***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Meşhur üç kişi
Meşhur üç kişi
Bir kısım münâfığın sefere katılmayışı yanında, ne yazık ki, samimî Müslümanlardan Kâ’b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye ve Mürâre bin Rebi’ de sırf ihmalkârlıkları yüzünden Medine’de kaldılar.4
Bu meşhur üç kişi hakkında vaki olacak muameleyi Peygamber Efendimizin Medine’ye dönüşünden sonra anlatacağız.
Fahr-i Kâinat kumandasındaki İslâm ordusu güneşin sıcaklığına, çölün kavuruculuğuna aldırmadan yoluna devam ediyordu. Bir ara mücahidler, “Yâ Resûlallah! Ebû Zerr, devesi yürümediğinden geride kalmış” dediler.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Eğer, onda bir hayır varsa, Yüce Allah, onu bize kavuşturur”1 buyurdu.
Ebû Zerr (r.a.), devesi zâif olduğu için geride kalmıştı. Devesinin yürüyemeyeceğini anlayınca da eşyasını sırtına almış, şiddetli sıcaklar altında yaya olarak ordunun arkasına düşmüştü.
Ordu, bir konak yerinde istirahata çekilmişken, uzaktan birinin gelmekte olduğu görüldü. Yaklaşan Ebû Zerr’di. Mücahidler, Peygamber Efendimize haber verdiler. Resûlullah şöyle buyurdular:
“Allah, Ebû Zerr’e merhamet etsin. O, yalnız yaşar, yalnız başına ölür ve yalnız başına haşrolur!”2
Bu ferman-ı Nebevîden seneler sonra Hz. Osman’ın hilâfeti sırasındaydı.
Şam’da ikâmet etmekte olan Ebû Zerr bir gün, “Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanları ise, acı bir azapla müjdele”3 meâlindeki âyet-i kerimeyi okudu.
Hz. Muâviye, “Bu, biz Müslümanlar hakkında değil, ehl-i kitap hakkındadır” deyince, Hz. Ebû Zerr, “Hayır, bu hem bizim, hem de ehl-i kitap hakkındadır” cevabını verdi.
Bu sebeple aralarında tartışma ve münakaşa çıktı. Hz. Muâviye, bunun üzerine, “Ebû Zerr, Şam halkını rahatsız ediyor” diye yazıp, onu Hz. Osman’a şikâyet etti.
Hz. Osman da onu Şam’dan Medine’ye çağırdı.
Medine’ye gelen Hz. Ebû Zerr’e İslâm Halifesi, “Yanımda kal. Bütün ihtiyaçlarını ben karşılayayım” diye teklifte bulundu. Fakat o, “Dünyanızdaki şeylerin bana gereği yok” diyerek bu teklifi kabul etmedi.
Bu sefer Hz. Osman, “İstersen, yakın bir yere çekil, orada kal” diye teklif etti.
Ebû Zerr, bunu kabul etti ve “Rebeze’ye gitmeme izin ver” diye dilekte bulundu.
Hz. Osman’ın izin vermesi üzerine de Medine’ye üç konak uzaklıkta bulunan Rebeze’ye gitti.
Bir müddet sonra rahatsızlandı. Yanında sadece zevcesi ile hizmetçisi vardı. Onlara, “Ölünce beni yıkayınız, kefenleyiniz. Sonra da cenazemi yolun ortasına koyunuz. Yanınıza uğrayacak ilk binitli yolculara, ‘Bu Resûlullahın (a.s.m.) Sahabîsi Ebû Zerr’dir. Gömülmesi için bize yardım ediniz’ deyiniz” diye vasiyet etti.
Hanımı ağlamaya başlayınca, “Niye ağlıyorsun?” diye sordu.
Hanımı, “Sen, ölüp gidersen ben ne yaparım? Elimde avucumda hiç bir şey bulunmadığı gibi, seni saracak bir kefen bile yok” dedi.
Bunun üzerine Ebû Zerr, “Ağlamayı bırak” dedikten sonra şöyle konuştu:
“Bir gün bir kaç kişiyle birlikte Resûlullahın huzurunda idik. Şöyle buyurdular:
‘İçinizden birisi kır bir yerde vefât edecek. Cenazesinde mü’minlerden, küçük bir cemaat hazır bulunacaktır.’
“O mecliste benimle birlikte bulunanların hepsi, cemaatlar içinde vefât ettiler. Sağ kalan bir tek ben varım. Şimdi de ben, kır bir yerde ölüyorum. Yolu gözetle! Söylediklerimin doğru çıkacağını göreceksin.”1
Bu sözlerinden bir müddet sonra, Hicretin 32. senesinde yanında sadece hanımı ve hizmetçisi bulunduğu halde vefât ederek, Hz. Resûlullahın yirmi sene önce verdiği haberi tasdik etti.
Vefât edince, zevcesi ile hizmetçisi onun vasiyetini yerine getirdiler. Yıkayıp kefenledikten sonra cenazesini yolun ortasına koydular.
Tam o sırada umre yapmak üzere Iraklılardan küçük bir kafile çıka geldi. İçlerinde meşhur Sahabî Abdullah bin Mes’ud da vardı.
Ebû Zerr’in hizmetçisi ayağa kalktı, “Bu, Resûlullahın Sahabîsi Ebû Zerr’dir. Gömülmesi için bize yardım ediniz” deyince, Hz. Abdullah bin Mes’ud kendisini tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başladı ve Resûl-i Kibriyânın seneler önceki fermânını tekrarladı:
“Ebu Zerr, yalnız başına yaşar, yalnız başına ölür ve yalnız başına haşrolur.”
Sonra da hep beraber bu büyük Sahabînin cenazesini defnettiler.1
İslâm ordusu Hıcr’da
İslâm ordusu Hıcr mevkiine vardı. Burası sekizinci konak yerleri idi.
Medine’den yedi merhale mesafede bulunan Şam yolu üzerindeki Hıcr, Hz. Salih’in (a.s.) kavmi olan Semud’un gece yarısından sonra Cenâb-ı Hak tarafından estirilen bir toz bulutu ile helâk olduğu yerdi.2
Buraya varınca Peygamber Efendimiz, “Şu azaba uğratılmış olanların evlerine, onların uğradıkları azaba uğrayacağınızdan korkarak ve ağlayarak giriniz”3 buyurdu.
Mücahidler, Hıcr’ın kuyusundan su aldılar. Onunla hamurlarını yoğurdular. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz şu emri verdi:
“O kuyunun suyundan su içmeyiniz. Ondan namaz için abdest de almayınız! Onunla yoğurduğunuz hamuru da, develere yem yapınız! Ondan hiç bir şey yemeyiniz.”4