***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Hâlid bin Velid koluna taarruz
Hâlid bin Velid koluna taarruz
İslâm ordusu Peygamber Efendimizin emri gereğince hiç kimseye kılıç kaldırmadan edeb ve hürmet içinde Mekke’ye dalga dalga giriyordu.
Ancak bu arada, Hâlid bin Velîd Hazretlerinin kumandanlık ettiği kola bir taarruz oldu. Taarruz İkrime bin Ebî Cehil, Safvan bin Ümeyye gibilerle, topladıkları halktan bazıları tarafından yapılmıştı.3
Hz. Hâlid, önce karşılık vermek istemedi. Çünkü emir bu meyandaydı. Ancak, müşriklerin saldırıyı hızlandırıp mücahidleri ok yağmuruna tuttuklarını görünce, vuruşmaya müsaade etti. Müşrikler kaçmaya mecbur kaldılar. Çarpışmada iki mücahid şehid düştü, müşriklerden ise 13 kişi öldürüldü. Durum, Hz. Resûl-i Ekrem tarafından öğrenildi. Hz. Hâlid huzura çağrıldı. Müşriklerin Müslümanlara saldırdıklarını, mücahidlerin ise sadece kendilerini müdafaa etmek zorunda kaldıklarını Hz. Hâlid’den öğrenince “Allah’ın hüküm ve takdir ettiğinde hayır vardır”4 buyurdular.
Bundan başka on bin kişilik muazzam İslâm ordusu Mekke’ye girerken hiç bir çarpışma olmadı ve Müslümanlar silahlarını kullanmadılar.
Bu arada kanı heder edilenlerden ve nerede görülürlerse görülsünler, öldürüleceklerden bir kaç kişi ele geçirildi ve öldürüldüler. Bunların birkaçı önce Müslüman olup sonra da irtidad eden kimselerdi. Abdullah bin Hatal, Mıkyes bin Subabe bunların ikisi idi. Kanı heder edilip ele geçirildikten sonra öldürülen diğerleri ise Hâris bin Tuleytıla, Huveyris bin Nukayz ve Sâre idi. Bunların hepsi Peygamberimiz henüz Mekke’de iken kendilerine en ağır eziyet ve hakarette bulunan kimselerdi. Yakalanıp öldürülmeleri emrolunan diğer müşrikler ise her biri başka başka yerlere kaçmışlardı.
Peygamber Efendimiz, Mekke’ye girer girmez halka emân verdiğini ilân etti:
“Kim Ebû Süfyan’ın evine sığınırsa, ona emân verilmiştir. Kim, elinden silahını bırakırsa ona emân verilmiştir. Kim, evine girer, kapısını kapatırsa ona da emân verilmiştir.”
Bunun üzerine müşriklerden bir kısmı evlerine, diğer bir kısmı da Ebû Süfyan’ın evine sığındı.
Peygamberimiz Kâbe-i Muazzamada
On bini aşkın İslâm ordusu Mekke’ye girmişti. Fakat Mekke sakin ve asûde bir gün yaşıyordu. Herkes emniyet içinde idi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kasvâ’nın üzerinde, terkisinde Üsâme bin Zeyd, sağında Hz. Ebû Bekir, etrafında Muhacir ve Ensâr topluluğu olduğu halde Kâbe-i Muazzamaya doğru ilerliyordu. Dâvâsını ilâna başladığı ilk günden bu güne kadar ve bu muzafferiyet sonunda hiç bir değişiklik yoktu. Tek başına İslâm ve îmânı tebliğ ederken de mütevazi, mahviyetkâr, affedici ve merhametli idi, o gün de. Bir kaç kişinin gönlünde yer tutmuşken nasıl alicenap, şefkatli, mütevazi ve afüvkâr idiyse, şimdi on binlerin gönlünde taht kurmuşken de yine bu vasıflarından zerre kaybetmemişti.
İşte Efendimiz bu tevazû, mahviyet ve Allah’a minnet ve şükran hisleriyle dolu bir manzara içinde Hârem-i Şerife girdi. Müslümanlar da akın akın muazzam Mâbede doğru akıyorlardı. Resûl-i Kibriyâ tekbir getirince, Müslümanlar da hep bir ağızdan “Allahü Ekber!” diyerek Mekke ufuklarını bu kudsî sada ile çınlattılar. Bu ulvî sadaya, bu mübârek beldenin dağı, taşı “Allahü Ekber! Allahü Ekber!” diyerek karşılık veriyordu.