2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Zevk nedir? Niçin verilmistir?

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Zevk nedir? Niçin verilmistir?

    Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun baslangici yoktur. Gülün, eglenin, bir yildirim hiziyla geçen ömrünüzü zevk ve safa ile geçirin. Iman, ahiret, ibadet, helal, haram, ölüm gibi size sorumlulugunuzu hatirlatacak ve zevklerinizi kisitlayacak kavramlari düsünmeyin. Siz bir kelebek kadar hür ve kayitsiz olmalisiniz. "Iç bade, güzel sev, var ise aklü suurun / Dünya var imis, ya ki yok imis ne umurun."
    Bu bir hayat felsefesidir ve adina Hedonizm denir. Dilimizde "Hazcilik" veya "Zevkçilik" diye ifade edilebilir. Kökleri Eski Yunan'a kadar gider. Ilk filozofu Epikür'dür. Felsefe tarihleri, her ne kadar Epikür'e "Ilk" diyorlarsa da, bu beni tatmin etmiyor. Kanaatime göre ilki seytan, ikincisi nefistir; Epikür, ancak üçüncü olabilir! Daha sonra bu fikirlerin bir benzerini Ömer Hayyam'da görüyoruz.
    Felsefe, Nedim'in, "Gülelim, eglenelim, kam alalim dünyadan," misrasiyla sloganlasir. Günümüzün maddeci toplumlari; zevk kiskacinin kurbani oldular. Bu salgin hastalik, bazi ser odaklarinin marifetiyle, vatanimizi hedef almis durumda. Gençlerimizin beyinleri, sözde sanatlarla yikaniyor; sarki sözlerine kulak verin, kafi.

    Evvela, Hedonizm'in içyüzü üstünde durmak istiyorum. Bir sistemin kabul görmesi için, toplumun tamamina, yahut ekseriyetine hitap etmesi gerekir. Oysa Hazcilik, kismi bir azinligi içine alip, çogunlugu disarida birakiyor. Çünkü, cemiyetin ekseriyetini çocuklar, hastalar, fakirler, ihtiyarlar ve musibete ugrayanlar teskil ederler. Diledigi gibi eglenmek, her arzusunu tatmin etmek, her zevki tatmak, ancak belli bir gruba vergidir. Hem genç olacak, hem saglikli, hem zengin ki, keyif pesinde kosabilsin. Karnini doyuramayan fakire, izdiraplar içinde inleyen hastaya, kabir kapisinda ölümü bekleyen ihtiyara "Ye, iç, eglen, keyfine bak," demek gülünç olmaz mi? Fakir, ancak bu dünyada tadamadigi lezzetlere, ahirette kavusacagini düsünüp, ümit ederek teselli olabilir. Hastalar, aczini anlayip, Yaradan'ina dua etmekle huzura kavusur.

    Beli bükülmüs, fani zevklerden elini çekmek zorunda kalmis ihtiyarlar ise, ölümün yokluk olmadigini, ebedi bir aleme gitmek için vasita oldugunu düsünmekle tarifsiz kederlerden kurtulabilir.
    Sark tefekkürünün abidelerinden olan Sadi'nin de dedigi gibi; "Insanlar bir vücudun azalaridirlar." Organlarin karsilikli yardimlasmalariyla hayat devam eder. Toplum hayati da, fertlerin dayanismasina ve birbirleriyle müspet manada ilgilenmesine baglidir.
    Akil, kalb ve vicdan sahibi her insan, sair hemcinslerine merhamet eder, etmelidir. Çevresindeki kisilerin dertlerine, kederlerine, izdiraplarina kayitsiz kalabilenler, insani özelliklerini kaybedenlerdir.

    Aglayan yetimlere, kivranan açlara, inleyen hastalara ve titreyen ihtiyarlara ragmen zevkini düsünenlere, sadece keyif için yasayanlara insan mi denir?
    Hazcilar, çalismayi da sevmezler. Kazanmak için ter dökmek istemezler. Is, zamandan ve keyiften fedakarlik etmeyi gerektirir. Su halde zevk için harcanacak parayi nerden temin edecekler? Süphesiz saf ve masum insanlarin sirtindan. Bu sebeple, cemiyette zevkçilik arttikça, vurgunculuk da çogaliyor. Bir yanda gayri mesru kazanci meslek haline getirenler, diger yanda çalistigi halde yeterince kazanamayanlar. Dünya, zalim asalaklarla, mazlum vatandaslarin dünyasi.
    Zevk, gaye olursa, aile müessesesi zayiflar. Çünkü, cemiyetin çekirdegi olan aile, ancak fedakarliklarla ayakta durabilir. Kadini, "yasak zevklerin araci" kabul eden zihniyet, "sefkat kahramani anayi" tanimaz. Çocuk ise, keyif araci olan parayi paylasarak azaltan düsmandir; dogmadan öldürülmelidir.

    Asiretleri devlet yapanlar, kahramanlardir. Esir milletleri, efendi haline getirenler, ideal adamlaridir. Ölüm uykusuna yatmis cemiyetleri ayaklandiran, costuran ve yüce hedeflere kosturanlar, alp erenlerdir. Sahsi arzulari pesinde sürüklenenler kahraman olamazlar. Sefahat dösegine rahat için yatanlar, fedakarlik edemezler. Benciller, ölüme gülümseyen, mana için yasayip, dava için ölenleri anlayamazlar. Bunlardan meydana gelen toplum, içinden çürümüstür.

    Hayatin gayesini zevk zannedenlerin beyinleri, midelerine inmistir. Maddi zevkten baska zevklerin de olabilecegine ihtimal vermezler. Açi doyurmanin, yetimi oksamanin, düsküne yardim etmenin hazzina yabancidirlar. Gürültülü müzikten, kasiklari patlatan komediden, sehvet kokan edebiyattan hoslanirlar. Ömürleri, yeni zevkleri hayal etmekle geçer. Zevkin siniri yoktur. Tekrarlanan hazlar, tat vermez olur. O zaman yeni ve degisik zevklerin pesine düserler. Bulamayinca, sira akli uyutmaya gelir. Yeni dostlari afyon, eroin ve alkoldür artik. Uyuyan, uyusan ve sizan bir cemiyet ortaya çikar. Böyle bir toplum, dostu düsmandan ayirt edemez. Hürriyet kapisi kapanmaya, esaret kapisi açilmaya baslar. Ruhun cüzzami olan bu korkunç hastaliga yakalananlar, manen ölüdürler. Ölülerse, mülklerini koruyamazlar. Iste bunun için materyalist dis odaklar ve onlarin içerdeki kuklalari, zevki ve hazzi gaye olarak gösteriyorlar!
    Zevk, vasitadir. Ferdi hayatin ve neslin devami için yaratilmistir. Yiyeceklerde zevk olmasaydi, yemek içmek bir azap olurdu. Yiyemez, içemez ve zaruri ihtiyacimiz olan gidalari alamazdik. Hayat devam etmezdi. Keza, evlilikte lezzet olmasaydi, aileler kuramaz, çogalamaz, yeryüzünü senlendiremezdik. Insan nesli kesilirdi. Halbuki biz, iman ve ibadet için yaratildik. Bu yüce vazifeleri yapmak için yasamali, neslimizi devam ettirmeliyiz. Yanlis olan, vasitayi gaye yerine koymaktir. Zevk için yasayanlar, esegini doyurup, kendisi açliktan ölenlere benzerler.

    Zevk ve lezzetin yaratilmasindaki bir hikmet de sudur: Biz bu dünyaya bir imtihan için gönderildik. Burasi ücret ve mükafat yeri degildir. Her padisah gibi, su dünya mülkünün maliki olan Allah'in da bazi emirleri ve yasaklari var. Haram zevkler de bu imtihanin bir parçasi. Bizden, mesru dairede kalmamiz isteniyor. Hür bir iradeyle yaratilmisiz. Helal çizgisinde yasayip cenneti kazanmak da elimizde, haram zevklere kapilip cehenneme gitmek de.

    Aslina bakarsaniz, Allah'i tanimayan, ahireti bilmeyen ve kulluk suuruna ermeyen kisi, dünyada da mutlu olamaz. Çünkü dünyanin lezzetleri geçicidir. Zevkin bittigi yerde elem baslar. Ölüme kadar sürer gider bu nöbet. Hazlarin fani oldugunu düsünmek bile, hayati zindan etmeye yeter. Hayattan tam zevk alanlar, ancak inananlardir. Onlar bilirler ki, lezzetler geçicidir, ama nimetleri veren Allah bakidir. Tükenen nimetlerin devamini da yaratmaya muktedirdir. Bu dünyada vermese bile, ebedi saadet yeri olan ahirette verebilir. Su halde lezzetin sonunu düsünüp kederlenmek manasizdir. Evindeki bir sepet elmanin bitecegini düsünerek üzülen fakir bir adam, ögrense ki, padisah kendisini elmasiz birakmayacak, her ne zaman elmasi kalmasa o yine verecek, sevinir ve lezzetini tam alir.
    Insani hayvandan ayiran en mühim özellik, akildir. Fakat bu müstesna kabiliyet, yerinde kullanilmazsa bela olur. Çünkü, akil sayesinde geçmisi ve gelecegi düsünmek mümkündür. Inanmayan adam, geçip giden güzel günlerini hatirlayarak hayiflanir. Gelecek zaman ise, meçhul tehlikelerle doludur. Ölümü her seyin sonu sanan için, mazi, bir yoklar ülkesidir. Istikbal ise, kendisini yutacak bir ejderha agzidir. Allah'a teslimiyeti olmadigi için, her olay ruhunu titretir. Dis görünüsüne bakilirsa mutlu zannedilir, lakin iç dünyasi, acilarla cehenneme dönmüstür. Oysa inanan kisi için ölüm yokluk degil, bir baslangiçtir. Nurani ahiret alemine geçis vasitasidir. Gelecek ise, sonsuz merhamet sahibi olan Allah'in emrindedir. Dünya da, içindekiler de fanidir, ama O daimidir.
    Eger insan bu dünyada ebediyen kalacak olsaydi, belki zevkine gereginden fazla önem verebilirdi. Fakat yeryüzünde her an ölüm rüzgarlari esiyor. Çevremizde ölümlü hayatin kavgasina sahit oluyoruz. Her yaratikta ölümün yüzünü görüyoruz. Dün dalinda gülümseyen çiçekler, bugün ayaklar altinda. Bahar ve yazin yesil gelinleri olan agaçlar, kisin kefenler içinde. Masmavi göklerde uçan kuslardan artakalan, bir avuç tüy yumagi. Elif gibi dik duran gençler, bir de bakiyoruz ki, dal gibi egilmisler. Zevk cilasiyla parlayan gözler toprakla doluyor. Sevdiklerimiz bizi birer birer terk ediyorlar. Bütün yollar kabre çikiyor. Seksiz süphesiz biliyoruz ki, bizim de sonumuz ihtiyarlik ve ölümdür. Su halde, hakimiyet davasinda hayattan hiç de geri kalmayan ölümün bizden bir istegi olmali. Iste, insanin en önde gelen meselesi budur ve hiç kimse bu gerçege kayitsiz kalamayacaktir. Zevkperest, ölüm karsisinda titrerken, Müslüman rahattir. Çünkü ölüm, topraga girip çürümek degil, sevgili Peygamberine ve sair sevdiklerine kavusmak demektir. Baskalarini dehsete düsüren Azrail, güvenilir bir emanetçidir. Ve onlar için cenaze merasimiyle, dügün alayi, ayni seydir. Gidis Rahman ve Rahim'e olunca, kabir gülistana döner.
    Hayatin gayesi zevk degildir, diyoruz. Öyleyse niçin yaratildik? Simdi de bu sorunun cevabini arayalim:

    "Çoklukta birlik" diye tarif edilen ahengin en mükemmelini kainatta görmekteyiz. Her yaratik, kendisine düsen vazifeyi eksiksiz olarak yerine getiriyor. Cansizlar, hayata hizmet ediyor. Hayatin en ulvisi de insana verilmis. Hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki, kainat insan için çalisiyor. Bitkiler hayvanlarin, hayvanlar ise insanlarin emrinde. Her mahlukun bir gayesi olduguna göre, insan da bir maksat için yaratilmistir. Aksini düsünmek abes olur. Su halde bu nasil bir gaye olmali? Bu sorunun cevabi, Rabbimizin kelamidir. Bütün ilahi kitaplar ayni noktaya parmak basarak diyorlar ki: Temel vazifeniz, sizi yoktan var eden ve sayisiz nimetlerle yasatan Allah'i taniyip, kulluk etmektir. Sonsuz bir gençlik, ebedi bir saadet ve tükenmez zevkler isterseniz, O'nun emirlerine itaat edip, yasaklarindan sakininiz. Dünyanin zevkleri, aldatici seraba benzer. Fani lezzetlerin cazibesine kapilarak gerçek hedefinizi unutursaniz, azaba ugrayanlardan olursunuz. Isyan ve küfür nankörlüktür.

    Misafir, ev sahibinin sözüne itaat etmelidir. Kendisini yediren, içiren, istirahatini temin eden zati dinlemeyerek, içinden geleni yapan adam nankördür. Vazifesi tesekkürken, misafirhane sahibini tanimak istemeyen misafir, kahra müstahaktir. Iste, dünya misafirhanesine gelip de nimetlere mazhar olan, fakat Allah'i bilmeyen kulun hali bu misale benzer.

    Yeri gelmisken bir konuya daha temas etmek istiyorum: Batili psikologlar, daima nefisle ruhu birbirine karistirmak gibi affedilmez bir hataya düsüyorlar. Pek tabii, bizdeki taklitçiler de ayni hatayi tekrar ediyorlar. Sonuç, nefsin isteklerini, sanki ruhun arzulariymis gibi kabul etmek ve psikolojik sistemleri bu yanlis kabule dayandirmak oluyor. Iste tavsiyeleri: "Hiçbir arzunuzu bastirmayin, içinize atmayin, bir an önce tatmin edin." Bu fikirler, kabul de görüyor. Günahlar, ilmi kisvelere bürünerek mesrulasiyor. Böylece, azgin ihtiraslarina sinir koymayan "bilimsel sapiklar" ve "aydin zalimler" çogaliyor. Zayiflar eziliyor, masumlar lekeleniyor, kuzular kurtlara peskes çekiliyor.
    Halbuki, ruh ayri, nefis ayri varliklardir. Ikisi ayni kiside bulunmakla birlikte, mizaçlari taban tabana zittir. Birinin zevk aldigindan, digeri tiksinir. Nefis, kötülüklere meftundur. Lugatinde "doymak" kelimesine yer yoktur. Hep daha fazlasini ister. Simariktir, isyankardir, yüzsüzdür. Aldikça daha çok kuvvetlenir. Nihayet öyle bir raddeye gelir ki, insana "Hayatin gayesi zevktir," hükmünü verdirir. Mesuliyetten kaçar. Kaideler, yasaklar ve kanunlar, onun en sevmedigi kavramlardir. Dini ve ahlaki da sirf bunun için sevmez. Çünkü bunlar insana, basibos olmadigini, hayvan gibi istedigi yerde otlayamayacagini, ibadet için yaratildigini hatirlatir. Ona, Allah'a isyanin nankörlük oldugunu söyler.

    Ruhun da kendine has gidalari vardir. O, ilimle olgunlasir, ibadetle teneffüs eder ve tefekkürle yücelere erer. Yaratiklardaki harika sanatlari görerek Rabbini düsünmek, muhatap oldugu nimetler için minnet duyarak sükretmek, en mühim gayesidir. Bu yolla, geçmisin elemlerinden ve gelecegin endiselerinden kurtulur. Teslimiyet ve tevekkülle huzura kavusur. Organlar, yaptiklari ise göre kiymet alirlar. Sadece maddi zevkler için kullanilan kabiliyetler, degerlerini kaybederler. Ruh, bu gerçegin farkindadir. Aklini ve diger manevi cihazlarini midesine ve cinsi isteklerine hizmet ettirenlerin mutlu olmalari kabil midir? Efendilerin usaklara köle oldugu yerde, saadetten bahsedilebilir mi?

    Hazciligin sonu Pesimizm, yani karamsarlik felsefesidir. Çünkü, "Devam etmeyen seyde lezzet yoktur." Dünya nimetlerinin ve kendisinin fani oldugunu bilen insanin mesut olmasi mümkün müdür? Akli uyusturan maddelerin sefahat toplumlarinda çogalmasi da bu hakikati gösterir. Yine, maddi hazlara doymus Bati cemiyetlerinde intihar olaylari daha çok görülüyor ki, bu durum, mutlu olamadiklarinin en açik delilidir. Mesut bir insan niçin aklini uyutsun ve niye intihar etsin!

    Suna hep inanmisimdir; eger zevkine düskün olanlar, cennetteki lezzetlere süphesiz inansalar, herkesten ziyade ibadetle mesgul olurlardi. Çünkü her hazzin asli oradadir. Dünya zevkleri ise, bir gölgeden ibarettir. Hedonistlere sunu söylemek isterdim: Zevk ve safa içinde sonsuza kadar yasamak mi istiyorsunuz, hiç durmayiniz; iman ab-i hayatindan ve ibadet serbetinden içiniz. Yarin çok geç olabilir. Öbür güne ise hiç güvenmeyiniz.

    Sözün kisasi, "Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalniz imandadir ve iman hakikatlari dairesinde bulunur." Bundan dolayi zevk ve saadet isteyenlere söylenecek söz sudur: "Hayatin lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatinizi iman ile hayatlandiriniz ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.447, Level: 61
    Points: 8.447, Level: 61
    Level completed: 99%,
    Points required for next Level: 3
    Level completed: 99%, Points required for next Level: 3
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Hakikatbin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    781
    Points
    8.447
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Zevk nedir? Niçin verilmistir?

    Sözün kisasi, "Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalniz imandadir ve iman hakikatlari dairesinde bulunur." Bundan dolayi zevk ve saadet isteyenlere söylenecek söz sudur: "Hayatin lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatinizi iman ile hayatlandiriniz ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz."............çok sağlam kaynaktan bir paylaşım okumuşdum tekrar paylaştığın için Allah razı olsun ...zevkin peşinde koşanlara duyurulur........
    ........SEVDASI BÜYÜK OLMAYANIN EYLEMİDE BÜYÜK OLMAZ...........

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •