EL-MUCÎB (C.C.)

“Kendine niyaz edenlerin dileklerini veren (dua için açılan elleri boş döndürmeyen).”

Alemde padişahtan köleye kadar herkes Allah'a muh­taçtır.

Herkesin teknesine hamuru o verir, herkesin dilek­lerini hiç eksiksiz yerine getirme kudreti ancak onda vardır.

Dünya sultanları kendilerinden bir şey isten­diğinde çok kere kızarlar, isteyeni kapılarından kovarlar.

Allahü Teâlâ ise kendisine iltica etmeyenlere, dua ve ni­yazda bulunmayanlara gadap eder.

O, hâşâ kullarının ek­siklerini bilmiyor mu?

Elbette biliyor.

Çünkü o insana şah damarından daha yakındır.

Bu yakınlık mekân ve cihet yakınlığı değil,

ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.

O'nun her zerreye, her noktaya yakınlığı müsavidir.

Birine Kabe'de, birine İstanbul'da yakındır denmez.

Kabe de, İstanbul da onun ilminde aynıdır.

Birini kuşatırken, öbürünü ilmin­den ve kudretinden hariç tutmaz.

Dua da bir ibadettir.

Ve herkesin Allah'a ihtiyacı vardır.

Kullarının gönüllerinde olanlarını bildiği gibi ih­tiyaçlarını da bilir.

İster ki kendisine yüz tutulsun, kendi­sinden dilekte bulunulsun.

O, dilerse kulunun arzusunu anında verir, dilerse bir zaman sonra verir, dilerse ahirete saklar, dilerse hiç vermez.

Ama O'na gönül ellerini açıp da aşk ve vecd içinde dua edenlerin mahrum edildiği görülmemiştir.

Kur'an-ı Kerim'in beyaniyle:

“Şüphesiz rabbim (ilmi ile mahlûkatına) yakındır; (duaları kabul) edicidir.” Hûd: 61.

Âlemde öyle işler olur ki, onu ortadan kaldırmaya bütün insanlar bir araya gelse güç yetiremezler.

O belanın kalkması ancak Allah'ın imdat etmesiyledir.

İşte böyle za­manlarda en günahkâr kimseler bile yüzlerini O'na tutup dua ederler.

Çaresiz kalanların çok kere: “Yâ Rabbi, Yâ Rabbi!” diye çığlık attıkları görülmüştür.

Rahman, Rahim, Mucîb, Kerîm, Aziz ve Celîl olan Allah kullarına selâmet kapılarını açar, belâ çemberini yırtar atar ve hiç ummadıkları bir anda rahmetiyle kuşatıverir.

Sonsuz rahmetin, nihayetsiz kudretin sahibi bulunan bir yaratıcıyı bırakıp da yaratılan mahlûklara ilâhlık paye­si vermek ahmaklıktan başka bir şey değildir.

Ne yazık ki, bunu yapanlar çoktur.

Geçen bir gazetede okudum, bil­mem hangi partinin belediye başkanı için “köyün İlâhı” deniyordu. Yuf olsun size!..
Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 187-188.