3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü

    Kuddûsî için istiğfar, mü’minlerin kurtuluş sığınağıdır. Çünkü Hz Ali(r.)
    Müslümanların eman dilecekleri iki önemli kapıdan birincisi Hz. Peygamber (s) olduğunu,
    ikinci sığınağın da istiğfar olduğunu söylemektedir. Peygamber(s)’in vefatıyla tek imdat
    kapısı kaldığını, bunun da mü’minleri her türlü dert ve elemden kurtaracak olan istiğfardır.
    İstiğfar, mü’min kulu bütün zorluklardan, elem ve kederden kurtaran önemli bir
    ritueldir. Kuddûsî, bir mü’minin sünnet gereği günde yüz defa istiğfar etmesini, bununla
    beladan güvende olacağını belirtir. Bunun yanında bir mü’min büyük bir kederle karşılaştığı
    bir zorluğun giderilmesi için de günde yedi yüz defa istiğfar etmesi halinde dileğinin
    gerçekleşeceğini söyler. Kısacası Kuddûsî zikr-i istiğfar ile arzuların yerine geleceği
    inancındadır.
    Kuddûsî’ye göre tevbe eden, mekruh olan şeylerden organlarını korur ve Allah’a itaat
    için nimetler ile yardım ister. Böylece nimetlere şükretmiş olur. Çünkü, her bir organ bir
    nimettir. Organların şükrü ise, onları mâsiyetten alıkoyup ibâdet yolunda kullanmakla
    gerçekleşir. Tevbe makamı bütün makamları kendinden cem eden bir makamdır. Zira tevbe
    makamı, menetme, intiba/dikkat teyakkuz/uyanıklık halini, nefse ve hevaya muhalefeti,
    takvayı, fillerinin ayıbını görmeyi, inâbeyi, sabrı, rızayı, muhasebe, murakabe ve raiyeyi,
    şükrü, havfı ve recâyı cem eder.678

    Sûfîler tevbeyi, ilmin kötülediği her şeyden ilmin methettiği şeylere yönelmek olarak
    bakmışlardır. Bu kendisine apaçık ilim keşfolduğu kimse için zâhir ve batını içine alan bir
    tanımlamadır. Çünkü güneşin doğması ile gecenin bekası olmadığı gibi, ilimle beraber
    cehaletin de devam etmesi söz konusu değildir. Bu durum, tevbenin bütün kısımlarını özel ve
    genel vasıfları ile kapsar.679

    Bunan dolayı tevbe Allah’ın insana ihsan ettiği büyük bir nimettir. Tevbe, insan iin bir
    güvece bir sığınak, bir kurtuluş basamağı ve yeridir. Allah, insanı geniş lütfü ve rahmeti ile
    gelmiş iken insan, neden tevbe etmesin ki? Çünkü Allah’ın kullarına vadi vardır. “Muhakkak
    ki Allah çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever”680


    Eğer kalbinde cezbe var ise, miktarı zerre
    Hemen Mevlaya omluk bil sivaya kalbi salma

    Çü câsım sâlike cezbe sülûk ansız hebadır.
    Çalış tevhîde bul Hakk’ı gönülde gayri bulma
    .681


    Tevbe, bütün ruhsal makamların, mânevî ilerlemenin temeli olan bir kavramdır.
    Tevbe, bina için toprak, yaşamak için gıda neyse Allah’a vuslat için tevbenin fonksiyonu
    odur.682 Sûfîlere göre bütün insanlar tevbe kapsamındadır. Günah sahibi günahından
    kurtulmak günahsız kişi, bir daha Allah’a yaklaşmak için tevbe eder. Onun için herkes her
    zaman tevbe etmek zorundadır.683 Tevbe, aslında kişinin düşüp kalkarak mânevî gelişmesidir.
    Yâni günah ve tevbe tekamülün en temel belirtileridir. Günahsız ve tövbesiz insanın kemale
    ulaşıp vuslatı gerçekleştirmesi mümkün değildir. Onun için sûfîler günah ile ibâdetini ki sen
    iman-ı olgunluğa ulaşamaz görüşündedirler. Hz. peygamberin şu hadisi tövbenin önemini en
    iyi şekilde ortaya koymaktadır. Eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve yerinize
    günah işleyip ondan af dileyen bir kavim getirirdi.”684

    Tevbe günahı terk etmenin en güzel yoludur. Çünkü tevbe özür beyan etmenin en
    etkili şeklidir. Özür dilemekte üç şekilde olur. Birincisi; özür dileyen suçu işlemediğini
    söyler, ikincisi; suçu neden işlediğini açıklar, üçüncüsü ise; suçlayanı hatta yaptım fakat
    vazgeçiyorum der. İşte bu son şekil tövbedir.685





    675 Kuddûsî, Dîvân, s. 153.
    676 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, VI, 269b.
    677 Kuddûsî, Dîvân , ss. 153-154.
    678 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr., 268a.
    679 Aynı eser, vr. 269a.

    680 Bakara, 2/222.
    681 Kuddûsî, Dîvân, s. 117.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü

    Kuddûsî’ye göre, tevbe kulluğu Allah’a en hoş gelen kulluklardır. Allah da tevbe
    edenlere daha cömert davranır. Eğer tevbe, Allah’a en hoş gelen şey olmasaydı en şerefli
    mahlûkat olan insanı, günaha müptela kılmazdı. Kuddûsî’nin anlayışında ise, Allah kulunun
    tevbesini muhabbetinden dolayı onu günaha müptela kılmıştır. Bu günah tevbeden sonra
    mahbubun vukuunu ve kuluna olan muhabbetinin ziyadesini gerekli kılar. Bundan dolayı
    tevbe edenlerin Allah’ın katında özel bir sevgisi ve yeri vardır.670

    Allah tevbe edenlere, tevbelerine iman ve ameli Salih bitişmesi şartıyla büyük bir
    müjde vermektedir: “Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah
    onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır. Engin rahmet sahibidir
    .”671

    Tevbe ilmin hoş görmediği her şeyden ilmin methettiği şeye yönelmektir. Bu
    kendisine apaçık ilmin keşfolduğu kimse için zâhir ve batılı içine alan bir tanımlamadır.
    Çünkü güneşin doğması ile gecenin bekâsı olmadığı gibi ilimle beraber cehâletin de bekâsı
    yoktur.672

    Kuddûsî’ye göre ârif olanların yoluna girmeyi isteyen kimseye gereken, onu Allah’tan
    uzaklaştıran çirkinliklerden kaçınmak; Kalbi Allah’ın katında buğz edilen ahlâktan, kibir,
    ucub, riyâ ve Allah’tan gafil kalacak olumsuzluklardan korumaya çalışmak ve beşerin
    müptela olduğu bir şeyle imtihan olunduğu zaman tevvâb ve rahîm olan Allah’a tevbe
    etmektir.673

    Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.): “Allah kulunun tevbesi sayesinde kaybettiği şeyi
    bulan, susadıktan sonra suya kanan ve kısırlıktan sonra doğuran kimsenin sevincinden daha
    çok sevinir”674 buyurmaktadır.

    Abdi kendi zenbidir mübtelâ-i hüzn eden
    Cânı dilden güş edüp tut ey püser bu perdi sen

    Dür eden insanı derd-i nimetinden zenbidur.
    Kendi zenbidür cahime cümle halki düşüren

    Gel birader zikr-i istiğfare meşgûl olalım
    Çün budur gümrahları kamû gönülden arıdan

    İdelim tevhîdi her gün bî-adet on salât
    Hem yüz istiğfar edüp af isteyelim Tanrı’dan

    Gice gündüz kapusu açık varup yalvaralım
    Diyelim ey padişahlar padişahı zülcelal675


    Kuddûsî’nin anlayışında tevbe, Allah’ın kullarına ihsan ettiği en büyük nimettir.
    Tevbe, bir güvence, bir sığınak, bir kurtuluş yeri ve önemli bir mevhibedir.676

    Kuddûsî, insanı hüzünlü olmaya mutsuz olmaya götüren kendi hataları ve günahları
    olduğunu kaydeder. İnsan her türlü güzelliklerden ve iyiliklerden alıkoyan da yine insanın
    hem kendine, hem insanlara, hem de yaratıcıya karşı yaptığı hatalardır. İnsanları her türlü
    cehalete, bilgisizliğe sevk eden sebeplerin ana kaynağı yine insanın kendi sorumsuzluğudur.
    İnsanın bu hatalarından, işlediği günahlardan kurtulmasının tek çıkışı vardır; bu da kendi
    sorumluluğun bilincine vararak istiğfar ederek bu hatalardan arınmasıdır. Ama bu istiğfar tam
    olarak gönülden yapılmalıdır.
    Kuddûsî hatalardan boğulan tüm insanlara çağrısı aynıdır. Bütün insanlar kendi
    benliklerinin şuuruna varmalı, kendini keşfedip anladıktan sonra Yaratıcı’ya yönelmeli bu
    yöneliş ona kavuşmayı kolaylaşacaktır. Bu hatalardan kurtulmanın yolu da insanın hatasını
    kabul edip, yaratıcısına yönelerek bir daha aynı günahları işlememesidir. Bunun için de
    Kuddûsî’nin tanımıyla “zikr-i istiğfar”a yönelmelidir. İşte bu istiğfar zikri, bütün insanları
    hatalardan günahlardan arındırır. Tevbe zikri de her kesin yerine getirebileceği virdlerdir.
    Bunlar da, her gün sayısızca “tevhîd” kelimesinin tekrar edilmesi, Hz. Peygamber (s)’ye salat
    getirmek ve günde yüz istiğfar edip affedilmektir.

    Günde istiğfarı yüz kez eyle çün sünnettür
    Vermez istiğfar eden kullarına Mevla hûn

    Dedi müstağfirlere etmem azâb Kuran’da Hak
    Bil muhakkak kim muazzeb olmaz istiğfar eden

    Var idi bu ümmete iki eman demiş Ali
    Biri gitti kaldı biri kurtarır her kürbeden

    Ol giden fahr-i Resuldür kaldı istiğfar ki ol
    Ümmetin mûcrimlerin her gussadan dür eyleyen

    Bir büyük gam gelse yahut olsa bir müşkil işin
    Eyle istiğfar yedi yüz kere her bir zaman

    Asıl oldukta muradın eyle yüz kere anı
    Zikr-i istiğfar maksadına ermiş eren
    677





    670 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr, 263b.
    671 Furkan, 25/70.
    672 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 269a.
    673 Aynı yer,.

    674 Buhârî, Davât, 4; Müslim, Tevbe, 1-8; Tirmizi, Kıyame, 19.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü

    Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü


    Lügat olarak tevbe, dönmek, vazgeçmek, pişmanlık, günahı bırakarak Allah’a
    yönelmek, kulun hatalarından dolayı Allah’tan af dilemesi isyan halinde itaate dönmek,
    günahtan sevaba, yanlıştan doğruya, batıldan Hakk’a dönmek anlamlarına gelmektedir.655

    Tasavvuf terminolojisinde tevbe, günahtan dolayı pişman olup Hakk’a yönelmek,
    Allah’ın emir ve yasaklarının hukukuna riâyet etmek, kalbteki kötülüklerde ısrarlı olma
    düşüncesinden vazeçip Hakk’a yönelmek anlamında kullanılmıştır.656 Fakat bütün bu
    tanımları özetleyen en güzel tevbe târifi, Hz. Peygamber (s.)’ın yaptığıdır; “Tevbe
    pişmanlıktır
    ”657

    Sûfîler, Peygamber (s.)’ın “Kalbimi bir perde örterse, Allah ile arama giren bu perde
    kalksın diye günde yetmiş defa “estağfirullah”derim”.658 hadisi emrince hareketle, devamlı
    istiğfar etmenin sünnete uygun olduğunun bilincini taşımaktadırlar. Onlar, yine Hz.
    Peygamber (s.)’ın hadisinden hareketle tevbeyi nedâmet pişmanlık659 olarak görerek,
    Sevgiliye karşı gerçek sevgilerini ortaya koyamadıklarından dolayı pişmanlıklarını bildirirler .
    Onlar Hakk’a karşı sevgi duyduklarında,660 “Şüphesiz ki Allah tevbe edenleri ve tertemiz
    olanları sever”661
    İlâhî emrince hareket ederler ve bu sevginin neticesinde “felah
    bulurlar…”662

    Sûfîler, tevbeyi arzulara tabi olmaktan bu arzular şehevî duygular değil, kişiyi
    Allah’tan uzaklaştıran her düşünceden uzaklaşıp, Hakka dönmek olarak kabul ederler. Onlar,
    asıl tevbeyi, kişinin kalbinde Hakk’ın ikazlarının meydana gelmesi olarak tanımlarlar. Yâni,
    kalbin Hakk’ın dışında her şeyden arınmasıdır.
    Sûfîler nazarında bina için malzeme, yaşamak için gıda neyse, Allah’a yükselmek için
    tevbe de aynı değerdedir.663 Onun için sûfîler, her zaman tevbenin yapılması görüşündedirler.
    Zira tevbe, kulluğun bir gereğidir. Hatta bazı sûfîler sabah, akşam tevbe etmeyenleri zalim
    olarak nitelendirmişlerdir.664

    Sûfîler, günah ve tevbeyi tehammülün en temel belirtisi olarak kabul etmişlerdir.
    Çünkü onlar günahsız ve tevbesiz insanın kemale eremeyeceği görüşündedirler. Bu
    düşüncelerini de Peygamber (s.)’ın şu sözüne dayandırırlar: “Eğer günah işlemeseydiniz,
    Allah sizi yok eder ve yerinize günah işleyip O’ndan af dileyen bir kavim getirirdi
    ”665

    Allah’ın “Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetime gelince O, her şeyi çepe
    çevre kuşatmıştır.”666
    İlâhî buyruğu, tevbe kapısının devamlı açık olduğunu, hiçbir günahın
    tevbe kapısını kapanacak yoğunluğa ulaşamadığını göstermektedir.
    Kuddûsî’ye göre aşık sûfîler günah işlemeden önce tevbe ederler. Onlar günah akıldan
    geçirmeden ve yapılmadan özür dilenmeli görüşündedir.667 Kuşeyrî’ye göre de, Muhabbet
    ehli için sıradan insanlara yapılan muameleden farklı olarak bir uygulamanın yapılması
    onların Allah’a olan kurbiyetlerinden dolayı sadece bedenlerinin eylemlerinden ötürü değil,
    aynı zamanda kalplerinin eylemlerinden de sorumlu olacakları aşamaya gelmiş olmalarından
    kaynaklanmaktadır.668

    Allah kullarını devamlı bir şekilde işledikleri günahlardan dolayı ümitsizliğe
    girmemelerini niğdelemektedir. “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım Allah’ın
    rahmetinden umut kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar, şüphesiz O, çok
    bağışlayan çok esirgeyendir”669





    654 Kuddûsî, Dîvân, s.72.
    655 Cevherî, es-Sıhâh, I, 91-92; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, I, 454, Cürcânî, Târifât, s. 70, el-Isfahânî, Müfredât,
    s. 179; Tahânevî, Keşşâf, I, 162-164, II, 1252, Asım Efendi, Kâmus Tercemesi, II, 48.
    656 Es-Serrâc, Luma’, s. 43; Kuşeyrî, er-Risâle, s. 92, Cürcânî, Ta’rifat, s. 90.
    657 İbn Mâce, Zûhd, 30.
    658 Müslim, Zikr, 41, Ebû Davud, Vitr, 26.
    659 Bkz. İbn Mace, Zühd, 30; Aclûni, age, II, 436.
    660 Ruzbihan Bakli, Meşrebu’l-Ervâh, s. 18-19.
    661 Bakara, 2/222.
    662 Nûr, 24/31.
    663 Sühreverdî, Âvârif, s. 217.
    664 Aclûnî, age, II, 233.
    665 Tirmizi, Da’avat, 99.
    666 ‘Ârâf, 7/156.
    667 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 269a.
    668 Yüksel Göztepe, Abdülkerim Kuşeyrî’de, Haller ve Makamlar (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2006, s.
    211.
    669 Zümer, 39/52.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Sâlikin Kemalâta Ulaşmasında Uzletin Tesiri
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 20.07.11, 15:17
  2. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.07.11, 06:11
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.03.10, 19:41
  4. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.08.09, 03:41
  5. Tevbeyle arınmak
    By Reyhani in forum Menzil
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.10.08, 09:28

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •