***
DIŞARDA
Points: 60.713, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Vesveseden Kurtulmanın Pratİk On Çarelesi
1. Vesvese, imanin kuvvetindendir.
Önce hemen sunu belirtelim ki, vesvese çok korkulacak bir sey degildir, çünkü iman var ki, vesvese geliyor.
Sahabe-i Kiram'dan Efendimiz'e gelip, “Ya Rasûlallah, vesveseye mübtelâyim” diyen birine, Efendimiz (sav)'in cevabi, “Endise edilecek bir sey yok; o mahz-i imandir, imanin kuvvetindendir” seklinde olurdu.
Seytan, sizde de iman cevheri, ibâdet hazinesi, namaz ve dine hizmet cevheri oldugunu bildigi içindir ki,
korsanlik yapmakta ve size karsi taarruza geçmektedir. Korsanlik, belki denizlerde yapilan sekliyle tarihte
gömülmüstür ama, seytana bakan yönüyle Âdem (as) ile baslamis olup, kiyamete kadar da devam edecektir.
Nasil deniz korsanlari, hazine tasiyan zengin gemilerine tecavüz eder ve define bulunan adalara saldirirlar,
öyle de seytan dahi, mü'minin iman cevheri tasiyan kalbine hücum eder. Zaten o, tamtakir,
kupkuru ve bombos kalblerle ugrasmaz; böylelerine vesvese oklari göndermez.
Hirsizlar bile zengin evleri kollarlar; Dogu'nun ve Bati'nin kâfir ve zâlimleri de öyle degil mi?..
Vesveseye düsen mü'min, “Seytan bütün cephelerde maglûp oldu; bu yüzden, simdi de iman ve Islâm'a ait
vesveselerle, süphelerle beni mesgûl etmek, hazineme el atmak istiyor; ama, benden bir sey koparamayacak.
Bu, onun son çirpinislaridir; bir gün gelecek, benden bir sey koparamayacagini anlayinca çekip gidecektir..
kapima haydut kilikli birinin gelip, birkaç gün el açtiktan sonra çekip gitmesi gibi. Hos, gitmese de kapilar ona
sürmeli ve beni koruyan kale de çok saglam; bana Allah’in izniyle hiç bir sey yapamaz” diye düsünmelidir.
2. Vesvese, kalbin mali degildir:
Kalb rahatsiz olduguna göre, vesvese kalbe mal edilemez; çünkü eger o, kalbin mali olsaydi,
kalb ondan rahatsiz ve tedirgin olmayacakti ve böyle bir kalble seytan da ugrasmayacakti...
Kalbin rahatsiz ve tedirgin olmasi sundandir: Kalb, vesveseye razi degil, sahip de degil; vesvese ile
arasinda manâ ve mahiyet bakimindan bir münasebet olmadigi içindir ki, kalb vesveseden rahatsiz olmaktadir.
Kisinin gösterdigi reaksiyondan, atesinin yükselmesi, kaslarinin çatilmasi, basinin agrimasi, istiha ve agiz tadinin kaçmasindan anliyoruz bunu; tipki vücuda giren yabanci mikroplara ve bu mikroplarin fizyolojik yapida açtigi
rahnelere, meydana getirdigi arizalara karsi vücudun muharipler üretmesi, antikorlari devreye sokmasi ve bu ciddi
muharebenin meydana gelmesi neticesinde hararetin yükselmesi gibi. Iste, seytanin da kalbimize gönderdigi bizim
malimiz olmayan yabanci hayâl, düsünce ve vesveselere karsi mânevî yapimiz, iman potansiyelimiz, âdeta antikor
üreterek, bu ser ve serareler ordusuna karsi kavga vermekte, bunun neticesinde de atesimiz yükselip, kalbimiz
sikilmaktadir. Eger, vücudumuz herhangi bir mukavemette bulunmuyor ve boga yilani görmüs bir keçi
gibi hemen teslim oluyorsa, o zaman, AIDS virüsüne karsi antikorlarin teslim-i silah ettikleri gibi,
bizde de is bitmis demektir. Gelen vesvese karsisinda kalbimiz, imanimiz mukavemet etmezse, o zaman vesvese
de olmaz, hararet de yükselmez! Bu, “Gel, ne istersen yap!” demektir ki, seytanin da istedigi budur.
3. Vesveseye maruz kalb, içine kötülerin çer-çöp attigi pinara benzer:
meseleyi bir de söyle düsünebiliriz: Berrak, saf ve tertemiz bir su kaynagi var; bilesikleri, tadi ve takdim ettigi sifasiyla zemzem suyu gibi bir su kaynagi. Herkes tarafindan mâlum ve meshur hale gelmis, dünyâca da kabûl edilmis mübarek
bir kaynak. Simdi, hain biri geliyor, sinsice kaynaga yaklasip, su üzerine boya, toz, çer-çöp döküp kaçiyor.
Siz bunu görünce, “Eyvah” diyorsunuz; “Pinarim kurudu, mahvoldu, pislendi ve ölüp gitti!” Oysa, hakikat böyle degildir. Akan su, üzerinde atilan o çer çöpü götürecek ve safiyetini muhafaza edecektir. Sizin kalbiniz, imaniniz berrak,
piril piril bir pinar ise, o zaman bulandirmak için üzerine atilan tozun, topragin ona hiç bir zarari olmayacaktir.
O toz, toprak akip gidecek ve sizin menba'iniz her zaman temiz kalacaktir. Demek oluyor ki, o bulaniklik
pinarin kendinden degil... Evet, iste vesveseye maruz kalb de böyledir...
4. Vesvese, iradî olmayip, fiiliyata da dökülmüyorsa insani mes'ul etmez:
Bildiginiz gibi, mükellef ve mes'ul olmada irâde ve suur sarttir. Hayvanatin yanisira mecnunlara, akli,
suuru yerinde olmayanlara teklif yoktur. Bu itibarla, vesvese için irâde devrede degilse ve plân, programi yapip,
“gel” diye kalb ve düsünce kapilarimizi bizzat kendimiz aralamiyorsak, mes'ul sayilmayiz. Elverir ki,
onu fiiliyata dökmeyelim, islemeyelim. Irâde, umumiyetle böyle kendi kendine gelen vesveseyi
karsisinda bulur ve ona mukavemet edemez, çünkü o davetsiz gelir. Ayrica insan, tedayi-i efkâr ile irâdesi dahilinde olmadan gördügü, duydugu ve okudugu seylerle de bir takim hatiralara, hayâllere ve
düsüncelere maruz kalabilir. Aslinda, çok defa bunlardan kurtulmak mümkün de degildir; çünkü insanin bu hali,
yaratilisin muktezasidir.
5. Vesvese, insanin ilerlemesine mani olmayan örümcek agi gibidir:
Vesvese, kendine has tutarsizligiyla bilindigi zaman zararli olmaz. Kur'ân, “Muhakkak, seytanin hilesi zayiftir”
diye ferman etmektedir (Nisa, 4/76). Evet var ama, yok gibidir seytanin hilesi. Meselâ, iki duvar arasindan geçmek istiyorsunuz; bakiyorsunuz ki, bir örümcek, aglarini gerip yolunuzu kapatmis; döner
misiniz, devam mi edersiniz? Örümcek agi sizin ilerlemenize mâni olabilir mi gerçekten? Süphesiz hayir;
onu bir engel olarak görmez ve hiçbir sey yokmus gibi yolunuza devam edersiniz.
Efendimiz, seytanin dalâleti, küfrü, küfrani, günahi ve kötülükleri yaptirmadigini ve elinden tutup da kimseye günah isletemeyecegini beyan buyurur. Seytanin yaptigi, ancak fenaliklari süsleyip-püslemek, allayip-pullamak,
cazip ve çekici göstermektir. Iyiyi de kötüyü de yaratan, dalâlete de hidayete de sevkeden
Allah (cc)'tir. Rengârenk köpüklerle süslenip imar edilmis bir saray gibidir seytanin vesveseleri; fakat altinda derin
çukurlar bulunur, kilometrelere ulasan derin çukurlar...
Gelip geçiciligi bilindigi zaman vesvesenin zarari olmaz. Vesvese, üflemekle uçup giden tüy kadar zayiftir.
Bir ara toplanip sonra dagiliveren bulutlara benzer o; ardindan ne yagmur gelir, ne de yel!.. O, uçak yolcularinin
bir anligina içine düstügü hava boslugu gibidir; ne feryat etmeye deger, ne de dövünüp yakinmaya!..
6. Vesvese, üzerinde durulmadigi ve dert haline getirilmedigi takdirde hiçbir zarar vermez:
Düsüncenize bulasip da onu kirletmeyecegini bildiginiz zaman vesvese zararli olmaz. Vesvese, hayâl aynasinda
sönüp gidecek derecede zayif ve gelip geçici bir iz; leke ve pislik bulastirmayacak bir görüntü ve çok hafif
yansimalardan ibarettir. Akla ve hayâle gelen seyler, hayir kaynakli ise akil ve düsünceyi bir
derece nurlandirir; fakat ser kaynakli bir vesvese ise, o zaman da akla, düsünceye ve kalbe tesir etmez,
kir birakmaz ve zarar da vermez. Elinizde tuttugunuz aynaya karsidaki yilanin görüntüsü aksetse, aynadaki o
yilanin elinize zarari olur mu? Ya da, aynaya akseden bir pislik elinizi kirletir mi? Veya, elinizdeki aynaya akseden
alevli ates, elinizi yakar mi? Aynenbunun gibi, nasil karninizdaki pisliklerin namaza ve elmasin etrafindaki kömür
tozlarinin elmasa zarari yoksa, ayni sekilde, seytanin da dista ya da içte aslî ve zatî bir varligi ve hüviyeti olsa bile,
attigi oklarin, gönderdigi görüntülerin aslî hüviyeti ve hiç bir zarari yoktur.
Üzerinde durmadiginiz, merakla üzerine varmadiginiz, sahip çikip kabullenmediginiz, küçük görerek sismesine
meydan vermediginiz ve bir dert haline getirmediginiz zaman, vesvesenin hiç bir zarari olmaz. Ona hep
tepeden bakacak ve “Allah'in (cc) izniyle bunun altindan vurup, üstünden çikarim” diyeceksiniz.
7. Vesvese, zararli tevehhüm edildigi zaman zarar verir:
Simdiye kadar anlattiklarimizin hilafina hareket edildigi takdirde vesvesenin zarari olabilir. Evet vesvese,
zararsiz oldugu bilinmeyip, zararli tevehhüm edildigi zaman zararlidir. Üzerinde durulup kurcalandigi ve merakla
karistirildigi zaman zararlidir o; büyük gördükçe, mühimsedikçe büyür ve bir balon gibi siserek bizi yutacak hale gelir.
Bir ari kovani içinde yüzlerce ari bulunur ama, siz önemsemeden kovanin önünden geçer gidersiniz.
Vesvese karsisinda da yapmamiz gereken sey, bundan farkli olmamalidir.
Seytan, zayif ve geçici bir görüntü karesini hayalimize atar; biz de cazip bulur ve onu islettirirsek, o bir karelik manzara,
hayâl sinemamizda saatleri içine alan bir film seridi haline gelir de, farkina bile varamayiz. Hususiyle yalniz kalinca,
bilhassa gençlerde ve hele bu sûretler, nefsânilige bakan, bedeni tesir altina alan suretler olursa...
Evet, insan onu alir ve hayâlinde macerali bir film haline getirir. Halbuki seytana ait olan, o
ilk sahnedir. Öyleyse, o ilk oltaya sahip çikmamak, takilmamak ve onu islettirmemek gerekir ki, seytan da bizi
isletmesin ve islete islete hayâllerimizi gerçege dönüstürmesin; dönüstürmesin ki, biz de neticede o bir karelik
görüntünün kurbani olmayalim.
8. Hassas ve asabî ruhlar, seytanin vesvesesine önem verip vehme kapilmamalidirlar:
Vesvese, hassas ve asabî ruhlarda daha da zararli bir hastalik ve meleke haline gelir. Böyle birisi, vesvese geldiginde,
zararli olacagi endisesiyle telasa ve vehme kapilir; sonra da bunu kalben, fikren ve im'an-i nazarla büyütüp,
kendine mal eder. Derken onu huy haline getirir ve onunla bütünlesir. Bu ise, seytan karsisinda ye'se düsüp,
tam zarara ugramanin ifâdesidir. Bu hale ma’ruz kalmis biri, ümitsiz bir sekilde “Artik ben mahvoldum” deyip,
maglûbiyeti kabûl eder ve böylece önce merkezi seytanin salvolarina açik hale getirir, sonra da onu terk eder.
Bir kumandan düsünün; ilerde sag tarafta bir kaç madenî parlama görerek, düsman o taraftan saldiriya geçecek
vehmine kapilir ve ordusunun sag kanadini bosaltip o tarafa sürer; sol tarafindaki daglarda da agaç yapraklarinin
kipirdanmalarindan, düsmanin saklandigi ve hücum edecegi düsüncesine kapilarak, ordusunun sol kanadini da oraya
sevk eder. Neticede merkez, hasmin taarruz ve imha etmesine açik ve hazir hale gelmis olur. Esasen bu,
taktik bilememenin ve düsmani tanimamanin ifâdesidir. Görüyorsunuz ki, seytanin yaptiginin vesvese adina bir kibrit
çöpü kadar önemi yokken, insan onu azmanlastiriyor, azginlastiriyor ve kendi basina saliyor. Evet, dikkat edelim,
onu hayalimizde ve düsüncemizde büyütmeyelim...
9. Vesvesenin manyetik alanindan ibâdet ile uzaklasmali ve psikolojik te’sirinden çikilmalidir..!
Vesveseye karsi sizi vesvesenin manyetik alanindan kurtaracak davranislarda bulunun. Hadiste de ifâde edildigi gibi,
böyle bir sey ariz oldugunda, söz gelimi gadaplandiginizda, ayakta iseniz oturun, oturuyorsaniz uzanin veya kalkip
abdest alarak iki rekat namaz kilin ve iç dünyânizda degisiklik yapin; ayrica o sisi dagitacak daha baska mesrû bir kisim
davranislarda bulunun!.. Irâdenizi devreye sokarak, psikolojinize te’sir edebilecek, elinizde olmadan içine düstügünüz
hava boslugundan sizi çikaracak veya tutuldugunuz elektrik akimindan sizi çekip alacak küçük de olsa bir vesile arayin.! Efendimiz (sav), bir sefer dönüsü -bir defaya mahsus olmak üzere-yorgunluktan uyanamayip sabah namazi kazaya
kalinca, “Burayi derhal terkedin; seytan burada hâkimiyet ve saltanat kurmus” buyurmuslardi.
Evet, her zaman seytanin manyetik alanina karsi dikkatli olunmali ve bilmeyerek içine girilmisse, çarçabuk oradan
uzaklasilmalidir. Gaflet ve dikkatsizlik, seytan ve seytanî seylere birer hüsn-ü istikbalse, evrad u ezkâr, Allah’i ilan ve O’nunla irtibatlanma, bütün ser kuvvetlere karsi bir müdafaa, hattâ bir taarruzdur.
Meselâ, Efendimiz (sav) bir yerde, seytanin ezan sesinden nasil kaçtigini anlatir. Demek ki, onun ezana
ve ezanin ihtiva ettigi manâlara tahammülü yok. Öyle ise, seytan vesveselerle taarruza geçtikce, biz de
Allah ve Rasûlü’yle irtibatimizi kuvvetlendirmeli ve hep lâhûtî hâtiralara dalmaliyiz. Efendimiz (sav)'in
Mi’rac yolculugunu hatirlamanin vesveseyi, hususiyle namazda akla gelenleri, hattâ esnemeyi biçak gibi kestigi ve
kesecegi söylenebilir. Keza bir yerde sol tarafiniza atacaginiz üç tükürük, bir de bakarsiniz onun geldigi sisli perdeyi
yirtiverir. Seytanin harama tesvik adina gelen vesveselerine karsi bazan yumrugu sikip meydan okuma, bazan da hafife
alma manâsina tebessüm edip geçme, onun manyetik alanina karsi gerilimde bulunma ifadesidir.
Bir genç arkadasimiza söyle dedigimi hatirliyorum:
“Seytan, karsina çikip da bir harama bakmani istediginde söyle düsün: Bakmakla elime ne geçecek?
Bakacaksin, o bos... Daha ileri götürsen, yine bos... Kaldi ki, imaninin sana verecegi pismanlik ve izdirap da var.
Sonu böylesine bos, izdirapli ve karanlik olacak bir bakisin ne manâsi olabilir ki!” Esasen,
insan kendini böyle ikna ederken, o haram manzara da çoktan kaybolup gitmis olur.
Akla gelen her vesvese, her süslü manzara, gelecekte elde edilecek daha mükemmellerini düsünmekle izale olabilir.
Kur'ân'in pek çok yerinde, dünyâ hayatinin bir oyun ve eglenceden ibâret bulundugu ve gerçek hayatin Ahiret hayati, yasanacak gerçek yurdun da ahiret yurdu oldugu ifade edilir (A.Imran, 3/185; Ankebut, 29/64).
Vesvese, sana ispanak ve tere otunu mu teklif ediyor; ama Allah (cc) diyor ki, orada pes pese koparilmaya hazir
meyveler var. (Hâkka, 69/23) Hem, dünyadaki gibi hazimsizlik, karin agrisi ve defekasyon lüzumu da duymayacaksin. Buradaki haramlara nazar noktasindan gelen vesveseye de ayni sekilde mukabele edilebilir. Ama biz, dünyânin bütün
güzelliklerine karsi “Isteyene ver Sen ani, bana Seni gerek Seni” diyecegiz. Yaz aylarinin kavurucu sicagini bahane
ederek, seytan sizi hizmetten ve irsad gayesiyle etrafa gidip gelmekten alikoymak ve
baskalarina yaptigi gibi sizi de deniz kiyilarina veya gölgesi serin mesire yerlerine çekmek mi istiyor? Ona Cehennem
atesinin çok daha sicak oldugunu hatirlativerin. Öyle zannediyorum ki, kalbinize atmak istedigi bu vesvese,
kendi girtlagina tikanip kalacaktir.
Hem “Allah Rasülü (sav) ve O'nun sâdik yarani ve arkadan gelen salihler bizi bekleyip dururken, benim surada burada
avare ve bana yakismayan bir vaziyette dolasmam hiç dogru olur mu?” diyerek, bu mevzûda seytanin telkin etmek
istedigi gaflet ve rehavet vesvesesini izale etmek mümkün olur kanaatindeyim.
10. Abdest ve namazda “eksik mi yaptim?” seklindeki vesveselere de önem verilmemelidir.
“Abdest ve namazda yanlis ve kusurum oldu mu acaba?” seklinde gelen vesveselere de aldiris etmemek gerekir.
Böyle bir vesvese ilk defa vuku buluyorsa, o abdest veya namaz tekrar edilebilir. Ama mükerreren oluyorsa,
sözgelimi bir abdest uzvunu yikayip yikamadigindan devamli süpheye düsen birisi, o zaman hiç vesveseye meydan
vermeden, o uzvunu yikadigini kabûl ederek namaza durmalidir. Ve yine namazi kaç rekat kildigi
mevzuunda vesveseye mübtelâ olmussa, namazinin tamam oldugu kanaatiyla hareket etmelidir.
Vesvesenin ilka ettigi seyin üzerine üzerine gidilmelidir. Vesvesenin üzerinde durmak degil, aksine,
tam tersi istikamette yürümek lâzimdir. Hiç kâle almadan, önem vermeden, yapilan yanlis bile olsa,
“Mezheplerimizden birine uyar” deyip geçmek maslahata binaen daha muvafik olur kanaatindeyim.
Gâye, seytanin canina okuyup vesveseyi def’etmektir.
M. Fethullah Gülen
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...