Nietzsche’nin ölüm konusundaki görüşleri de, aynen kendisinin ruh yapısı gibi çılgın
bir karakteristiğe sahiptir. Ona göre, ölümün yaşama karşıt olduğu gerçek değildir.
Yaşayanlar ölülerin bir türünden ibarettir ve çok ender bir türdür.1560 Nietzsche’ye göre,
insan, her zaman ölüm okyanusuyla çevrelemiş olmasına rağmen varlığını ne kadar göz ardı
etmeyi denese de, bu sesiz yolculuk arkadaşı yol boyunca gölge gibi insanın peşindedir.1561
Yine Nietzsche başka bir eserinde ölümü, kemale eren, olgunlaşan her şey ölmek ister.
Yaşamak isteyen ham olandır diye tanımlar.1562 Buda Nietzsche’nin, her ne kadar ölümü
istemezse de, sonuçta insanın bedenen tükenip yok olacağına olan inancını göstermektedir.
Martin Heidegger (ö. 1976.)’e göre ölüm, uzak bir gelecekte insanı tekleyen bir şey
değil, insanın doğumunda dünyaya kendisiyle beraber getirdiği bir gerçektir. İnsan yaşamının
her adımında ölümle karşılaşır. Bir ayağı sürekli olarak ölüm vadisine saplıdır. İnsan yaşamı
hiçlik uçurumunun eşeğinde sallantıda durur ve her an ona geri dönebilir.1563 Onun için ölüm
her ne kadar kendisini görünürde yaşamın dışında sergilese de, aslında yaşamın içindedir.
Aslında Batılıların ölüm konusundaki görüşleri kendi içyüzlerinin ortaya çıkma
korkusudur. Yâni onlar, ölümün soğukluğuna karşı duydukları endişe ve korku psikolojisi
içerisinde ölümü sorgulamaktadırlar. Çünkü ölüm, insanın iç yüzünü kendisine gösteren en iyi
bir ayna pozisyonundadır.1564
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, düşünce tarihinde Yaratıcıya olan sevgilerinden
dolayı ölüme arzu, özlem ve iç huzuruyla bakan tek düşünce ve eylem ekolü sûfîler olmuştur.
Onlar, ölümü, insan denen mahlukun Yaratıcı tarafından yıkılması taşıdığı her şeyin yok
olması olarak bakmamışlardır. Ölüm, ancak bir takım bağların çözülmesidir. Bu çözülme ile
Hakk, insanın gerçek benliğini kendisine çeker. Onun için kaybolma diye bir şey yoktur.1565
Sûfî devamlı ölümü hatırlar, çünkü onlar, Hz. Peygamberin : “lezzetleri yok eden
ölümü çok hatırlayın”1566 sözünü gönüllerine nakşetmişlerdir. Kuddûsî, bu hadisi şöyle ifade
etmektedir: Ölümü çok zikir eden dünyaya bakmak istemez, çünkü Fahr-i alem Efendisi,
insanlara, “ölümü çok zikredin” buyurmuştur.1567 Bundan dolayı, sûfî için ölüm, Sevgiliyle
buluşma zamanıdır. Seven, sevgili ile buluşacağı günü, anı, hatırında devamlı tutar. Hatta
ölümün geç gelmesine üzülür. Bir an önce bu dünyadan kurtulup Allah’a dönmeyi diler.1568
İşte sûfîlere göre, gerçek sevgi sayesinde teslim ve rıza makamına yükselen budur. Kuddûsî
bu durumu şöyle ifade eder:
Nefsini ehl-i kubûrdan eyle ‘add Kuddûsîyâ
Çünki olmaz kul velî ölmezden evvel ölmeden
.1569
Onun için ölüme, bedeni terk etme fenomeni olarak bakılabiliriz. İnsan, ruhtan önce
bedeni görüp sevdiği, bir yerde bedene taparcasına bağlandığı için, ölümü “yok” olma
zannederek feryat eder. Kendi bedenini ruhunun bineği sayan sûfîler, ölümü binek değiştirme
olgusu olarak kabul etmişlerdir. Eğer kişi de iç aydınlığı başlayıp, gönül İlâhî lutuflarla
gıdalanırsa, ölüme aşık olunmuştur. Ve bu da insanın bir daha karanlığa düşmemesi demektir.
1540 Kuddûsî, Pendname-i Kuddûsî, vr. 205b.
1541 Kuddûsî, Nasaih-i Kuddûsî, vr. 205a.
1542 İbn Manzür, Lisan’l-Arab, II. 90-94.
1543 Leon R. Kass, “Deat is an Event” Death and Pying, (ed. David L. Bender an Richard Hagen), New York
1980, s. 55.
1544 Ömer Nasuhi Bilmen, Dini ve Felsefi Ahlâk Lugatçesi, Bilmen Yay., İst. 1967, s. 124.
1545 er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, XXVI, 284; Jane I. Smith, “The Understanding of Nafs and Ruh in Contemprary
Muslim Considerations of The Nature of Sleep and Death, The Muslim Word, vol. LXIX, no. 3, July 1979, s.
154.
1546 Suad el- Hakim, el-Mücemu’s-Süfi, El-Hikmetü’ fi Hudüdi’l- Kelime, Beyrut 1981, s. 1028.
1547 İbrahim Düzen, Aziz Nesefi’ye göre Allah, Kainat ve İnsan, Furkan Yay., İst. 2000, s. 212.
1548 İbnü’l- Arabi, Fütühat, IV, 290.
1549 Al-i İmran, 3/185.
1550 Gazzâlî, İhyâ, IV, 489.
1551 Buhârî, V, 2358; Tirmizî, IV, 567; İbn Mâce, II; 1378.
1552 Tasavvuf literatüründe sıkça kullanılan bu sözün tahrici hakkında Bk. Ahmet Yıldırım, Tasavvufun Temel
Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, TDVY, Ankara 2000, ss. 262-263.
1553 Ankaravî, age., s. 118.
1554 Graham Parkes, Ölüm ve Ayrılma, (Ölüm ve Felsefe’nin içinde ) çev. Nur Küçük, İthaki Yay., İst. 2006,
s.165-166.
1555 Buhârî, V, 2358; Tirmizî, IV, 567; İbn Mâce, II, 1378.
1556 Parkes, agm, s. 168.
1557 Bardo Thödol, The Tibeton Book of the Dead (trans, A.F. Thurman), The Aquarian Press, London 1994, s.
32.
1558 Michel de Montaigne, The Complete Essays of Montaigne, (ed. Donald Frame) Stan Ford Üniversity Press,
Stanford 1958, s. 20.
1559 Montaingne, age, s. 20.
1560 Friedrich Nietzsche, The Gay Science (çev. Wolter Loufmann), vingtage Books, New York 1974, s. 109.
(Türkçe’si Şen Bilim )
1561 Aynı eser, s. 278.
1562 Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, s. 346.
1563 Parkes, agm, s. 181.
1564 Mevlânâ, Mesnevî, III, 3442-3447.