4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    Zerratın vazife ve harekatındaki hikmetleri Müellif -r.a- beş kısımda mütela etmiştir.

    1- Vacibul Vücud un Vücudunu
    2- Malikul mülkün malikiyetini
    3- Esmanın nakışlarını,yani Sani ve Nakkaş gibi isimlerin tecelliyatını gösteriyor.

    5- Beşincisi: Nihayetsiz kemâlât-ı İlâhiyeyi, hadsiz celevât-ı cemâliyeyi (Cemalli isimlerin cilvelerini) ve gayetsiz tecelliyât-ı celâliyeyi (celalli isimlerinin tecellilerini) ve gayr-i mütenâhî (sonsuz) tesbihât-ı Rabbâniyeyi şu dar ve mahdut (sınırlı) zeminde ve mütenâhî ve az bir zamanda göstermek için zerrâtı kemâl-i hikmetle kudretiyle tahrik edip, kemâl-i intizamla tavzif ederek, mütenâhî bir zamanda, mahdut bir zeminde gayr-i mütenâhî tesbihât yaptırıyor, gayr-i mahdut tecelliyât-ı cemâliye ve celâliye ve kemâliyesini gösteriyor

    Dördüncüsü: Hadsiz âlem-i misâl (herşeyin hakikatının ve suretinin geçtiği sur alemi ) gibi gayet geniş âlem-i melekût (esma ve sıfat alemi olmak üzere levh-i Mahfuz gibi manevi alemler) ve gayr-i mahdut sair uhrevi (yani berzah,haşir meydanı,cennet ve cehennem gibi) âlemlere birer mahsülât veya tezyinât veya levâzımât gibi onlara (Alem-i Misal,Alem-i Melekut ve uhrevi alemlere) münâsip şeyleri yetiştirmek için şu dar mezraâ-i dünyada, zemin yüzünün tezgâhında ve tarlasında, Hakîm-i Zülcelâl, zerrâtı tahrik edip, kâinatı seyyâle (sel gibi akıcı) ve mevcudâtı seyyâre ederek şu küçük zeminde o pek büyük âlemlere(Alem-i Misal,Alem-i Melekut ve uhrevi alemlere ) pekçok mahsülât-ı mâneviye yetiştiriyor. Nihayetsiz hazîne-i kudretinden nihayetsiz bir seyli dünyadan akıttırıp, âlem-i gayba ve bir kısmını âhiret âlemlerine döküyor.


    **Mesela bir ağaca bakıyoruz,yeni yeni çiçekler açtı.Fakat o çiçekler bir müddet sonra solup gittiler.Bu misal,bütün mevcudat bir müddet görünüp derakap kayboluyorlar.

    **insan bu seyl-i kainatın farkında değil ama,alemde çok şiddetli bir şekilde tahribat ve tamirat oluyor.

    **insan vücudunda günde milyonlarca zerre tahrip olup gidiyor.Yerlerine yenileri geliyr.Bütün mevcudat bunlara kıyas edilsin.kainat bir sel gibi çok alemlere akıyor.Mesela eşyanın suret ve hakikatleri Alem-i misale geçiyor,hem suret ve programı Levh-i Mahfuz a kaydediliyor,hem temessülat meyve olarak,suretler ise manzara olarak cennet e akıyor.

    …………………………

    ***Bu manaları ifade etmek içindir ki;O Hakim-i Zülcelal,esmasının tecelliyatı muktezası zerratı tahrik eder,feleğin çarkını çevirir,mevcudatı halden hale sevkeder. Ta ki hem Alem-i Şehadette,hem Alem-i Gayb menzillerinden olan Alem-i Misal de ve Levh-i Mahfuz da,hem alem-i ahİrette yani Cennet te seyredilsin,hem de bizzat kendi nazar-ı dekaik-aşinasıyla müşahede etsin, Cenab-ı Hak bu dar-I dünyada seyrettiği gibi,zeval bulan mevcudatı esma ve sıfat dairesine,ilm-i ezelisine geçirdikten sonra da seyreder.Daha bunlar gibi pek çok hikmetleri vardır.

    Demek şu seyl-i mevcudat, “hem Hakîm, hem Rahîm, hem Âdil, hem Kadîr bir Zât-ı Zülcelâlin taht-i tedbir ve rububiyetinde ve hikmet ve rahmeti içinde hikmetnümâ bir seyeran, ibretnümâ bir cevelân, vazifedârâne bir seyahat suretinde bir seyrüseferdir, bir terhis ve tavziftir ki, böylece kâinat çalkalanıyor, gidiyor, geliyor.”-11. lema-4.nükte




    Felsefecilerin 'hikmet' dedikleri şey,mevcudatın zeval ve fenasıyla bir anda abesiyyet-i mutlakaya inkılap ederbu manaya göre,herşey yok olup gidiyormesela bu kadar mükemmel cami kabiliyetlere mazhar ve ahseni takvimde yaratılan insan,az zaman kalıp,hiçbir arzu ve istediğini elde etmeden ölüp gidiyor.

    ***felsefe de insandaki bu yüksek kabiliyeti kabul ediyor.Evet insanda öyle bir kabiliyet var ki,arşa kadar terakki edebilir..arş ve ferş onun aine-i ruhunda görünebilir.Bunu kabul etmişler.


    Peki bu kadar mükemmel bir mahluku kim yarattı?Niçin ölümle yok etti?Felsefe bu sualler karşısında suküt etmiştir.
    zira alemin tılsımını açan,kainatı ve yüksek kabiliyete mazhar olan insanı abesiyetten ve idam ı ebediden kurtaran yalnızca imanın iki kutbu olan 'amentü billah vebi'l- yevmi'l- ahir' dir


  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    bunu da mufassalan ders veren tek kitap Kuran dır ve tek Nebiy-i Kerim Hz Muhammed sav dir.Bütün peygamberler tevhid ve haşirden bahsetmişler.fakat mufassalan-tafsilatılı- değil,mücmel olarak ders vermişler.şöyle ki:

    Bütün zerratı alem bir tek zatın memurudur.
    Onun kanunu dairesinde hareket eder.bütün mahlukat ölümün,idamın,yokluğun,derdin, kederin olmadığı bir dar-ı saadete davetlidir ve oraya sevk edilyr.Zeval bulan mevcudatın suretleri alınıp ebedi bir alemde seyredilmek üzere muhafaza ediliyor.İnşallah seyrangah-ı ebedi olan Cennet te bu manzaraları seyredeceğiz.

    Müellif:“Dünya bir tezgâh ve bir mezraadır; âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir. Çok Sözlerde ispat etmişiz: Nasıl ki cin ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de, dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok vazifeler görüyorlar ve çok mahsulât yetiştiriyorlar. Belki küre-i arz onlar için geziyor. Belki denilebilir ki, onun içindir. Bu sefine-i Rabbâniye, yirmi dört bin senelik bir mesafeyi bir senede geçip meydan-ı haşrin etrafında dönüyor.
    Meselâ, ehl-i Cennet elbette arzu ederler ki, dünya maceralarını tahattur etsinler ve birbirine nakletsinler. Belki o maceraların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak ederler. Elbette, sinema perdelerinde görmek gibi, o levhaları, o vak'aları müşahede etseler, çok mütelezziz olurlar. Madem öyledir; herhalde, dâr-ı lezzet ve menzil-i saadet olan dâr-ı Cennette, -1- 1- "Karşılıklı tahtlarda." (Hicr Sûresi: 15:47. )işaretiyle, sermedî manzaralarda, dünyevî maceraların muhaveresi ve dünyevî hâdisâtın manzaraları Cennette bulunacaktır.

    İşte bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından gelip geçmesi, menâzır-ı sermediyeyi teşkil etmek için bir fabrika tezgâhları hükmünde görünüyor. Meselâ, nasıl ki ehl-i medeniyet fâni vaziyetlere bir nevi beka vermek ve ehl-i istikbale yadigâr bırakmak için, güzel veya garip vaziyetlerin suretlerini alıp sinema perdeleriyle istikbale hediye ediyor; zaman-ı maziyi zaman-ı halde ve istikbalde gösteriyor ve derc ediyorlar. Aynen öyle de, şu mevcudat-ı bahariye ve dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sâni-i Hakîmi, âlem-i bekaya ait gayelerini o âleme kaydetmekle beraber, âlem-i ebedîde, sermedî manzaralarda onların etvâr-ı hayatlarında gördükleri vezâif-i hayatiyeyi ve mu'cizât-ı Sübhâniyeyi menâzır-ı sermediyede kaydetmek, mukteza-yı ism-i Hakîm ve Rahîm ve Vedûddur." -24.mektup,2.makam

    “Hem benim, hem herkes için, şu dünya muvakkat bir ticaretgâh; ve hergün dolar, boşalır bir misafirhane; ve gelen geçenlerin alışverişi için yol üstünde kurulmuş bir pazar; ve Nakkaş-ı Ezelînin teceddüd eden, hikmetle yazar bozar bir defteri ve her bahar, bir yaldızlı mektubu ve herbir yaz bir manzum kasidesi; ve o Sâni-i Zülcelâlin cilve-i esmâsını tazelendiren, gösteren aynaları; ve âhiretin fidanlık bir bahçesi; ve rahmet-i İlâhiyenin bir çiçekdanlığı; ve âlem-i bekada gösterilecek olan levhaları yetiştirmeye mahsus muvakkat bir tezgâhı mahiyetinde gördüm.”-26.lema,8.rica


    **Küre-i arz ise,Müellifin(r.a) özet ifadesiyle,Cenab-ı Hakk onu sanatına bir meşher ve icadına bir mahşer ve hikmetine medar ve kudretine mazhar ve rahmetine mezher ve cennetine mezraa ve hadsiz kainata ve mahlukat alemlerine ölçek ve mazi denizlerine ve gayb alemine akacak bir çeşme hükmünde icad etmiş.

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    **Keşke alemin ve küre-i arzın yukarıda idafe edilen hakikatleri,bir an kalben inkişaf etseydi;felsefenin alem ve küre-i arz hakkındaki hezeyanları,ne kadar hurafe old. bedaheten anlaşılacaktı.malesef okunan eserler inkişaf etmiyor,tam manasıyla düşünülmyr.düşünülse de tatbik sahasına geçirilmiyr.mesela şimdi şu bahsi okuduk,burada geçen yüksek hakikatleri düşündük.şu düşüncemiz cennet’in taşları ve mücevharatı oldu ve onlardan bina yapıldı.ağzımızla söylediğimiz kelimeler ise,cennet te ağaç oldu.her harf için o ağacın başına en az on meyve takıldı.o meyvelerin her koparılışında yerlerine yenileri gelir,yerleşir.demek tefekküratımız cennet in temel taşları:amel ve ezkarımız ise cennet in yemişleri ve teferruat kısmı olur.bir de dünyada güzel olan macera-i hayatımız cennet te manzara şeklinde daimi olarak bize gösterilir.ayrıca başka alemlere mesela Alem-i Misal'e geçer,melaike ve ruhaniler onları seyrederler.

    mesela şuan bu müzakeremizi melekler ve ruhaniler seyrediyorlar,dünki müzakeremizi de Alem-i Misal de seyrederler..

    Kadir- i Zülcelal,”O gaybi alemlere gönderilsin,ebedi manzaralar teşkil edilsin” diye kainatı,hususan küre-i arzı şiddetle tahrik ediyor,çok mahsulatı yetiştiriyor.Nasıl ki ehl-i dünya çok harika şeyleri arayıp buluyorlar,nazar-ı dikkati çeksin diye gazete gibi,televizyon vs. gibi yerlerde neşrediyorlar.Teşbihte hata olmaz,aynen öyle de Zat-ı Zülcelal,bu alemi devamlı tahrik ediyor ki,acip acip manzaralar meydana gelsin. O manzaraları hem Alem-i Misal de ruhaniler seyretsin,hem Levh-i Mahfuz a geçirip kaydetsin,hem dar-ı saadette ehl-i cennet seyretsin,hem daire-i esma ve sıfatına geçirip bizzat Kendisi müşahede etsin.Zira sultanların şen’i odur ki,ilerde “hukukuma tecavüz edildi,hakkım zayi oldu”denilmesin diye geçmiş ve gelecekte ne varsa yanlarında kaydediyorlar.

    evet şu andan bütün dünyada olup bitenler alem-i misale akıp gidiyor.diğer bir ismi Sur Alemi.
    mevcudat alemi misale 2 tarzda geçiyor:
    biri:her şeyin hakikatı oraya geçiyor
    diğeri de:nakış olarak geçiyor.bütün melekler gelip,Alem-i Misal deki o nakışları seyrediyor.nasıl hakikatleri geçiyorsa,suretleri de geçiyor.o suretler meleklere mütaleagah oluyor.



    Mesela şu ağaçlar şimdi tesbihat yapıyor. bizler de ilmi ve imani müzakere yapıyoruz
    hem o tesbihatın hakikatı, hem yaptığımız ilmi ve imani müzakerelerin hakikatı şekillenerek Alem-i misal e geçiyor
    Mesela zekat vermemek yılan olarak ,”Elhamdulillah” kelime-i kudsiyesi meyve olarak şekilleniyor.

    yani alem-i misal de onların hakikati böyle temessül ediyor.bu alem i misal cennet ve cehennem alemi değildir.Belki Berzah ve Sur alemidir.Halık-ı Alem ,zerratı tahrik etmek suretiyle hem o aleme hem de esma ve sıfat alemi olmak üzere Levh-i Mahfuz gibi manevi alemlere mahsulat yetiştiriyor..Levh-i mahfuz a hem dakikası dakikasına sureti geçiyor,hem programı geçiyor,hem de yaptığı zikir ve tesbihat oraya geçiyor. Bunların hepsi bir andan olup bitiyor. Hem de gayr-ı mahdud sair uhrevi alemlere birer mahsulat yetiştiriyor.mesela biz burada elhamdulillah dedik.O elhamdulillah kelimesi cennete gitti.Her bir harfi cennet te bir ağaç oldu,her ağacın başında on meyve vücud buldu.


  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım

    şu an Allahın esma ve sıfatını düşünyoruz mesela
    bu düşüncemiz Cennet te gıda ve levazımat-ı beytiye oluyor.!

    Yani hiçbir şey yokluğa gitmiyor.

    Onun için zerratın bu alemde tahriki:Alem-i Misal,Alem-i Melekuta,esma ve sıfat alemine,uhrevi alemlere birer mahsulat yetiştirmek içindir. Zikir ve ibadetlerimiz Cennet te meyveleri mahsulat veriyor. Bir kısım netaic-i a’malimiz tezyinat suretine inkılab edip Cennet’i süslendiriyr,tefekküratımız ise levazımat suretinde zaruri ihtiyaçları gidermek için cennet te görev yapıyor,gıda oluyor.


    Demek görünen bu alem,alem-i gayb ve uhrevi alemler hesabına çalışıyor.

    zerrat bu maksadın tahakkuku için istihdam olunuyor.
    O alemlere munasip mahsulat,tezyinat ve levazımatı yetiştirmek için şu dar mezra-ı dünyada,zerrat ekilip biçiliyor.
    Sadece insanın zerratı değil,belki bütün zerratı mevcudat bu gaye için tahrik olunuyor.
    Nakkaş-ı Zülkemal,Hakimi Zülcelal zemin yüzünün tezgahında ve tarlasında zerratı tahrik edip,kainatı seyyale,mevcudatı seyyare ederek,şu küçük zeminde o pek büyük alemlere pek çok mahsulat-ı maneviye yetiştiriyor.
    Bütün o mahsulat haşir meydanına dökülür.


    “Demek, şüphesiz dünya bir mezraadır, mahşer ise bir beyderdir, harmandır; Cennet, Cehennem ise birer mahzendir.”-10.söz-9.hakikat

    Küre-i arzın toprağı dahi Cennet e gider. Hiçbir şey yok olmaz.O aleme doğru akıp gider.Baki-ii Sermedi,nihayetsiz hazine-i kudretinden nihayetsiz bir seyli dünyadan akıttırıyor;Alem-i Gayb’a,yani esma ve sıfat dairesine,Levh-i Mahfuz’a,bir kısmını da ahiret alemlerine gönderiyor.

    Müellif(r.a)bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

    “Mahşer-i masnuât olan küre-i arzın hadsiz mahlûkatının netâic-i amelleri ve cin ve insin semerât-ı ef'âlleri, yine avâlim-i ulviyede temessül eder. Hattâ, hasenât Cennetin meyveleri sûretine, seyyiât ise Cehennemin zakkumları şekline girdikleri, pekçok emârât ve pekçok rivâyâtın şehâdeti ile ve hikmet-i kâinatın ve ism-i Hakîmin iktizâsıyla beraber, Kur'ân-ı Hakîmin işârâtı gösteriyor. Yerdeki tesbihât ve tahmîdât, o Cennetin meyveleri sûretinde-Muhbir-i Sâdıkın ihbârı ile-temessül ettiği sabittir. İşte, bu üç nokta gösteriyorlar ki, yerde olan netâic ve semerâtın mahzenleri, oralardadır ve mahsülâtı o tarafa gider.
    Deme ki, "havâî bir Elhamdülillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?" Çünkü, sen gündüz uyanık iken güzel bir söz söylersin; bâzan rüyâda güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı bir şey sûretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et sûretinde sana yedirirler. Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler sûretinde uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib'âd etmemelisin. “31. söz,3. esas



    **"Hâlık-ı Hakîmin herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hattâ tek küçük bir şeye çok büyük hikmetleri takmasıyla tasrih derecesinde işaret ediyor ki, küre-i arz serseriyâne, bâd-ı hava azîm bir daireyi çizmiyor. Belki, mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhîtasını çiziyor, âl gösteriyor. Ve bir meşher-i azîmin etrafında gezip mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride, o meşherde, enzâr-ı nâs önünde gösterilecektir.

    Demek, yirmi beş bin seneye karib bir daire-i muhîtanın içinde, rivayete binaen * Şâm-ı Şerif kıtası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak bir meydan-ı haşir bast edilecektir. Küre-i arzın bütün mânevî mahsülâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor; ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek, o mânevî mahsülâtları da gaipten şehadete geçecektir.

    Evet, küre-i arz, bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak, o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiap edecek mahlûkat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış. Demek, küre-i arz bir çekirdek; ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sümbüldür ve bir mahzendir. Evet, nasıl ki nuranî bir nokta, sürat-i hareketiyle nuranî bir hat olur veya bir daire olur. Öyle de, küre-i arz, süratli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temsiline ve o daire-i vücut mahsulâtıyla beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır."-mektubat,10.mektup,2.sual


    Kaynak:Zerre Risalesi şerhinden alıntıdır.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •