***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Sessizliğin , sesini sonuna kadar açtım..!
Sessizliğin , sesini sonuna kadar açtım..! Bütün pencerelerim kanatsız bekliyor. Gün batıyor Nil’in üstünde. Yusuf bekliyor saraylardan çıkacak olan güzeller güzeli Züleyha’yı.
Derdime bir dert daha kattın. Hayallerim gökyüzünde uçuyor belki bir damlan düşer diye ey Sibel. Ben ne İsmail’im, ne de Yusuf’um, gözyaşlarıyla ıslanmış dualarım yok. Yusuf gibi, İsmail gibi sabrım hiç yok. Ben gül ü lale bahçesine taliptim, onu da bülbüller kıskandı çok gördüler bana. Sensizliğin sukutundayım yine bir akşamın başlangıcında. Şimdi sözleri düşürüyorum kalemden kâğıda…
Artık;
Anlayabilmen için..!
Sessizliğin , sesini sonuna kadar açtım..! Bütün pencerelerim kanatsız bekliyor. Gün batıyor Nil’in üstünde. Yusuf bekliyor saraylardan çıkacak olan güzeller güzeli Züleyha’yı. Ferhat ağıtlarını yakıyor derin vadilerin susuz yangınlarında Şirin’inin yüreğini ferahlatacak Yeşil ırmağı tersine akıtmak için. Mecnun dönüyordu Kâbe’nin tavafında ve duyduğu her sözü Leyla sandıkça anbean bayılıyordu. Ve dualar ahuzar yakarışlar içinde.
Mecnun her tarafı sevda ateşiyle alevlenmiş, bir deri bir kemik kalmış hasta için kabul ve kavuşma müjdesinin verildiği, sevgililerin sevgili en sevgiliye kavuşulduğu, en sevgiliden şefkat ve ilgi haberinin kendisine iletildiği ve bu nedenle ümitsizliği ve acıları kalbinden çıkarıp atabileceği Beytullah da tavafta idi. Nafile yinede kalbinde, gönlünde, dudaklarında ve dualarının yakarışlarında anbean nefeslerinde Leyla vardı. Dudaklarından dökülen her kelimede Leyla vardı.
Kalbinde ümitler yeşerip çiçek açacağı sırada ümitsizlik cellâdı tarafından kalbine atılan mızrakla vurulan âşıktır Ferhat. Dağların ağladığı, feryatlarının asırlarca inlediği, yüreğini yakan gözlerle hala bakar kavuşamayan âşıklara. Aşk-ı revan içindedir hala Nar-ı aşklar.
İstanbul’un bulutlu gökleriyle karşılanır kutlu seferler sonrası Mimar Sinan. Ruhuyla mayalayarak toprağı, Mihrimah’ı işler taş üstüne nakış nakış, ve kördüğüm gibi örer taşları birbirine. Aşkın yoğrulduğu bir taşın adıdır Mimar Sinan. Toprağın türküsüdür Mihrimah. Ve nakkaş sesiyle kuşatılır hayalhanemiz. Tebessümler, hüzünlerin çehremizi parsellediği çizgilere inat, gözlerimizden yakamoz gibi mavi sulara düşen aksidir. Boynunda beyaz gerdanlığa eşlik eden eflatun kanatlarıyla süzülüşünü tekrar tekrar seyretmenin eşsiz zevkiyle titriyor bu canım. Düşsün kırılsın ziyanı yok kalbimin. Yeni camiden ak kanatlı güvercinlerin uçuşlarıyla izliyorum senin ihtişamını ey İSTANBUL… Bilirim sen beklersin gül ü lale yapraklarına düşsün ve solmasın diye seni bekler sibel… Kimsenin ve kendinin bile umurunda olmadın. Yüreğini alarak kaçmaktasın en tenha diyarlara. Sanma ki kaçışınla ve yalnızlığa susuşunla kalbin erecek inşiraha. “Ya Dost HU!”
Bağrı yarık yarık uzanan Kenan diyarının şu toprağı, bir damlana ne kadarda muhtaç olduğunu anlatırcasına, uçan turnaların, kırlangıçların gözlerinde Yusuf’un duasını saklı bir mana içinde taşırken, kumrular sensizliğe şahadet ederken, baharlara uyanmak istiyor kurak topraklar ey Sibel. Bir kırmızı gül, bir tohumun çilesi, bir nasırlı ellerle filizlensin diye toprağa serpilen buğday tanesi bir doğuşun, filizlenişin serencamı olmaya namzet fecrin kızıl hülyası ile örülen seherler, zamanların sükûtu, Yusufca söylenmemiş her söz Züleyha diliyle söylenebilmek için çatlamış dudaklara merhem olman için seni bekler ey Sibel.
Güller kıyama kalkmak, laleler secdelere kapanmak ve gözyaşlarından inci yapmak… Nar-ı aşkların kaderidir bu… Cennet acısı ve kokusu ile yanan Âdem ve Havva gibiyiz.
Yedi tepede, yedi adımda, yedi nefeslik yolu yedi gül ü lale rengiyle, yedi kıtaya hükmederek gönül tahtı kuran, yedi sözün yedi sükut ile, yedi suale iliştiği, yedi damlanın sarnıçlara toplandığı ve seherlerde yedi gül ü lale’nin yaprağına yedi defa damla damla düştüğü, yedi tefekkürün yedi kalp içinde yedi “HU” zikrinde, yedi günde yaratılan dünyanın yedi şeb-i aruzunda gönüllerin piştiği, yedi iklimde bir damla düştüğü demdir bu dem ey yar! Yedi tepenin akşamlarında yedi kızıl ufkun çizgisinin düştüğü gül ü lalenin şehri yâridir bu şehr-i İSTANBUL ey bulutlardan düşmeyen SİBEL…
Yitik Mavi