***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


SÖZLER / Risale-i Nur'dan 09. Söz
Dokuzuncu Söz
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
فَسُبْحَانَ اللّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ اْلحَمْدُ فِى السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ
Ey birader! Benden, namazin su muayyen bes vakte hikmet-i tahsîsini soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalniz birisine isaret ederiz.
Evet, herbir namazin vakti, mühim bir inkilâb basi oldugu gibi, azîm bir tasarruf-u Ilâhînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsanât-i külliye-i Ilâhiyenin birer ma'kesi oldugundan, Kadîr-i Zülcelâl'e o vakitlerde daha ziyade tesbih ve tâzim ve hadsiz nimetlerinin iki vakit ortasinda toplanmis yekûnuna karsi sükür ve hamd demek olan namaza emredilmistir. Su ince ve derin mânâyi bir parça fehmetmek için «Bes Nükte»yi nefsimle beraber dinlemek lâzim...
BIRINCI NÜKTE: Namazin mânâsi, Cenâb-i Hakki tesbih ve tâzim ve sükürdür. Yâni, celaline karsi kavlen ve fiilen "Sübhânallah" deyip takdîs etmek. Hem kêmaline karsi, lâfzan ve amelen "Allahü Ekber" deyip tâzim etmek. Hem cemâline karsi, kalben ve lisânen ve bedenen "Elhamdülillâh" deyip sükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazin çekirdekleri hükmündedirler. Ondandir ki, namazin harekât ve ezkârinda bu üç sey, her tarafinda bulunuyorlar. Hem ondandir ki, namazdan sonra, namazin mânâsini te'kid ve takviye için su kelimât-i mübareke, otuzüç defa tekrar edilir. Namazin mânâsi, su mücmel hülâsalarla te'kid edilir.
sh: » (S: 43)
IKINCI NÜKTE: Ibâdetin mânâsi sudur ki: Dergâh-i Ilâhîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrini görüp Kemâl-i rubûbiyetin ve Kudret-i Samedâniyyenin ve Rahmet-i Ilâhiyyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir. Yâni rubûbiyetin saltanati, nasilki ubûdiyeti ve itaati ister; rubûbiyetin kudsiyeti, pâkligi dahi ister ki: Abd, kendi kusurunu görüp istigfar ile ve Rabbini bütün nekaisten pâk ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-i bâtilasindan münezzeh ve muallâ ve Kâinatin bütün kusurâtindan mukaddes ve muarrâ oldugunu; tesbih ile Sübhanallah ile ilân etsin.
Hem de rubûbiyetin Kemâl-i kudreti dahi ister ki: Abd, kendi za'fini ve mahlûkatin aczini görmekle Kudret-i Samedâniyyenin âzamet-i âsârina karsi istihsan ve hayret içinde Allahü Ekber deyip huzû ile rükûa gidip ona iltica ve tevekkül etsin.
Hem rubûbiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki: Abd, kendi ihtiyacini ve bütün mahlûkatin fakr ve ihtiyacatini sual ve dua lisaniyla izhar ve Rabbinin ihsan ve in'âmatini, sükür ve sena ile ve Elhamdülillah ile ilân etsin. Demek, namazin ef'âl ve akvali, bu mânâlari tâzammun ediyor ve bunlar için taraf-i Ilâhîden vaz'edilmisler.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Nasilki insan, su âlem-i kebirin bir misâl-i Mûsaggaridir ve Fâtiha-i Serîfe, su Kur'an-i Azîmüssân'in bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi bütün ibâdâtin envâ'ini samil bir fihriste-i nurâniyyedir ve bütün esnâf-i mahlukatin elvân-i ibâdetlerine isaret eden bir harita-i kudsiyedir.
DöRDÜNCÜ NÜKTE: Nasilki haftalik bir saatin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmünü alirlar. Öyle de; Cenâb-i Hakk'in bir saat-i kübrâsi olan su âlem-i dünyanin sâniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deverâni ve dakikalari sayan seneler ve saatleri sayan tabakat-i ömr-ü insan ve günleri sayan edvâr-i ömr-ü âlem birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmündedirler ve birbirini hatirlatirlar. Meselâ:
Fecir zamani, tulûa kadar, evvel-i bahar zamanina, hem insanin rahm-i mâdere düstügü âvânina, hem semâvat ve arzin alti
sh: » (S: 44)
gün hilkatinden birinci gününe benzer ve hatirlatir ve onlardaki suûnât-i Ilahiyeyi ihtar eder.
Zuhr zamani ise, yaz mevsiminin ortasina, hem gençlik kemâline, hem ömr-ü dünyadaki hilkat-i insan devrine benzer ve isaret eder ve onlardaki tecelliyat-i rahmeti ve füyûzat-i nimeti hatirlatir.
Asr zamani ise, güz mevsimine, hem ihtiyarlik vaktine, hem âhirzaman Peygamberinin (Aleyhissalâtü Vesselâm) asr-i saadetine benzer ve onlardaki suûnât-i Ilahiyeyi ve in'âmat-i Rahmâniyeyi ihtar eder.
Magrib zamani ise, güz mevsiminin âhirinde pekçok mahlûkatin gurubunu, hem insanin vefatini, hem dünyanin kiyamet ibtidasindaki harâbiyetini ihtar ile, tecelliyât-i celaliyeyi ifham ve beseri gaflet uykusundan uyandirir, ikaz eder.
Isâ' vakti ise, âlem-i zulûmat, nehâr âleminin bütün âsârini siyah kefeni ile setretmesini, hem kisin beyaz kefeni ile ölmüs yerin yüzünü örtmesini, hem vefat etmis insanin bâkiye-i âsâri dahi vefat edip nisyan perdesi altina girmesini, hem bu dâr-i imtihan olan dünyanin bütün bütün kapanmasini ihtar ile Kahhâr-i Zülcelâl'in celalli tasarrufatini ilân eder.