***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Yemin ve nezir (adak)
Yemin ve nezir (adak)Yemin; olması da olmaması da muhtemel olan birşeyin, olmasını veya olmamasını pekiştirmek için, Allahü teâlânın isim veya sıfatlarından birini söyleyerek and içmektir.
Yemin eden kimsenin; akıllı ve baliğ olması, yemin etmeye zorlanmamış olması ve yemin ederken yemin etmeyi kast etmiş olması ve Allahü teâlânın zâtına, isimlerinden veya sıfatlarından birine yemin etmesi gerekir.
Buna göre; çocuğun, uyku veya hastalık sebebiyle şuurunu kaybetmiş kimsenin yemini sahih değildir. Yemin etmeye zorlanmış olan kimsenin ve yemin etmeyi kasdetmeden ağzından yemin lafzı çıkan kimsenin yemini sahih değildir. Yine Allahü teâlânın zâtı, isimleri ve sıfatlarının haricindeki birşeye yapılan yemin de geçerli değildir. Geçerli olmayan yeminlerden hiçbiri için kefaret vermek gerekmez.
Bir kimse, yemin etmeği kast etmediği halde, ağzından yemin kaçırırsa, yemini sahih olmadığı gibi bundan sorumlu da değildir. Buna “lagiv yemin” (geçersiz yemin) denir.
Geçmiş şeyler için yemin edildiği gibi, gelecek şeyler için de yemin edilebilir. Bir kimse geçmiş birşey için yemin eder ve o hususta doğru olursa, birşey gerekmez. Fakat yalan söylerse günahkâr olmakla beraber kefaret de vermesi gerekir. Bu yemine “yemin-i gamûs” denir. Sahibini cehenneme batırdığı için, “yemin-i gamûs” denilmiştir.
Müstakbeldeki birşey için; meselâ birşey yemek ve bir elbise giymek gibi mubah birşey için yemin eden kimsenin; Allahü teâlânın ismine ta’zîm için yeminini bozmaması sünnettir.
Mekruh birşey yapmak veya bir sünneti terketmek için yemin etmiş ise, bu yemini bozması sünnettir. Bozarsa kefaret vermesi de lazım gelir.
Bir sünneti işlemek veya bir mekruhu terketmek için yemin etmişse, yeminini bozması mekruhtur.
Bir günah işlemek veya bir farzı terketmek için yemin etmişse, yemin etmekle günahkâr olur. Aynı zamanda yeminini bozup kefaret vermesi de gerekir.
Allahü teâlânın; zâtı, isim ve sıfatlarından başka birşeye yemin etmek mekruhtur. Binâenaleyh; Peygamber, Kâbe ve velilere yapılan yemin, sahih değildir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki: “Yemin etmek isteyen kimse, Allah’a yemin etsin.”
Yemin kefareti
Kefaret, günahı silme özelliği olan bir işi yapmaktır.Yeminini bozan kimsenin, kefaret vermesi gerekir.
Yemin kefareti şu üç şeyden biridir:
a) Bir köle âzât etmek.
b) Fıtra olabilecek yiyecekten; her miskine birer müd (avuç) olmak üzere, on miskine yiyecek vermek.
c) Gömlek, sarık ve mendil gibi elbise sayılabilecek birşey ile onları giyindirmek. Yani her birisine mesela birer gömlek veya mendil vs. vermek.
Kişi muhayyerdir, bunlardan hangisini isterse, onu yapar. Gücü yetmediği için, bunlardan hiçbirini yapmayan kimse, 3 gün oruç tutar. Bu 3 gün orucu arka arkaya tutmak gerekmez.
Nezir (adak)
Nezir yani adak; dînen yapılması lâzım olmayan bir ibadeti bir söz ile iltizâm etmek yani o işi yapmayı kendine gerekli kılmaktır.
Allahü teâlâ buyuruyor ki:
“Nezirlerini (adaklarını) yerine getirsinler.”
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de şöyle buyuruyor:
“Allah’a itaat etmek için nezir yapan kimse, O’na itaat etsin. Allah’a isyan etmek için nezir yapan kimse ise, O’na isyan etmesin.”
Nezrin rükünleri üçtür:
1- Nezir yapan kimse. Bunun şartı; Müslüman, akıllı, baliğ, muhtar (serbest) olmak ve nezr ettiği şeyde tasarrufu geçerli olmaktır. Dolayısiyle; kâfir, deli, çocuk ve zorlanan kimsenin nezri sahih değildir.
2- Nezir edilen şey. Bunun şartı, şer’an herkese farz olmamış bir ibadet olmasıdır. Bu; Kur’an-ı kerimden bir sûre okumak, iki rekât namaz kılmak, bir gün oruç tutmak ve sadaka vermek gibi nafile birşey olabildiği gibi; cenaze namazı kılmak gibi farz-ı kifâye olan birşey de olabilir.
Binaenaleyh; sabah namazını kılmak gibi farz-ı ayn, içki içmek gibi haram, zarar görmesi muhtemel olduğu takdirde bayram günleri hâriç senenin bütün günlerinde oruç tutmak gibi mekruh veya yemek yiyeceğim gibi mubah olan birşey nezr edilmez. Böyle bir nezrin keffareti de yoktur. Çünkü yapılan nezir sahih değildir.
3- Siga (ifâde.) Bunun şartı; iltizâmı (gerekliliği) ifâde eden bir söz olmasıdır. “Hastam iyileşirse, bir Yâsîn-i şerif okumak nezrim olsun “ demek gibi. Sadece niyet etmekle nezir olmaz. Ancak niyet edilip de dil ile söylenmeyen nezri de, yerine getirmek çok iyi olur. İltizamı ifâde etmeyen bir sözle meselâ; “malım sadakadır” veya “şunu yapacağım” gibi sözlerle nezir olmaz.
Talîk edilen şey, hâsıl olursa yani nezir konusu olan şey meydana gelirse, nezri yerine getirmek gerekir. Ancak öfke anında yapılan “lecâc” nezri böyle değildir. Mesela “falanca ile bir daha konuşursam, bir hac yapmak nezrim olsun” diyen kimsenin, şu iki şeyden birini yapması gerekir:
a) Yemin keffareti vermek.
b) Nezrettiği şeyi yapmak.
Bu ikisinden birini yapmak fevri değildir yani hemen yapılması gerekmez, geciktirilebilir.
Nezir yapan kimse; sadece “namaz kılacağım” demişse, en az iki rekât kılması; sadece “oruç tutacağım” demişse, en az bir gün oruç tutması gerekir. Sadece “sadaka vereceğim” demişse, mal denilebilecek herhangi birşey vermesi gerekir.
Hiçbir şeye bağlamadan nezir yapan, meselâ “Allahü teâlânın rızâsı için bir gün oruç tutmak nezrim olsun” diyen kimsenin de, “râcih” olan kavle göre nezrini yerine getirmesi gerekir.
NOT: Şafii ilmihali bölümündeki bilgilerin hepsi, daha önce Bizim Sayfa’da vazife yapmış olan Mehmet Can hocanın Kaynaklı Şafii İlmihali kitabından özetlenerek alınmıştır. Genelde Hanefi mezhebiyle ortak olan kısımlar alınmamıştır.