Peygamberimizin orduyu teftişi

İslâm ordusu Şeyheyn tepelerine geldiği zaman, Resûl-i Ekrem durup ordusunu bizzat teftişten geçirdi. Bu sırada on beş kadar küçük yaşta çocuğu da geri çevirdi.

Fakat, içlerinde mücahidler safından ayrılmak istemeyen, müşriklere karşı küçük yaşta da olsa savaşmak isteyenler vardı. Bunlardan biri de Rafi’ bin Hadic idi. Ayağındaki mestlerin ucuna basarak Resûl-i Ekreme uzun görünmek istiyordu. Sonradan bir Sahabînin “Yâ Resûlallah Rafi’ iyi ok atar” demesi ve ordudan ayrılmasını istememesi üzerine Peygamber Efendimiz, onu da orduya aldı. Arkadaşı Rafi’in orduya alındığını gören bir başka küçük Sahabî Semüre bin Cündüb, babasına, “Babacığım, Resûlullah Rafi’e müsâade etti, beni ise geri çevirdi. Halbuki ben güreşte onu yenebilirim” dedi.

Baba Mürey bin Sinan, teklifi Resûl-i Ekreme iletti. Peygamber Efendimiz güreşmelerini istedi. Güreşte Semüre’nin Rafi’i yıktığını görünce onunda orduya katılmasına izin verdi.1 Henüz on beş yaşlarında bulunan bu gencecik Sahabîler, işte böylesine büyük bir şevkle mücahidler safında müşriklere karşı savaşmak istiyorlardı.

Peygamberimizin ordusunu teftişi sona erdiği zaman, güneş de o günkü vazifesini bitirip guruba doğru kaymaya başlamıştı. Az sonra Bilâl-i Habeşî akşam ezanını okudu. Resûl-i Ekrem, mücahidlere namazı kıldırdı. Aynı şekilde yatsı namazı da eda edildi. Peygamber Efendimiz geceyi burada geçirecekti. Muhammed bin Mesleme kumandasındaki elli kişilik bir devriye birliğini de orduyu muhafaza altında bulundurmak ve etrafı kontrol etmekle vazifelendirdi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, mücahidlere yatsı namazını kıldırdıktan sonra, “Bu gece bizi kim bekleyecek?” diye sordu.

Mücahidler arasından bir ses geldi: “Ben, yâ Resûlallah!”

Peygamber Efendimiz, “Sen kimsin?” diye sordu.

Aynı sesin sahibi, “Zekvân bin Abd-i Kays’ım” diye cevap verdi.

Resûl-i Ekrem, “Sen otur!” diye emretti.

Aradan az bir zaman geçtikten sonra Peygamber Efendimiz tekrar, “Bu gece bizi kim bekleyecek?” diye sordu.

Yine mücahidler arasından bir ses yükseldi: “Ben, yâ Resûlallah!”

Efendimiz, “Sen kimsin?” diye sordu.

Sesin sahibi, “Ben, Ebû Seb’im,” diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz ona da, “Sen otur” buyurdu.

Bir müddet bekledikten sonra Peygamber Efendimiz sorusunu üçüncü sefer tekrarladı: “Bu gece bizi kim bekleyecek?”

Yine Müslümanlar arasından bir ses yükseldi: “Ben beklerim yâ Resûlallah!”

Efendimiz, “Sen kimsin?” diye sordu.

“Ben, İbni Kays’ım” diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz ona da, “Sen otur!” dedi.

Aradan bir müddet geçtikten sonra Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Üçünüz de kalkınız” buyurdu.

Yalnız bir kişi ayağa kalktı. Bu, Zekvân bin Abd-i Kays’tı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Diğer arkadaşların nerede?” diye sorunca, Zekvân, “Yâ Resûlallah! Üç seferinde de sorunuza cevap veren ben idim” dedi.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz ona şöyle duâ etti:

“Git, sen bize muhafızlık et! Allah da seni muhafaza etsin.”

Zekvân, hemen zırhını giyindi. Kalkanını aldı. Bütün gece Peygamber Efendimizin yanında nöbet tuttu.1