Bize şah damarımızdan daha yakın olan ölümü unuttuk mu?
Yoksa hatırlamak mı istemiyoruz?
Her gün onlarca ölüm haberi alıyoruz.
Onlarca taziyelerimizi sunuyoruz.
Sıranın bize gelmeyeceğini mi düşünüyoruz.
Yoksa ölüm uzak mı bize(!)?
Ya da ölümden söz edildiğinde bizde ellerimizi tahtalara vurup(Allah geçinden versin diyenlerden miyiz?
Allah’ın adına kasem ederim ki ölüm ne erken gelir, ne de geç, vakti geldiğinde gelir.
Ama ne zamandır o vakit…
Ölümü inkâr ettiğin(m)izi söyleyemem. Lakin dünya hayatına o kadar daldık ki ölümü gerektiği düşünemiyoruz. Biz Allaha inanlar olarak Hz. Muhammed (S.A.V)’e iman eden Müminler olarak birbirimize ölümü hatırlatmak birbirimize hayat nizamı için bir görevdir. Tıpkı Hz. Ömer’in kendisine her gün ölümü hatırlatması için ÖLÜM HABERCİSİ diye bir görevli tuttuğu gibi.
Hazreti Âmine validemiz, son söz olarak:
“Her yaşayan ölür, Her yeni eskir,” demişti.
Evet, bizde öleceğiz.
Bahar gibi kışa dönüşeceğiz.
Gündüz gibi geceye karışacağız.
Bişr-i Hafi Hazretleri, öleceği sırada bir talebesine şu nasihatte bulunmuş.
“Ey evlat! Bir karınca vardı yazın taneleri toplardı. Sonra bir anda bir yırtıcı bir kuş gelip taneleri kapıp kaçtı. İşte hayat da böyle bir şeydir. Biz de hep mal-mülk biriktiririz.
Ama ya ecel kuşu bizi alıp götürür ya da o mal geride kalanların olur. Onun için dünyaya fazla gönül vermemek lazım.”
Dünya tahtına oturmuş Hz Süleyman’ı düşünürüm
Onca mal-mülkün sultanı, her şeye sahipken rüzgâra emir verirdi, ama ne yazık ki, Cin’lere hükmeden Süleyman, toprağa hükmedemedi.
Değil miydi o firavun, ilahlık taslayan?
Sonra da Musa’nın o asasıyla, yarılan nehirde boğulan.
Değil miydi kendini ilah zanneden Nemrut’u bir sinek öldüren?
Allah ayetinde “akıl sahipleri ibret almazlar mı?” diye uyarmadı mı?
Peki, neden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp gidiyoruz?
Elinde sonunda o tahta kambur tabuta girmeyecek miyiz?
Yoksa Nemrut mu olduk?
Firavun mu olduk da dinlemiyoruz Ayetleri.
Nefsimize uşak oluyoruz.
Ne çabuk da, “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetini unuttuk?
Acaba neredeler şimdi?
Onca Allah dostu nerdeler?
Toprak yuttu onları.
Ecel kuşu kaptı kaçtı…
Sonuç olarak şu mesajı iletebiliriz:”Siz merkezdesiniz; sağcı ya da solcu değilsiniz; Allah’a teslim olmuşsunuz; sosyalist, kapitalist, liberal, faşist, vs. değil, sadece Müslümansınız. Siz elli küsur ülke ve iki milyara yakın nüfusunuzla ayrı bir güçsünüz; başkalarının uydusu olamazsınız; çünkü gücünüzü inancınızdan alıyorsunuz, başka güçlere muhtaç değilsiniz. Ne özel mülkiyeti reddeder ne de onu kutsarsınız; ne büyüklerinizi tanrılaştırır ne de onları rencide edersiniz; ne dünya metaını reddeder ne de onu tek hedef seçersiniz. Siz, uyan değil, uyulansınız. Sizler şahit yani örnek bir modelsiniz. Savaş ve barışa siz karar verirsiniz, insanlara hidayeti, barışı, esenliği siz götüreceksiniz, ihtilafla düştüklerinde size müracaat edecekler. Dünyada kalacağınız kadar dünyaya, ahirette kalacağınız kadar ahirete önem verirsiniz. Dünyanın bir imtihan yurdu olduğunu bilirsiniz, oraya varmak için yolculuk halinde olduğunuzu unutmasınız.( )
Rabbim sonumuzu Nemrutların sonu gibi yapmasın. Bizleri firavun gibi imansız olarak zorlukta bırakmasın.
Rabbim bizleri İbrahimlilerin yolunda olanlardan eylesin. Güneşe değil aya değil yıldızlara değil İNSANLARA değil bir tek olan ALLAH’A kulluk eden kullarından eylesin. Bu dünyada Hz. Muhammed (S.A.V) in yolunda olanlardan eylesin. Ebedi dünyada da bizleri en son resulünün komşusu yapsın. Âmin
O’na (Allah’a) Emanetiz…
Musab BARAN