2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Ahmed kuddûsî; Şahsiyeti, Mûsikî Özelliği

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Ahmed kuddûsî; Şahsiyeti, Mûsikî Özelliği

    Şahsiyeti:

    Kuddûsî’nin hayatından da anlaşıldığı gibi, kendisi hem genel tasavvuf camiası, hem
    de Anadolu tasavvuf düşüncesi ve tarihinin en parlak kişiliklerinden birisidir. Kuddûsî’de
    daha çocuk yaşta oluşan ilmî ve tasavvufî alt yapı, her mutasavvıfa nasip olmayan bir öneme
    sahiptir. Aynı zamanda çocukluğu tamamen babası Seyyid İbrahim Efendi gibi bir alim ve
    mutasavvıf zâtın terbiyesinden geçtiği için, ciddi anlamda bir zâhirî ilim ve tasavvufî terbiye
    süzgecinden geçmiştir. Onun ilme ve tasavvufî düşünceye olan içten bağlılığı ve bu
    bağlılığını pekiştirmek için Anadolunun içine ve dışına, bilhassa Hicâz’a yaptığı uzun seyahat
    şahsiyetinin oluşumunda da önemli bir rol oynamıştır.
    O sadece temel bir tasavvufî eğitim almamış, Anadolu, Mısır, Şam ve Rumeli’ye
    yaptığı ilmî yolculuklarla da diğer ilimler konusunda yeterli bir duruma gelmiştir.137

    Kuddûsî şahsiyet oluşumuna dair malumatı yine kendi eserlerinden, kendi hayatıyla
    ilgili vermiş olduğu bilgilerden anlıyoruz.

    132 Kuddûsî, Mektuplar (2. Mektup), vr. 206b.
    133 Kuddûsî, Mektuplar (3. Mektup), vr. 206b.
    134 Bk. Köksal, age., ss. 41-42; Uludağ, agm., s. 316.
    135 Uludağ, agm., s. 316.
    136 Köksal, age., s. 42.
    137 Kuddûsî, Pendnâme, vr. 201a.
    38
    Ana rahminde senin aşkınla feryâd eyleyüb
    Seksen iki yıl zikr itmişem subh u mesâ
    .138


    Kuddûsî daha anne karnında iken ilâhî aşk terbiyesinden geçerek üstün insanî
    kişiliğini kazanan ehl-i hâl sûfîlerden birisidir. Kuddûsî’nin bu ilâhî terbiye süreci belli bir
    dönemle kayıtlı olmayan bütün hayatını içine almaktadır. Zira Allah, “elest bezmi”nde bütün
    kullarına bu lutfu ihsan ederek onları cennet fazlıyla müjdelemiştir. Fakat bunu da kendine
    yapılacak kulluk şartına bağlamıştır.
    Kuddûsî’nin şahsiyetinin farklılığı, hem anne rahminde Allah’ın “Kuddûs” ismini
    zikretmesi, hem de büyük bir sûfî olan babası tarafından görülen rüyada, ay gibi her tarafa
    ışık saçan bir ziyâ gibi görünmesi, Kuddûsî’nin ileride şekillenecek şahsiyetini daha
    doğmadan önce ortaya koymuştur.

    Bir hûba ‘âşık olmışam ki cümle halk müştak ana
    Lâyık değil isem de ‘ışka lutf idüb virdi bana
    Rûz-i ezelde eylemiş ben kuluna anı nasîb
    ‘Ubbâda virmiş cenneti ol sâhib-i fazl-ı ‘atâ

    Pes itmişem feryâd ana rahminde işitmiş anam
    Girmiş kulağına ‘ayânen ‘ışk u şevk-ile sedâ
    Havf eyleyüb anam babama söyledikde ol dahi
    Dimiş ki fazlıyla anı bahş eyledi bize Hudâ

    Bir kez dahi çağırmışam anı işitmiş bir ‘acûz
    Anam dimiş ki ey ‘acûz keşf eyleme bu sırrı hâ
    Rü’ya da görmüş peder üç ay semâda hoş kamu
    Ortadaki ay çoğimiş behcet ü nûr u ziyâ

    Ana dimişler bil bu ay oğlun ana rahmindeki
    Halk-ı cihânın ekserin irşâda olısar sezâ
    Ana muhabbet eyleyen ‘aşıkları Mevlâ sever
    Bulmaz felâh her kim ider ise ana buğz u cefâ

    Telkin-i zikr ile ana irsün makâma tılf iken
    Hem eyle tenbîh ki hemân zikr eylesün ol dâ’ima
    Vakt-i sabâ vetde bana tevhîdi telkin eyledi
    Der idi Kuddûsî çalış virdim icâzet ben sana.
    139

    138 Kuddûsî, Dîvân ( Külliyat), s. 21.
    139 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 25.
    39
    Kuddûsî’ye göre kendisinin bebeklikte başlayan kişilik kemalâtı, daha çocuk iken
    göğsünden veled-i kalbin meydana gelmesiyle belli bir merhaleye ulaşır. Bu kişilik
    oluşumunuda, kendi ifadesiyle sürekli Allah ile yaşamak ve O’nu anmakla gerçekleştirmiştir.
    Çocuk yaşta manevî yönden temel terbiyesini alan Kuddûsî, kemalâta ulaştıktan sonra,
    Abdülkadir-i Geylânî gibi yüce zatların ve en önemlisi Hz. Peygamber(s.)’ın manevîyatıyla
    eğitilmiş olmasıdır.

    Sabî iken sülûk itdim tarîka ‘ışk u sıdk-ile
    Gice gündüz çalışdım zikrile dil oldı bir deryâ
    Geçirdim çoğını evkâtımın zikr-i şerîfine
    Akıp Nîl-veş gönül iklimine ‘ışk doldu ey Mevlâ
    .140


    Kuddûsî çocukluktan itibaren babasının gözetiminde tevhîd zikriyle sürekli olarak
    Rabbini anmak neticesinde kâmil insan tipi olan, ilâhî aşk boyasıyla boyanan kimliğini
    kazandığını ifade eder.

    Menânımda bana Vehhâb Rasûlin dest-gir itmiş
    Ki ben kulun Medine şehrine şimdi müdir itmiş
    Müdirin bilmezem ma’nâsını hayretde kaldım çûn
    Beni Hallâk-ı ‘âlem böyle bir divâne pîr itmiş

    İki dürlü olur tâ’bîri bu rü’yânın amma hîç
    Ana bende liyâkat yok ki Hak miskin hakîr itmiş
    Biri zâhir müdîri olmağa dâl birisi bâtın
    Bana zâhir yaraşmaz Hâlikim müflis fakîr itmiş
    .141


    Kuddûsî’nin on yedi yıl gibi uzun bir süre Hz. Peygamber (s.a.v)’in komşuluğunu yapmış

    olması, halvet ve uzlet neticesinde manevî işâretle Peygamberden aldığı ulvî kişilik olgunluğu
    onu Medine şehri ve çevresinde yaşayan insanlar arasında en müteber bir şahsiyet durumuna
    getirmiştir.

    Bî-nazîr bir güzelin ben zâkir ü müstakıyam
    Tâ çocuklukdan berü ‘ışk odına yanarım
    Çün sabî iken çalışdım gice gündüz zikrine
    Her günüm bayrâm idi Kadr ü Berât hem her gicem
    Eylemiş idi peder ta’lim bana zikri dahi
    Dir idi sa’y it benim günümde sonra görme gam
    Emrini ez-cân u dil tutub çalışdım rûz u şeb

    140 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 6.

    141 Kuddûsî, Dîvân (İE) s. 193.

    40
    Oldı ezzûn ‘ışk u cezb misl-i deryâ dem-be-dem
    Az vakitde doğdu kalb oğlu anam bildi anı
    Çün babam ana dimiş var bunda esrâr u hikem
    Söylerem şimdi size zikre çaluşsunlar deyû
    Zikre sa’y iden diker Kâf dağına nûrdan ‘alem
    Oldu Kuddûsî bügün pîr ü za’if turmaz yine
    Hem lisânı ile dâim zikri der kalb-ile hem.
    142

    Kuddûsî, hem maddî, hem de manevî olarak Allah’ın “Habibullah” sıfatına mahzar
    olan Hz. Peygamber (s.a.v)’in komşusu olmak gayesiyle Hicâz’da bulunurken, Allah’ın
    kendisine olan sonsuz ihsânı sebebiyle maddî yönden hiçbir zorluk ve yoklukla karşılaşmaz,
    bu lutfuda, Allah’ın zâtını kastederek, O’nun için yola çıkan kullarına olan bağışı olarak
    görür. Sürekli olarak Hakk’ı anıp her amelinde O’nun rızasını gözetleyerk hareket eden
    Kuddûsî, sonunda Allah’ın sevgisini kazanarak kesintisiz ve sınırsız bir bağışın içinde kendini
    bulur. Bu bağış Hakk’ı birlemenin/tevhîdin neticesinde herkese nasip olmayan bir
    devlet/servettir. Sıradan insan havsalasının idrâk edemiyeceği bu hâl, Kuddûsî gibi nev-i
    şahsına mahsus Allah dostlarına verilen bir ihsândır.

    Çıkdım vatandan gitdim Hicâze
    Tağ u çöl bana gül’izâr oldı
    Yalnız yayan râha ‘azm itdim
    Köşkim sarâyım kûh-sâr oldı
    Vahşî âhûlar gibi insândan
    Kaçmak bana bir hoşça kâr oldı
    Susuz azıksız ulu tağlarda
    Rûz u şeb rızkım tatlu nâr oldı
    Görmedim açlık hem susuzluk hîç
    Her ne istersem çün o var oldı
    Tevhîd ile bu devleti buldum
    Çok diyen anı bahtiyâr oldı
    Düşdi Kuddûsî dâmına ‘ışkın
    İstemez çıkmak hoş şikâr oldı
    .143


    Kuddûsî, şahsiyet inşâsı sürecinde Allah’ı daim zikir etmenin sonucunda, yukarıda da
    ifade ettiğimiz gibi, sonsuz nimetlerle karşılaşır. Öyle bir duruma gelir ki, Hakk’ın Manevî

    142 Kuddûsî, Dîvân, s. 254.
    143 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 388.

    41
    rûhâniyetinde terbiye almış birçok zât kendi sâlikleriye beraber onun hizmetini görmeye
    başlar. Tabir yerinde ise, bu hâl onun nefsine dokunur ve zikrinde aksamalara neden olur.
    Bunun üzerine Kuddûsî manevî işaretle ikaz edilir.

    Kırk sekiz sultân-ı rûhânî kamusı mü’minân
    Hizmet itdiler bana ‘askerler ile bir zemân
    Anlar ile ülfet idüb zikrime geldi halel
    Sonra ehlullah bana rü’yâda dediler uyan
    Biz seni sevdik idi gerçi velâkin şimdi sen
    Cinciliğe meyl idüben zikrine irdi ziyân
    Tâib oldum sıdk-ıla hoş zikre itdim iştigâl
    Sevgilü oldı bana halkdan kacıp olmak nihân
    ‘Uzlet itdi şimdi Kuddûsî olub pîr-i sakîm
    Gıbta iderler hep ins ü cin halk-ı cihân.
    144

    Kuddûsî’nin kişiliğinin oluşmasının çok az insana nasîb olan bir sürede inşâsı, onun
    mutasavvıflar arasındadaki manevî derecesinin belirgin bir şekilde önde olduğunu
    göstermektedir. O, bu manevî şahsiyetinin oluşumunu, babası gibi ehl-i tarîk bir insanın
    önderliğinde, daim olarak Hakk ile yaşamak ve her halukârda Yaratıcı’dan kesinlikle gafil
    kalmamaya bağlamaktadır. Bu hayat felsefesi de Kuddûsî’nin nasıl bir sağlam psikolojik bir
    yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Doğal olarak insanın psikolojisi üzerinde önemli bir
    role sahip olan sosyo-psikolojik etkiler, Kuddûsî’nin temelde almış olduğu manevî terbiyeden
    dolayı kendi kişiliği üzerinde her hangi bir olumsuz tesir göstermemiştir. Bu da gösteriyor ki,
    kişi, sağlam tasavvufî bir terbiyeyle eğitildikten sonra, hiçbir menfi durum onun sûfî kişliğini
    olumsuz şekilde etkiliyemez.
    Zira Kuddûsî’nin yaşadığı dönem, Osmanlı toplumunun en zor dönemidir. Ülke birçok
    yönde kuşatma altındadır; siyasî, ekonomik, sosyal, ilmî ve diğer alanlarda alabildiğine,
    çöküşü hazırlayan bir sürece doğru gitmektedir. Tüm bunlardan dolayı Kuddûsî’nin doğal
    olarak içinde yaşadığı ülkenin bu durumu karşısında psikolojik olarak etkilenmemiş olması
    söz konusu değildir. Fakat o, manevîyatla yoğrulan ve Peygamber ruhâniyetiyle inşâ olan
    şahsiyetiyle dimdik ayakta durarak insanları doğruya hakîkata davet etmiştir.
    144 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 263.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Ahmed kuddûsî; Şahsiyeti, Mûsikî Özelliği

    Mûsikî Özelliği:

    Kuddûsî, şâir bir mutasavvıf olarak tasavvuf ve edebiyat camiasına yaptığı katkı ve
    hizmetin yanı sıra, Türk Mûsikîsi Klasikleri arasında (ilâhî olarak) bestelenen bir çok şiiri de
    bestekârlar tarafında bestelenmiştir Kuddûsî’nin bestelenen şiirlerinden bazı örnekler şunlardır:

    1. Ümmet-i merhûmeye çün bir emân geldi Üveys
    Nar-ı dûzahdan ‘usâtı kurtarub aldı Üveys
    Çün vasiyet itdi ana hırkasın fahr-ı rüsül
    Bu za’îf ümmetlere gör ne kerem kıldı Üveys
    Hazret-i Ömer ‘Alî dahi birez ashâbıla
    Hırkayı alub varınca şevkıla toldı Üveys
    Vardı bir tenhâ yire itdi du’â Mevlâsına
    Bir iki sâ’at münâcât bahrine taldı Üveys
    Didi ‘afv it ümmeti hep yoksa geymem hırkayı
    Nâz ile re’s-i şerîfin secdeye saldı Üveys.190


    Makam (M): Zâvil Bestekâr (B): Zekâi Dede
    Usûl (U): Evsat

    2. Gel sürelim dem Hû diyelim Hû
    Def’ idelim gam Hû diyelim Hû
    Zühdi koyalım ‘ışka uyalım
    Sırrı tuyalım Hû diyelim Hû
    Ey şâh-zâde düşme fesâde
    Subh u mesâde Hû diyelim Hû
    ‘Âşıka bürhân bâ’is-i ‘irfân
    Dertlere derman Hû diyelim Hû.191


    190 Kuddûsî, Dîvân, s. 73-74; Bu eserin notası mevcuttur. Bk. S. Nüzhet Ergun, Türk Musîkîsi Antolojisi (Dinî
    Eserler), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Yayınları, İstanbul 1943, II, 608.

    52
    Makam (M): Pençgâh Bestekâr: (B): bilinmiyor.
    Usûl (U): Sofyan

    3. Ey Semî’u Hayy u Kayyûm u Hakîmü zü’l-Celâl
    İder oldum nazm-ıla şimdi nazm-ıla şimdi sana ben ‘arz-ı hâl
    ‘Aklım irmez hikmetin bilmem bu manzûm sözlerin
    Sen bilürsin ki değil maksûdım izhâr-ı kemâl
    ‘Acizem çün ‘âdet-i nâs üzre kullukdan hemân
    Oldı işim pes mecâzib gibi manzûm kîyl ü kâl.192


    Makam (M): Süznâk Bestekâr (B): Ali Rıza Şengel
    Usûl (U): Düyek

    4. ‘Arz-ı hâl içün Sultana geldim
    Sâ’ilem lutf u ihsâna geldim
    Derd-i firâka dermân aradım
    Ben ol tabîbe dermâna geldim
    Can kulağıyla hüsnünü tuyub
    Şem’-i cemâle pervâne geldim
    Âmâde olmış çün hamr-ı sâfî
    Nûş eyleyüben mestâne geldim.193


    Makam (M): Acem-Aşîrân Bestekâr (B): Latif Ağa
    Usûl (U): Düyek

    5. Mest ü hayrânım zâr u giryânım
    Her dem lisânım Hû demek ister
    Gözümden yaşlar akmağa başlar
    Cümle kurd kuşlar Hû demek ister
    Pendimi tut gel bir ere vir el
    Ölmeden evvel Hû demek ister

    191 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 267; Bu eserin notası vardır. Notası için bk. Ali Rıza Şengel, Türk Mûsîkîsi
    Klasikleri (ilâhîler)
    , haz. Yusuf Ömürlü, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1979, I, 169-170.

    192 Kuddûsî, Dîvân, s. 110; Bu eserin notası mevcuttur. Notası için bk. Şengel, age., II, 20.
    193 Aynı eser, s. 130; bu eserin notası vardır. Notası için bk. Abdülkadir Töre, Türk Mûsikîsi Klasikleri lâhîler),
    haz. Yusuf Ömürlü, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1984, V, 26-27.

    53
    Gece ol kâ’im gündüzün sâ’im
    Ehl-i Hak dâ’im Hû demek ister.194


    Makam (M): Şevkefzâ Bestekâr (B): Müezzinbaşı Rifat Bey
    Usûl (U): Evsat

    6. Da’vet itdi kûyine çünki bizi ol Şâhımız
    Pes icâbet eyledik bugün açıldı râhımız
    İtdi ta’lîm hem bize seyr u sülûkın tarzını
    Pîşvâ-yi sâlikîn olan Resûlullahımız
    Toldı ‘ışk u cezbe dil iklîmine deryâ-misâl
    Bu sebeble mürtefi’ oldı be-gâyet câhımız.195


    Makam (M): Râst-ı Cedîd Bestekâr (B): A. Rıza Şengel
    Usûl (U): Düyek

    7. Âşık-ı Yezdân’ dir Allah Allah
    Tâlib-i ‘irfân dir Allah Allah
    İns ü cin dâim kullukda kâim
    Vahş u behaim dir Allah Allah
    Dirler felekler cümle melekler
    Zî-rûh cemâdat dir Allah Allah
    Mahv eyle sânı ol Hakda fânî
    Kim diler anı dir Allah Allah.196


    Makam (M): Gerdâniye Bestekâr (B): A. Rıza Şengel
    Usûl (U): Düyek
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Ahmed Kuddûsî (ks)
    By MaHiR 01 in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 33
    Son Mesaj: 15.08.11, 01:08
  2. İlmi Şahsiyeti
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.11.09, 12:23
  3. Musiki & Islam
    By ArzuNur in forum Fıkıh ve Akaid
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.05.09, 22:57
  4. Müslüman şahsiyeti nasıl olmalıdır?
    By Konyevi Nisa in forum İslami Konular Ve Kaynaklar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.02.09, 09:58
  5. Musiki ve eğlence
    By Konyevi Nisa in forum Kütübi Sitte
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.10.08, 10:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •