***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Cevap: Sirkat (hırsızlık) haddi
Bu kural hırsız, gasbeden, muhtelis ve hain için de geçerlidir. Ahmed'in Hasan'dan ve Semre'den tahric ettiği bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Bir adamın malı çalınır veya kaybolur sonra da malını aynıyla bir başka adamın yanında bulursa onu almaya hak sahibidir. Müşteri ise bedelini almak üzere satıcıya müracaat eder." *
Bu hadis, çalınan malın sahibine iade edileceğine delalet eden nasstır. Şayet çalınan mal telef olur veya tüketilirse değerinin mal sahibine ödenmesi gerekir. Şayet ayn (malın kendisi), yerde elbisenin güvelenmesi, otomobilin paslanması gibi kullanılmaksızın durduğu yerde kayba uğrarsa tazminat alınması gerekir. Noksanlığın, malın kullanılmasından kaynaklanması durumunda da hüküm aynıdır. Şayet ayn, uçak veya deve gibi fayda sağlayan, getirisi olan bir şey ise, mal sahibi hırsızın elinde kaldığı süre için malının sağlayacağı faydayı talep eder. Çalan kişinin çaldığı maldan herhangi bir fayda elde edip etmemesi durumu değiştirmez.
El Kesilmeyecek Durumlar
El kesmemeye delalet eden birtakım hadislerin varlığı nedeniyle bazı durumlarda el kesilmez. Çünkü bu durumlar el kesmeyi gerektiren şartlar kapsamına girmemektedir. Rafi b. Hadic (ra)'den: Rasulullah (sav) şöyle dedi: "Semerde ve keser(hurma özün)de el kesme yoktur."*
Semer diye ağaçta asılı bulunan meyveye denir. Keser ise bir başka toprağa ekilmek üzere çalınan hurma ağacının içinden çıkan dalı beyaz olan kısma denir. Hurma ağacının ortasından çıkan yağa da keser denir. Hasen (ra)'den: Rasulullah (sav) şöyle dedi: "Yenmek üzere hazırlanmış yiyecek için el kesme yoktur."Burada ev halkının yemesi için hazırlanmış olan yemek ile, satılmak üzere lokanta sahibi tarafından hazırlanan yemekler arasında fark yoktur. Hadisin nassı insanların yemeleri için hazırlanmış olan her yemeğe uygundur. Ancak henüz tane halinde olan veya buğday başağı gibi başak halinde bulunan yiyecekler yenmek üzere hazırlanmışşeyler sayılmaz. İster hasat edilmiş olsun isterse hasat edilmemiş olsun henüz koruma altına alınmamış tarladaki buğdayın çalınması durumunda el kesilmez. Fakat ambar gibi koruma altına alınmış bir yerden çalınırsa el kesilir. Zira Nebi (sav)'e dağda otlamayan henüz ağıla girmemiş koyun hakkındaki bir soruya şöyle cevap vermiştir:
"Ey Allah’ın Rasülü. Meradan çalınan koyun hakkında ne dersin? Dedi ki: Meradan çalınan koyun için el kesme yoktur. Ağılda ve kalkan değerinde ise el kesilir. Kalkan değerinde değilse bir mislini ödemeye zorlanır, ceza olarak da dayak yer." *
Amr b. Şuayb Hadisi ise şöyledir:
"Ey Allah Rasülü dalında asılı bulunan meyve ceplere doldurulursa ne olur? Dedi ki: Kim eteğine almaksızın sadece yer ise bir şey gerekmez. Kim de beraberinde bir şey alırsa hem aldığını iki misli ödemesi hem de ceza gerekir. Saklandığı yerden alınmışsa ve alınanın bedeli kalkan değerinde ise el kesilir." *
Bu hadislerin tümü bahçelerden ve tarladan çalınması veya dağda yayılan hayvanların alınması durumunda el kesilmeyeceğine işaret etmektedir.
Kıtlık zamanlarında yapılan hırsızlıklar için de el kesme yoktur. Mekhul (ra) Rasulullah (sav)'den şunu rivayet etmektedir: "Açlığa mahkum olunması durumunda kesmek yoktur." Hasen bir adamdan şunu zikreder: "Birbirine sarılmış ve aralarında et olan iki adam gördüm ve onlarla birlikte Ömer (ra)'e gittim. Etin sahibi şöyle dedi: Benim uşara (on aylık gebe olan ve doğumu yakın olan) devem vardı. Baharı bekler gibi onu bekliyordum. Şu iki adam onu boğazlar halde buldum. Ömer (ra) şöyle dedi: Senin devenin yerine iki tane etine buduna dolgun on aylık gebe deven olmasına razı olmaz mısın? Biz hurma salkımından dolayı ve açlık zamanında el kesmeyiz." Bu olay kıtlığın yaşandığı bir dönemde cereyan etmişti. Uşara diye on aylık gebe olan ve doğumu yaklaşan deveye derler. Bu deve sahipleri, nezdinde çok kıymetlidir. Sütünün bolluğundan ve verimliliğinden faydalanmak için baharı bekler gibi beklerlerdi. Yiyecek bir şey bulamayan aç bir kimsenin durumu da böyledir. Aç olan bir kimse karnını doyurmak ve açlığını gidermek için bir şey çalarsa eli kesilmez. Çünkü onun durumu Rasulullah (sav)'in şu hadisine uymaktadır: "Açlığa mahkum olunması durumunda kesmek yoktur."
Bu açıklamalara göre bir başka toprağa ekilmek üzere alınan hurma özü ve tüm hurma fidelerinden, hurma ağacının ortasından çıkan yağ için, Rasulullah (sav)'in: "Semerde ve keser(hurma özün)de el kesme yoktur." *hadisine istinaden el kesilmez. Hadiste yer alan "keser" herhangi bir şeyle kayıtlanmamıştır. Dolayısıyla mutlak surette el kesilmez. Bunlar ister saklandıkları yerden alınsınlar isterse bir başka yerden alınmış olsunlar el kesilmez. Yine hazır olan yemeği kayıtlayan herhangi bir şey olmadığı için ister saklandığı yerden çalınmış olsun isterse bir başka yerden alınmış olsun el kesilmez. Çünkü hadis aynen şöyledir: "Yenmek üzere hazırlanmış yiyecek için el kesme yoktur."Ancak ağaçta asılı bulunan meyve, buğday ve benzerleri saklandığı yerin dışında bir yerden alındığında el kesilmez, fakat koruma altına alınan bir yerden çalınmışsa Rasulullah (sav)'in; "Saklandığı yerden alınmışsa el kesilir" *hadisi gereğince el kesilir.
Kesilecek Miktar
Yüce Allah'ın;
"Hırsızlık yapan kadın ve erkeğin ellerini kesiniz" * ayeti, el kesme cezasının nassıdır. Ayette yer alan
"ellerini" ifadesindeki el kelimesinin tefsirinde sözlüğe müracaat etmek gerekir. El kelimesi sözlükte avuç içi, parmaklar ve avuç içinin sonuna yani bileğe kadar olan kısım için kullanılır. Beraberinde karine olmaksızın bunun dışında bir başka anlamda kullanılmaz. Bu nedenledir ki abdest ayetinde
"ellerinizi dirseklerinize kadar"* ifadesi ile ellerin dirseklere kadar yıkanması gerektiği açıklanmıştır. Şayet ayette dirseklere kadar kelimesi yer almamış olsaydı elleri bileklere kadar yıkamak gerekirdi. Diğer bir ifade ile ellerin yıkanmasından yalnızca sözlük manası anlaşılırdı. Buna göre hırsızın eli avuç mafsalından kesilir ki burası da bilektir. Ebu Bekir ve Ömer (r.anhüma)'in şöyle dedikleri rivayet edilir: "Bir kimse hırsızlık yaptığı zaman sağ bilekten kesiniz." Onların bu sözüne sahabeler muhalefet etmemişlerdir. Ayette yer alan "ellerini"kelimesi el için kullanılmıştır. Ayette belirleme olmadığından aralarında herhangi bir fark olmaksızın sağ elin ve sol elin kesilmesinin de caiz olduğuna delalet etmektedir. Ancak İbni Mesud'un kıraatına göre bu ayet: sağlarını (ellerini) kesiniz" şeklinde okunmaktadır. Diğer taraftan ise Ebu Bekir ve Ömer (r.anhüma)'in de: "Sağ ellerini kesiniz" dedikleri sabittir. Dolayısıyla kesme sağeli bileğe kadar olan kısımdan yapılır. Yani avucun son kısmından parmakların sonuna kadar olan kısım kesilir. Bu kısım ise bilek ile avuç arasında kalan kemiklerdir. Herhangi bir karine bulunmadığı zaman el lafzı sözlükte bu kısım için kullanılmaktadır.
Hırsızın eli kesildiği zaman dağlanır. Ebu Hüreyre'den gelen rivayet şöyledir: "Rasulullah (sav)'e pelerin çalmış olan bir hırsız getirildi. Dediler ki: Ey Allah Rasülü: Bu adam hırsızlık yaptı. Rasulullah (sav): Onun çaldığını sanmıyorum? deyince, hırsız: Evet, Ey Allah Rasülü ben çaldım dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav): Onu götürünüz elini kesiniz sonra da dağlayınız, buyurdu." Dağlama iyece kaynamış zeytin yağı ile yapılır. El kesildiği zaman elin kesilen kısmı, kanın akıp gitmesini engellemek için kaynamış zeytin yağına daldırılır. Zira kanın akması hırsızın ölmesine neden olur. Dağlama, yalnızca dağlama olduğu için değil, hırsızın helak olmaması illetine binaen vaciptir. Bu nedenledir ki kanın akmasını engellemek üzere dağlamanın yerini tutacak değişik tıbbi yöntemlerin kullanılması da caizdir.