Benimle hakikat mesrebinde sohbet etmek ve görüsmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle degil, hâdim-i Kur'an olan Üstadiyla görüsür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.
• • •
Mânevî bir ihtarla bir iki ince meseleyi size yaziyorum. BIRINCISI

Geçen Ramazan-i Serifte, Ehl-i Sünnetin selamet ve necati için edilen pek çok dualarin simdilik âsikâre kabulleri görünmemesine hususi iki sebep ihtar edildi.
Birincisi: Bu asrin acip bir hassasidir.
Hasiye Bu asirdaki ehl-i Islamin fevkalade safderunlugu ve dehsetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiati isleyen ve binler manevi ve maddî hukuk-u ibâdi mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çikmasidir. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tugyan, safdil taraftarla ekseriyet teskil ederek, ekseriyetin hatasina terettüp eden musibet-i âmmenin devamina ve idamesine, belki tesdidine kader-i Ilahiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakiz" derler.
Evet, elmasi bildigi (ahiret ve Imân gibi) halde, yalniz zaruret-i kat'iye suretinde siseyi (dünya ve mal gibi) ona tercih etmek ruhsat-i ser'iye var. Yoksa, küçük bir ihtiyaçla veya hevesle veya tamâh ve hafif bir korkuyla tercih edilse, eblehâne bir cehalet ve hasârettir, tokata müstehak eder.
Hem âlicenâbâne affetmek ise, yalniz kendine karsi cinayetini affedebilir. Kendi hakkindan vazgeçse hakki var; yoksa baskalarinin hukukunu çigneyen cânilere afüvkârâne bakmaya hakki yoktur, zulme serik olur.
Ikinci sebep: Yazmaya izin olmadigindan yazilmadi.
IKINCI MESELE

Kardeslerim, Eskisehir hapishanesinde, ahirzamanin hâdisati hakkinda gelen rivayetlerin te'villeri mutabik ve dogru çiktiklari halde, ehl-i ilim ve ehl-i Imân onlari bilmemelerinin ve görmemelerinin sirrini ve hikmetini beyan etmek niyetiyle basladim. Bir iki sayfa yazdim; perde kapandi, geri kaldi.
Bu bes senede, bes-alti defa ayni meseleye müteveccih olup muvaffak olamiyorum. Yalniz o meselenin teferruatindan bana ait bir hadiseyi beyan etmek ihtar edildi. Söyle ki:
Hürriyetin bidayetinde, Risale-i Nur'dan çok evvel, kuvvetli bir ümit ve itikatla, ehl-i imanin meyusiyetlerini izale için, "Istikbalde bir isik var; bir nur görüyorum" diye müjdeler veriyordum. Hatta, Hürriyetten evvel de talebelerime besaret ederdim. Tarihçe-i Hayat'imda merhum Abdurrahman'in yazdigi gibi, Sünuhat misilli risalelerde dahi "Ben bir isik görüyorum" diye, dehsetli hadisata karsi o ümitle dayanip mukabele ederdim. Ben de herkes gibi o isigi siyaset âleminde ve

Hasiye
Yani, elmasi elmas bildigi halde, cami ona tercih eder.