Fudayl bin Iyâd hazretleri, Dâvûd-i Tâî ile ömründe iki defâ görüşmüş, karşılıklı sohbette bulunmuştu. Bir gün yine gitmişti Onun evine.
Tavana bakıp;
“Ey Dâvûd, baksana evin tavanı çatlamış, hem neredeyse üstümüze yıkılacak” dedi.
O, başını kaldırdı.
Hazret-i Fudayl’e;
“Ben nice zamandır bu evdeyim. Bırak tavandaki çatlağı, tavan var mı, yok mu, onun bile farkında değilim” diye cevap verdi.

ÖYLE YAŞA Kİ...
İbn-i Semmâk hazretleri, bir gün Dâvûd-i Tâî hazretlerini ziyârete gelip; “Bana biraz nasîhat et” dedi.
Hazret-i Dâvud;
“Öyle hayat sür ki, Allahü teâlâ seni, yasak ettiği günah bir işi yaparken görmesin” buyurdu.
İbni Semmak;
“Ne güzel” dedi.
Ve bir nasihat daha istedi. Hazret-i Dâvud; “Öyle yaşa ki, Allahü teâlâ seni, emirlerinden birini terk ettiğini görmesin” buyurdu.
İbni Semmak;
“Yine söyle” deyince;
“Dünyâyı ve dünya zevklerini öyle terk et ki, iftarın ölüm olsun” buyurdu.

SES İŞİTİLDİ
Dâvûd-i Tâî hazretleri bir kabrin yanından geçiyordu ki gâibten bir ses; “Ben zekât vermedim mi, namaz kılmadım mı, oruç tutmadım mı, falan hayırlı işi yapmadım mı?” diyordu.
İkinci bir ses duydu.
O kişiye cevâben; Evet yaptın, ama Allah için değil, insanlar beğensin diye yaptın. Yalnız kalınca da Allaha âsi oldun” diyordu..