Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında
çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder.
Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes,
Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla
bir şükr-ü mânevîye mazhar olur..
Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, “O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in’âmıdır; Onun emrini bekliyorum” diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.
İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.
Mektubat'tan 29. MEKTUP
teşekkürler dias abi bu güzel vacizeler için..
Seni çok Özledim Annem
zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.
Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez.
Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır.
Mektubat'tan 29. MEKTUP
Seni çok Özledim Annem
Risale-i Nur, Kur’an’ın elinde bir elmas kılınç olup, küfür ve ilhada ve dinsizlik cereyanlarına karşı, mânevi bir atom bombası gibi bir mahiyet kazanıp, inkâr ve dâlalet cereyanlarına karşı mukabele etmektedir..............öyle değilmi..................
........SEVDASI BÜYÜK OLMAYANIN EYLEMİDE BÜYÜK OLMAZ...........
****************************** **************
****************************** **************
amin sizdende Allah razı olsun
****************************** **************
****************************** **************
****************************** **************
****************************** **************
Ramazan-ı Şerifte,
en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki,
kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir.
****************************** **************
****************************** **************