Insanin, kendi nefsine zulmetmesi ne demektir?

Zulüm, “haddi tecavüz” demektir; baskasinin mülkünde onun rizasi olmaksizin tasarruf etme mânâsina gelir. Mâlik-i Hakiki ancak Allahtir, mülk Onundur. Kimin tasarrufunda ne varsa ancak emanettir. O halde insan, diliyle her diledigini söyleyemez. Ilâhî rizaya muhalif söz sarf eden insan, diline zulmetmis demektir. Göz, Allahin bir baska mûcizesidir. Cenâbi Hak, o yag parçasinda ziyayi göz nuruna çevirir. O nuru, haram sahalarda dolastirmak göze zulmetmek demektir.

Insanin ruh âleminde nice görünmez fabrikalar çalisir. Akil, bilgiyi nasil edinir, nasil yogurur ve nasil karar verir? Hâfiza bu bilgileri nasil depolar, lâzim olanlari nasil âninda takdim eder? Kalp nasil inanir, nasil sever, nasil korkar? Hayal çok uzak mesafelere bir anda nasil ulasir? Ve daha nice akil almaz icraatlar sergileyen bu fabrikalar ruhumuza ilâhî bir lütuf olarak naksedilmis. Bunlari, Rabbimizin riza dairesinde kullanmadigimiz takdirde o kiymetli lâtifelere zulmetmis oluruz.

Iman ve salih amelden uzak kalarak, bütün o kiymetli cihazlari, Üstad Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle “cehennem kapilarini açacak çirkin bir sûrete çevirmek” nefse en büyük bir zulümdür.

Bir rüya olan dünya hayatinin her seyi ebet yurduna nispetle gölge hükmünde. Bu gölgelerden birisi de malimiz ve servetimiz. Iste, kalp, akil, hâfiza, hayal, göz, kulak gibi nice kiymettar cihazatini sadece bu gölgelere sarf etmekle gerçek saadeti ve hakikî serveti kaybeden insan, nefsine zulmetmistir.