İSMET ORHAN
"Bir rüyanın gerçeğe dönüşü"
"İlkokulu yeni bitirmiştim. 13 yaşındaydım. Kur'ân kursuna gidiyordum. O günlerde, rüyamda çok nurani bir zat, bana Kur'ân'dan âyetler okudu. 'Bu âyetlerin tefsiri Risale-i Nur'lardır' dedi. Sabah olduğunda düşündüm, bu hiç duymadığım bir kelimeydi. Seneler geçti. Askere gidip geldim. Köylülerimiz, Risale-i Nur'u ve Üstadı iyi tanımışlardı. Köyde çok ârif, zeki, bilgili Mustafa isimli birinin etrafında toplanıp hararetle dersleri dinliyorlardı. Risale-i Nur'ları tanıyan birçok hanım ve kız vardı. Ben de derslere devam etmeye başladım. Köylülerimiz, benim Üstadı görmemi tavsiye ettiler. Ben de ziyareti niyetime aldım.
"Bir gece yine bir rüya gördüm. Rüyamda Üstad köyümüze gelmişti. 'Abdest alayım da öyle elini öpeyim' dedim. Ben abdest alasıya kadar Üstad köyden çıkıp Emirdağ'ın yolunu tutmuştu. Ben, aceleyle çoraplarımı ve ceketimi giymeden elime aldım ve koşa koşa yaklaştım. Aramızda 50 metre mesafe kalmıştı ki, Üstad bana döndü ve eliyle kıbleyi gösterdi. 'Kendini düzelt, öyle gel' dedi. Dediği istikamete döndüm ve kendimi düzelttim, sonra yanına yaklaşıp elini öptüm. Bana, 'Seni göremiyordum, neredeydin?' dedi. 'Askerdeydim, yeni geldim Üstadım' dedim. Üstad birden kaside söylemeye başladı. Bir yandan kaside söylüyor, bir yandan da, 'Yetiş ya kardeş, yetiş' diyordu. Kasideyi anlamıyor, sadece sonundaki, 'Yetiş, tek tuş ya kardeş, yetiş' kelimelerini anlıyordum. Sonra bana elinden baston ve tesbih verdi. Ayrılıp Emirdağ'a gittim.
"Bu rüyadan sonra bendeki şevk daha da arttı. Mustafa Amcanın Asâ-yı Musa'dan yaptığı dersleri takip etmeye başladım. Cemaat çok olurdu. Bir gün ders esnasında ruhumda büyük bir infilak meydana geldi. Risale-i Nur'ları ve Üstadı yeni anlamaya başlamıştım. Yerimde duramıyor, mutlaka Üstadı göreceğim diyordum. 13 yaşındayken gördüğüm rüya hatırıma geldi. Üstadın bu asrın müceddidi olduğuna ve Risale-i Nur'ların Allah tarafından yazdırıldığına şek ve şüphem kalmadı. Bu arada Risale-i Nur'un bazı kerametlerine de şahit oluyorduk.