Rahmet ve merhametin kaynağı Allah Teâlâ'dır. İnsanlardaki merhamet, yüce Allah'ın rahmet ve
merhametinin bir tecellisi, bir yansımasıdır.
Cenâb-ı Hakk'ın en önemli sıfatlarından biri de hiç kuşkusuz rahmet ve merhametidir. Bu sıfatını ifade
eden Rahman ve Rahîm isimlerinin Kur'an'da en çok anılan isimler olması, Allah'ın merhamet sıfatının
önemini ve sonsuzluğunu gösterir.
Allah'ın kullarına acıması, onlara sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmesi demektir.
Hak Teâlâ yaratıklarına, şanına yakışır bir acıma ve şefkat duygusu ile muamele eder. Allah Teâlâ,
kullarına rahmet ve şefkatle davranmayı nefsine vacip kıldığını şöyle beyan etmektedir:
"Rabb'iniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra
ardından tövbe edip de kendini ıslah ederse bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."224
Bu, Allah'ın rahmetinin çok ve tükenmez derecede bol ve her şeyi kapladığını gösterir. Şayet bu
merhamet duygusu olmasa hayatın devamı mümkün olmazdı. Allah Teâlâ'nın,
"Benim rahmetim her şeyi içine almıştır"225 âyeti bu gerçeği ifade etmektedir.
Hz. Peygamber de (s.a.v) Cenâb-ı Hakk'ın yüksek rahmetinden bahsederken şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ mahlûkatı yarattığı zaman yanında bulunan arşın altındaki bir kitaba şunu yazdı:
Muhakkak ki rahmetim gazabımı geçti. 226
Allah Resulü (s.a.v), Allah'ın merhametinin büyüklüğünü ve insanlardaki merhametin kaynağı
olduğunu dile getirdiği hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlûkat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterir.
Doksan dokuz rahmet de kıyamet günü içindir." 227
"Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak
kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi
hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet eder.
Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayıp yüz rahmetiyle
halka muamele edecektir."228
Ömer b. Hattâb (r.a) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı. Bu kadın (sağa sola)
koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve
emziriyordu. Kadının bu durumunu gören Hz. Peygamber (s.a.v), yanındakilere,
"Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?"diye sordu. Bizler
"Hayır!" diye cevap verince,
"Bilin ki Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır"229 buyurdu.
Abdürrezzâk el-Kâşânî şöyle bir olay anlatır:
Hz. Peygamber bir gün sahabe ile Medine'nin bir sokağından geçerken bir kadın onları evine davet etti.
Resûlullah ve yanındakiler içeri girdiler. Ortada bir ateşin alev alev yandığını, çevresinde de çocukların
oynadığını görürler. Kadın,
"Ey Allah'ın Resulü! Allah mı kulları hakkında daha çok merhametlidir yoksa ben mi şu evlâtlarım hakkında
daha fazla merhametliyim?" diye sordu. Allah'ın Resulü (s.a.v),
"Allah daha çok merhametlidir" buyurdu. Kadın,
"Peki, ben çocuğumu şu ateşe atmak ister miyim?" diye sordu. Allah'ın Resulü (s.a.v),
"Hayır dedi. Kadın,
"Peki, onca rahmetine rağmen Allah kullarını ateşe nasıl atar?" diye sordu. Bu soru üzerine Hz.
Peygamber (s.a.v) ağladı ve, "Bana öyle vahyolundu" buyurdu.
Ebû Musa'nın (r.a) bildirdiğine göre Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Müslüman bir kimse öldü mü, Allah ona bedel bir yahudi veya hıristiyanı cehenneme koyar."230
223 İbn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4300).
224 En'âm 6/54.
225 A'râf 7/156.
326 Buharı Tevhid, 15/22, 28, 55; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 14); Tirmizî, Daavât, 99 (nr. 3543); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/242, 258.
227 Müslim, Tevbe, 4 (nr. 20).
228 Müslim, Tevbe, 4 {nr. 21); Ibn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4294).
229 Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 22); Beyhakî, Şuabü'l-lmân, nr. 11018.
230 Müslim, Tevbe, 8 (nr. 50); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/391.
...........