NE HANIN vardıne de hanedanın var. Ne karizman
ne de entelektüel kimliğin… Kayıptın kimilerince… Yalnızdın
yalındın
ama yılgın değildin.
Sade ve sivildin… Senin en sevdiğim yönün de bu… Üç devrin değişimini gördünelbiseni hiç değiştirmedin. İsimlerin ve resimlerin değişmesiyle hakikat değişmezdi
fakat senin duruşun ve elbisen hakikatin değişmezliğinin resmiydi.
Tutarsızlıklar hiç tutunamadı sende… “Zalimler için yaşasın cehennem” derkenhapishane penceresinden bakarken liseli genç kızların istikbali için ağlayabiliyordun. Rus kumandanına ayağa kalkmazken
jandarmanın dur demesine sükûnetle uyuyordun.
“Namaz kılmayan haindir”in ardında sonuna kadar duruyorsürgünleri hapisleri göze alabiliyordun. Gözünden ve özünden ölüm hiç ayrı düşmüyordu. Zevk zevzekliğinden ziyadesiyle uzak bir zahiddin…
Çok inceydin… Kendi ölümüne gülerkenyelde savrulan kavak yapraklarına
ölüm adına ağlayabiliyordun. Sinekler bile sende sükûnet buluyor
tahtakuruları hakikatinle hayatta kalıyordu.
Sevgi ve şefkat sinen etrafındaateşe atılmaktan çekinmeyen kelebekler gibiydi dostların… Davetine icabet edeni hiç unutmadın
hiç de utandırmadın. Satılmadın
satmadın kimseyi…
Herkesin hatırı vardı yanında… Hatıraları hatırladıkça hicap ediyoruz halimize… Halinle hallenseydikhal-i âlem böyle mi olurdu?
Casusu bildiğin halde tecessüs etmiyorköpeğin bile gıybetini ettirmiyordun. Sana zulmedene
belki hidayete gelir umuduyla
şefkat elini uzatıyordun. İdamı reva görenlere hakkını helal ediyordun.
Hâlâ anlayabilmiş değilim başkasının imanını kurtardığındavücudun cehennemde yanarken gönlünün gül gülistan oluşunu… Menfaat adına bir kırıntı dahi gönlünde yer etmemiş ki
cennet bile sevdan olmamış… Yavan yüreğim nasıl anlasın?
Sıcak odalardarahat koltuklarda okuduğum kırmızı kitapların hakikatiyle kalbim yansaydı belki bu kadar yavan yaşamazdım. Nurlarla dağlansaydı yüreğim
dağınık düşüncelerim ulvileşerek yükselirdi.
Tefekkürü terk etmedinhayat adına ölümü haykırdın hep
sabır sadrından dökülen hamd damlarıyla ubudiyet çiçekleri açtı… Çiçek bahçesine döndü hapishane koridorları.
Zehrin tesiriyle kendine geldiğinde gözyaşlarına boğulmuştun bir hapishanede koğuşunda. Ağlayışın ne kahırdanne de hastalığındandı
akşamki zikrini yapamamaktandı. Zikrin lezzeti bütün elemleri ve emelleri def ediyordu.
Sen ki yokluğa ermiştinvarlar seni nasıl anlayabilirdi.
Seni anlatıyor değilimolamam da… Anlayışsızlığıma anlayış göstereceğini bilmem cesaretlendiriyor beni. Sana uzak olsam da yakınlığını esirgemeyeceğini biliyorum.
Ham hayallerle hamlaşmış hayatta kayıyor olsam bileşefkat elini uzatacağın ümidi dolu içimde. İçimi açıyorum sana
beni ayıplamayacağının rahatlığıyla söyleşiyorum.
Milyonları bulan ordunda bir nefer olarak cehaletezarurete
ihtilafa savaşmak istiyorum… Sanat
marifet
muhabbet silahlarıyla…
Hanedanın yok ama milyonları bulan evlatların kıtaları kuşatıyor. Küfrün belini kırmıştın himmetinletalebelerin boynunu koparacak inşALLAH. Yeryüzü yeniden saadet asrının kokusuyla nefeslenecek.
Nefeslerimizi nefislerimizin esaretinden kurtardığımızda kıtalar da kurtulacak. Kaçtığımız ölümün ardısıra koştuğumuzda kâinat da bizimle beraber koşacak.
Ey yalnız adambelki o zaman sana biraz olsun yaklaşmış oluruz.
Hüseyin Eren