Sayfa 8/9 İlkİlk ... 6789 SonSon
81 sonuçtan 71 ile 80 arası

Konu: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

  1. #71
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    MÜKEMMELLİK DELİLİ


    Bir şeyin varlığı Allah'ın varlığını gösterir de o şeyin mükemmelliği Allah'ın varlığını göstermez mi, el bette gösterir hatta daha da iyi gösterir. Çünkü bir şe yin varlığı onun mükemmel olmasını gerektirmez. Bir şeyin mükemmel olması; onun yaratılışının güzel ol ması, görevini yapacak organlarla donanmış olması, varlığını devam ettirebilmesi, organların görevini yap mayı engelleyecek şekilde uyumsuz olmamasıdır.
    Varlıkların mükemmelliği Kuranı Kerim'de çeşit li şekillerde ifade edilmiştir. "O herşeyi en güzel şekil de yaratmıştır." (Secde Suresi, 7) "Herşeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır." (Neml Suresi, 88) "Ey herşeye yaratılışını verip sonra ona doğru yolu gösteren rabbimiz" (Taha Suresi, 150) ayette geçen "yaratılışını ver mekten" maksat yaratılış gayesine uygun yaratmaktır. Bir başka ayet ise şöyledir:
    "Rahman olan Allah'ın yarattıklarında hiç bir uy gunsuzluk göremezsin." (Mülk Suresi, 3)
    Bu uyum kâinatın bütününde genel ve özel ola rak görüleceği gibi insanın bizzat kendisinde de açıkça
    25
    görülebilir. Bu durumu birkaç örnekle açıklayalım.
    1. Yeryüzünü yaratan Allah, onu insanın üzerin de yaşayabileceği özelliklerde yaratmıştır. Onu, her ta rafını kaya gibi sert veya pamuk gibi yumuşak yahut meyve, bitki vb. yiyeceklerin yetişmeyeceği şekilde yaratmayıp, bilakis insanın bütün ihtiyaçlarını karşılaya cak şekilde yaratmıştır.
    Yer kabuğunu birkaç santim daha yüksek yaratsaydı yerin karbondioksit veya oksijeni emmesine bu ise bitkilerinin ölmesine neden olurdu.
    2. Yeryüzünde bulunan bütün varlıkların yaratı lışı eksiksiz, sanatı bütün şartlarda görevini yerine geti recek şekilde yaratılmıştır.
    Örneğin devenin yaratılışı, yaşantısına ve uzun çöl yolculuğuna uygundur. Bu yolculuk için ona başı nın yükseldiği uzun bir boyun, kumlardan korunmak için iki çukur göz bağışladığı gibi, dikenlerin batmasın dan korunmak için yarık dudak, çölün ortasında sık sık uğranılan açlık tehlikesinden dolayı da yağ depolayan hörgüç bağışlanmıştır. Ayak tırnakları ise at, katır, merkep gibi kumlara batacak şekilde değil bilakis kum lara gömülmeyecek şekilde yaratılmıştır. Bundan dolayı deveye "Çöl gemisi" adı verilmiştir.
    Hangi canlıya bakılırsa bakılsın onun da tıpkı deve gibi yaşamını en güzel şekilde sürdürecek, tehli kelerden koruyacak, gıdasını elde edip, hazmedebile cek şekilde yaratıldığı görülecektir.
    Yırtıcı hayvanlara, avını parçalayabilmek için keskin diş ve pençe verildiği gibi, midesi çiğ eti hazme decek şekilde yaratılmıştır. Yeşil ot yiyen hayvanlar çok hızlı yedikleri için, bunlara anbar gibi bir işkembe ve rilmiştir.
    26
    Kuşlara ise gıdalarını alabilecek şekilde gaga ve rilmiştir. Gagaları aldıkları gıda şekillerine göre uzun, kısa veya yuvarlıktır.
    Dünyadaki bütün canlılara kendilerini düşman larından koruyacak silahlar verilmiştir. Bunlar: Diş, pençe, boynuz, zehir, gaga, kanat, hızlı kaçma, gizlen me v.b. Canlıların donandığı bu silahlar olmasaydı güçlüler zayıfları, büyükler küçükleri çok kısa bir süre de yok ederdi.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #72
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    YARATILIŞ DELİLİ


    Yaratmaktan maksat yoktan var etmektir. Yüce Rabbimiz yeryüzündeki bütün canlı varlıkları ve neba tatı yarattığı gibi önceden esamesi okunmayan insanı da yaratmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerimde ilk olarak in dirilen surede bu husus açıkça ifade edilmiştir:
    "Yaratan rabbinin adı ile oku. O insanı pıhtılaş-mış kan parçasından yarattı." (Alak Suresi, 1-2)
    Yüce Rabbimiz yeryüzünde ve göklerde sayısız varlıklar yaratmıştır. Astronoloji ilminin verilerine göre çok büyük olan gök cisimleri, bu kadar büyük olmala rına rağmen biribirlerinden milyonlarca ışık yılı uzak tırlar.
    Sence; yeryüzündeki bu hayatı yaratan kimdir? Ya şu düşünen, akıllı insanı yaratan kimdir? Şu muaz zam gökleri ve yeri kim yarattı? Şu hayat, şu insan, kü çük büyük mahlukat hiç yaratıcısız olabilir mi? Yoksa bütün bunları yaratan bir yaratıcı mı var? Varsa kim dir?
    Materyalistler hayatın ilk olarak ortaya çıkması hakkında ne buyururlar?
    Bazılarına göre; hayat fezadaki başıboş gök taşla rından biri yolu ile ulvi alemdeki boşluktan yeryüzüne inmiştir. Ancak bu durumda "Ulvi alemdeki hayatı ve ya herhangi bir yıldızdaki hayatı kim yarattı?" sorusu
    21
    cevapsız kalmaktadır.
    Bazıları da: Maddede hayat özelliği vardır. Mad deyi oluşturan unsurlar bir araya gelip kendilerine has bir reaksiyonla maddeyi oluştururlar şeklinde bir tez ileri sürmüştür.
    Bu tezde de cevapsız kalan bir soru vardır. Bu so ru: "Kör ve sağır olan bu maddeleri birleştiren ve uyum içinde olmalarını sağlayan kimdir?
    "Akıl; hayatın ortaya çıkmasında yalnızca iki gö rüşten birini kabul eder. Onlardan biri; hayat madde nin ayrılmaz bir özelliğidir. Bir varlığın var olabilmesi için herhangi bir yaratıcıya ihtiyacı yoktur. Diğer görüş ise; hayatı yaratan, irade eden ve ne irade ettiğini bilen, hakim bir zat vardır."
    "Alemde yalnızca madde olduğunu, maddenin dışında hiçbir varlığın olmadığını varsayarsak alemin ezeli ve ebedi olduğunu, başlangıç ve sonunun bulun madığını, bütün gücü ve özellikleri ile ezelden beri var olduğunu ve bu özelliklerin feza boşluğunda bulunan maddeden, ezelden beri ayrılmadığını kabul etmemiz gerekir.
    , "Bu durumda şu yıldızda hayat vardır şunda yok tur. Şu zamanda hayat vardı şu zamanda yoktu deme nin hiçbir anlamı kalmaz. Çünkü bu yıldızlarda hayat olduğu halde milyonlarca milyon yıl hareketsiz kalmış lar. Bundan binlerce yıl sonra hayat ortaya çıkmış de mektir. Peki hayat niçin bu kadar uzun zaman bekle miştir? Dağılma ve birleşme neden feza boşluğunun çe şitli yerlerinde ve zamanın çeşitli dilimlerinde ortaya çıkmıştır? Bu hayat neden tesadüfen gelmiştir. Ve tesa düfi olan bu hayat daha sonra en ince hesaplarla nasıl devam etmiştir? Halbuki kör ve sağır olan madde he saptan hiç anlamaz."
    22
    "Şu halde akla gereken; hayatın ortaya çıkışını tesadüflere bağlamak değil, bilakis ikinci görüşü be nimseyerek, hayatın irade sahibi, yaratıcı bir zat tara fından verildiğini kabul etmektir. Anlaşılması bu kadar kolay olan bir görüşün kabul edilmeyip de anlaşılması imkansız olan bir görüşün bazıları tarafından ısrarla sa vunulduğuna bir türlü anlam veremiyorum." (1)
    Anlaşılması kolay olan bu görüş yalnızca kör ve sağır olan maddedeki hayatın ortaya çıkışı için değil bütün varlıkların ortaya çıkışı için tek geçerli sebeptir. Yüce Allah bu gerçeği insanlara en açık bir şekilde ilan etmektedir:
    "Şüphesiz taneleri ve çekirdekleri yaratan ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Allah'tır. Şu halde (iman dan) nasıl yüz çevirirsiniz." (En'am Suresi, 95)
    "Yerin bitirdiğinden ve kendi nefislerinden bü tün çiftleri yaratan Allah her türlü noksanlıktan mü nezzehtir." (Yasin Suresi, 36)
    Bu delile halk, ibda veya ihtira delili denir.
    Diğer bir şekli ile "Hareket delili" denir. Bu hare ket bir mekandan ötekine veya bir halden diğerine ya hut yokluk aleminden vücud alemine intikal ve benzeri şekillerde olabilir.
    Bu delilin özü şudur: Her hareketi yapan bir mu harrik vardır. Bu muharrikin (hareket ettirenin) hare keti ise ona hareket etiren başka birine bağlıdır. Bu sil sileyi takip eden akıl sonunda kendi başına kaim olup hiçbirşeye muhtaç olmayan ezeli varlıkta durur. Zira ezeli varlıkta durmadığını kabul ettiğimizde ortaya iki ihtimal çıkar "devir veya teselsül (sonsuz). Her iki ihti-
    (1) Allah ve çağdaş ilim Abdurrezak Nevfel
    23
    mal de imkansız olduğundan Akıl ezeli varlıkta dur mak mecburiyetindedir. O ezeli varlık yüce Allah'ın ta kendisidir.
    Mütekellimler "Hudus delili" denen üçüncü bir delil daha ileri sürmüşlerdir. Buna göre: Bütün alem değişkendir. Her değişen şey sonradan olmuştur. Her sonradan olan şeyi ortaya çıkaracak bir varlık gerekir. Sonuç olarak üç durum ortaya çıkar: 1. Teselsül biri bi rini ortaya çıkarma sonsuza kadar gider. 2. tesbih tane leri gibi devr olur. Yani sonuçta anne kızını kızı ise an nesini doğurur. Her iki ihtimalde imkansızdır.
    3. Her şeyi yaratan Fakat kendi sonradan ol mayan bir zatta durur. İşte bu zat Allah'tır. Yeri gelmiş ken çağdaş ilmin "Kâinatın sonradan olduğunu ve bu oluşumun milyonlarca yıl öncesinde meydana geldiği ni" kabul ettiğini hatırlatalım.
    Farabi ve İbni Sina gibi İslam düşünürleri bu üç delile ek olarak "imkan delilini" de ileri sürmüşlerdir. Bu delilin özü şudur:
    Varlıklar akli olarak mevcut olma yönünde üçe ayrılırlar:
    1. Tamamı vacibül vücud olan varlıklar olup yokluğu aklen düşünülemeyen varlıklardır.
    2. Mümkünül vücud olan varlıklar: Olmasıda ol maması da mümkün olup olmamaları için bir sebep bulunmayan varlıklara denir.
    3. Bazısı vacib, bazısı mümkün varlıklar.
    Bütün varlıkların varlığının vacib olması imkan sızdır. Çünkü hareket eden her varlık onu hareket etti rene, mürekkeb maddeler ise onları bir araya getiren sebebe muhtaçtır. Yoksa mürekkeb varlığın parçaların dan önce bulunması gerekir.
    24
    Bütün varlıkların mümkün olması da imkansız dır. Çünkü bütün mümkün varlıklar kendilerini kuve-den fiile çıkaracak bir varlığa muhtaçtırlar.
    Geriye üçüncü şık kalır. O da, varlıklardan bazı sının varlığının mümkün olmasıdır ki bu varlıklar kâinat ve kâinatın içindeki bütün varlıklardır. Bazısın da varlığı vacibtir ki bu varlık Allah'tır. O, bütün kâinatı var eden ilk sebeptir. Ondan önce bir varlığın olması mümkün değildir. Aksi takdirde yaratılanın ya ratandan önce bulunması gerekir.


    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #73
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    ALLAH'IN VARLIĞININ KÂİNATTAKİ DELİLLERİ


    İnsanın da içinde bulunduğu şu kâinatı, tefekkür eden kişi onda kendisini yüce Allah'a götürecek dört önemli delil bulunduğunu görecektir. Bu deliller: yara tılış, eşitlik, mükemmellik ve hidayet delilleridir.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #74
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    YARATILIŞ DELİLİ


    Fıtratı bozulmamış kişi nefsi ile başbaşa kaldı ğında, hiçbir araştırma* yapmadan Allah (cc)'ın varlığı na inandığı gibi, nefsani isteklerin taklidin ve asabiye tin tesirinden kurtulan akılda birazcık düşünme ile ke sinlikle Allah'ın varlığına inanır.
    Aklın düşünme alanı, gökleri, yeri, insanı, hay vanı, canlısı, cansızı, zereden küreye bütün varlıklarıy la şu uçsuz bucaksız kâinattır. Bu kâinatı ve içindekile ri düşünen kişi onu yüce rabbine götürecek dört delil bulur. Bu deliller: Yaratılış, eşitlik, takdir ve hidayet de lilleridir.
    Şu muazzam kâinat ve içinde bulunanlar, kendi sini hakkı ile düşünen her insanı, Allah (cc) ulaştırır. Çünkü bütün varlıklar onun varlığını mülkünde ve bü tün yaptıklarında eşsiz olduğunu gösterir. Tıpkı güzel isimlerini, ulvi sıfatlarını gösterdiği gibi. İnsanın kendi si dahi tek başına Allah'ın varlığını gösteren büyük bir ayet (işaret)tir. O, başlıbaşına bir dünyadır. Başka var lıkta olmayan pek çok güzellik, onda toplanmıştır. İd rak, şuur, basiret bunlardan yalnızca birkaçıdır.
    Bunun içindir ki Kuran-ı Kerim insanı önce ken dine daha sonra kâinatta bulunan varlıklara bakmaya onları düşünüp araştırmaya yöneltmiştir. Hiç şüphesiz bu düşünce ve araştırma kişiyi hakka ve hakikate götü recektir. Çünkü enfüsi ve afaki alemde gördüğü ve do kunduğu herşey ona Allah (cc) gösterecektir.
    "Yeryüzünde gerçek bilgi sahibi olanlar için, nice ayetler vardır. Kendi nefislerinizde dahi nice ayetler vardır. Görmüyor musunuz?" (Zariyat Suresi, 20-21)
    "Göklerin ve yerin, o muazzam saltanatına, Al lah'ın yarattığı herhangi birşeye dahi bakmadılar mı?" (Araf Suresi, 185)
    19
    "Onlar nefislerinde bulunanları düşünmezler mi? Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında ne kadar varlık varsa hepsini hak üzere yarattı." (Rum Suresi, 8)
    "De ki: "Göklerde ve yerde olanlara bir bakın." (Yunus Suresi, 101)
    "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlar için fayda lı olan şeyleri taşıyan o gemilerde, Allah'ın gökten indi rip onunla yeryüzündekilere hayat verdiği suda, orada her hayvanı üretip yaymasında, gökle yer arasında hak kın emrine boyun eymiş olan rüzgarları ve bulutları evirip çevirmesinde, düşünenler için nice ayetler var dır." (Bakara Suresi, 164)
    "Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl dik tik, nasıl donattık, onda hiçbir boşlukta yoktur. Yere bakmadılar mı? Onu nasıl döşedik, ona nasıl sabit dağ lar koyduk." (Kaf Suresi, 6-7-8)
    Kuran çoğunlukla göklerde ve yerde bulunan tabloları sergilemekte daha sonra: "Bütün bunlarda dü şünen, akıllı kişiler için işaretler vardır." (Nahl Suresi, 11-12-13) buyurmaktadır.
    Kur'an; akıllarını, ve kalplerini gerçeklere kapa yan kafirlerin bu tutumlarını kınayarak şöyle buyur maktadır.
    "Göklerde ve yerde nice ayetler olduğu halde, onlar bu ayetlerden yüz çevirerek, üzerine basar geçer ler." (Yusuf Suresi, 105) Bu tür ayetler çoğunlukla "Akıllanmaz mısınız, görmüyorlar mı? işitmiyorlar mı?" şeklinde bitmektedir.
    20


    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #75
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    FITRİ DELİL


    Allah'ın varlığının ilk delili; Onun insanlara ver miş olduğu Fıtrattan kaynaklanan delildir, insanda bu lunan tabii şuur, kalp gözü; şu sınırlı kâinatın dışında sınırsız bir varlığın olduğunu hisseder. Bu zat herşeye hakim, bütün işleri düzenleyen, kendinden istenen, ta zim edilen, korkulan, kendisine yönelinen ulvi bir zat tır. Bütün bu hisler kalbin derinliklerinden kaynakla narak kişinin bütün benliğini sarar. Kişinin nefsinde bulduğu bu his telkin, öğrenme ve gayret sonucu elde edilen bir his değil yaratılışından kaynaklanan histir.
    Bu fıtri şuuru meşhur düşünür Dekart şöyle dile getirmektedir: "Kendimde hissettiğim eksiklik beni ka mil, eksiksiz bir zatın varlığı fikrine götürmektedir. Be ni inanmaya zorlayan bu duygu bütün güzel sıfatlarla donanmış olan zat tarafından bana verilmiş bir duygu dur. İşte bu zat Allah (cc)tır."
    Fıtratı bozulmayan, nefsini kötülüklerden arındı ran, kalbinden gaflet perdesini kaldırarak gönül gözü nü açan, ruhi boşlukta olmayan her insan Allah'ın var lığının bütün benliğini sardığını hisseder. Bu vasıflarda olan kişinin rabbinin varlığını isbat için herhangi bir delile ihtiyacı yoktur. Çünkü o, Allah'ın varlığını kal binde herşeyden daha fazla hisseder. Bilakis Allah her-şeyin delilidir.
    "Rabbinin herşeye hakkı ile şahid olması sana kafi değil mi?" (Fussilet Suresi, 53)
    Rivyete göre yakin sahibi salih alimlerden birine; "Falan kelam alimi Allah'ın varlığını isbat için yüz deli li ileri sürmektedir" denilince o alim "demek ki adamın Allah'ın varlığı hakkında yüz şüphesi varmış" diye ce vap vermiştir.
    Bu cevap "Allah'ın varlığının" kişinin nefsinde de-
    15
    lile muhtaç olmayacak kadar açık bir şekilde hissedil diğine işaret etmektedir.
    Bazı ariflere ve "Rabbini ne ile bildin?" diye so rulduğunda onlar "Rabbimi yine rabbimle bildim" diye cevap vermişlerdir.
    İbni Ataullah el Iskenderi ise şunları söylemiştir:
    "Ey Rabbim! Mevcudiyeti sana muhtaç olan şey, senin varlığına nasıl delil olur? Senin iraden olmadan var olmayan şey, senin varlığına nasıl delil olur?"
    Bizim "Fıtri delilden" maksadımız şudur: insan ister cahil ister alim olsun Kültürel etkilerden soyutla nıp, zihnini yaşadığı mekana bağlayan şeylerden uzak laştırdıktan sonra, kâinatı ve nefsini tefekkür ettiğinde nefsinde fıtrat tabiatından kaynaklanan kendisinden bir türlü kurtulamadığı, bir duygu bulacaktır. Bu duy gu yüce rabbine, rabbinin katındaymış gibi, huşu için de secde etme duygusudur.
    İnsana bir artı birin iki olduğunu delilsiz olarak öğreten Allah, elbette ona kendisinden asla ilgisiz ola mayacağı bir rabbinin olduğunu da delile ve mukadimelere (öncüllere) muhtaç olmadan öğretir.
    Bu fıtri şuur; rahatlık ve insanı şımartan zengin lik anında genelde hissedilmez. Çünkü rahatlık kişinin bu hakikati görmesine perde olur. Ancak başına bir be la geldiğinde, asli fıtratı perdeleyen sahte kaymak eri-yere (gerçek ortaya çıkar işte o an, dua ve niyaz ile rab bine yönelir.
    Bir adam Caferi Sadığa "Allah" hakkında bir soru sorar. İmam onun bu sorusuna
    -Sen hiç denizde yolculuk yaptın mı?" sorusu ile karşılık verir. Adam:
    16
    -Evet. der. İmam tekrar:
    -Bu yolculuk esnasında kasırga ile karşılaştın mı? diye sorar. Adam:
    -Evet, der imam:
    -Güvendiğin, beklediğin bütün kurtuluş vesilele rinden ümidini kestin mi? diye sormaya devam eder. Adam:
    -Evet der. İmam tekrar:
    -Hiç aklından "Dilerse seni kurtaracak bir zatın" var olduğu geçti mi? diye sorar. Adam:
    -Evet der. İmam:
    -işte o zat Allah'tır, diye cevap verir.
    Bu hakikate işaret eden Kur'an bize şöyle bir tab lo çizer:
    "O, sizi Karada ve denizde gezdiren zattır. Hatta gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri, (yolcular da) bununla sevin dikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelip çatar. (Deni zin) her yerinden kendilerine dalgalar hücum edince çepeçevre kuşatıldıklarını sanırlar. (İşte o an) Allah'ın dininde halis ve samimi olarak ona dua ederler. Ve "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız" derler" (Yunus Suresi, 22)
    Kuranı Kerim'in bu tasviri bahsedilen fikrin doğ ruluğunu ve bütün insanları kapsadığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
    Kur'an insanı kalbinin kavşak noktasında yakala yarak rabbine yöneltir. Daha sonra ona rabbi ile insan lık arasında cereyan eden sözleşmeyi arzeder. Bu söz leşmeye göre; insan yalnızca rabbine inanacak ve yal nızca ona ibadet edecektir. Bu sözleşmeyi öğrenmek is tersen şu ayetlere kulak ver:
    17
    "Hani Rabbin Adem oğullarından ve onların sülblerinden zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefisleri ne şahid tutmuş ve "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da "Evet, şahit olduk." demişlerdi. (Bu şahadet) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yok tu dememeniz içindir. Yahut "daha önce atalarımız şirk koşuyordu. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi o batılı ortaya koyanların işlediği (günah) yüzünden bizi helak mı edeceksin?" dememeniz içindir" (Araf Suresi, 172-173)
    Buraya kadar anlatılan "Allah'ın varlığının fıtri delili" tarih boyunca bütün milletlerin ortak müştereyi olmuştur. İnsanların büyük bir kısmının gerçek iman dan yüzçevirip onu vehimleriyle batıl inançları ile kir letip özünü bozmaları bu gerçeği değiştirmez.
    Ünlü düşünür Henri Birgison fıtri iman hakkın da şöyle der: "llimsiz, sanatsız, felsefesiz toplumlar bu lunabilir. Ancak dinsiz toplum bulunamaz" Eski bir ta rihçi de: "Tarihte kalesiz, okulsuz, sursuz şehirler bu lunabilir ancak mabedsiz şehir bulunamaz" der.
    Dinler tarihini araştıranların da belirttiği gibi ilim ve medeniyetin ulaştığı hiçbir toplum dinden ve imandan uzak olamaz.
    Büyük düşünür Renan "Dinler tarihi" kitabında şöyle der: "İnsanın elinden her hürriyet alınabilir. Akıl hürriyeti, ilim hürriyeti sanat hürriyeti yasaklanabilir. Ancak dindarlık yok edilemez. Bilakis o, yeryüzünde fikir hürriyetini vahşice yok etmek isteyen materyalizmin yanlış olduğunu haykıran en güçlü ses olarak kala caktır." der.
    18
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #76
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    ALLAH'IN VARLIĞıNIN DELiLLERi


    Allah'ın varlığı hiçbir delile ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Buna rağmen inançla ilgili kitaplar yazan lar bu hususta şüphe içinde olan ve inananlarla müca dele eden kişileri ikna etmek için Allah'ın varlığını güç lü aklı delillere ve temel esaslara dayanarak isbat yolu na gitmişlerdir. Peki dinsizlik yoluna sapanlara karşı Allah'ın varlığını isbat sadedinde müslümanların ortaya koydukları deliller nelerdir?
    14


    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  7. #77
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    DİNSİZLİK AKIMININ DOĞUYA GEÇİŞİ


    Arap ve islam ülkelerinde fikir savaşı yoğunlaşınca batıdaki dinsizlik akımları dalga dalga bütün is lam alemine yayılmaya başladı. Bu akımın etkisi ile müslüman gençler Allah'ın varlığından şüphe etmeye ve bu hususta tartışmaya başladılar. Bu gençlerin bazısı batı üniversitelerinden mezundu. Bunlar batıdan etki lendikleri gibi çevrelerini de etkilediler. Diğerleri ise Marksizim ve Kominizmin propagandasından etkile nen gençlerdi. Doğudaki İslam ile batıdaki Hristiyanlık arasındaki açık farka rağmen her iki gurupta bu farkı hiçe sayarak islamın karşısına dikildiler.
    Bu guruplar kendilerini yenilikçi olarak kabul ederler. Halbuki her iki gurupta batıyı taklit etmekte onların kafaları ile düşünmektedirler. Bu guruplardan bir kısmı bir iki asırda silinip yok olmalarına rağmen diğerleri hala kendilerinin ilerici olduklarını iddia ederler. Halbuki onlar yüce Allah'ın belirttiği gibidirler:
    "insanlardan bazıları herhangi bir ilmi veriye, delile ve açık bir kitaba dayanmadan Allah hakkında tartışmaya kalkışırlar" (Hac Suresi, 8)


    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  8. #78
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    AVRUPA'DA DİNSİZLİK NEDENLERİ


    19. ve daha önceki y.y Hıristiyan Avrupa'sının Av rupa tarihinde özel bir yeri vardır. Bu yüzyılda Hristiyan aydınların büyük bir çoğunluğu dini ve Allah'ı inkâr et mişlerdir. Ancak bu aydınlar gerçek dini ve gerçek ilahı değil kilisenin din ve Allah anlayışını inkâr etmişlerdir.
    Bu dönemde Avrupa kiliseleri zulmü ve cehaleti destekleyerek ilme, grupları destekleyerek halka, hura feleri destekleyerek düşünceye savaş açtı. Bunun için dir ki.Hürriyet ve eşitlik fikri hızla yayılmaya başladı ğında bu fikirleri savunanların sloganı "Kralları ve pa pazları son ferdine kadar parçalayın,." oldu.
    Yine o dönemde kilise binlerce düşünür ve ilim adamının idam kararını imzaladı. Bununla da kalmayıp cesetlerin törenle doğranarak yakılmasını emretti. Bü tün bunları Allah adına, din adına, mesih adına yapı yordu. Bunu gören hürriyet taraftarları, ilim aşıkları, kilisenin ve kilise adamlarının temsil ettiği dini inkâr ederek. Elde ettikleri bilim verilerine inandılar, insan ların dinden uzaklaşmasının en büyük nedeni dine ça ğıranların bozulmuş olmasıydı. Bu arada Avrupa'da yal nızca görülen hissedilen varlıkları kabul edip bunun dışındakileri inkâr eden bir felsefi akım ortaya çıktı. Bu akıma göre ilah, vahiy, melek, ahiret, cennet, cehennem diye birşey yoktur. Bunların hepsi uydurmadır.
    inkâr ve dinsizlik hareketleri Marksizimle zirve ye çıktı. Ona göre "din halkların afyonudur" Bir başka ekole göre ise din zenginlerin, halkı sömürenlerin, fa kirleri ve zayıfları ahiret nimetleri ile avutup dünya ni metlerinden yalnızca kendilerinin faydalanmaları için uydurdukları bir hiledir." Karl Marks bu hususta şöyle der: "Allah insanı yaratmamıştır. Bilakis işin doğrusu insan Allah'ı yaratmıştır."
    13
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  9. #79
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    ALLAH'IN VARLIĞI TARTIŞILMAYACAK


    kadar şüphesizdir
    Allah'ın (cc) varlığı hakikatlerin ilki ve en açığıdır. Fıt rat, akıl, basiret bize bu gerçeği gösterdiği gibi ilim, va hiy ve tarihte bizi onu doğrulamaya sevkeder.
    Allah'ın varlığını inkâr hususunda mücadele edenler her asırda yok denecek kadar az olmuştur. Bunların büyük bir kısmı ise şehvetlerine yenilmiş, dünyevi isteklerinin esiri olmuş kişilerdir. Aslında bu tür insanlar alçaklıklarını ve sapıklıklarını kamufle edebilmek için dinsizlik ve inkâr yoluna sapmışlardır. Böylece hiç kimse onları bu sapıklıklarından dolayı he saba çekmeyeceği gibi kendileri de hayvani arzularının kurbanı oluş nedenlerini araştırmak ve nefis muhase besi yapmaktan kurtulmuş olacaklardı.
    Bazı düşünürlerin bu çeşit dinsizliklerin kayna ğının akıl ve düşünceye dayalı olmayıp şehvani arzula ra dayandığını söylemelerinde şaşılacak hiçbir şey yok tur. Nitekim psikoloji alimleri olayı şöyle değerlendir mektedirler: Dinsizlik ve inkâr şuursuz bir hiledir. Bu fikirleri savunanlar alçaklıklarını perdelemek, sapıklık larını ve karanlık hayatlarını güzel göstermek şehvet ve nefsi arzuları karşısındaki zafiyetlerini gizlemek için dinsizliğe sığınırlar."
    Bütün bunlardan dolayı peygamberler Allah'ın
    11
    varlığını isbat için özel bir gayret göstermemişlerdir. Bi lakis onlar var güçleri ile "Allah inancını" putçuluk ve şirk kirinden temizlemeye çalışmışlardır. Çünkü şirk insan aklını bozarak onları -Allah'ın insanlara hizmet için yarattığı- varlıklara Kul yapmıştır. Bunun içindir ki peygamberlerin en büyük gayretleri insanları tevhide davet olmuştur. Nitekim Allah Resulü (sas)'nin kavmi ne açıkladığı ilk şey: "Allah'a (cc) ibadet edin. Sizin on dan başka hiçbir ilahınız yoktur" (Araf Suresi, 59) "Al lah'a ibadet edin. Tağutlardan sakının" ( Nahl Suresi, 36 ) olmuştur.
    Hz. Muhammed (sas) peygamber olarak gönde rildiğinde, Kavminin tıpkı diğer ümmetler gibi, Allah'la birlikte başka ilahlara ibadet ettiğini gördü. Yeryüzün de bulunan çeşitli varlıklara, yıldızlara, semaya ibadet eden bu insanların hiçbiri Allah'ı inkâr etmedikleri gibi bu hususta hiçkimse ile de tartışmıyorlardı. Kuranı Ke rim eşsiz beyanı ile bu konuyu şöyle dile getirmektedir:
    "Eğer onlara gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan şüphesiz "Allah" derler." (Zümer Suresi, 38) o dönemde Allah'ın varlığını inkâr eden "Dehriy-yun" denen bir fırka varsa da Kur'an bunları ölçü ola rak kabul etmeyip genel olarak müşriklere hitab etmiş tir. Bunun içindir ki tevhid islamın esaslarından biri olarak kabul edilmiştir.
    "Allah'a ibadet edin. Hiçbir varlığı ona ortak kıl mayın." (Nisa Suresi, 36)
    Allah Resulü (sas)'nün melikleri İslama davet için gönderdiği mektupların içeriği özetle şu ayette ifa de edilmiştir. "Sizinle bizim aramızda ortak olan keli meye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Hiç bir varlığı ona ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da bir birimizi rabler edinmeyelim." (Ali İmran Suresi 64)
    12
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #80
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.

    GİRİŞ


    Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a, selat ise kullarının içinden seçtiği son nebiye olsun.
    Elinizdeki bu kitap akaid ilminin, konularından olan Allah'ın varlığı, kâinatın menşei ve insanın yaratı cısı gibi konulara değinecektir.
    Bu konular geçmiş akaid imamlarının yanında pek önemli değildi. Onlar hiçbir zaman Allah'ın sıfatla rı ile meşgul oldukları kadar Allah'ın varlığı ile meşgul olmamışlardır.
    Onların incelediği konular genelde şu konular dır: Sıfatlar zatın aynı mıdır, gayrı mıdır?
    Haberi sıfatlardan olan;
    Halk sıfatı devamlı mıdır yoksa geçici midir?
    Bu konuda bir taraftan ehli sünnetle, mutezile arasında diğer taraftan selefle eşariler arasında büyük mücadeleler olmuştur. Allah'ın varlığına gelince bütün kesimlere göre Allah'a inanmak fıtraten gereklidir. Es kilerden yalnızca felsefeciler kâinatın varlığının sonra dan mı olduğunu yoksa vacibül vücut mu olduğu anla tılırken Allah'ın varlığının delillerinden bahsetmişlerdir.
    Mütekellimler Allah'ın varlığını isbat hususunda hadcs deliline dayandılar. Bu delil kısaca şöyledir:
    "Alem değişkendir. Her değişen sonradan olmuştur. Sonradan olan her şeyin bir yaratıcısı vardır. O da Al lah'tır."
    Ancak bizzat mütekellimlerin ve felsefecilerin be lirttiği gibi bu delilin tenkide açık bir çok yönü vardır.
    Felsefeciler ise Allah'ın varlığını isbat hususunda imkan deliline dayanmışlardır.
    Allah'ın teşvik ettiği kevniyet delilini yani kişinin ve kâinatın mükemmelliğini göstererek Allah'ın varlığı nı isbat etme yolunu yalnızca İbni Kayyum ve Cahiz gi bi sayılı bir kaç alim tercih etmiştir. Ancak onlar ger çekte Kilisenin dinini, kilisenin inandığı Allah'ı inkâr etmişlerdir. Yoksa eğer onlar gerçek din ve gerçek İlah tanıtılmış olsalardı elbette inkârdan vazgeçerlerdi.
    Kiliseye karşı yapılan bu dinsizlik hareketi daha sonra Avrupa'dan diğer ülkelere sirayet etmiştir. Hatta dinsizlik Sovyetler Birliği, Çin gibi büyük devletlerin temel politikaları, tartışılmaz anayasa maddeleri haline gelmiştir.
    İslam ve Arap aleminde de dinsiz bir grubun ol ması garip değildir. Çünkü bunlar Avrupa ve Ameri ka'da eğitim gördüler batının kültürü ile zehirlendiler. Diğerleri de Avrupa'da eğitim görenlerden etkilendiler. Zaten islam alemindeki okullarda ya emperyalistler ve ya onların uşakları tarafından yaptırılmıştır. Bu okulla rın da inkârı eğitim yönünden Avrupadaki okullardan hiç bir fark yoktur. İslam düşmanlarının içerden ve dı şardan yoğun çalışmaları sonucu marksist gençler türe di. Beyinleri yıkanan bu gençler islam ve Arap devleti nin göbeğinde "Allah'ı inkârı" dilleri ve kalemleri ile açıkça savunacak kadar ileri gittiler.
    Bu sapık fikirler sağcı ve solcu olmayan pek çok temiz gençlerimizi rahatsız etmeğe başladı. Hatta he-
    8
    men bütün radyo konuşmalarında konferanslarda ve toplantılar esnasında "Allah'ın varlığının delili nedir?" sorusu ile sıkça karşılaşır oldum. Bu soruyu soranlar Allah'ın varlığından şüphe etmiyorlardı. Bilakis onlar bu soruları şüphecileri ikna etmek amacına yönelik olarak soruyorlardı.
    Bundan dolayı Katar ve Suudi Arabistan'da bulu nan bazı dostlarımın Allah'ın sıfatları konusunda selef ve halefin fikirlerini uzun uzun tartıştıklarını duyunca onlara dedim ki; "bugünkü savaş ne eş'arilerle, ne ma-turidilere, ne mutezile ile ne de cehmiye iledir. Bugün kü savaş Allah'a, peygambere ve kitaba inanmayan din sizlerledir."
    Günümüz savaşı Allah hakkında "O mekandan münezzehtir." diyenlere karşı değil "O yoktur" diyenle re karşıdır.
    Bizim savaşımız Allah'ın sıfatları hususunda tartışılarla değil bizim savaşımız Allah'ı tamamen inkâr edenlerledir.
    Savaşın istikametini değiştirenler bize göre safları bozanlarla savaştan kaçanlar gibi düşmana yardım et miş sayılırlar.
    Bütün bunlardan dolayı Allah'ın varlığını isbat edecek delillerin ortaya konmasını dinsizlikle savaşın bir parçası olarak görüyorum. Çünkü bu, mümin genç leri silahlandıracak, şüphede olan gençleri ise sustura caktır.
    Allah'ın (c.c.) varlığı isbat edilmeden Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliğinin ve ona gelen dinin gerçek din olduğunun isbatıda islamın güzelliği ve şeri atın meziyetleri hakkındaki sözler de hep havada kalır.
    Kahirede islam araştırmalar merkezinde görev yapmakta olan Dr. Abdulhalim Mahmud Emin bu ko-
    nuda şu tesbitleri yapıyor.(*)
    "Allah'ın varlığına inanmak fıtridir. Dolayısı ile onun akli delillerle isbatlamaya gerek yoktur", diyenle rin görüşü doğrudur. Ancak şüphe tohumlarının ekil diği, inkâr zehirlerinin saçıldığı bir dönemde kendimi zi muhatabımızın silahı olan akıl silahı ile savunmak mecburiyetindeyiz". Bunu yaparken hedefimizin mü min gençleri inkarcılara karşı iman silahı ile silahlan dırmak, şüphede olanları kurtararak kalplerinden şüp heyi söküp atmak olmalıdır.
    Hatalardan biri de "Kuranı Kerimin inanç esasla rını nakille inşa etmek gerekir", görüşüdür. Bu anlayış tan dolayı Kuran ayetleri çoğu kez akli delillerle yetin memiştir. Bilakis akli ikna edecek, fıtratı rahatlatacak, şüpheleri yokedecek delillerle ortaya koymuştur.
    Kuranı Kerim Allah'ın varlığı, birliği, vahiy, risalet, ahiret konularında hep aynı yol takip edilmiştir.
    Bu kitabı yazarken eski ve yeni alimlerin yazdık larından faydalandım ki konuyu daha iyi izah edilebil sin. Okuyucu daha çok ikna olabilsin.
    Bu kitabı ilk önce Katardaki lise öğrencileri için yazdım. Bunu yazmadaki gayem ise Akaid derslerine yardımcı olmaktı.
    Ancak sonradan şeriat fakültelerinde akaid dersi olarak okunmasının daha uygun olacağını düşündüm.
    Yazdıklarımı kontrol edip yeni eklemeler yaptık tan sonra kitap halinde neşretmenin faydalı olacağına inandım. Bu kitaptan islami eğitim gören öğrencilerin de diğer okuyucuların da yeterince faydalanacağını ümit ediyorum. Gayret bizden tevfik Allahtandır.
    (*) İslam ve akıl: İman risalesi
    10
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 8/9 İlkİlk ... 6789 SonSon

Benzer Konular

  1. Allahın Varlığı
    By yagmurdamlasi in forum Kıssadan Hisse
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.09.09, 23:13
  2. Allah'ın Varlığı
    By ÜMİT09 in forum Dini Hikâyeler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 05.08.09, 10:17
  3. Ruh: Varlığı, mahiyeti ve husûsî delilleri
    By BaRLa in forum İslami sorular
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.06.09, 08:25
  4. Hayvan topluluklarının varlığı
    By Konyevi Nisa in forum Kur'an Mucizeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.10.08, 07:53
  5. Eşlerin mal varlığı
    By SiLa in forum Alış veriş bilgileri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08.08.08, 16:27

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •