Burada Bediüzzaman'in hayatinda maruz kaldigi iskence ve eziyetleri ekleyelim...


Müdüre, Müddeiumuma, Mahkeme Reisine bir istida yazdim. Bir kardesime gönderdim, tâ bilmedigim yeni hurufla yazsin. Ve yazildi, onlara verildi. Güya büyük bir suç islemisim diye benim pencerelerimi mihladilar. Ve duman beni sikiyordu, bir pencereyi birakmadim ki mihlanmasin. Simdi onu da mihladilar. Hem hapis usulü tecrit on bes gün kadar oldugu halde, beni üç buçuk ay tecrid-i mutlakta hiçbir arkadasimla temas ettirmediler. Hem üç aydan beri benim aleyhimde kirk sayfalik bir iddianame yazilip bana gösterildi.

Yeni hurufu bilmedigimden, hem rahatsiz ve hattim çok noksan olmasindan, çok rica ettim ki, "Bana biri iddianameyi okuyacak ve dilimi bilen talebelerimden benim itiraznamemi yazacak iki adama izin veriniz" dedim; izin vermediler. Dediler, "Avukat gelsin, okusun." Sonra onu da birakmadilar.


Yalniz bir kardese dediler ki: "Eski hurufa çevir, ona ver." Halbuki, o kirk sayfayi yazmak alti yedi günde ancak olur. Bir saatte bana okumak isini, alti yedi güne kadar uzatmak, tâ benimle kimse temas etmesin fikri ise, pek dehsetli bir istibdat ile benim bütün hukuk-u müdafaami iskat etmektir.

Dünyada, yüz cinayeti bulunan ve asilacak bir adam dahi böyle muamele göremez. Ben hakikaten bu emsalsiz iskencenin hiçbir sebebini bilmedigimden çok azap çekiyorum. Ben haber aldim ki, Mahkeme Reisi vicdanli ve merhametlidir. Bu kanaate binaen, ilk ve son bir tecrübe olarak makaminiza bu istirhamname ve sekvâyi yazdim.

Sualar, On Dördüncü Suâ, 333