"Abide Şahsiyetleri ve Müesseleriyle OSMANLI", Osman Nuri TOPBAŞ
Büyük rüyalar görmek için muazzam medeniyetleri besleyen damarlardan nefes almak gerek... İşte Osmanlı; bir büyük sevdanın yaşanmış örneği. Adını tarihe şerefle, şanla yazdıran bir medeniyet. Dörtyüz çadırla kurulan bir beyliği, cihan devleti idealine taşıyan düşünce yapısı neydi? Sultanların rüyasını süsleyen yüce ufuk, devlet adamlarının yüzüne şavkıyan umut neydi? Osmanlı tarihinde herkesin aralayamadığı bir perde var. Bu kitabı okudukça, o perdenin gerisindeki esrara vakıf olabileceğinizi düşünüyorsunuz. İlmî kudreti besleyen irfanı. O mükemmel san'atı ma'mûr eden Muhammedî ahlakı. O ahlakı dokuyan gönül erlerini. Padişahların güç devşirdiği gönül sultanlarını yakından tanıyorsunuz... Devlet adamlarının ve maneviyat büyüklerinin hayatından seçilmiş ibret levhalarını temaşa etmeye hazır mısınız?
Unutmayalım: "Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır..." (M.Akif)
İşte size Abdülhamid Han'ın ihlasını ifade eden güzel bir hatırayı yukarıdaki eserden naklediyorum:
Abdülhamid Han, acil bir iş zuhur edince, gecenin hangi vakti olursa olsun uyandırılmasını ister,ertesi güne bırakılmasına rıza göstermezdi. Bu hususta mabeyn başkatibi Esad Bey, hatıratında şöyle demektedir:
"Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için Sultan'ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. "Acaba Sultan'a emri Hak mı vaki oldu?" diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açılarak Sultan, elinde bir havlu ile kapıda göründü. Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti:
"- Evlad! Bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, ancak abdest aldığım için geciktim; kusura bakma!. Ben bu kadar zamandır milletimin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım... Getir imzalayayım!.."dedi.
Ve besmele çekerek evrakı imzaladı."
Hatta zevcesi, Abdülhamid Han'ın bu hususiyetiyle alakalı olarak şöyle bir nakilde bulunmuştur:
"O, yatağının başında daima temiz bir tuğla bulundururdu. Yataktan kalktığında çeşme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için bununla teyemmüm alırdı. Sebebini sorduğumda:
"- Bunca müslümanların halifesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür!.." dedi."
çok güzel bi kitap mutlaka okumanızı tavsiye ederim.