Allah'a c.c. sığınmaya dair...

Vacibü'l-Vücud olan Cenab-ı Allah, bütün mülkün ve saltanatın sahibi olduğundan
her şey O'na muhtaç olduğu gibi, biz de Allah'a muhtacız. Sığınağımız,
dayanağımız O'dur.

Sığınmak mümine, kullara layık bir sıfattır. Sığınılan Allahu Azimüşşan'dır .
“Euzübillâhi” dediğimiz zaman, ulemanın beyanına göre farz bir ameli işlemiş oluruz.
Bu sığınma olarak ifade ettiğim ilâhi farz öyle bir farzdır ki, belirli bir zamana ve
işe bağlı değildir. Her kelimede, her sözde, her işin başında ve sonunda Allah'a
sığınmak farzdır.

Allahu Azimüşşan En'am Suresi 112. ayette Efendimiz'e hitaben buyuruyor ki:

“Biz sana yaptığımız gibi, her peygambere de insan ve cin
şeytanlarını böylece düşman yaptık.”


Buna göre, şeytandan, insanlardan, doğruluk ve istikametten uzak olanlardan
Allah'a sığınmak lazım geliyor.

Mümin binlerce meseleyle karşı karşıya bulunduğundan,
Allah'ın azametine sığınması lazım gelir.

Allah'a sığınmak üç merhaledir:

1-
İlim merhalesi

2- Sığınılması lazım gelen ilmi kavrayıp anladıktan sonra bunu kalbinde hal haline çevirme. Bu hal bir melekedir. Yüzmek gibi, bisiklet sürmek gibi.
Bisiklet süren kimse, nasıl sürdüğünü düşünmeden tabii olarak sürer.

3- Bu melekeyi hayatımızın her halinde, her safhasında kullanmak ki,
buna amel diyoruz.

Sığınmanın ilmi nedir?

Sığınma ilminin tarifi şöyledir:
Kulun, dinî ve dünyevî menfaatleri elde etmede, zararları gidermede aciz olduğunu,
bunlar için Allah'tan başka hiçbir kuvvetin olmadığını idrak etmesidir.

Bu idrak kalpte hal haline gelince, kibir yerine tevazu olur.
Ümmet-i Muhammed'e merhametli olur.

Kulun Allah'ı bilmesinin en önemli unsuru, Cenab-ı Hakk'ın her şeyi bildiğini bilmesidir.

Kulun: “Allah'ı biliyorum, Allah'a iman ettim” diyebilmesi, Cenab-ı Hakk'ın her şeyi bildiğini bilmesi manasına gelir. Allah'ın her şeyi bildiğini bilmek, sığınılan meselede Allah'a teslim olmak lazım geldiğini idrak etmektir.

Allah'ın kula verdiği nimetlerin en büyüğü ihsandır, ihsan nedir?

Sen Allah'ı görmüyorsan da Allah'ın seni gördüğünü her fiil ve hareketinde idrak edip, yakîn halinin meydana gelmesidir. Müminin Allah'ı görüyormuş gibi haramlardan kaçarak helallare sarılması ihsandır.

Allah beni görüyorsa ben niçin yalan söylüyorum diyecek. Allah beni görüyorsa niçin filan kulunu kırdım diyecek. Allah beni görüyor, öyleyse açlığımı da hastalığımı da
bilir diyecek. Ben O'nu görmüyorum ama O benim her ihtiyacımı, her muradımı
biliyor diyecek.

Kul, nefsinin devamlı hayır yapmaktan uzak olduğunu, şerlerden kaçmaya
muktedir olmadığını, tamamen aciz ve kusurlu olduğunu da bilecek.

Demek ki Allah'ı bilmeden Allah'a sığınmak olmaz. İman etmek ayrıdır,
Allah'ın büyüklüğünü idrak etmek ayrıdır. Azameti idrak ihsanla mümkündür.

“Euzü bikelimâtillahi't-tâmme” sözü ile “Allah'ın kelimeleri”ne sığınılır. Allah'ın kelimelerinin neler olduğunu şu ayet-i celile ile müfessirler beyan buyurmuşlar:
“Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, sözümüz sadece ona ‘ol!' dememizdir. O da hemen oluverir.”

Demek ki kendisine sığınılan Allah, bir şeyi murad ettiğinde “ol” emri ile
meydana getiriyor.

“Benim Allah'ın mübarek kelimelerine sığınmam ne manaya gelir?” dersen,
bunun manası:
“Benim Yaratıcım öyle kadir, öyle alim, öyle kulunun ihtiyacını bilendir ki,
benim durumumu bilir, olmasını murad eder, sebebleri yaratır” demektir.

Mübarek kelimelere sığınmanın bir manası da şöyle beyan edilir:
İnsanların, sözü kötü, karanlık, bulanık olanlarının şerlerini defetmede,
yine insanların güzel, temiz, nezih halli olanlarına sığınmayı ifade eder.
Allah'ın yüce kelimelerinden murad, o yüce, nezih ruhlardır.
Nezih ruhlara sığınmak, Allah'a sığınmanın bir şekli oluyor.
İnsanın acıkınca yemek yemesi, yemeğe sığınması gibi.

Kul yemek hacetini gidermek için yemeğe sığındığında,
aslında yeme işini yaratan da, açlığı gideren de Allah olduğundan, O'na sığınmış olur.

Mübarek kelimelere sığınmak aynen bu durum gibidir.
Beşerin kötü, bulanık hallerinden nezih ve ulvi ruhlara sığınılınca Allah'a sığınılmış olur.
Çünkü nezih ve ulvi ruhları kötülüklerden kurtulmaya vesile eden de O'dur. Nezih
ve ulvî ruhlar Allah rızası yolunda ve Allah'ın müdebbir olduğu her işte,azamet-i ilâhiyeye ve hayırlara ulaştırmada vesiledir.



Mehmet Ildırar