Efsunkâr bakışların yitik yangınlarındayım sevgili
Sonu aşikâr bir serüven mi bu sevda?
Kâinatın acizliğine gebe bir aşk masalı mı yoksa?
Aşk dediğin ne ki
Nefsin zindanında bir yürek yangını değil mi sevdiğim
Nedametin sonunda tarifsiz sürgünlerde yüreğim
Kara geceden daha kara bakan gözlerinin esiriyim
Lal-ü aşk’a adadığım esrik türkülerdeyim
Kâinat kıyamete ben mağrur sevdana gebeyim
Ceylan gözlerinin esaretinde bir harabe köleyim
Tebessümünün altında sancılar ifşa ediyor bakışların
Aşkın kıyametinde zemheri gecelerde yol almaktayım
Ulvi dualarımla giderim gönlünün en ücra köşesine
Dudaklarımdan süzülüyor bir anda
‘’Beni bana bırakma sevdiğim sensizlikteyim’’
Ey gözleri gece kokan serçe bakışlı yârim
Anka kuşunun yüreği gibi titriyor kirpiklerin
Al yalnızlığımı koynuna hapset zindanına
Gün gibi doğdun yaşamımın orta yerine
Sevdim seni beklentisiz sevdim seni eyy sevgili
Şiirlerime karanlık düştü ellerim öksüz kaldı sensiz
Varlığın eş olsun varlığıma bu hicran mevsimi
Elemli rüzgârın sesinde aşkın şavkı vurdu yüreğime
Sen tanrıdan tek dileğim son nefesimdeki duamsın
Adını ‘’Lal-ü aşk’’ koyduğum son sığınamsın