İslamda tasavvuf, bir bakıma kişinin kendini Allah rızası için, ciddi ve samimi bir ''nefs muhasebesine'' tabi tutması, zaman içinde nefs-i emmare'nin esaretinden kurtularak, nefs-i saliha'ya doğru yücelmesidir...Yani, islam iman ve ahlakının, fertte derinleşmesi demek olan tasavvuf, işin daha çok psikolojik cephesini ifade eder...

İslam iman ve ahlakının birde sosyolojik cephesi vardırki, bu, bizzat cemiyetin ''Allah ve Resulünün emrettiği ölçüler içinde'' yaşamasını ve yaşatılmasını ifade eder...
Çünkü, ahlak, ferdi ilgilendirdiği kadar, cemiyetide ilgilendirir...

Türk-islam kültür ve medeniyetinde ''ahlaki kaideleri'' tayin eden, Din ve Töredir...Din derken, Yüce Allahın emirleri, peygamberimizin (s.a.v.) örnek yaşayışı, Ashab-i Kiramın davranışları ve onların izinden giden büyük müctehidlerin konu ile ilgili ictihadları kastedilmektedir...Töre derkende, dini emir ve ölçülere aykırı düşmeyen, ve hatta onları isbat eden ictimai alışkanlıklardır...
Din, töre ve ahlak bir bütün teşkil ederler...Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir...

Ahlakın kazandırılmasında dış ve iç murakabe esastır...Yani fertler ahlaki yaşamı, istemeli, sevmeli ve özlemelidir...Bunun yanında, yine insanlar, ictimai bir murakebe altında bulunduklarını da hissedebilmelidir... Yani ahlak, vicdani bir tercih olmanın yanında, ictimai bir kontrol müessesesidir...İctimai manada ''ahlak'' en ideal şekliyle iyiyi, sırf iyi olduğu için tercih etme iradesi olarak tarif edilmek istense bile, gerçekte; cemiyetlerin ahlakında, korkuların, ümit ve menfaatlerin, alkış ve yuhaların, ceza ve mükafatın da önemli rolü vardır.................