2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Maide 46-47 Ayetin Tesfiri

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Maide 46-47 Ayetin Tesfiri

    46. Ardlarından da izletince, kendinden önceki Tevratı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Biz ona, içinde hidayet ve nur bulunan İncil'i de -kendinden önce inen Tevrat'ı doğrulayıcı, takva sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere-verdik.
    47. İncil sahipleri de Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, fa sıkların tâ kendileridir.

    "Ardlarından da İzletince, kendinden önceki Tevratı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik.1* Yani Biz, İsa'yı onların izletince gönderdik. Bunlardan kasıt ise, Allah'a teslim olmuş olan peygamberlerdir. Hz. İsa, kendisinden önce indirilmiş bulunan Tevrat'ı tasdik etmişti. Yani, Tevrat'ı hak bir kitap olarak kabul etmişti. Onu neshedici bir hüküm gelinceye kadar Tevrat gereğince amel etmenin vacib olduğunu kabul etmişti.
    Doğrulayıcı olarak" kelimesi, Hz. İsa'dan hal olmak üzere man-sub'dur. "İçinde hidayet... bulunan" kelimesi ise mübteda olmak üzere merfu'dur. "Ve nur" kelimesi ise ona atfedilmiştir.
    "Doğrulayıcı olmak üzere" ise, iki şekilde anlaşılabilir. Bunun Hz. isa'ya ait kabul edilerek, ilk geçen "doğrulayıcı olarak" kelimesine atfedilmesi mümkün olduğu gibir İncil için hal olarak kabul edilmesi de mümkündür. O takdirde ifade şöyle anlaşılmalıdır: Biz ona, içinde hidâyet ve nur bulunan ve doğrulayıcı olmak üzere İncil'i verdik.
    "Bir hidayet ve öğüt olmak üzere" kelimeleri, daha önce geçen "doğrulayıcı" kelimesine atfedilmiştir. Yani, hidâyete ileten ve öğüt olan (bir kitap.) olarak.
    "Takva sahipleri için" buyruğunda özellikle zikredilmeleri öğüt ve hidâyetten yararlananların onlar olacağından dolayıdır,
    "Hidayet ve öğüt" kelimelerinin daha önce geçen: "İçinde hidayet ve nur bulunan" buyruğuna atfedilmiş olmaları da mümkündür. .
    Yüce Allah'ın: "İncil sahipleri de Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin" buyruğundaki fiili, el-A'meş ve Hamza, baştaki "lam" harfini,"lâm-ı key" olmak üzere mansub, diğerleri ise emir lâm'ı olmak üzere fiili cezm ile okumuşlardır.
    Birinci okuyuşa göre buradaki "lâm", yüce Allah'ın; "ona... verdik" buyruğuna taalluk eder ve bu durumda durak caiz olmaz. Yani, Biz ona İncili, kendisine iman edenler, Allah'ın o İncil'de indirdikleri gereğince hükmetsinler diye indirdik, demek olur.
    Baştaki bu "lâm" harfini emir "lâm"i olarak okuyanların kıraatine göre ise, bu da yüce Allah'ın: "Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" (el-Maide, 5/49) buyruğunu andırmaktadır. O bakımdan bu, yeni bir cümle (istinaf) gibi olup, bir yükümlülük ifade eder, Yani, İncii sahipleri, onunla hükmetsinler.
    Bu da, o dönemde sözkonusu idi. Ama şimdi (yani Kur'anın nüzulünden sonra) o, nesh olmuştur.
    Şöyle de denilmiştir: Buf hıristiyanlara şu andan itibaren, Muhammed (sav)'a iman etmeleri için verilmiş bir emirdir. Çünkü İncil'de ona iman etmeyi vacip kılan hükümler vardır. Nesh ise, Usulü'd-DinJde (itikadı hükümlerde ), de fer'İ hususlarda düşünülebilir.
    Mekkî der ki: Tercih edilen okuyuş, tîilin cezm ile okunmasıdır. (Yani, baştaki "lâm'ın emir "lâm"ı olmasıdır). Çünkü cemaat (çoğunluk) bu görüştedir Diğer taraftan ondan sonraki tehdit ifadeleri de, yüce Allah'ın tncil sahipleri için bağlayıcı bir emir verdiğine delalet etmektedir,
    en-Nehhâs der ki: Kanaatimce doğru olan her ikisinin de güzel birer kıraat olduklarıdır. Çünkü şanı yüce Allah, ne kadar kitap indirmiş ise, mutlaka gereğinci amel olunsun diye indirmiş ve o kitabın içindeki hükümler gereğince amel edilmesini emretmiştir. Dolayısıyla,'aynı anda her iki kıraat de sahihtir. [315]


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.241, Level: 46
    Points: 5.241, Level: 46
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 109
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 109
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mücahitt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    38
    Points
    5.241
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Cevap: Maide 46-47 Ayetin Tesfiri

    Maide suresi 44 Taberi tefsirinden
    44- Şüphesiz ki biz, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Allah'a teslim olan Peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Rab-icrine samimi olarak kulluk edenler ve âlimler de Allah'ın kitabını koru*makla görevlendirildiklerinden onunla hükmederlerdi. Onlar, Tevrat'ın hak olduğuna şahit idiler. İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir değere satmayın. Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kafirlerin ta kendileridir.

    Şüphesiz ki biz Tevrat'ı indirdik. Onda insanları doğru yola ileten hidayet ve karanlıkları aydınlatan nur vardır. Allah'a boyun eğen Peygamberler, kendi*lerine tabi olan Yahudilere Tevrat ile hükmederler, âlimleri de Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevlendirildikleri için Tevrat'la hükmederlerdi. Yahudi alimleri. Peygamberlerin. Allah'ın kitabıyla hükmettiklerine dair sahillerdir. Ey Yahudi alimleri, insanlardan korkmayın, benden koku. Çünkü fayda ve zarar verme ancak benim elimdedir. Âyetlerimle hükmetmeyi bırakıp karşılığında ge*çici ve az bir değeri almayın. Allah'ın göndermiş olduğu kitabın hükmüyle hük*metme yenler, kefillerin ta kendileridir.

    Ayetle. Allah'a teslim oldukları zikredilen Peygaır.berberuer, inaksal, evi i oklukları halde ziııu eden iki Yahudi hakkında recmedilme cezasını veren ve Kureyza oğullarıyla Nadr oğullarının öldürülenlerinin diyetlerinin eşit olcluğ-ıva hüküm veren Hz. Muhammed'dir ve Hz. Muhammed'deiî önce geçen ve Al*lah'ın indirdiği hükümlerle hükmeden diğer Peygamberlerdir.

    Katade diyor ki: "Bize anlatıldığına göre bu âyet-i kerime indirilince Re-sulullah buyurmuştur ki: "Yahudiler hakkında da onların dışındaki, diğer dinle*re sahip olan insanlar bakında da biz hüküm vereceğiz."

    Zühri bu âyet-i kerimenin, Resulullah'a evli oldukları halde zina eden iki Yahudinin cezasının ne olacağın: sormalanyla Resulullah'ın, onlara recmedil*me cezası vermesi üzerine nazil olduğunu söylemiştir.

    Âyet-i kerimede "Rablerine samimi olarak kulluk edenlerin ve âlimlerin de insanlara, Allah'ın indirdiği Tevrat'la hükmedecekleri" beyan edilmiştir.

    Burada zikredilen ye "Rablerine samimi olarak kulluk edenler.." diye ter*cüme edilen "Rabbaniyyun" kelimesinden maksat, hik*metli davranan, insanları idarede, işlerini düzenlemede ve menfaatlerini koru*mada basiretli olan âlimler." demektir. Daha önce bunun izahı ve hakkındaki görüşler zikredilmiştir.

    Burada geçen ve "Âlimler" diye tercüme edilen "Ahbar" kelimesi "Hibr" kelimesinin çoğuludur. Mânâsı ise "Bir

    şeyi sağlam bir şekilde bilen" demektir.

    Süddi burada "Rabbaniyyun" ve "Ahbar" diye vasıflandırılan kişilerden maksadın "Suriya" ismindeki Yahudinin iki oğlu olduğunu söylemiştir.

    Esbat, bu hususta Süddi'nin şunları söylediğini rivayet etmiştir: "Yahudi*lerden iki kardeş vardı. Bunlara "S.uriya'nm iki oğlu" denirdi. Bunlar, müslüman olmadıkları halde Resulullah'a tabi olmuşlardı. Bunlar, Resulullah'ın, kendile*rinden, Tevrat hakkında bir şey sorduğunda ona,Tevrat'tan bildiklerini söyleye*ceklerine dair ahit vermişlerdir. Bunlardan biri "Rabbani" diğeri ise "Hibr" idi. Bunlar, Resulullah'a, ondan bir şeyler öğrenmek için tabi olmuşlardı. Bir gün Resulullah onları çağırdı. Kendilerinden bazı şeyler sordu. Onlar da "İleri gelen kimselerin zina etmeleri halinde hükmün ne olduğunu, zayıf olanların zina et*meleri halinde de hükmün ne olduğunu ve diğer hükümlerin neler olduklarım anlamlar. Bunun üzerine Allah teala "Şüphesiz biz, içinde hidayet ve nur buîunaıı Tevrat'ı indirdik. Allah'a teslim olan Peygamberler, Yahudilere onunla hük*mederlerdi." Yani, Muhammed (s.a.v.) Yahudilere Tevrat'ın hükmüyle hüküm verir." beyanını indirdi.

    Yine Allah teala "Rablerine samimi olarak kulluk edenler ve âlimler de, Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden, yani Suriya'nın, Rabbani ve Hibr denen iki oğlu da, Yahudilere Allah'ın indirdiği Tevrat'la hükmederler*di." ifadelerini indirdi.

    Taberi diyor ki: "Bana göre bu mesele hakkındaki doğru görüş burada zikredilen "Rabbani"nin ve "Ahbar"m, alimlerin sıfatı olduğunu söyleyen gö*rüştür. Bunlar, Suriya'nın iki oğlu da olabilir, başkaları da. Bunların bilinen Rabbani ve Ahbar olduklarına dair kesin bir delil yoktur. Nitekim, Dehhak, Ha-san-ı Basri, Katade ve Mücahid bunlardan maksadın Yahudilerin kurraları ve fı-kıhcılan olduklarını söylemişler, İbn-i Zeyd ise, Rabbanilerin idareciler, Ah-bar'm da âlimler olduklarını söylemiştir.

    Âyet-i kerimenin sonunda, "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." buyurulmaktadır. Yani kim Yahudilerin, evli oldukları halde zina eden iki kişi hakkında merkebe ters bindimle ve yüzlerini karalama hükmünü verip recmedilmeleri hükmünü saklamaları, öldürülen bazı kişiler hakkında tam diyet ödettirirken diğer bazıları hakkında yarım diyet ödet*meleri, ileri gelenleri öldürüldüğünde, öldüreni kısasa tabi tuttuktan halde zayıf*lan öldürüldüğünde sadece diyet ödettinneleri gibi hükümler verir de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyecek olursa işte onlar, hakkı gizleyen ve onu insanların gözünden kaçıran kimselerdir."

    Müfessirler bu âyette zikredilen kâfirlerden kimlerin kastedildiği husu*sunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

    a- Bera b. Âzİb, Ebu Salih, Dehhak, Ebu Miclez, İkrime, Katade ve Ubeydullah b. Abdullah'dan nakledilen bir görüşe göre bu âyette zikredilen kâfirlerden maksat, Allah'ın kitabı Tevrat'ı tahrif edip değiştiren Yahudilerdir.

    Bu hususta Bera b. Âzib demiştir ki:

    "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendile*ridir. [127] "İşte onlar fâsıklann ta kendileridir. [128] âyetlerinin hepsi, kâfirler hakkında nazil olmuştur. [129]

    Ebu Salih diyor ki: "Maide suresinin bu üç âyetinde ehl-i islam için bir şey yoktur. Bunlar, kâfirler hakkındadır.

    İmran diyor ki: "Ebu Miclez'e, Hariciye mezhebinin ibadiye fırkasından bir kısım insanlar gelip Ebu Miclez'in yanında oturdular ve ona dediler ki: "Al*lah teala buyuruyor ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, fâsıklann ta kendileridir." (İbadiye fırkasına mensup olanlar bu sözlerini söyler*ken, idarecilerin, Allah'ın indirdiği ile hükmetmediklerinden, kâfirler, zalimler ve fasıklar olduklarını söylemek istemişlerdir.) Ebu Miclez de dedi ki: "Bu ida*reciler bu yaptıklarını yapıyorlar ve yaptıklarının günah olduğunu da biliyorlar. Bu âyetler, Yahudi ve Hristiyanlar hakkında nazil olmuştur."

    İbadiye fırkasından olanlar dediler ki: "Vallahi sen de bizim bildiğimiz gibi biliyorsun. Fakat sen onlardan korkuyorsun." Ebu Miclez de dedi ki: "Siz buna bizden daha layıksınız. Biz, sizin bildiğiniz gibi bilmiyoruz. Sizler, bili*yorsunuz fakat, bildiğiniz gibi hareket etmenize engel olan, sizin onlardan kork-- manızchr."

    Bu hususta Ebul Buhturi de şunları söylemiştir: "Bir adam Huzeyfe'den "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir..İşte-onlar zalimlerin ta kendileridir. İşte onlar, fâsıklann ta kendileri*dir,.." âyetlerinin izahını sordu ve dedi ki: "Bu âyetlerin İsrailoğullan hakkında nazil olduklarını söylüyorlar ne dersin?" Huzeyfe de dedi ki: "Evet, size kardeş olan İsraiioğullan hakkında, her acı şey onların hakkında, her tatlı şey ise sizin hakkınızda. Hayır vallahi mesele böyle değil. Siz, İsrailoğullarımn yolunu, bir takunyanın tasması kadar çok yakın bir mesafeden takibedeceksiniz."

    Bera b. Âzib de Resulullah'ın, zina eden Yahudiler hakkında recm cezası vermesi üzerine bu âyetlerin indiğini ve bunların, Yahudiler hakkında nazil.ol-duğunu söylemiştir.

    İbn-i Zeyd de demiştir ki: "Kim, kendi eliyle bir kitap yazar, Allah'ın ki*tabîni bırakarak o kitapla hüküm verir ve kendi yazdığı o kitabın da Allah katın-. dan olduğunu zannedecek olursa işte o zaman kâfir olur.

    Ebuzzinad diyor ki: "Biz, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'un yamnda bulunuyorduk. Bir adam, "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklann ta kendileridir." âyetlerini okudu. Bunun üzerine Ubeydullah dedi ki: "Vallahi bir çok insan, bu âyetleri, haklarında inmedikleri mânâlarla yo*rumluyorlar. Bunlar, Yahudilerden iki kabile hakkında nazil olmuştur. Onlar da Kureyza ve Nadr oğullandır."

    Ubeydullah, bu iki kabileden birinin, kendisini daha üstün sayarak öldü*rülenlere diyet takdir edildiğinde, kendi kabilesinden öldürülenlerin diyetini di*ğer kabileden öldürülenin iki katı kabul ederlerdi. Resulullah Medine'ye hicret edip diyetlerinin eşit olduğuna hüküm vereceği anlaşılınca onlar, içlerinden müslüman görünen bir münafıkı Resulullah'a gönderip durumu öğrenmek iste*mişler, daha önce yaptıkları gibi hüküm verirse kabul edeceklerini, eşit oldukla*rına hüküm verirse kabul etmeyeceklerini kararlaştırmışlardır. İşte bunun üzeri*ne Allah teala, bundan Önceki âyetleri, bunu ve bundan sonraki âyetleri o Yahu*diler hakkında indirmiştir.

    b- Âmir eş-Şa'bi'ye göre ise "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse iş*te onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyeti müslümanları kasdetmektedir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, zalimlerin ta kendileridir." âyeti, Yahudileri kasdetmektedir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, fasıklann ta kendileridir." âyeti Hristiyanlan kasdetmektedir. Yani, birinci âyet müslümanlar hakkında, ikinci âyet Yahudiler, üçüncü âyet de Hristiyanlar hak*kında nazil olmuştur.

    c- Ata b. Ebi Rebah, Tavus ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre "Kim,Allah'm indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir..." "İşte onlar, zalimlerin ta kendileridir.." "İşte onlar fasıklann ta kendileridir." âyetlerinde zikredilen kâfirlikten maksat, insanı dinden çıkaran kâfirliğin daha alt seviyesinde bir kâfirliktir. Zalimlik ve fasıklık da, bilinen za*limlik ve fasıkhklardan daha alt derecede zalimlik ve fasıkiıklardır.

    Bu hususta Said el-Mekki Tavus'un şunları söylediğini rivayet etmiştir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." âyetindeki kâfirlik, kişiyi elinden çıkaran kâfirlik değildir.

    Tavus diyor ki: "Bir kişi, Abdullah b. Abbas'tan, "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler.." âyetlerini sordu ve dedi ki: "Bir kimse bunu yaparsa kâfir mi olur?" Abdullah b. Abbas da dedi ki: "Onun bunu yapması kâfirliktir. Fakat o kimse Allah'ı âhiret gününü, şunu ve şunu inkâr eden kimse gibi değildir.

    d- İbrahim en-Nehai, Hasan-ı Basri, Abdullah b. Mes'ud ve Süddi'ye göre İse bu âyetler, ehl-i kitap hakkında inmiştir. Fakat bunlar, bütün insanları kapsa*maktadır. Müslümanlar için de geçerlidir, kâfirler için de geçerlidir.

    Bu hususta Mansur, İbrahim en-Nehai'nin şunu söylediğini rivayet etmiş*tir: "Bu âyetler İsrailoğııllan hakkında inmiştir, amma bu ümmet için de geçerli*dir."

    Avf da, Hasan-ı Basri'nin "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyeti hakkında şunu söylediğini rivayet etmiştir. Bu âyet, Yahudiler hakkında nazil olmuştur ama onun hükmüne uymak bize farzdır.

    Selem b. Kiineyİ diyor ki: "Alkame ve Mesruk, Abdullah b. Mes'ud'dan, rüşvetin hükmünü sordular o da dedi ki: "Rüşvet suht'tandır. (Yani bu surenin kırk ikinci âyetinde geçen ve "Haram" diye tercüme edilen "Suht'tandır) Onlar da dediler ki: "Bu, hüküm verme sırasında alınan rüşvet midir?" Abdullah b. Mes'ud da eledi ki: "Böyle bir halde rüşvet almak kâfirliktir. Çünkü Allah teala buyurmuştur ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir."

    Süddi de bu âyeti şöyle izah etmiştir: "Allah teala buyurmuştur ki "Kim benim indirdiğim ile hüküm vermez, onu kasıtlı olarak bırakır ve bile bile hak*sızlık yapacak olursa işte o kâfirlerdendir.

    c- Abdullah b. Mes'ud'dan nakledilen diğer bir görüşe göre "Kim, Al*lah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyetindeki "Kâfirler"den maksat,- Allah'ın indirdiğini inkâr ederek onun dışındaki şeylerle hüküm verenlerdir. Allah'ın indirdiğinin, Allah tarafından olduğunu kabul ede*rek onun dışındaki şeylerle hüküm verenler ise zalimler ve fasıklardır.

    Taberi diyor ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." âyeti hakkındaki görüşlerden doğru olmaya daha la*yık olanı, bu âyetin ve bundan sonra gelen âyetlerin, kâfirler hakkında olduğunu söyleyen görüştür. Çünkü bu âyetten önce gelen âyetlerin de sonraki âyetlerin c!e ehl-i kitabın kâfirlerinden haber verdiğini söylemek daha evladır.

    Eğer denilecek olursa ki: "Allah teala, ehl-i kitaptan bahsettikten sonra umumi bir ifade ile, indirdiği ile hükmetmeyen herkesin kâfir olduğunu bildir*miştir. Ser. bunun nasıl olur da, özellikle ehl-i kitabın kâfirlerine mahsus oldu*ğunu söylersin?" Cevaben denilir ki: "Allah teala, indirdiği ile hükmetmeycnle-rin kâfirliğini, indirdiği ile hükmetmemesiyle birlikte, onu inkâr edenler için ge-nelleşîirmiştir. Abdullah b. Abbas'm da dediği gibi Allah'ın indirdiğini inkâr ederek onunla hükmetmeyen herkes de ehl-i kitabın kâfirleri gibi kâfirdir. Zira, Allah'ın indirdiğini bildiği halde onu inkâr eden kimse, Resulullah'm Peygam*berliğini bildiği halde onun Peygamberliğiniinkâr eden kimse gibidir.
    Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Gerçek şu ki, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Bakara suresi 256

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •