Sayfa 3/3 İlkİlk 123
30 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Latifelerin Açıklanması ve Zikri

    Latifeler insan bedeniyle birleşince, nefs emirler aleminden olan beş latifeyi karartmış nurlarını söndürmüş ve feyz alma kapısını kapatmıştır.

    Bu kötü olay şunlara neden olmuştur :

    *Kalbin zati sevgisi ve huzuru dünya sevgisine, huzuruna ve olaylara bağlı kalmaya dönüştü.

    *Ruhun zati sevgisi dünya sevgisi ve nefsin hırslarına dönüştü.

    *Sırrın vahdeti ( birlik duygusu) nefsin kendini tek varlık olarak görmesine dönüştü.

    *Hafa’nın istiğrakı dünyanın hazlarına dalmaya dönüştü.

    *Ahfa’nın izmihlali ise dünya hırsına dalmaya ve dünya uğruna kendini yok etme durumuna dönüştü.

    Bunların sonucunda nefis kendi isteklerinden başka tüm kemalatları unutulmuş ve umursamaz olmuş; sadece kendini görür hale gelmiştir.
    Madde aleminde olan beş latifenin temel özelliği eksiklik; karanlık ve kusurdur. Dört unsur (elaman) toprak, su, ateş ve hava ile nefsi emareden oluşan bu beş latifenin özellikleri şunlardır

    * Toprak elemanlarının eksik yanı ibadetlere ilgisizlik, emirlere uymamak, yasakları yapmaktır.

    *Su elemanının eksik yanı nifak ( iki yüzlülük) tır. Bu suyun bulunduğu kabın rengi ve şeklini alması gibidir. İyi kişiler yanında iyi, kötü kişiler yanında kötü olur.

    *Ateş elemanın eksik yanı nefsi sevmek ve onun uğruna kızmaktır. Bundan da çekememezlik, hırs ve şehvet ateşi doğar.

    * Hava elemanının eksikliği kibirdir. Bu da tüm yaratıklardan kendini üstün görerek Hakk’a sırtını dönmektir.

    * Nefsi emmarenin eksiği ise Allah (c.c) korusun- ilahlık iddiasıdır. ( Nefsin Tanrı olduğunu ileri sürmesidir.)

    * İşte kalbin tüm hastalıklarının nedeni bu eksikliklerdir.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Latifelerin Açıklanması ve Zikri

    Cenab-ı Hakk ( c.c) bir kulunu doğru yola getirmeye dilerse kerem ve iyiliğinden cezbe verir ya da razı olduğu işler yaptırır; bundan da yine cezbe doğar. Cezbeden başka, kulunu nefis kemalata ermiş ve başkalarını kemale erdirebilen bir mürşidi kamille karşılaştırır; bu zatta onu olgunlaştırarak gerçeğe erdirir. Bu mürşidi kamil latifelerin üzerindeki kötü etkisi kaybolur. Latifeler asıl makamlarına dönmeyi isterler ve sonuçta ilk kemallerine kavuşurlar. Bu kavuşma yüce bir yolculukla olur: Yeryüzünden kalbin makamı olan arş’ın dış yüzüne kadar dokuz bin yıldır. Kalbin makamından emir alemindeki ruhun makamına kadar dokuz bin yıllık uzaklık vardır. Böylece her makam arası dokuz bin yıl olduğuna göre yeryüzü ile ahfa latifesinin makamı arası kırk beş bin yıllık uzaklıktadır.

    Ahfa latifesini makamı emir ( melekut) aleminin sonudur. Daha sonra latifeler emirler aleminden Allah ( c.c) sıfatlarına doğru yükselme başlar. Çünkü sıfatlar alemi emirler aleminin aslının aslıdır. Sonra sıfatlar aleminde isimler alemine sonra şuun ( olaylar) alemine, oradan da ilahi zat’a yükselirler. Ancak sıfata kadar makamla ondan sonrasına da hal ile yükselme gerçekleşir. Makamla yükselme süreklidir ve kişiliğe mal olmuştur; sabit ve değişmeyerek devam eder. Hal ise bunun tersinedir, gelip geçici bir durumdur, kişilik yapısına mal olmuştur.
    Latifeler makam ve kemallerine (asıl yerlerine ) vardıkları zaman kalbin kemali olan tam huzur; ruhun kemali olan tam cezbe; sırrın kemali olan tam birlik ( vahdet); hafa’nın kemali olan tam yokluk ( benlikten arınma) ve ahfa’nın kemali olan tam izmihlal ( ilahi varlıkta kaybolma) kendiliğinden gerçekleşir. Bazen bu latifeler asıl yerlerine vardıkları halde mürit bunu bilmez ve yorgunluğunu anlamaz. Fakat bu varışın belirtileri vardır ve bunlar Nakşibendi kitaplarında etraflıca açıklanmıştır.

    Bazen latifelerin bir kısmı ilerler, diğer kısmı ilerlemez.Yalnızca tam cezbe veya cezbe olmaksızın tam huzur olabilir. Buna seyr-i fillah ( Allah’ta (c.c) ilerleme), seyr-i ulvi ( yüce ilerleme ), seyr-i cezbe ( cezbe de ilerleme) ve seyr-i afaki ( ufuklarda ilerleme) denilir. Bu durumda birçok kez mürid sahiv ( ayıklık) için mahiv ( yok olma) olur. Hatta kendisine görülenlerin ve hallerinin artışından dolayı kalbini ileri derecede gayesine bağlayan mürit dünya ve ahiretle ilgili işlerini unutur. Bu durumda nefy ve isbat zikrinin zamanı gelmiş demektir.


    Seni çok Özledim Annem

  3. #23
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Nefy ve İsbat Zikri

    Kötü arzuları nefyetmek ( kovmak, gidermek) gayesiyle mürit şuhuda ( görüntü, zuhurdan zuhura “ türeme, ortaya çıkma” iletilir. Buradaki şuhud ve zuhurun hepsi velayet-i suğra, “ küçük velilik” makamından sayılmaktadır. Bu velilik kulluğu ve nefsin hastalıklarını bilme makamıdır. Bu makamda nefis sakin ve mutmain ( gönül doygunluğu) gibi görülse de, emirlere uyma ve yasaklardan sakınma hali, hatta nefsin arzularının azalması onun özelliğinden değil, alışkanlık kazanmış olmasındandır. Alışkanlıktan dolayı da emirlere uyma ve yasaktan kaçma istenilen amaca uygun değildir.

    Cenab-ı Hakk ( c.c) bir kulunu merdiye makamına kavuşturmayı, marifetine erdirmeyi, seyr-i enfusi ( mana seyri) ve kulluğuyla şereflendirmeyi dilerse, ona Vahdet makamında azamet ( büyüklük) ve Celalini ( ululuğunu ) gösterir. Bunun yanında Allahu Teala ( c.c) kulunun nefsine ; “ Topraktan yaratılan kul nerede, Alemlerin Rabbi nerede” diye bildirir. Kul bir bakar ve Alemlerin Rabbi’yle çirkin ve kötü nefsi arasına hiçbir ilgi olmadığını anlar.

    İlahi sevgi, yakınlık ve dostluk davalarının yalandan ibaret olduğunu görür. Perişan ve pişmanlıkla nefsini hastalıklardan temizlemek için döner. Buna ikilik makamı denir. Burada müridin latifeleri döner fakat kalbi oraya bağlı kalır ve oranın sevgisini unutmaz. Huzura kavuşan kul sanki iki kişi olmuş gibidir.

    Birincisi ilahi huzurda yakınlık, dostluk ve sevgi davasında kalır, ikincisi ise nefsini temizlemek ve kulların işlerini görmek için geri dönmüştür. Mürid geri döndükten sonra madde alemindeki latifleri, emirler alemindeki latifelerinin nurlarının yansıması ve etkisiyle değişime uğrayarak başkalaşır. Her latifenin eksik yanı kendisine uygun özelliğe dönüşerek nurlanır :
    Toprağın eksikliği olan ibadetlere , emirlere karşı ilgisizlik ve tembellik, yumuşak huyluluğa ve insanlardan gelen sıkıntılara katlanmaya dönülür.

    Suyun eksikliği olan nifak ( ikiyüzlülük), Sıbğatullah ( Allah-u Teala’nın (c.c) boyasıyla boyanmak) rengine dönüşür. Kul Allah-u Teala’nın (c.c) ahlakıyla ahlaklanır, onun boyasıyla boyanır onun boyasıyla boyanan kişi de Cenab-ı Hakk’ın ( c.c) rızasından başka hiçbir şey bulunmaz. Her gördüğü veya birlikte bulunduğu kimsede Hakk’ın Kemal ve Cemal’ini görür. Çünkü Allah-u Teala kemal veya cemal bulunmayan hiçbir yaratık yaratmamıştır. Hatta kafirler be yılan gibi vahşi hayvanlar bile bu kemaliyet ve cemaliyet gözlenir.

    Ateş’in eksikliği olan öfke ve nefse düşkünlük; şer’i şerife uyma ve ilahi aşka dönüşür. Cenab-ı Hakk’ın ( c.c) haram ettikleri yenilip içilince öfkelenerek karşı çıkar.

    Hava’nın eksikliği olan kibir ve kullara karşı büyüklenme hali; halkı sevemeye ve alçak gönüllülüğe dönüşür. Kendinin yaratıklara ihtiyacı olmadığını anlar ve isteklerini Rabb’inden başka hiç kimseye bildirmez. İslamiyet izin verirse kafir de olsa herkesin isteklerini karşılar ve hizmet eder.



    Seni çok Özledim Annem

  4. #24
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Nefy ve İsbat Zikri

    Özetle, emir alemindeki latifeler asli yerlerin yükselip, madde alemindeki beş unsurun eksiklik ve arzuları değişince, insana hakim olan nefis terkedilmiş ve hizmetçisiz kalır. Her iki latife grubu da nefse karşı gelir ve nefis işlerini sürdürecek nurani veya zulmani bir araç bulamaz. Bu durumda kendi de ister istemez nurani latifelere uyar, onların isteklerine boyun eğer. İşte bu radiye ve merdiye makamıdır. Artık nefis bu makamda kalır. Latifelerin hoşlanmadığı tüm şeylerden ve kötü ahlaktan yüz çevirir.

    Nefsi arzularını İslamiyet’in sınırları içerisinde yerine getirir. Mesela kendini ve eşini haramdan korumak ve çoğalmak amacıyla evlenir. Şehvet , haz gayesiyle değil. Allah’u Teala’nın emrine uymak ve ibadet için yer içer ve uyur. Kısaca tüm hareketlerini İslamiyet’e uygun ve iyi niyetle yapar. Nefis itek ve arzularını İslamiyet’e göre yaptığı için nurani latifeler tekrar onun emrine girerek hizmet ederler. Bu makama ri’cat ( dönüş) makamı denir.

    Radiye ve merdiye makamından dönüş yapanlar iki kısımdır :

    1- Birinci kısmı enbiyada olduğu gibi yalnız kendi nefsi için döner.

    2- İkinci kısmı ise Resullerde olduğu gibi yalnızca kendi nefsi için değil halkı irşad ve davet etmek için dönerler. Bunlar da iki kısımdır :

    A) Bazılarında cezbe ateşi ve kararsızlık bitmiş olur. İkinci kez yükselmeye istekleri kalmaz. Bunlar kendi nefislerinde kusur görürler ve onlarla uğraşırlar ve hallerini bulanıklıktan tamamen temizlerler. Böylelerinin tarikatları sağlam ve irşadları da kuvvetli olur.

    B) Diğer bir kısmın cezbe ateşi sönmez; suri ve manevi tecellilere, visal ( kavuşma) ve vahdete yönelirler. Şiddetli bir istek nedeniyle ikinci bir kez seyire ( yükselişe) başlarlar. Bu yükselişe seyri uryani ( yalın yükselme) denir. Bunlar kendi nefsilerinde kavuşmaya araç olan hiçbir ibadeti ve kemaliyeti görmezler. Tersine kavuşmalarını, yalnızca Cenab-ı Hakk’ın (c.c) fazl-u keremi’nden görürler. Bu makam en yüce, en şerefli ve en güzel makamdır. Ancak bu makamda telvin ( boyanma) ve terbiyeyi bıraktığı ve nefsini unuttuğu için bulanıktan kurtulamaz. Kendini saflaştırsa ancak temkin makamına kavuşur. Bu iki makamı birlikte elde edenler kibrit-i ahmer’den daha kıymetli ve nadirdir.

    Sadat-ı Kiram’dan Hace Alaaddin Atar ( k.s) ve bazıları yeni tarikata girenlere gaflet, vesvese ve kuruntuları önlemek gayesiyle neyf ve ispat zikrini, ism-i celal zikri gibi vermişlerdir. Bunlar masivatı ( Allah-u Teala’nın ( c.c) dışındakiler) yok etmek için “ La maksude illallah” (Allah’tan ( c.c) başka gaye yoktur) anlamını kasdettiler. Gavs-ı Azam Seyyid Sıbğatullah Arvasi gibiler kalbin saflaşması için başlangıçta nefy ve ispat zikrini; daha sonra kalbin toparlanması için de ismi celal ve latifeler zikrini vermişlerdir, zira bu ikisi murakabeye girmek için daha kuvvetli araçtır. Şeyh Abdurrahman-ı Tahi ( k.s) ise bazen zikir olmaksızın nefesin göbek altında tutulmasını emrederdi. Böyle yaparak içerden zulmet ( kalp karanlığı) çıkarıldığını söylerdi.
    Özetlemek gerekirse; bazıları kalbi genişletmek amacıyla tam sahivi ( tam uyanıklığı) seçerek nefy ve ispat zikrini; diğer bazıları da cemiyeti ( toplanmayı) çabuklaştırmak için celal zikrini tercih ettiler. Başka sadatlar ise, hem cemiyeti çabuklaştırmak, hem de tam sahivi elde etmek için her iki zikri birlikte yaptırdılar. Bu açıklamalar tarikata yeni başlayanlar içindir.

    Velayet-i Kübra sahipleri ise hayalleri kovmak, şehvetleri de engellemek için belirli zamanların dışında neyf ve ispat zikrine devam etmeyi arzu ettiler. Belirli zamanlarda yapılan zikrin onların şanına yakışan anlamını düşünerek dil ile tehlildir ( La ilahe illallah ) şeriatın emrettiği zikirlerin hepsi dil ile yapılır.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #25
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Neyf ve İsbat Zikrinin Rükünleri, Şartları ve Edepleri

    Neyf ve ispat zikrinin dört rüknü vardır :

    1- La İlahe İllallah

    2- Muhammedün Resulullah.

    3- Bu ikisinin anlamlarını düşünme.

    4- Nefesi bırakırken kalben “ İlahi ente maksudu ve rıdake matlubi” demektir.

    Nefy ve ispat zikrinin dört şartı vardır :

    1- Göbekten alnın üst tarafına doğru uzanan ve seyf ( kılıç) denen kalın ve dik çizgidir.

    2- Alnın üst tarafından sağ kulağın arkasından geçerek sağ omuza, oradan da kalbe gelen mükennis ( temizleyici) isimli çizgiyi düşünmektir.

    3- Nefesi tutmaktır.

    4- Tekliktir. Hem nefesi hem de bir nefesteki zikir sayısını tek yapmaktır.

    Nefy ve İsbat’ın edepleri de beş tanedir :

    1- Çizginin deri ve et arasında

    2- Beyaz ve saydam olarak düşünülmesidir.

    3- Çizginin göbekten göğse, oradan boğaza, sonra çeneye çıkmasıdır.

    4- Vücudun hiçbir organının kıpırdamamasıdır.

    5- Kalbe “ Allah” kelimesini şiddetle vurarak girdirmek ve vuruş anında kalbin bundan etkilenmesini sağlamaktır.



    Seni çok Özledim Annem

  6. #26
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Nakşibendi Tarikatı’nda En Önemli Şey İtikadi Ehl-i Sünnet’e Göre Düzelmek ve Dört Hak Mezhepten Birine Uymaktır

    Şah-ı Nakşibendi Hazretleri’nin ( k.s) açıkladığına göre en önemli nokta dinin emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır. Kemal derecesine varmak için tek başına bunun yeterli olabileceğini söylediler. Bunu sağlamak için “ Ruhsat ve bid’atlerden sakınmak, tüm vacipleri tam olarak yapmak, mekruh ve haramlardan kaçınmak gerekir.
    Hatta hılaf-ı evla ( en iyinin dışında ) ve tenzihi ( hafif) mekruhlar bile nisbet ve huzuru elde etmeye engeldir” diye buyurmuşlardır. Zira bu yüce tarikatın temeli ilahi sevgi ve gayrettir. Bu sevginin ve gayretin aşırı olması sonucu insan kendisi için iyi olanı göremez, dinin dışına çıkar, fitneye düşer, yersiz sözler, saçmalıklar ve şatahat ( kendinde olmadan söylenen sözleri söyler.

    Sekir ( kendinden geçme) ve nefsi görmemek hali kişiye dinin temel kurallarını unutturur, fitneye düşürür. Halbuki şer’i şerifin dışına çıkma sevgi ve gayrete engeldir. Bundan dolayı emaneti ( muhabbet ve gayreti) yüklenmekten yerler, gökler ve dağlar korktular. Hatta yaratılanların en şereflisi olan Peygamberimiz ( s.a.v) muhabbet fitnesinden Allahu Teala’ya sığınmıştı. Nitekim Efendimiz Hafız Şirazi ( k.s) bu inceliği şöyle belirtmişti: “ Gerçek şudur ki, başlangıçta sevgi ve aşk kolayca ortaya çıkmamıştı. Tersine, sonradan birçok sıkıntı ve zorluklara katlanmakla ortaya çıkmıştı.

    Çoğu zaman sevgi uygunsuz , hatta çirkin söz ve hareketlerin ortaya çıkmasına; ehli sünnet inancına zıt görüşlerin doğmasına neden olur. Cahillerin çoğu hallerine kendi vicdanlarını şahit gösterir ve şöyle derler: “ Biz Allah ve Resulüna yakınız, durumumuzda kuvvetli bir nispet görüyoruz!” Aksine vicdanları kendilerini Allah ( c.c) ve Resulünden uzaklaştırır ve yakınlık zannettikleri durum uzaklaşma nedeni olur.

    Keşke onlar vicdanlarını Peygamberimize bıraksalardı ve cezbelerini şeriat sınırında tutsalar ve ibadetlerini ona uygun işleselerdi. Çünkü cezbe şeriata zıt ise o cezbe sahibini hata yapmaya yönelir. Gerçekten şeriata uygun olmayan cezbeye sahip olduğuna inanan kişiyi doğru yola döndürmek, yüz tane gafil kişiyi doğru yola getirmekten daha güçtür.
    Kendisi tarikatta bulunurken ve başkasına yol gösterirken vicdanını işe karıştırmaktan son derece sakınmak gerekir. Şeriatın açık kuralları bunun dışındadır. Kendi düşüncesine göre davranarak bir haramı veya mekruhu işlemenin dinimizde yeri yoktur.

    Rabbim nefsimizin bize süsleyerek gösterdiği hurafelerden bizi korusun. Gerçekte nefis kendisine bir ay çıkarmak ümidiyle ancak hoşuna giden şeyleri ister ve yapar. Eğer şeriatın sınırları belirlenmemiş olsaydı, nefis birçok kötü şeyleri güzel, öldürücü zehiri bal ve şeker gibi göstererek bizleri aldatacaktı.


    Seni çok Özledim Annem

  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Nakşibendi Tarikatı’nda En Önemli Şey İtikadi Ehl-i Sünnet’e Göre Düzelmek ve Dört Hak Mezhepten Birine Uymaktır

    Niyeti ciddi ve arzusu gerçek olan Nakşibendi Tarikatı isteklisinin inancını Ehli Sünnet görüşüne göre düzeltmesi gerekir. Ehli Sünnet itikadının imamları Şeyh Ebu Hasan Eş’ari ve İmam Ebu Mansur Maturi’dir. Dinin ileri gelenleri çok önemsiz kısımlarda onlardan ayrı karar vermişlerdir. Bu kısımların dışındaki konularda, kimin düşüncesi bu iki imamın düşüncelerine zıtsa ona uyulmaz ve bu iki imamın kuralları, yöntemleri ve koydukları esaslar dışında düşünce ileri süren arif, tasavvufçu, tefsirci, hadisçi gibi fıkıh alimi olmayanların içtihadıyla hareket edilmez. Bu iki imam itikad konusunda tüm Ümmeti Muhammed tarafından tam ve yetkili kabul edilmiştir.

    Yine bu ümmet, keşifte bulunanların keşiflerini, hata yapılabilecek konuları ve ayet ve hadisleri tevil eden ( kendine göre yorumlayan) tasavvufçuların görüşlerini benimsememiştir. Çünkü bu tasavvufçuların tüm delilleri hata veya gerçek olabilecek ve dinen uyulması zorunlu olmayan keşiflerdir. Hatta tasavvufçular keşfe güvenilemeyeceğini belirterek bu konuda hiç kimseden çekinmeden, utanmadan bizi uyarmaktan kaçınmamışlardır. Zira bu zatların amaçları Allah-u Teala’nın (c.c) hoşnutluğunu kazanmaktır. Allah-u Teala (c.c) onları insanlara yol gösterici olarak yaratmıştır. Onlar Allah’tan (c.c) korkarlar, sapıklıktan ve bozgunculuktan sakınırlar. Allah (c.c) onların sırlarını yüce kılsın, iyilikle ödüllendirsin.


    Seni çok Özledim Annem

  8. #28
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    KALBİN GÜNLÜK İLACI: VİRD

    Vird, günlük vazife demektir. Her gün belli miktar yapılan zikre de vird denir. Bu zikir belli miktar Kur’an okumak, salâvat getirmek ve istiğfar çekmek de olabilir.

    Vird kalp için günlük ilaç hükmündedir. Kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için her gün bu ilacın alınması gerekmektedir. Vird beş vakit namaz gibi müslümanın hayatına girmelidir. Büyükler, "virdi olmayanın varidi olmaz" demişlerdir. Varid, manevi feyiz ve ilâhi hediyeler demektir. Vird, hak yolcusunun ana sermayesidir. Vird Allah dostlarının sırrı kabul edilmiştir. O sırra ve Allah dostluğuna ulaşmanın yolu virddir.

    Vird gafletle de olsa çekilmelidir. Gafletle çekilen zikir, hiç çekmeyip terk etmekten daha hayırlı ve kazançlıdır. Çünkü insan farkında olmasa da vücudu o anda Allah’ın zikri ile meşgul olmaktadır. Vird dersi yirmidört saat içinde yapılabilir, ancak zikrin en faziletli vakti sabah ve akşam vakitleridir. Vird dersi için mekruh bir vakit yoktur. Ancak, virdle meşguliyet farz ibadetleri geciktirmemelidir.

    Bütün zamanlar zikir için yaratılmıştır. Allahu Tealâ kendisini seven müminlerin yüce zatını çokça zikretmesini istiyor ve zikirden ancak münafıkların usanacağını bildiriyor. (Nisa/142)



    Seni çok Özledim Annem

  9. #29
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    AMAÇ KALBİ UYANDIRMAK

    Görüldüğü gibi her iki zikir çeşidinde hedef kalbi uyandırmak, nefsi ıslah etmek, huzuru ele geçirmek ve gerçek tevhid anlayışına ererek Allahu Tealâ’yı yüceltmektir.

    Müminlerden istenen, devamlı zikir içinde olmalarıdır. Bu hal, zikre devam edilerek zaman içinde elde edilebilir. Arifler, "zikir kalpte iyice yerleşirse nefes alıp vermek gibi tabii hale gelir. O zaman insan istese de zikirden uzak kalamaz" demişlerdir. Bu hale ulaşan insan yerken, içerken, gezerken, çalışırken, konuşurken, yatarken, kalkarken kalbiyle devamlı Allahu Tealâ’yı zikreder. Bu, başı ağrıyan bir kimsenin durumu gibidir. Başı ağrıyan insan hangi işle meşgul olsa başının ağrısını hisseder, aynı zamanda işine de devam eder. Zikrin kalbe yerleşmesi de böyledir.Allahu Tealâ bu hale ulaşan kalplerin ticaret ve alışveriş yaparken dahi zikirden kopmayacağını belirtmiştir. (Nur/37)

    Zikrin bu derece bütün vücuda yayılmasına arifler zatî zikir, sultanî zikir ve devamlı zikir ismini vermektedirler. Zatî zikir, insanın bütün zatını, duygularını ve maddi varlığını saran, nefes alıp vermek gibi vücudun tabii hareketi haline gelen zikirdir.

    Bütün arifler zikrin kâmil bir mürşidin telkini ile ve onun nezareti altında yapılmasını faydalı görmüşlerdir. Bunun ilk faydası mürşidin dua ve feyiz desteğidir. Mürşidden alınan ders bütün silsiledeki velilerin emaneti olduğundan, ayrı bir feyzi ve tadı vardır. İkinci faydası, kalbin ve çekilen zikrin kontrol altında olmasıdır. Mürşid, kalbin tedavisi için tercih ettiği zikri artırma veya değiştirme zamanını takip eder. Bu arada zikir esnasında karşılaşılan halleri ve vücuttaki değişmeleri kontrol eder, gerekli müdahaleyi yapar.

    Kendi başına zikir çekmenin elbette sevabı vardır, fakat ileri safhada şeytanın tuzakları da vardır. Çektiği zikirle nefsini beğenmek, zikirden zevk alıp onu asıl hedef gibi görmek, zikir anında oluşan şeytanî halleri melekten veya Allah’tan zannetmek, zikirle yetinip farz ibadetleri terk etmek gibi tehlikelere düşenler çok olmuştur,

    Kâmil ve mükemmil bir mürşide talebe olanlar, manevi terbiye ve tedavide onun talimatlarına uymalıdırlar. Bu kimselerin kendi başına farklı zikir seçmeleri, verilen zikri değiştirmeleri, başka zikirlere heves etmeleri doğru değildir. Çünkü bu davranış kalbi dağıtmakta ve önündeki zikirden soğutmaktadır. Zikrini artırmak veya değiştirmek isteyenler bunu mürşidine danışarak yapmalıdır. Aksi durumda hastalığına kendi başına teşhis koyan, reçete yazan ve tedavi uygulayan hastanın acı akıbetine düşülür.



    Seni çok Özledim Annem

  10. #30
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: KALPLERİN ŞİFASI: VİRD (S.Fethullah ERDAL )

    Alıntı seref4 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.Allah razı olsun kardesim güzel bir paylaşım olmuş eline yüreğine saglık da bide bu zikir nasıl yapılır ne sekilde uygulanır ondan bahsetsen hani bilmeyenlerde faydalansa.hani teoriğini öğrendikte pratiginide anlatırsan sevinirim.Allah razı olsun.

    Allah razı olsun
    inşallah faydalı olabilmişizdir...


    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 3/3 İlkİlk 123

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •