Sâlikin Tevbeyle Yitik Benliğine Geri Dönüşü
Lügat olarak tevbe, dönmek, vazgeçmek, pişmanlık, günahı bırakarak Allah’a
yönelmek, kulun hatalarından dolayı Allah’tan af dilemesi isyan halinde itaate dönmek,
günahtan sevaba, yanlıştan doğruya, batıldan Hakk’a dönmek anlamlarına gelmektedir.655
Tasavvuf terminolojisinde tevbe, günahtan dolayı pişman olup Hakk’a yönelmek,
Allah’ın emir ve yasaklarının hukukuna riâyet etmek, kalbteki kötülüklerde ısrarlı olma
düşüncesinden vazeçip Hakk’a yönelmek anlamında kullanılmıştır.656 Fakat bütün bu
tanımları özetleyen en güzel tevbe târifi, Hz. Peygamber (s.)’ın yaptığıdır; “Tevbe
pişmanlıktır”657
Sûfîler, Peygamber (s.)’ın “Kalbimi bir perde örterse, Allah ile arama giren bu perde
kalksın diye günde yetmiş defa “estağfirullah”derim”.658 hadisi emrince hareketle, devamlı
istiğfar etmenin sünnete uygun olduğunun bilincini taşımaktadırlar. Onlar, yine Hz.
Peygamber (s.)’ın hadisinden hareketle tevbeyi nedâmet pişmanlık659 olarak görerek,
Sevgiliye karşı gerçek sevgilerini ortaya koyamadıklarından dolayı pişmanlıklarını bildirirler .
Onlar Hakk’a karşı sevgi duyduklarında,660 “Şüphesiz ki Allah tevbe edenleri ve tertemiz
olanları sever”661
İlâhî emrince hareket ederler ve bu sevginin neticesinde “felah
bulurlar…”662
Sûfîler, tevbeyi arzulara tabi olmaktan bu arzular şehevî duygular değil, kişiyi
Allah’tan uzaklaştıran her düşünceden uzaklaşıp, Hakka dönmek olarak kabul ederler. Onlar,
asıl tevbeyi, kişinin kalbinde Hakk’ın ikazlarının meydana gelmesi olarak tanımlarlar. Yâni,
kalbin Hakk’ın dışında her şeyden arınmasıdır.
Sûfîler nazarında bina için malzeme, yaşamak için gıda neyse, Allah’a yükselmek için
tevbe de aynı değerdedir.663 Onun için sûfîler, her zaman tevbenin yapılması görüşündedirler.
Zira tevbe, kulluğun bir gereğidir. Hatta bazı sûfîler sabah, akşam tevbe etmeyenleri zalim
olarak nitelendirmişlerdir.664
Sûfîler, günah ve tevbeyi tehammülün en temel belirtisi olarak kabul etmişlerdir.
Çünkü onlar günahsız ve tevbesiz insanın kemale eremeyeceği görüşündedirler. Bu
düşüncelerini de Peygamber (s.)’ın şu sözüne dayandırırlar: “Eğer günah işlemeseydiniz,
Allah sizi yok eder ve yerinize günah işleyip O’ndan af dileyen bir kavim getirirdi”665
Allah’ın “Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetime gelince O, her şeyi çepe
çevre kuşatmıştır.”666 İlâhî buyruğu, tevbe kapısının devamlı açık olduğunu, hiçbir günahın
tevbe kapısını kapanacak yoğunluğa ulaşamadığını göstermektedir.
Kuddûsî’ye göre aşık sûfîler günah işlemeden önce tevbe ederler. Onlar günah akıldan
geçirmeden ve yapılmadan özür dilenmeli görüşündedir.667 Kuşeyrî’ye göre de, Muhabbet
ehli için sıradan insanlara yapılan muameleden farklı olarak bir uygulamanın yapılması
onların Allah’a olan kurbiyetlerinden dolayı sadece bedenlerinin eylemlerinden ötürü değil,
aynı zamanda kalplerinin eylemlerinden de sorumlu olacakları aşamaya gelmiş olmalarından
kaynaklanmaktadır.668
Allah kullarını devamlı bir şekilde işledikleri günahlardan dolayı ümitsizliğe
girmemelerini niğdelemektedir. “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım Allah’ın
rahmetinden umut kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar, şüphesiz O, çok
bağışlayan çok esirgeyendir”669
654 Kuddûsî, Dîvân, s.72.
655 Cevherî, es-Sıhâh, I, 91-92; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, I, 454, Cürcânî, Târifât, s. 70, el-Isfahânî, Müfredât,
s. 179; Tahânevî, Keşşâf, I, 162-164, II, 1252, Asım Efendi, Kâmus Tercemesi, II, 48.
656 Es-Serrâc, Luma’, s. 43; Kuşeyrî, er-Risâle, s. 92, Cürcânî, Ta’rifat, s. 90.
657 İbn Mâce, Zûhd, 30.
658 Müslim, Zikr, 41, Ebû Davud, Vitr, 26.
659 Bkz. İbn Mace, Zühd, 30; Aclûni, age, II, 436.
660 Ruzbihan Bakli, Meşrebu’l-Ervâh, s. 18-19.
661 Bakara, 2/222.
662 Nûr, 24/31.
663 Sühreverdî, Âvârif, s. 217.
664 Aclûnî, age, II, 233.
665 Tirmizi, Da’avat, 99.
666 ‘Ârâf, 7/156.
667 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 269a.
668 Yüksel Göztepe, Abdülkerim Kuşeyrî’de, Haller ve Makamlar (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2006, s.
211.
669 Zümer, 39/52.