söyleyince gülmüstü. Hz. Fâtima bunun sebebini, Rasûlüllah (s.a.s.)in vefâtindan sonra söyle açikladi. Rasûl-i Ekrem(s.a.s.):
-Kizim, her yil Ramazan ayinda Cibrîl, Kur'an-i Kerîm'i (o zamana kadar inmis olan kismini) benimle bir kere mukabele ederdi. Bu yil iki defa mukabele etti. Saniyorum, ecelim yaklasti, buyurdu. Bunu duyunca agladim. Sonra, ev halki içinden kendisine ilk olarak benim ulasacagimi söyledi. O zaman da güldüm.(432)
Gerçekten Hz. Fâtima, Rasûlüllah (s.a.s.)dan 6 ay sonra vefât etti.(433) Ehl-i Beyti'nden Rasûlüllah (s.a.s.)'e ilk kavusan O oldu.
Rasûlüllah (s.a.s.) Bâkî kabristanindan döndügü gece (19 Safer Çarsamba günü) hastalandi. Hastaligi 13 gün sürdü. 1 Rabiülevvel Pazartesi günü ögleden sonra vefât etti.
Hastaliginin ilk bes gününü hanimlarinin nöbetinde geçirdi. Gün geçtikce agirlasiyor, gücü azaliyordu. Bu yüzden, her gün ayri bir yere gitmeyip Hz. Aise'nin odasinda kalmayi arzu ediyor, fakat eslerinden hiç birinin gönlünü kirmamak için bu istegini açikça söylemiyor, bugün kimin nöbetindeyim, yarin nerede olacagim? diye soruyordu. Esleri istedigi yerde kalmasina izin verdiler.
Amcasi Abbâs ile Hz. Ali'nin kollari arasinda Hz. Âise'nin odasina geldi. Güçsüzlükten ayaklari yerde sürükleniyordu. Hastaliginin son sekiz günü burada geçti. Rasûlüllah (s.a.s.)burada vefât etti..(434) Hastaligi süresince amcasi Abbâs ile Hz. Ali ve bütün hanimlari yanindan ayrilmadilar. Gerektikçe hizmetinde bulundular.
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in hastaligi humma idi . Zaman zaman bayildigi oluyordu. Atesin ve izdirâbin siddetinden yüzündeki örtüyü atiyor, vücûdunun hararetini soguk su ile hafifletiyordu.
Vefâtindan bes gün önce, Persembe sabahi Rasûlüllah (s.a.s.)'in hastaligi agirlasti.
-Bana yazi yazacak birsey getirin; sapikliga düsmemeniz için size vasiyyetimi yazdirayim, buyurdu. Yaninda bulunanlardan bir kismi, "su anda Rasûlüllah (s.a.s.) agir hasta; yanimizda Allah'in kitabi var, O bize yeter. Sonra yazilsin"; bazilari ise "hayir, simdi yazilsin." diye tartismaya basladilar. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):
-Hiçbir peygamberin yaninda tartisilmasi yakisik almaz. Benim bulundugum su (murakabe) hâli, sizin beni mesgul etmek istediginiz seyden hayirlidir. Beni kendi halime birakin, buyurdu. Daha sonra, vefâti esnâsinda üç sey vasiyyet etti. 1) Müsrikleri Arabistan'dan çikariniz. 2) Gelecek elçilere, benim yaptigim gibi, ikramda bulununuz. Olayi anlatan Ibn Abbas, "üçüncüsünü unuttum." demistir.(435)
a) Son Hutbesi
Ayni gün Rasûlüllah (s.a.s.), yedi kirba soguk su getirilip vucûduna dökülmesini emretti. Belki böylece hafifler, halka vasiyyet edebilirim, buyurdu. Bir legenin içinde, eliyle "artik yetisir" diye isâret edinceye kadar vücûduna soguk su döktüler.(436) Rasûlüllah (s.a.s.), Hz. Ali ve Abbâs'in oglu Fazl'in kollari arasinda Mescid'e çikti. Minbere oturdu. Basinda boz renkli bir sargi vardi. Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra:
-Ey Nâs! Her kimin arkasina bir kamçi vurmussam, iste sirtim, gelsin vursun. Kimin bende alacagi varsa, iste malim, gelsin alsin. Benim yanimda en sevgiliniz, üzerimde hakki varsa, onu burada (dünyada) isteyen veya helâl edendir. Böylece Rabbima yüz akiyla kavusurum, buyurdu. Sonra ögle namazini kildirdi. Namazdan sonra tekrar minberde göründü. Ayni sözleri tekrarladi. Cemaatten biri, üç dirhem alacakli oldugunu söyledi. Bu zât, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) adina bir fakire sadaka vermisti. Rasûlüllah (s.a.s.) borcunu hemen ödedi. Sonra söyle buyurdu:
-Ey Nâs! Kimin üzerinde baskasina âit bir hak varsa, ayiplanmaktan çekinmesin, sâhibine ödesin. Burada ayiplanmak, âhirette mahcûb olmaktan hayirlidir.(437)
Allah bir kulunu, dünya hayâti ile kendi nezdindeki âhiret saâdetini seçmekte serbest birakti. O kul, âhiret saâdetini seçti, buyurunca Hz. Ebû Bekir aglamaya basladi. Rasûlüllah (s.a.s.):
-Ey Ebû Bekir, aglama! Samimî arkadasligi ve mâlî fedakârligi ile bana en çok yardim eden Ebû Bekir'dir. Eger ümmetimden birini dost edinseydim, süphesiz bu Ebû Bekir olurdu. Fakat Islâm kardesligi, sahsî dostluktan üstündür. Ebû Bekir'inkinden baska, diger evlerin Mescid'e açilan kapilarini kapatiniz, buyurdu.(438) Sözlerine devâmla:
-Ashâbim! Peygamberinizin irtihâlini düsünüp telas ettiginizi isittim. Hangi peygamber, ümmeti arasinda ebedi kalmistir? Biliniz ki ben de, Rabbima kavusacagim ve buna hepinizden daha çok lâyigim. Yine biliniz ki, siz de bana kavusacaksiniz. Bulusacagimiz yer, Kevser havuzunun kenaridir. Benimle orada bulusmak isteyenler, ellerini, dillerini günahtan çeksinler. (439)
-Ey Nâs! Zeyd'in oglu Usâme'nin komutanligi konusunda bazi seyler söylendigini duydum. Daha önce, babasi Zeyd için de böyle seyler söylenmisti. Allah'a yemin ederim ki, Zeyd komutanliga lâyikti, kendisini çok severdim. Babasi gibi Üsâme de komutanliga lâyiktir, O'nu da çok severim, itaat ediniz, buyurdu.(440) Sonra odasina döndü.
b) Hz. Ebû Bekir'i Imâmliga Vekil Etmesi
Hastaligin ilk günlerinde, atesine ve izdirabina ragmen, namaz vakitlerinde Mescid'e çikip namazi kildiriyordu. Daha sonra hastaligi agirlasinca Mescide çikamaz oldu. Imamlik yapmak için, yerine Ebû Bekir'i vekîl yapti.
Vefâtindan önceki Persembe günü, yatsi vakti olmus, ezan okunmustu. Rasûlüllah (s.a.s.), namazin kilinip kilinmadigini sordu. "Sizi bekliyorlar" dediler. Hafiflemek için hemen yikandi. Fakat ayaga kalkamadi, bayildi. Ayilinca yine sordu. Tekrâr yikandi, fakat yine bayildi. Böylece üç kere yikanip hazirlandi. Fakat her seferinde bayildi. Cemaat ise Mescidde bekliyordu, kendine gelince:
-Ebû Bekir'e söyleyin, namazi kildirsin, buyurdu.
Hz. Âise, Rasûlüllah (s.a.s.)'in yerine kim geçerse geçsin, halk tarafindan sevilmez, ugursuz sayilir, diye düsünüyordu. Bu sebeple:
-Ey Allah'in Rasûlü, Ebû Bekir yufka yüreklidir, makaminizda namaz kildiramaz. Aglamasindan dolayi sesini kimse isitemez, baskasini vekil etseniz... dedi. Fakat Peygamber (s.a.s.) ilk emrini tekrârladi.
-Ebû Bekir'e söyleyin, namazi o kildirsin,(441) buyurdu. Böylece Persembe günü yatsi namazindan Rasûlüllah (s.a.s.) vefât edinceye kadar ki 17 vakit namazi Hz. Ebû Bekir kildirdi. Persembe günü aksam namazi, ashâbin Rasûlüllah (s.a.s.)'in arkasindan kildigi son namaz oldu.(442)
c) Son Tavsiyeleri
Rasûlüllah (s.a.s.)bazen atesi düsüyor, hastaligi hafifliyordu. Hz. Ebû Bekir'i vekil yaptiktan sonra, bir namaz vakti kendinde iyilik hissetti. Hz. Ali ile Abbâs'in oglu Fazl'in kollarinda, ayaklarini sürüyerek Mescid'e çikti. Rasûlüllah (s.a.s.)'in çikabilecegi bilinmediginden namaza durulmustu. Hz. Ebû Bekir, imâmliktan çekilmek istedi. Rasûlüllah (s.a.s.)yerinde durmasini isâret etti. Ebû Bekir'in yanina oturup namazini kildi.(443) Namazdan sonra, minberin alt basamagina oturdu. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra:
Ey Muhâcirler! Size ensâr hakkinda, hayirli olmanizi vasiyyet ediyorum. Onlar benim has cemâatim ve en samîmî dostlarimdir. Vaktiyle onlar sizi evlerinde misâfir ettiler. Her konuda sizi kendilerine tercih ettiler... Halk Medine'de günden güne çogaliyor, ensar ise gittikçe azaliyor, yemekteki tuz kadar kaliyor. Sizden biri isbasina geçer de, baskalarina fayda ve zarar verebilecek yetkilere sâhip olursa, ensâr'in iyiliklerini alsin, kusurlarini bagislasin.(i)
Ashâbim! Ilk muhâcirlere de saygili olmanizi vasiyyet ediyorum. Bütün muhâcirler de birbirlerine hayirli ve saygili olsunlar. Her is, Allah'in irâdesi ve ancak O'nun izniyle meydana gelir. Onun irâdesi olmadan hiç bir sey olmaz. Allah'in irâdesine karsi koymak isteyenler, sonunda maglûb olurlar. Allah'i aldatacaklarini sananlar, kendileri aldanirlar, buyurdu.(445) Sonra odasina döndü. Rasûlüllah (s.a.s.)'in minberden son hutbesi bu oldu.
d) Irtihâli
Ölüm gecesi atesi düsmüs, sabaha karsi rahatlamisti.(446) Pazartesi sabahi, odanin Mescid'e açilan kapi perdesini açti. Ashab-i Kirâm, saf saf, Hz. Ebû Bekir'in arkasinda sabah namazini kiliyorlardi. Onlarin bu hâline sevindi, tebessüm ederek seyretti. Hz. Ebû Bekir, Rasûlüllah (s.a.s.)'in namaza çiktigini sanarak, ilk safa çekilmek istedi. Ashâb, Hz. Peygamber (s.a.s.)'i ayaga kalkmis görünce sevinçlerinden namazlarini bozayazdilar. Rasûl-i Ekrem (s.a.s) Efendimiz mübârek eliyle, namazi tamamlamalarini isâret buyurdu. Sonra perdeyi kapatip odasina çekildi.(447) Ashâb-i Kirâmin, Rasûlüllah (s.a.s.) 'in mübârek yüzünü son görüsleri bu oldu.
Benzi kansiz, yüzü bembeyazdi. Ögleye dogru tekrar agirlasti. Sik sik bayilmalar basladi. sevgili kizi Hz. Fâtima, basucunda:
-Vay babamin izdirâbina, diyerek çâresizlik içinde agliyordu. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz:
-Üzülme kizim, bu günden sonra baban, hiç izdirâp çekmeyecek, diye O'nu teselli etti.(448) Izdirâbi çoktu, fakat hâlinden sikâyet etmiyordu. Ara sira ellerini yanindaki su kabina batirip yüzünü islatiyordu.
-Lâilâhe illâllâh. Ölümün de siddetleri var. Allâh'im, ölüm sikintilarina dayanmak için bana yardim et. Beni bagisla. Bana merhamet et, diye duâ ediyordu. Sonra elini kaldirdi, üç defa:
-"Allah'im, beni Rafîk-i A'lâ'ya (en yüce dosta) ulastir." dedi. Basi, esi Hz. Aise'nin kucagindaydi. Bu duâ ile, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimizin mübârek eli düstü.(449/1) Hz. Âise Yüce Peygamber (s.a.s.)'in basini sefkatle kaldirip yastigina koydu. Pazartesi günü ögleden sonra âlemlere rahmet olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)'in aziz rûhu uçmus, Rabbina kavusmustu. (1 Rebiül-evvel 11 H./27 Mayis 632 M.)(449/2)
--------------------
(425) Müslim, 2/890 (Hadis No: 1218); Ebû Dâvûd, 1/442 (Hadis No: 1905); Ibn Hisâm, 4/250-253; Tecrid Tercemesi, 10/431-434
(426) Müslim, 4/2318 (Hadis No: 3024)
(427) Hak Dini Kur'ân Dili, 8/6234
(428) el-Mâide Sûresi, 3
(429) el-Bakara Sûresi, 281
(430) el-Buhârî, 2/64; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No: 661); Ibn Hisâm, 4/250
(431) el-Buhârî, 2/93
(432) Bkz. el-Buhârî, 4/ 183, 5/138, 6/101; Tecrid Tercemesi, 11/6 (Hadis No: 1661) ve 11/267 (Hadis No: 1767); Riyâzü's-Sâlihîn 2/101 (Hadis No:690)
(433) Bkz. el-Buhârî, 4/42
(434) el-Buhârî, 2/106 ve 5/139-140; Tecrid Tercemesi, 4/762 (Hadis No :683 ve 11/15)
(435) el-Buhârî, 1/36-37 ve 4/31 ve 5/137; Tecrid Tercemesi, 1/91 (Hadis No: 94) ve 8/476 (Hadis No: 1275)
(436) el-Buhârî, 1/57 ve 5/140; Tecrid Tercemesi, 1/138 (Hadis No: 149) ve 11/16
(437) Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil 3/319- 320; Târih-i Din-i Islâm, 3/556-557
(438) el-Buhârî, 1/119-120; ve 4/191 ve 4/254; Tecrid Tercemesi, 2/339-343 (Hadis No: 292-293) ve 11/ 19-20
(439) Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye Tercemesi, 2/434
(440) el-Buhârî, 4/213 ve 5/145; Rasûlüllah (s.a.s.), Sam tarafina gönderilmek üzere bir ordu hazirlamis, hastalanmasindan bir gün önce komutanligi Üsâme'ye vermisti. Orduda ilk muhâcirler ve ensârdan ileri gelen kimseler vardi. Üsâme ise henüz 20-27 yaslarinda bir gençti. Bu yüzden bazi dedi-kodu yapanlar olmustu. Rasûlüllah (s.a.s.)'in hastaligi ve vefâti sebebiyle ordunun hareketi bir-kaç gün gecikti.
(441) el-Buhârî, 1/165 ve 169; Tecrid Tercemesi, 2/510-536 (Hadis No: 387,394,397)
(442) Bkz. el-Buhârî, 5/137; Tecrid Tercemesi, 11/14
(443) el-Buhârî, 5/162; Tecrid Tercemesi, 2/510-519 (Hadis No: 387); Bu namazda cemâatin Hz. Ebû Bekîr'e, Ebû Bekir'in de Rasûlüllah (s.a.s.)'e uydugu da rivâyet edilmektedir. (bkz. el-Buhârî, 1/162)
(444) el-Buhârî, 1/223 ve 4/226-267; Tecrid Tercemesi, 3/116 (Hadis No: 503) ve 11/18; Ibn Hisâm, 4/300
(445) Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye tercemesi, 2/434
(446) Bkz. el- Buhârî, 5/141; Tecrid Tercemesi, 11/22-24 (Hadis No: 1667)
(447) el-Buhârî, 1/165-166 ve 5/141; Tecrid Tercemesi, 2/528 (Hadis No: 395) ve 11/24
(448) el-Buhârî, 5/144; Tecrid Tercemesi, 11/27 (Hadis No: 1669)
(449/1) el-Buhârî, 5/139-144; Tecrid Tercemesi, 11/10-30 (Hadis No: 1663, 1665, 1668)
(449/2) Bkz.Tecrid Tercemesi, 9/298 (Hadis No: 1442