***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Hz. Abdullah’ın teklifi
Hz. Abdullah’ın teklifi
Kaderin cilvesi bu; baba Übeyy, nifakın reisliğini yaparken, oğul Abdullah, İslâmı fevkalâde bir ciddiyet ve ittikâ içinde yaşayan halis bir Müslümandı. Babasının sözlerini duyunca, Resûl-i Ekremin huzuruna çıktı, “Yâ Resûlallah,” dedi, “babamla aranızda geçen hadiseyi işittim. Onu öldürmek istediğinizi haber aldım. Eğer bu işi muhakkak yapacaksanız, bana emir buyurunuz, şu anda gidip başını huzurunuza getireyim. Bütün Hazreçliler bilirler ki, babama pek ziyade muhabbetim vardır. Onun öldürülmesini başkasına havale ederseniz, ihtimal ki, o adama karşı nefsimde bir düşmanlık meydana gelir ve bir kafire karşı bir mü’mini öldürerek Cehenneme müstahak olurum!”
Sahabîdeki îmân işte böylesine kuvvetli idi. Resûlullah ve Müslümanlara hakaret eden babasının başını kesecek kadar!
Resûl-i Ekrem; verdiği cevapla bu kahraman Sahabîyi şöyle teselli etti:
“Ey Abdullah! Babanı öldürmeyi istemedim. Hiç kimseyi de onu öldürmekle vazifelendirmedim. Aramızda yaşadıkça ona iyi davranırız!”1
İslâm ordusu Medine’ye yaklaşmıştı. Akik denilen vadide Hz. Abdullah atından indi. Babası Abdullah bin Übeyy’in önünü kesti. Devesini ıhdırıp çöktürdü ve, “İzzet ve kuvvetin, Allah ve Resûlüne ait olduğunu söylemedikçe, seni asla bırakmayacağım” dedi.
Başmünafık birden şaşkına döndü. Bu sözleri hiddetli hiddetli söyleyen, oğlu Abdullah idi. Bunu nasıl yapabilirdi? Îmân etmiş gibi görünen münafık, elbette gerçek bir îmânın insana neler yaptırabileceğini bilemezdi.
Oğluna, “Demek, sen, bu kadar insanlar arasında beni Medine’ye sokmayacaksın, öyle mi?” dedi.
Hz. Abdullah, “Evet,” dedi, “bugün insanlar arasında, en aziz kimdir, en zelil kimdir, sana öğretmeden seni asla bırakmayacağım. Hattâ izzet ve şerefin Allah ve Resûlüne ait olduğunu burada itiraf ve ikrar etmezsen, boynunu vururum.”
Başmünafık, Hz. Abdullah’ın sözlerinde kararlı olduğunu anlayınca mecburen, “Ben, şehadet ederim ki, izzet ve kuvvet, Allah’a, Resûlüne ve mü’minlere âittir” dedi.
Hâdiseyi duyan Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Abdullah’a, “Allah, seni, Resûlünden ve mü’minlerden dolayı hayırla mükâfatlandırsın” diyerek duâ etti ve babasını serbest bırakmasını da kendisine emretti.2
Resûl-i Ekrem Efendimiz, yirmi sekiz gün sonra Ramazan hilâli doğduğu zaman ordusuyla Medine’ye geri döndü.3