Engelli Çocuk ALLAH'ın Özel Emaneti
ALLAH'ım ben ne günah işledim? Bu bize bir ceza mı? Bu çocuk benim olamaz
görmek istemiyorum”
Bu isyan dolu ifadeler dinin sınırları dışına çıkmaya kadar götürür.
insanı Ancak kimi zaman dokuz aylık zorlu hamilelik sürecinden sonra engelli bir çocuk dünyaya getiren bir annenin ağzından dökülür bu cümleler
Kalbi böyle demese de o an yaşadığı üzüntüyle dili söyler ölünceye kadar bebek kalacak
bakıma muhtaç bir çocuğa sahip olma gerçeğiyle yüzleşen her kadın başlarda bu durumu kabullenmek istemiyor O kadar ki
bazı anneler çocuğunun bu özel durumundan kendisini sorumlu tutuyor
Yaptığı bir hata sonucunda ya da hamilelik dönemindeki ihmaller yüzünden engelli bir çocuk dünyaya getirdiğini düşünüyor Yaşanan ilk şoku atlattıktan sonra evladını kucağına alan
onun sıcaklığını yüreğinde hisseden her anne zamanla yavrusunu kabulleniyor
hatta bütün hayatını çocuğuna adıyor
Engelli çocukla ilgilenmek
bakımından yetiştirilmesine kadar her şeyini üstlenmek diğer çocuklardan daha zor şüphesiz Annelerin yaşadıkları zorluklar da ortada Bağışıklık sistemi oldukça zayıf olan bu çocuklar daha sık hastalanıyor
Ayrıca
sağlıklı büyüyen çocuklar birçok şeyi belli bir yaştan sonra annelerinden bağımsız olarak yapar hale gelmelerine rağmen engelli bir çocuk ömür boyu annenin kontrolü altında ve ona bağımlı yaşamak zorunda kalıyor
Bazen babalar çocuğu kabullenmiyor
yemek yemesinden bakımına
temizliğine kadar bütün sorumluluğu anneye yüklüyor Ayrıca
evdeki diğer çocuk
anne babasının engelli kardeşine olan ilgisini kıskandığında psikolojisi olumsuz etkileniyor Burada dengeyi kurmak yine anneye düşüyor
Engelli çocuk ailelerinin sosyal hayatla ilişkisi azalıyor
Engelli çocuğu olan annelerin birçoğu mutsuz ve kendi halinde yaşıyor
hatta çevresiyle ilişkisini koparıyor Kimi ebeveynler çocuğunun iyileşmeyeceğini düşünürken
inancını muhafaza eden aileler evladının durumu ne kadar ağır olursa olsun ileride normal bir çocuk olacağı umudunu taşıyor
Ailelerin en büyük korkuları ise onlar öldükten sonra çocuklarının akıbetinin ne olacağı Uzmanlar
hayatın bir imtihan
her derdin bir sabrı ve mükafatı olduğu inancını taşıyan anne babaların bu durumu daha çabuk kabullendiklerini söylüyorlar
Sebahat İnan ve Havva Işık Tepe engelli çocuk sahibi birer anne Ev hanımı Sebahat İnan
15 ve 8 yaşlarında iki erkek çocuk annesi Her iki oğlu da sağlıklı dünyaya gelmiş Lisede okuyan büyük oğlunun sağlık problemi yok Küçük oğlu Mücahit Furkan ise altı aylıkken yakalandığı Hipoplazi (Beyin dopları arasında açıklık) hastalığıyla savaşmaya devam ediyor Sebahat Hanım
aynı zamanda ailesinin tek evladı.
Bir yandan annelik
diğer yandan da evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalışıyor Biri sağlıklı
diğeri engelli iki çocuğuna sevgi ve şefkatini eksiksiz verirken
35 yıldır şeker hastası olan
gözleri görmeyen annesinin bütün hizmetini üstlenmiş
Mücahit Furkan
sekiz yıl önce gözlerini dünyaya sağlıklı bir bebek olarak açar Altı aylık oluncaya kadar çok nadir hastalanır 17 Ağustos depremi
İnan ailesinin ve minik Mücahit Furkan’ın yıllarca sürecek hastalığının başlangıcı olur adeta Depremden üç gün sonra
henüz altı aylık olan Mücahit Furkan’da aşırı mide bulantısı başlar
İnan ailesi
midesine giden her damla sütü geri çıkaran minik yavrularını hemen hastaneye kaldırırlar Doktorlar bebeğin midesini üşüttüğünü
korkulacak bir durum olmadığını belirterek
hafif ilaçlarla aileyi eve gönderir
Ancak
ilerleyen günlerde Furkan’ın durumu daha da kötüleşir Artık
ne anne sütünü kabul eder ne de mamasını yer Evlatlarının hastalığı karşısında iyice çaresiz kalan anne baba tekrar hastaneye koşar Tahliller yeniden yapılır ancak sonuçlar gene normal değerlerde çıkar
Bulantısı devam eden minik yavru
uzun araştırmalar sonrasında teşhis konulamadan yeniden evine gönderilir Doktorların yapacak bir şey olmadığını söyledikleri Mücahit Furkan’ın beslenmesi tamamen durur Verilen ilaçlar ise mideye inmeden geri gelmektedir
Bu durum bir yaşına kadar devam eder Evlatları elleri arasında günden güne eriyen İnan ailesi mücadeleye devam eder
her hastaneye gider
her doktorun kapısını çalar
Furkan bir yaşına geldiğinde özel bir hastanede tedavi altına alınır ve verilen ilaç sayesinde mide bulantısı durur ancak
artık yeme alışkanlığını kaybetmiştir Sebahat Hanım
bir yaşındaki oğlunu
bebek maması ve bitki çaylarıyla beslemeye başlar Oğlu
artık ne konuşabiliyor ne de emekleyebiliyordur Büyümesi de durur
İnan ailesi evlatlarının hastalığının ne olduğunu öğrenmek için mücadeleyi bırakmaz Furkan iki yaşına geldiğinde çekilen beyin MR’ıyla hastalığın adı konur: Beyin dopları arasında açıklık vardır Aile bir kez daha yıkılır Doktorlar yapılacak fazla bir şey olmadığını söylese de
onlar “ALLAH’tan ümit kesilmez” diyerek tedaviye devam ederler
Furkan
altı ay boyunca İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde fizyoterapi ve özel eğitim alır Tedaviye cevap veren Furkan 2
5 yaşına geldiğinde emeklemeye başlar Mücahit Furkan
şu an sekiz yaşında Üç yaşından beri Üsküdar Belediyesi özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde fizyoterapi ve özel eğitim görüyor Annesinin desteğiyle yürüyebiliyor
etrafındakileri algılayabiliyor
kısmen de olsa şikayetini dile getirebiliyor
“Oğlum bu dünyada yürüyemiyor ama inşALLAH cennet-i alada koşacak”
Sebahat Hanım
hiçbir zaman umudunu yitirmeyen annelerden Oğlunun sağlığına kavuşması için bir yandan dua ediyor
diğer yandan sebeplere sarılarak şifayı ALLAH’tan bekliyor 35 yıldır şeker hastası olan annesinin hizmetini de eksiksiz yapmaya gayret eden vefakar kadın
dört yıl önce alzheimer hastalığına yakalanan babasına da evlatlık vazifesini yerine getirmiş
“Bir evde üç hasta vardı” diyen Sebahat Hanım
o günleri şöyle anlatıyor: “Mücahit Furkan üç yaşındayken
babam alzheimer hastalığına yakalandı Şeker hastası olan ve gözleri görmeyen annem dolaşım bozukluğu nedeniyle ameliyat oldu Hastanede annemin yanında kalıyor
bir yandan da babamın hizmetini yapıyordum
Bu arada Furkan’la da ilgileniyordum Babam üç yıl yaşadı Üç yıl üç hasta bezledim Çok zor günlerdi ama ALLAH’a sığınarak atlattım Annem benim yanımda ve bakıma muhtaç
Ben annelik ve evlatlık vazifeleriyle imtihan edildiğimi bilerek inancımla görevlerimi yerine getirmeye çalışıyorum Hayır ve şer ALLAH’tan gelir Oğlum bu dünyada yürüyemiyor ama insaşALLAH cennet-i alada koşacak”
Engelli çocuk annelerinin her duyguyu daha yoğun yaşadığını belirten Sebahat Hanım
zorlukların kendisini daha sabırlı ve şükür sahibi bir insan yaptığını söylüyor “İnancım beni huzurlu kılıyor” diyen Sebahat Hanım
“Eskiden olumsuz baktığım her şeye artık olumlu bakıyorum
Şefkatim ve merhametim daha da arttı Furkan’ın ve annemin rahatsızlığı nedeniyle sosyal hayatım tamamen durdu Beş yıldır kimseyle görüşemiyorum Yalnız
oğlumun tedavisi ve alışveriş için dışarı çıkabiliyorum ama her zorlukta ebedi alemi gözümün önüne getiriyorum
Çünkü bu dünyada çekilen her derdin sabrı ve mükafatı olduğuna inanıyorum” şeklinde konuşuyor
Doktorlar beş yıl ömür biçti
ancak Acar şu an yedi yaşında
“Ben ve oğlum Acar
Hz Hacer ve oğlu Hz İsmail gibiyiz” Havva Işık Tepe
doğuştan engelli oğlu Acar’ı hayata bağlayabilmek için verdiği mücadeleyi bu sözlerle anlatıyor
Doktorların
“Yalnız karaciğeri sağlam
yürüyemez
dört yaşında gözlerini kaybeder
beş yaşında bu dünyadan ayrılır” dediği Acar şimdi yedi yaşında Havva Hanım
doktorlar kadar çabuk pes etmemiş ve yedi yıl boyunca İnşirah suresini dilinden ve kalbinden düşürmeden
ALLAH’a sığınarak
oğluna bir damla hayat suyu bulmaya çalışmış
Eşinin akrabası Yeliz altı yıldır Havva Hanım’ın yanında olan tek insan Hayatta yapabileceği en güzel hizmetin Acar’ın yanında bulunmak olduğunu düşünerek ailesini ve eğitimini bırakıp
Tepe ailesinin evine taşınan genç kız tek destekçileri “Yeliz
bedenimin ve ruhumun diğer yarısı” diyor Havva Hanım
Şimdiler de Üsküdar Belediyesi özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde haftada üç gün fizyoterapi ve özel eğitim gören minik Acar 2000 yılında dünyaya gelir Hamilelik döneminde sık sık yapılan kontrollerde doktorlar bazı problemlerden bahseder
ancak bunların önemsiz olduğunu söylerler
Tepe çiftine Dokuz ay süren heyecanlı bekleyişin sonunda doğum gerçekleşir ALLAH’ın bir hediyesi olan evladını kucağına almayı hayal eden ve sabırsızlanan anne
doktorların “Bir oğlunuz oldu ancak yalnız karaciğeri sağlam
kalbinde ciddi problem var
Kontrollerde fark edemedik” sözleriyle yıkılır Evladı bir kuvözde hayata tutunmaya çalışmaktadır Her şeyin ALLAH’ın takdiri olduğunu bilen acılı anne o zor günlerde Lokman suresi 34 ayetinden güç alır “Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca ALLAH katındadır O
yağmuru indirir
rahimlerdekini bilir Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez Şüphesiz ALLAH hakkıyla bilendir
(her şeyden) hakkıyla haberdar olandır” ayet-i kerimesi karanlık günlerinde yolunu aydınlatır Günler sonra hastaneden çıktıklarında minik Acar’ın emme-yutma yeteneği yoktur
Havva Hanım pes etmez; doktorlardan bebeğin beslenmesi ile ilgili bilgi alır
hastane hastane dolaşır
oğlunun yaşaması için elinden gelen bütün çabayı harcar İstanbul’daki bütün üniversite hastanelerinde yapılan araştırmalar sonucunda Acar’a beyin felci tanısı konur
Oğlu hiç iyileşmeyecek
bir ömür boyu kendisine bağlı yaşayacaktır Havva Hanım kendini oğlunun yerine koyarak onun her yaptığı hareketi yapmaya çalışır
onu daha iyi anlayabilmek ve dünyasına girebilmek için onun gibi yaşamaya başlar
Acar’ın içinde bulunduğu durumu çözebilmek için oğlu gibi bakar
onun gibi oturur
onun gibi hareket eder Oğlunun adeta kulağı
gözü ve dili olur Beş yıl ömür biçilen minik Acar 5
5 yaşından beri annesinin desteğiyle yürüyebiliyor
yemeğini yiyebiliyor Acar’ın bir de dört yaşında erkek kardeşi var Oldukça sağlıklı bir çocuk olan Efe
ağabeyi Acar’ı adeta küçük kardeşi gibi koruyor
onunla oyunlar oynuyor
“Oğlumu en iyi şekilde yaşatmak anne olarak benim görevim”
Halkla İlişkiler Uzmanı olan Havva Işık Tepe
Acar’ın doğumundan sonra iki yıl engelli çocukların annelerine danışmanlık yapar
İkinci oğlu dünyaya geldikten sonra mesleğini bırakarak
hayatını
biri sağlıklı diğeri engelli iki oğluna adar Yoğun tedavi sürecinde maddi sıkıntılar içine düşünce
iki yıl önce
takı tasarımcısı olan komşusundan takı yapmayı öğrenir.
Havva Hanım iki yıldır bir yandan çocuklarına bakıyor diğer yandan takı tasarımcılığı yaparak eşine maddi destek olmaya çalışıyor İnancını hiç kaybetmediğini
yaşadığı zorlukların kendisini ALLAH’a daha da yaklaştırdığını belirten Havva Hanım
“Her zorlukta bir kolaylık vardır İnsan hayata nasıl bakarsa hayat ona o şekilde dönüyor Bakmasını bilmek lazım” diyor
Çocuğunu kendisinin olduğu için sevmekten öte ALLAH’ın emaneti olarak gördüğünü anlatan cefakar anne şöyle devam ediyor: “Acar bana ALLAH’ın özel bir emaneti Ben o emanete sahip çıkmalıyım Onun sorumluğu bana verildi Hz Hacer gibi evladıma su bulmalıyım ALLAH’ın verdiği ömrü ona en iyi şekilde yaşatmak anne olarak benim görevim Biraz içgüdüsel biraz bilgiyle hareket ediyorum Acar sayesinde sabretmeyi öğrendim ALLAH’a olan inancımı asla kaybetmedim Ona dayanarak yola devam ediyorum”
Siz hiç tekerlikli sandalyede oturup koşmayı denediniz mi?
Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi görmeyi denediniz mi?
Siz hiç kollarınızı bağlayıp birinin size yemek yedirmesini, su içirmesini beklediniz mi?
Siz hiç konuşmayıp şarkılar söylemek istediniz mi?
Siz hiç duymayıp kordon da martıların sesini dinlemek istediniz mi?
Siz zihinsel engelli yerine gerizekalı yada deli demeyi mi tercih ediyorsunuz?
Siz hiç engelli bir yakınınıza, arkadaşınıza baktınız, ilgilendiniz, ona yardımcı
oldunuz mu?
Siz hiç küçük bir çocuğu tekerlikli sandalyesinden kucaklayarak alıp belediye otobüsüne bindiniz mi?
Engellilere 2. sınıf insan muamelesi yapmayalım.
Unutmayalım ki: Bizler (sağlamlar)da birer engelli adayıdır.